Re: [Vaka] Sızıntı

#11
Tihami'nin karmakarışık siyasi yapısı aklınızı kurcalarken bir yandan da Güney Tihami'nin getirdiklerini ve götürdüklerini incelemek, Kuzey Tihami tarafına geçecek olmak ve bu kısmı da detaylı bir şekilde inceleyebilecek olmak sizin için heyecanlı olduğu kadar ilginç bir deneyim. Kıta tarihinde her ülke bir çeşit karışıklığa veyahut savaşa maruz kaldı ancak Tihami bugüne kadar hiçbir olayın odak noktası olmamış olan bir ülkeydi. Bu ülkenin bu kadar savaştan uzak ve barışa yakın kalmasının sebebi ise belliydi. Tihami halkı ve bu halkın yaşadığı topraklar savaş görmemiş ve hiçbir millet tarafından alıkoyulmamıştır. Doğal olarak hiçbir zaman silah üretmek ve vatanlarını korumak zorunda kalmamışlardır. Bu bir yana, "vatan" kavramına ihtiyaçları olmamıştır. Bu sebepten ötürü Pakt Birliği kurulana kadar Tihami resmi olarak bir ülke haline gelmemiştir. Tihamili kabileler teknolojiye, ekonomik altyapıya ve siyasete çok geç ulaşabilmişlerdir. Elbet kendi içlerinde çeşitli sistemlerle bu kavramların içini doldurmuşlardır ancak oluşturdukları altyapılar diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça ilkel ve eski kalmıştır. Bu ilkel sistemin zaman içinde gelişmesi ve değişmesi ile farklı siyasi görüşler de ortaya çıkmıştır. Bu görüş farklılıkları ise ülkedeki siyasi rekabeti arttırmış ve birden fazla parti oluşmasını sağlamıştır. Partiler birbirlerine uzun yıllar boyunca saygılı olmuş olsa bile siyasi istikrarsızlık ve görüş farklılıklarının çeşitli insanların elini kana bulaması eninde sonunda gerçekleşmiştir. Belki de bu ilkelliğin ve basitliğin kaybının negatif etkilerinin ağır bastığını söyleyebiliriz. Hal o ki Tihami diğer ülkelerle etkileşime geçmediği, kabile yönetimi ile yönetildiği zamanlarda çok daha rahat ve mutlu bir ulustu.

Ve şimdi, geçmişini bildiğiniz, geleceğini ise iple çektiğiniz bu kırık ülkenin kuzey parçasına adım atmak üzeresiniz. Karşınızdaki Gedhilfeli adama size verilen kağıttan öğrendiğiniz şifreyi söylüyorsunuz ve bilinmezliğe giden ilk adımı atıyorsunuz. Adam ise şifreye karşılık olarak ayağa kalkıyor ve heybetli bir ses tonuyla, beklenmedik bir hızla, sonsuz bir gayretle konuşuyor. "Ne diyon amına koyim?"

Ortam utanç verici bir sessizliğe bürünüyor.

Re: [Vaka] Sızıntı

#12
Ah, zavallım. Küçük Bok. Hala benim yanımda kalmayı seçtiğini falan söylüyordu. Gerçekleri öğrenmesi için çok toy olduğunu hissediyordum. Yine de kalbi kırılmalıydı. Böylece her kadına güvenmemesi gerektiğini anlayacaktı. Karşı tarafa geçtiğimizde bunu derinlemesine konuşacaktık. Şimdi daha farklı bir problemle karşı karşıyaydık. Gedhilfe'li adam bizi karşıya geçirmeyecek gibiydi. Adamın cevabı üzerine kafamı Bok'a çevirdim. Kısa bir süre bakıştık. Bu denyonun olup bitenden haberi yok muydu? Belki de yanlış Gedhilfe'li adamı bulmuşlardı. Ya da bu adam Gedhilfe'li de değildi. Her gördüğün kırmızıyı Gedhilfe'li sanmıycan demek ki. "Bi' baksana etrafa, başka Gedhilfe'li mi var?" dedim Bok'a dönüp. Sonra bakışlarımı yeniden adama çevirdim. Ne yapsam bilememiştim doğrusu. Acaba baştan alıp aynı şeyleri tekrarlamam mı gerekiyordu.

"...Kardeş, çay götürücez." Bir süre yeniden cevap bekledim. "Yardım etmeyecek misin bize? ÇAY hani. Ç A Y. Götürücez." Adam da büyük, heybetli bir şey. Durduk yere gerginlik çıkmasa bari de yolumuza gitsek. Şurada Bok ile dayak yesek herhalde halkın yüzü güler. Şu hale bak. Bu adamlar savaş esnasında daha heyecan dolu, belki de daha mutluydular.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sızıntı

#13
Ya... Olayı Shisha halledecek diye o kadar dinlemedim ki olan biteni, şimdi Gedhilfe'li adam gelmiş ne dediğimizi anlamadığını söylüyor. Derin bir nefes verip radyonun sesini kıstım. Zaten Tihami diline pek alışkın da değilim. Shisha'nın camının önünde duran adamın sadece göğsünü ve kasıklarını gördüğüm için emin de değilim hangi Gedhilfe'liyi bulacağımızın. Shisha döndü baktı bana. Ben de ona baktım. Alnına bağladığı bandanası ile falan, Dusha sokaklarının tarzını getirmiş Tihami'ye. Ben de keltoş bir Qardakh gibi oturuyorum yanında. Lemleş bir çiftiz halimize bak. Shisha kafasını çevirmeden önce başka etrafta Gedhilfe'li var mı diye bakmamı istediğinde kafamı olumlu şekilde salladım ve etrafa bakındım. Shisha da gerizekalı adama çay götüreceğimizi söyleyip çayı spell ediyordu.

Konuşma olayına karışmayacağım demiştim ama elimde değil. Elin Gedhilfe'lisi gelmiş bize laf ediyor. Artık bende pek eyvallah yok kimseye. Özellikle anavatanım olan köle Djurat'lılar gibi takılanlara. Paktın kölesisiniz oturmuş birbirinize bağırışıyorsunuz böyle. Gedhilfe'li herife bak bi de. Ülkesi milleti köle etmiş, bu da bize burada hava yapıyor. Üstün ırksınız ya amına koyayım. Konuşmanın mantığına karışmayacağım evet ama aklını başına devşirmesi için biraz gözdağı vermek lazım. Konuşarak anlaşılmıyor insanlarla ben öğrendim bunu. Ne kadar iyi davranırsan o kadar kötü oluyor işler. "Hmm..." diye bir ses çıkardım Shisha çay ile ilgili anlatımını bitirince. Biz özgür Tihami'liyiz kardeşim. Öyle Gedhilfe gelip bize köpek çekemez. Gözlerimi çevreden ayırmadan konuşmaya başladım oldukça tehdit edici bir ses tonu ile. "Eğer buraya goy goya gelsek, senden daha kaliteli kişilerle muhatap olurduk. Ağzını topla, eğer toplamazsan arabadan inip daha da dağıtırım. Şimdi tekrar düşün bakalım beyefendinin dediklerini." Sözlerim bittikten sonra çevirdim kafamı ve biraz eğilerek Gedhilfe'li adamı görmek için şöyle bir eğildim cama bakarak. "Çalıştır o turuncu kafanı." dedim gözlerimi kısarak. Sonra tekrar doğruldum yerimde ve etrafa bakınmaya başladım. Gedhilfe'li başkasını görürsem elimle Shisha'ya işaret edeceğim. Eğer yanımızdaki salak hala mal mal konuşursa arabadan çıkıp topuğunun yanına sıkarım. Abartırsa topuğuna yapıştırırım ikinci mermiyi. Shisha ile düzgün konuşmayı öğretiriz.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sızıntı

#14
Gedhilfeli adamın amacının ne olduğunu anlamaya çalışırken adamın sizin cevaplarınıza karşılık olarak iyice şaşkın bir yüz ifadesiyle sizlere baktığını ve bir anda "Haaaa!" diye bir ses çıkardığını gözlüyorsunuz. "Kusura bakmayın ya, kafa gidik. Buyurun." dedikten sonra önünüzde duran kırmızı-beyaz şeridi havaya kaldırıyor ve arabanızın Tihami sınırından geçmesine izin veriyor. Tam arabayı tekrar hareket ettirecekken adam sizlere sesleniyor ve yanınıza almanız için iki kelepçe ve sekiz takviye tüpü veriyor. Adam ile daha fazla muhatap olmayı reddediyor ve sınırı geçiyorsunuz. İlk iş tekrardan yanınızda bulunan kağıda bakıyorsunuz ve kağıtta yazılanları tekrardan inceliyorsunuz. Sizi bir ekibin karşılayacağı bilgisi kağıtta yer alsa da sadece bir kişi ile karşılaşmanın şaşkınlığını yaşarken düz yolda ilerledikçe birden fazla güvenlik görevlisi olduğunu fark ediyorsunuz. Önünden geçtiğiniz her bir güvenlik görevlisi sizlere hazır ol pozuyla selam duruyor ve sizi yönlendiriyorlar. Yolda ilerledikçe bir limana doğru hareket ettiğinizi anlıyorsunuz. Liman yavaş yavaş uzaktan gözünüze görünmeye başlıyor ve çok geçmeden limana varıyorsunuz.

Limana vardığınızda ilk iş otoparkı buluyor ve arabayı park ediyorsunuz. Limanın hemen önünde neyin nerede olduğunu belirten bir tabela olduğu için otoparkı bulmanız uzun sürmüyor. Arabadan indiğinizde sizi orta yaşlı bir adam karşılıyor. "Ülkenin karşı tarafına hoş geldiniz gençler. Elemanlar sizsiniz galiba. Zaten bu tiplerle ancak Güney Tihami'ye sığınmış insanlar olabilirsiniz. Beni takip edin lütfen." Adam tanışma faslını geçiyor ve hızlıca otoparkın dışına doğru ilerlemeye başlıyor. Siz de adamın arkasından ilerliyorsunuz. Adam arkasına dönükken elini cebine atıyor ve antenli bir aygıt çıkarıp sizin göremeyeceğiniz bir hizaya alıyor. Ardından yürürken size bir soru yöneltiyor. "Eee, adlarınız ne? Ya da takma adlarınız? Burada ne yapacaksınız?" Adamın sorduğu son soru sizin için ilk şüphe uyandırıcı unsur oluyor. Sizleri buraya karşılamaya gelen bir insanın sizlerin ne yapacak olduğunu, görevinizin ne olduğunu bilmeyecek olması düşük bir olasılık olur diye düşünüyorsunuz. Elbet adamın laf lafı açsın diye söylediği bir şey de olabilir diye hemen harekete geçmiyorsunuz. Ama yürüyüş devam ediyor ve bir şeyleri açığa kavuşturmak şart olacak gibi görünüyor.

Re: [Vaka] Sızıntı

#15
Mankafalı adam sonunda mevzuya uyanıp geçmemize izin vermişti. Biz yola devam etmeden önce yolculuğumuz sırasında ihtiyacımız olabileceğini düşündüğü bir iki araç ve gereci de arabamıza uzattı. Böyle profesyonellikten uzak, sersem elemanları görünce Güney Tihami'nin istihbaratından şüphe etmeye başlıyordum doğrusu. Resmen savaşı şansa kazandığımıza inanmaya başlamıştım. Şu halka bakınca kazanmamız ne kadar iyi oldu bilemiyorum gerçi. Şunlara bak. Bu sefillere ne yapsan zarar. Adamların ruhu ezik bir kere. Özgür kalınca neye uğradığını şaşırmış halde etrafta dolanır oldular. Bok da garip hallerdeydi zaten. Bir anda eski yumuşak halinden agresif bir adama dönüşüyor, kafa falan kazıtıyordu. Çift kişilikli bir şeye dönüşmeye başlamıştı. Sonunda ülkenin karşı tarafına, yani dandik kısmına geçiş yapmıştık. Ya da Köle Tihami, Esir Tihami de diyebiliriz. Esir diyelim.

Esir Tihami'ye ayak bastığım anda bir sigara yaktım. Amacım, Esir Tihami'den gelen buram buram gelen Pakt kokusunu sigaraya karıştırıp yok etmekti. Bu sırada bizi karşılamaya gelen adamla göz göze geldik. Meraklı bir tipti bu. Sözde görevi biliyor ama yine de isimlerimizi ve lakaplarımızı soruyordu. Şüphelensem de belli etmemiştim. Sigaramdan bir fırt çekip bandanamın altından kaşımın üzerini kaşıdım ve cevap verdim. Adam Dusha'lı olduğumu anlamış olmalıydı. "Hae Tumi. Ama kod adım Bomba. İsimlerimizi ne kadar az kullanırsak o kadar iyi... Nasıl ne yapacaksınız? Ne yapacağımız belli. Nasıl başlayalım sen söyle. Ha, bu da dostum. Sen?" Bok'un kendini tanıtmasını rica ettim. Sonra gülümsedim. "Kod adınla hitap ederim ama ismimi verdiğim herkesin ismini alırım, eksiksiz." Bu herifte bir oyunlar vardı ama hadi hayırlısı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sızıntı

#16
Senin ben o gidik kafanı sikeyim diyorken içimden, dışımdan kafam ile selamlayıp "Sağolasın." dedim Gedhilfe'li garibana. Arabanın önündeki şeridin kalkmasını sağlamış olduğu için, boştan birinci vitese aldım arabayı ve sürmeye başladım. Tam o sırada hıyar ağası durmamı söyledi. Yine ne sorun çıktı diye durdum ama arkadaş iki tane kelepçe verdi bize. Bir sürü de takviye tüpü. Shisha'ya baktık taksim etsin verilenleri diye ama oralı olmadı pek. Bu yüzden 4 takviyeyi ve kelepçeyi ona bırakıp kardeş payı olarak kendiminkileri aldım. Kollarımın altında kayışla asılı olan çantama yerleştirdim takviye tüplerini. Kelepçeyi de belime taktım. İlk bir kere teşekkür ettiğim için, bu sefer pek bir şey yapmadım. Zaten, adamın işi bu. Onu da yarım yamalak yapıyor beni tilt ediyor. Tekrar yola düştük ve Kuzey Tihami topraklarında sürmeye başladım arabayı. Burada fazlası ile güvenlik vardı. Güney Tihami yeni yeni ayakları üzerinde durmaya başlayan bir ülkeydi. Paktın bu sınırları böyle ciddi bir şekilde koruyor olması garip gelmiyordu. Hepsinin bize hazırolda durması, arabamızın mimli olduğunu mu gösteriyordu? Ne kadar garip bir görevdeyiz ya. Yani gizli dendi ama pek bir gizliliği yok gibi. Shisha bilsin, ben de ultimatom olarak yanında durayım diyorum. Bu yüzden sorgulamayacağım. Sorguladıkça görevden uzaklaşacağım çünkü. Sorguladıkça tüm bu olan bitenin mantıksızlığında kaybolacağım. Limana gelene kadar Shisha ile konuşmadık. Daha çok çevremizin durumuna bakıyorduk sanırım. Kuzey Tihami ile Güney Tihami farkı gibi. Limana geldiğimizde de otopark sorunu çıktı. Shisha düzgün bir yer bulana kadar 2 kere döndüm etrafta. İnsanlar nasıl park ediyor kafayı yiyeceğim. Tihami'ye ziyarete geldiğimizde babam da bu insanların trafiği düzgün bilmediklerinden yakınıp dururdu. Sahi ya, aileme oğlunuz kaçak denmiş midir? Pek siklerinde olacağını sanmıyorum ama... Merak işte. Arabayı park ettikten sonra kapılarını kitleyip anahtarı cebime attım. Shisha'nın arkasından yürümeye başladım. Hava karanlık, yağmura çok az kalmış gibi hissettiriyordu. Severim böyle üzücü havaları. 30'larında gözüken bir adam ile konuşmaya başladı Shisha. Herif de işte karşı tarafa hoş geldiniz diyor, tipinize sokayım anca Güney Tihami'de böyle tipler olur diyor. "Öhm, öhm..." diye boğazımı temizledim herif böyle dediğinde. Ağzını topla manasında. Bunların kafasını mermi ile dolduracağım sonunda. Sıfır saygı hepsi. Shisha'ya baktım gözümün ucu ile. Bir şey söylemeyecek miydi gerçekten bu lafa? İlginç. Sürekli millet bize köpek çekecek, biz de ayıya dayı mı diyeceğiz bu görevde? Shisha ile adamın yanında yürümeye başladım. Artık nereye götürüyor bizi bilmiyorum ama dikkatli olmak lazım. Çünkü salak salak adlarımızı soruyor ne yapacağımızı soruyor. Sana ne lavuk? Zaten bilmen gerekmiyor mu bunları senin? Shisha da ciddi ciddi herifin iyi yanına oynuyor. Hae Tumi dedi adı. Dümdüz yoluma baktım ben de, en ufak bir hareketimde yalan söylediğini belli edebilirdim çünkü. Tepkisiz kalmak en mantıklısıydı. Kod adı Bomba'ymış. İçten içe, Bomba değil de Fişek gibi bir şey kullanmasını istesem de şimdi laga luganın zamanı değildi. Ne yapacağımız belli diyerek üstü kapalı bir şekilde adamı ölçüyordu. Bir sorun olursa herifi kuytuda indirme planları kuruyordum ben de. Adama kendimi tanıtmam istendiğinde duygusuz bir ses tonu ile "Abu." dedim. "Abu Aslad." Tihamili canım ablam Abu şimdi nerededir acaba? Tipim de baya Tihamiliye benziyor benim. Djuratlı olduğumu gösteren tek yanım yeşil gözlerim. Onu da babam Djuratlı der geçiştiririm. "Kod adım Tuğla." diye ekledikten sonra Shisha devam etti. Adamın ismini sordu. Parmaklarımı hareket ettirdim onlar konuşurken. Tetikte olmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sızıntı

#17
Adam, kendisine söylenen ilk ismi duyduğu anda attığı adımları yavaşlatıyor ve arkasına dönüp Shisha'nın yüzüne dik dik bakıyor. Hemen ardından gülümseyerek normal yürüme hızına dönüp yoluna devam ediyor. İkinci ismi de duyduğunda küçük bir kahkaha atıp başıyla onaylıyor ve kendi ismi sorulduğunda "Adım Dotsuk. Soyadımı bilmenize gerek olduğunu düşünmüyorum. İşimiz bitince içmeye gidersek orada öğrenirsiniz." Adam, yani Dotsuk yürürken boğazını temizliyor ve antenli aygıta doğru fısıldıyor. Bu durum antenli aygıtın bir telsiz olduğunu düşünmenize sebep oluyor ve Dotsuk'u yol boyunca dikkatle izlemeye devam ediyorsunuz. Dotsuk, bir süre sonra duruyor ve size dönüp "Ne yapacağınızı anlatayım o zaman, öncelikle ellerinizi havaya kaldırın." diyor. Bir anda arkanızda bulunan sütunlarda saklanmakta olan dört tane polis memuru ortaya çıkıyor ve size ellerini doğrultuyorlar. İçlerinden biri "Kuzey Tihami'ye yasadışı yollar aracılığıyla sızmaktan tutuklusunuz. Ellerinizi havaya kaldırın, diz çökün ve kıpırdamayın." diyor. Dotsuk'un yüzüne bakıyorsunuz ve kendisinin gülümsediğini görüyorsunuz. İşlerin nereye gideceğine dair bir bilinmezlik içinde ilerlerken Dotsuk'un başını gözlerinizin içine teker teker bakarak salladığını ve ağzını sessizce hareket ettirdiğini fark ediyorsunuz. Ve o anda kafanızda ikinci bir soru işareti oluşuyor.

Şu anda gerçekleşen şey planın bir parçası mı, yoksa gerçekten ele mi verildiniz? Kimler işin içinde? Dotsuk işin içinde mi? Hatta daha da ileri gidecek olursak, Güney Tihami hükümeti işin içinde mi? Bu bilinmezlik içerisinde ne olursa olsun atmanız gereken bir adım var ve bu adımın nasıl olacağını belirleyecek olanlar sizlersiniz. Kendi çizdiğiniz yolda bir adım daha atmaya hazırlanıyorsunuz.

Re: [Vaka] Sızıntı

#18
Adam yürümesini yavaşlatıp bakışlarını üzerime diktiğinde bir şeyler döndüğünü anlamıştım. Anlaşılan Hae Tumi az buçuk tanınan bir insan olmayı başarmıştı. Doğru. Bu kıtada isim yapmanın en kolay yolu kendini havaya uçurmak anlaşılan. Yine de bir şey yapmayacaktım. İlk hamleyi her zaman karşıya bırakmam gerekiyordu. özellikle yanımda Bok varken. Bok'un beni feda edemeyeceğini biliyor ve bundan dolayı büyük bir rahatlık hissediyordum. İlk hamleyi yapmadığım takdirde bana karşı yapılan her suçlamadan hafifleştirilmiş cezalarla kurtulabilirdim. Tabi, eğer ceza alacak kadar boku yediysem. Yani gönül ister ki iş oralara hiç gitmesin ama...böyle kaşınan tipler ne yapıp ediyor beni buluyor. Hadi hayırlısı.

Dotsuk denen bu adamın telsizi vardı ve çaktırmadan bir şeyler fısıldıyordu. Bulunduğumuz durumda başkası yer alsa belki de adama çoktan saldırmıştı. Ancak bu tehlikeli olurdu. İşi şansa bırakmak olurdu biraz da. Ne de olsa burada ajan sayılırız. Dotsuk da aynı durumda bulunabilir ve bu yüzden yanında bir telsiz taşıyor olabilir diye düşündüm. Yine de bu görev beklediğimden daha gergin ilerliyordu. Dusha'da geçirdiğim uzun zamana kıyasla daha yavaş, daha sakin bir hayat süreceğimi umuyordum ama anlaşılan o şekilde bir hayat, bu şekilde bir adama uymuyordu. Bir süre ilerledik. Bok da olup bitenin farkındaydı ve ara sıra gözlerini bana dikiyordu. Sanki bir fikir, bir plan bekliyor gibiydi ama bakışlarımla bile olsa onunla iletişim kurabilecek halde değildim. Aynı Bok'un bana yaptığı gibi, ben de bakışlarımı önden giden kızıl saçlı adama dikmiştim. Dotsuk'un bize karşı olduğu fikri aklımın bir köşesine yerleşmişti. Ne yapacaktım ki sanki? Ülkenin esaret altındaki tarafında sözümüz geçmiyordu henüz.

Bunları aklımdan geçirirken beklenen olmuştu. Dotsuk ellerimizi kaldırmamızı söyleyerek bizi köşeye sıkıştırdı. Bir de karizmatik bir şekilde yaptı bunu hırbo. Sanki önceden ayarlamış gibi. Tabi, sağdan soldan fırlayan dört adamı dikkate alınca mantıken önceden ayarlanmış olması gerekiyor ama yani...böyle "önce ellerinizi kaldırın" falanlar, yavşak yavşak sırıtmalar. Neyse, bu işin güney yakası da var. Kuzeyde artislik yapmak kolay tabi. Hemen ellerimi kaldırdım ve Bok'a dur işareti yaptım. Rakip bizden sayıca fazlaydı. Burada bir kavga çıkarsa elbet birilerinin dikkatini çekerdi. Hem belki de hala görevin içindeydik. Bunların hepsi görevin bir parçasıydı. Zor ihtimallerdi bunlar ama Bok'a bırakırsak bu adamaların hepsini öldürmemiz gerekecekti. Bok'a durmasını işaret edip etrafıma bakınırken adamları olabildiğince süzdüm. Bok ile sağlam bir kimyamız vardı. Saldırsak kazanırdık. Hepsini öldürmesek bile hayatta kalır ve kaçardık. Adamlar bizi öldürmeye değil tutuklamaya gelmişti. Bu yüzden dikkatli olmak istiyordum. "Tamam. Teslim oluyoruz." Yeniden Bok'a baktım sakin bir bakışla. Dikkatli olmalıydık. "Elleri kaldır Bok. Anlaşılan polis amcalar bir hata yapıyor."
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sızıntı

#19
Off Topic
Bok Jemipech karakteri silindiğinden ötürü bu konu içerisinde NPC olarak GM tarafından oynatılacaktır.
"Güzel, şimdi diz çökün."

Ellerini kaldırmanızı isteyen adamın ağzından çıkan sözleri duyduğunuzda ikiniz de henüz saldırma planına geçmiyor ve ellerinizi kaldırmış bir şekilde dizlerinizin üstüne çöküyorsunuz. Dotsuk, önce sana doğru geliyor ve yüzüne bakıp sırıtıyor. Sonra Bok'a doğru ilerliyor ve Bok'un yüz ifadesini iyice inceledikten sonra hızlı bir şekilde kafasına tekme atıyor. Bok, aldığı darbe ile yere düşüyor ve burnunun kanamaya başladığını görebiliyorsun. Adam, yerde olan Bok'un bu sefer karnına sert bir tekme atıyor ve arkanızda bulunan polislere dönüp "Tutuklayın şunu." diyor. Tekrardan sana dönüyor ve "Sen benimle geleceksin. Kelepçeni takacağız." diyor. Arkandan bir polis geliyor ve kelepçeni taktıktan sonra seni ayağa kaldırıyor. Dotsuk, seni bulunduğunuz yerden çok da uzak sayılmayan bir kulübeye götürüyor ve loş ışıklı, penceresiz kulübenin içinde bulunan masada karşı karşıya oturuyorsunuz. Dotsuk, bir iç çektikten sonra konuşmaya devam ediyor. "Merak etme, bu planın bir parçası. Girmenizin başka bir yolu yok."

Az da olsa rahatlıyorsun ve başta bu yönteme anlam veremesen de çok geçmeden detaylı bir açıklama alabiliyorsun. "Şu an Kuzey Tihami'nin güvenliği hat safhada. Sadece Kuzey Tihami hükümeti değil, aynı zamanda Pakt polisleri de ülkenin dört bir yanına konuşlandırıldı. İçeriye esir gibi girmezsen girmen neredeyse imkansız. Sana gerekli kıyafetleri vereceğiz, ne yapacağını anlatacağız ve sıkıntısız bir şekilde görevini gerçekleştireceğini umacağız. Ancak..." Dotsuk, kapıya yöneliyor. "Arkadaşını bir daha görebileceğini sanmıyorum, buna şimdiden alışsan iyi edersin. Liderimiz yüce Asgama, Djuratlı arkadaşına pek güvenmiyor açıkçası. O yüzden kendisini, nasıl desem, mevcut olaylardan uzaklaştırmaya karar verdik. Artık daha iyi bir yerde. O yüzden sen görevine odaklan, arkadaşınla biz ilgileniyoruz." Dotsuk, kapıyı açarken "Bu gece burada kalacaksın, yarın sabahtan seni bilgilendirmesi için adamlar yollayacağım. Söyleyecek bir şeyin yoksa gidiyorum." diyor.
Off Topic
Pasiflik süresi 2 gün (48 saat) olacak şekilde düzenlenmiştir.

Re: [Vaka] Sızıntı

#20
Benim ellerim kelepçeleniyor, bu sırada Bok'un yüzü tekmelenerek dağılıyordu. Eğer bunların hepsi hala Asgama'nın bize bahsettiği planın bir parçasıysa ki Bok'un yüzüne inen darbenin sertliği göz önünde bulundurulduğunda bu daha düşük bir ihtimal, Asgama'nın planlama konusunda en ince ayrıntıya kadar inen bir adam olduğunu söyleyebilirim. Ya da kısa yoldan tam bir ruh hastası olduğunu da söyleyebilirim. Bok için üzülmüş müydüm? Tabi ki hayır. Çünkü üzülmek için vakit yoktu. Önce şu olay çözümlenmeliydi. Sesimi çıkarmayıp kılımı kıpırdatmadan kızıl adamın söylediği şekilde ilerledim. Bulunduğumuz yerden çok da ilerlememiştik ki loş ışıklı, minik bir kulübeye geldik ve adamla karşı karşıya oturduk. Bir açıklama bekliyordum. İşler ters giderse adamı nasıl öldüreceğim ve Bok'u nasıl bulacağımı düşünmeye başlamıştım. Ancak adam, bütün bu yaşananların planın bir parçası olduğunu söylemişti.

Bak sen Asgama efendiye. Güya zekasıyla bize göz dağı verecek. Hıyar herif. Kimle kapıştığının farkında değil. Asgama'nın bu puştluğunu aklımın bir köşesine not ettikten sonra adamı dinlemeye devam ettim. Köle Tihami'nin güvenliğini geçebilmek içinmiş her şey. Hatta Bok'u bir daha göremeyebilirmişim. Bok gidici sizin anlayacağınız. Mortingen şıtraze yani. Düşünelim bakalım. Bok beni yeterince götürdü. Bana vaat edebileceği başka bir şeyler var mıdır? Etinden sütünden tamamıyla yararlanabildim mi? Buna tam olarak karar veremediğim için çok kez yaptığım bir şeyi yaptım, düşünmeden doğaçladım.

"Yüce Asgama en iyisini bilir. Ancak, Bok'un gerek Djurat, gerek başka mevzular konusunda ülkemiz adına kullanabileceğimiz bilgiler sakladığını biliyorum. Yoksa Bok'un ne bok olduğunun(hehe) ben de farkındayım. Rica ediyorum, aylardır ağzından almaya çalıştığım bilgileri bir çırpıda tarihe karıştırmayın. Gerekirse en boktan zindana atın Bok'u. Ancak, ölümünü bana bırakın. Öğrenilmesi gereken her şeyi ondan öğrenip yüce Asgama'ya bildirdiğimde, kendisinin de izni olursa kendi ellerimle Bok'u öldürürüm." Bu iş tutarsa zindandaki Bok'un vereceği "sırlar" sayesinde Asgama'nın gözündeki itibarımı yükseltebilirim. Kim bilir? Belki bu oyuna Ashe'yi de dahil edebilirim. Kadını unuttuk gitti.

Kulübede bir başıma kaldığımda bir sigara yaktım. Arkama yaslandım ve dışarıdan gelen sesleri dinlemeye başladım. Mümkün olursa birkaç saat de kestirebilirdim.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Hefiksel”

cron