Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#21
Adamın elini yumruk yapıp tokuşturması ardından gitmeyi planlıyordum. Ancak adamın beni aynı elle tutup, bir anda koşturmaya başlaması işlerin iyi bir yere gitmediğinde dair bir işaretçi olmuştu. Bedenimi kontrol edemiyordum, adam benden oldukça kuvvetliydi. Adam, beni ara sokakta duvara yapıştırmış, üstüne oldukça sağlam bir yumruk atmıştı. Bu yumruk, tüm düşüncelerimin değişmesine sebep olan bir yumruk olmuştu. Neden insanlar birbirini kandırmak zorundaydı? Önce, bana iyi biri gibi davranan Metohu'nun ihanetine uğramıştım, şimdi ise bu sivil polisin ihanetine uğruyordum. Neden en başta beni dövmedi? Neden beni kandırmak zorundaydı? Ben, buraya geldiğimde onun hakkında kötü bir şey düşünmüyordum. Tek istediğim, insan canına verdiğim değer karşısında halkı korumaktı. Bunun için orada bir konuşma yapmıştım, bunun için halkın oradan gitmesini istemiştim ve benle aynı düşünceleri paylaştığını sandığım o adamla yumruk tokuşturmuştum. Hatta, ben bu adam için bile endişelenmiştim. Bu adamın canı için bile endişelenmiştim. Benim tek istediğim, rahatça sivil insanları öldürebileceğini söyleyen o polislerden insanları, bu adamı korumaktı.

Beni tutukladığını söylediğinde, zoruma gitmiyordu. Dişlerimi sıkıyordum üst üste yaşadığım bu iki ihanetten. Beni tutuklaması, beni dövmesi, beni öldürmesi bile problem değildi ancak beni kandırması, gerçekten uğraştığım şeylerden sonra zoruma gidiyordu. Ne yapmalıydım? Bu ihanete karşılık ne yapmalıydım? Ona, cezasını vermeliydim. Bu Tihami köpeğinin tasmasını takmalı ve onu havlatmalıydım. Benim tüm iyi niyetimi suistimal eden, sadece korumaya çalışırken beni döven ve parmağını kafama koyarak öldürmekle tehdit eden bu Tihami köpeğini boş et yığını haline getirmeliydim. Peki sonra ne mi yapacağım? Bu Tihamili köpeklerin hiçbirine güvenmeyeceğim. Hepsine karşı bakışım, saldırmak olacak. Ölüm, onlar için bir armağandan ibaret olacak sadece. Elimde hızlıca uraninit oluştururken, "Öldür beni." diyeceğim. Eğer blöf yapmıyorsa, beni uraninit oluşturmaya çalışırken öldürecektir. Eğer blöf yapıyorsa, uraniniti sıkıca tutarken hızla kafasına vuracak, sonra bir daha kafasına vuracak, öldürene kadar kafasına durmadan uraninitle vurmaya devam edeceğim. Yere düştüğünde de devam edeceğim.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#22
► Show Spoiler
***
Dünyanın bir ucunda için için yandı
Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak
Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan
Ve esrik göğü aşan.
Bin dudak ilençle soldu
Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı
.

Cesareti saçlarına bir toka gibi takardı Hera. Gözlerinin yardığı zifiri karanlıklar aydınlığa dönerdi. Gücünün tükenmesi, umutlarının bitmesi, hayallerinin kırılması hiç ket vurmazdı ilerlemesine. Doğru olduğunu bildiği yolda ilerlemeliydi. Onun doğrusu, kalbindeki savaşçının nefesiydi. Bu öfke dolu nefesi verdi ve kafayı gömüp yere yapıştırdığı adama baktı. Sadece konuşmak istemişti. Yanan yüreklere derman olmak için girdiği bu yolda sözlerin bir anlamı olmadığını farkedeli çok olmuyordu. Her şey bir filmin kısa ve kesik sahneleri gibi geçiyordu a'şa gözlerinin karanlığından. Alevi zayıflamış bir meşale gibi kıpraşan gözleri karanlıkta belirli belirsiz oynarken tek tek hatırladı tüm hatıraları. Önce beyni yıkanan ve bir köleden farksız duruma gelen ruhsuz kadını hatırladı. Gözlerinde umut belirtisi yok, vakur duruşuna rağmen esaretin dehlizlerinde kaybolmayı hakikat bilmiş o yalnız kadını hatırladı. Kandırılmış, beyniyle oyunlar oynanmıştı. Daha sonra ise Metohu geldi gözlerinin önüne. Ne kadar da asil olmaya çalışmıştı son nefesini verirken. Ancak başaramamıştı. Gözünün durmayan yaşlarıya a'meş bir adam olarak ölmüştü. Şimdi ise karşısındaki adamlara aynı gözle bakıyordu. Onlar seçmemişlerdi bu yolu. Emirlerini uygulamaya çalışan, belki de ailelerini korumak isteyen kullardan başka bir şey değillerdi. Hüzünlü bir titreme geldi genç kızın bedenine. Ardından çattı kaşlarını. Endamlı suratını belertti, gözlerinden çıkan ışıkların mızrağa dönüştüğüne şahit oldu. Hala onu dinlemeyeceklerdi. Ne yaparsa yapsın dinlemeyeceklerdi. Üstüne gelmeye devam ettikleri vakit ise, hepsini harcamaktan çekinmeyecekti savaşçı Hera. Fakat bir yanlış olduğu ortadaydı.

Kaplan yalnızdı. Kaplan korkmuyordu. Kaplan kükredikçe, endamının her zerresinde cesaretin şimşek dolu parıltıları çakıyordu.

Karar verdi Hera. Onlara zarar vermek için bir nedeni yokken, onların seçimiyle zora düşüyordu. Polislerin konuşmalarını dinledi. Figa yerdeydi. Hae ise ortalıkta yoktu. Kaçırmıştı onu gözünden. Şu an için tek başına ayaktaydı. Dimdik duruyordu. Kararı, kendisini ve arkadaşlarını savunmaktı. Lakin telsiz konuşmalarını dinlediği polislerin yardım istediğini ve bu yardımın yakında geleceğini farketmişti. O an, bu adamları yense dahi; gelecek desteğin karşısında tek başına bir şansı olmadığını biliyordu. Figa'ya yardım edebilirse, buradan kaçabilirlerdi. Ancak bir tanesinin kurşun kullandığını biliyordu. Kaçsalar dahi, zaiyat verebilirlerdi. Desteğin anında belirmesi ise hayli komik olurdu, aksi takdirde tutuklanmalarından ve Tihami polisinin ellerine düşmelerinden başka bir çare yoktu. Fepø... Tek bir gülüşüyle onu hep cesaretlendirirdi. Dişlerinin kasılmasını sağlamıştı aklındaki bu görüntü. Hep cesur oynardı Hera. Ancak şu an için zaman kazanması gerekliydi. Yapacağı şeyi kafasında belirlemişti. Harekete geçme vaktiydi. Karşısında dikilenleri bir bir ekarte edip, destek gelmeden buradan çıkmaları gerekiyordu.

"Kurşun ha?" dedi ve güldü. Ardından kendine yenilmeyi yedirememiş, mağdur bir çocuk gibi sıktı dişlerini. Aciz ve doğallıktan olabilecek en uzak bir gülümseme ile tekrar konuştu. "O vakit, teslim olmaktan başka çarem yok." dedi. Ardından elindeki kargıyı dikkatlice yere bırakmaya başladı. Sağ ayağını bir adım öne çıkarırken, kargısını yavaş ve kontrollü olarak ayağının üstüne attı. Ardından kendisini hedef alan adamla göz kontağı kurmaya çalıştı. Bunu yaparken boş kalmış iki elini de yavaşça havaya kaldırıp, teslim olduğunu belirtecekti. Kurşun kullanıcısı olan polisin bir tehlike sezmesi durumunda, işler kötüye giderdi. Ancak kolları havada fazla kalmayacaktı. Bu savaşı onlar başlatmıştı, sonuçlarına katlanacaklardı. Bir kaplanın teslim olduğunu görmek, kolay kolay herkese nasip olmazdı. Bugün de onlara nasip olmayacaktı zaten.

Kollarını yukarı kaldırdıktan sonra, Kalsiyum: Takviye stilini aktifleştirecekti. Bu esnada ise yüzündeki gülümsemeyi onlara izletmekten çekinmeyecekti. Göreceklerdi, bir Dushalı'nın savaşırken nasıl da güldüğünü. Ve göreceklerdi, görmelerini istiyordu; bir savaşçının teslim olmasının cehennemin soğuğu kadar imkansıza kadir olduğunu. Gülüşünü bir doz daha arttırırken, Poshota'nın tüm sıcaklığını ceza niyetine bahşetmek istedi onlara.

Pudaerø'nun sokaklarında koşturan, al yanaklı minik kız; kalplerdeki karanlığı silmek adına meydan okudu.

"Çok beklersiniz!"

Eş zamanlı olarak kol yenlerinde bulunan fırlatma bıçaklarını alacaktı eline. Kollarını yukarıdan aşağı savururken, bıçaklarını eliyle kavramış olacaktı. İki bıçağı, sol elinde, diğer ikisini ise sağ elinde kavradıktan sonra hedeflerine kilitlenecekti. Önceliği, kurşun kullanan adamdı. Sağ elindeki iki bıçağı da onun üst vücuduna yollayacaktı. Sol elindekileri ise daha geniş bir doğrultuda atacak, yancılarını vurmaya çalışacaktı. Mesafenin kısa oluşu ve elementinin ona sağlayacağı tüm avantajlar onunla birlikteydi. Hamlesinin ardından, az önce yere bıraktığı kargısını sağ ayağı ile hızlıca havaya kaldıracak ve eliyle kavrayacaktı. Kargısını kaptığı gibi ise polislere doğru atılacak, iki elini kullanarak etrafında yarım tur dönecekti. Erim avantajı onda olacak ve ayakta kalanları da bu şekilde avlamış olacaktı. Bağıracaktı, haykıracaktı. Geceyi kükreyişiyle doldurmak istiyordu. Gökteki her bir yıldızın beğenisini kazanabilirdi, insanların gözlerindeki saygıyı koparıp alabilirdi. Ancak umursamıyordu. Yüreğinin sesi, savaşmasını söylerken; başka hiç bir şeyi umursamazdı o.

Ve şimdi o kaplanın pençesi, vahşi bir öfkeyle sıkılmıştı.

Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#23
Hassiktir! Hassiktir!

Yanımda kafası patlamış çocuğun kanlarını yüzümden silmeye çalışırken "Çıldıracağım!" dedim dişlerimi sıkarak. "Amına koyayım artık iki tane kurşun atabildiğimi unutmuşum. Shisha! Ben gerizekalı mıyım ya?" Kendimi çocuğun vücudundan en uzağa yapıştırıp. "Durdur arabayı nolursun!" diye yalvarmaya başladım. Yine pişmanlık ve rezillikle doldu beynim. Shisha arabayı durdurana kadar kendi kendime konuşup durdum. Bir şey söylüyor muydu? Beni sakinleşirmeye çalışıyor muydu bilmiyorum bile. Bildiğim tek şey daha demin masum bir çocuğun kafasını patlattığımdı.

"Hep mi böyle olacak ya?"
"Çıldıracağım!"
"Bir kere düzgün gitmeyecek mi?"
"Sürekli işleri batırıyorum."
"Kafama sıçayım."
"Gelişmem bile iyiye işaret değil..."
"Keşke tanıştığımızda boğazımı kesip öldürseydin beni ya."
"Kafayı yiyeceğim."


Araba durduğunda ellerimle gözlerimi kapatmış, iki büklüm olmuştum. Cesedin yanında oturuyordum. Üstüm başım kan olmuştu. Hatta kanlar kuruduğu için iğrenç kahverengi bir hal almışlardı. Shisha'nın sesi ile kaldırdım kafamı ve camdan dışarı baktım. İki tane dükkanın bulunduğu boş bir otoyoldaydık. Dükkanlardan birinin ışığı yanıyordu. Burası Tihami hediyelik eşyaları satan küçük tatlı bir dükkana benziyordu. Balık figürlerini daha önce Tihami'ye geldiğimde almıştım. Evimde vardı. Diğer dükkan ise, bir market gibi görünüyordu. Işıkları sönmüştü ama kapısı açıktı. Darbeden cesaret alıp altını üstüne getirmiş olabilirlerdi. Şu an arabadan çıkarsam üstüm başım kanlı olarak aşırı dikkat çekecektim. Bu yüzden amcanın olduğu dükkana giremezdim.

Daha önce de istemeden birini öldürmüştüm ama o zaman kendimi korumaya çalışıyordum. Bu ise düpedüz andavallıktan dolayı olmuştu. Pakt, Tihami, Darbe... Yola çıkma nedenimiz sikimde değildi artık. Şu an olayın üstünü kapatacak Jüme ve Bo'ek de yoktu. Bu sefer Shisha vardı. O arabadan çıkınca ben de amcanın bize bakmadığından emin olduktan sonra açtım kapıyı ve çıktım arabadan. Çocuğun üstümdeki parçaları yere düştü. Ben de bayılacak gibi oldum. İğrenç kokuyordu. Bu gömleğim, bu pantalonum... Bayadır giymemştim. "Yakalım." dedim. "Anasını sikeyim. Arabayı da kıyafetleri de yakalım. Yanlışlıkla oldu Shisha. Amına koyduğumun kurşunu benim dostum değil düşmanım yemin ediyorum ya. Sıçtım her şeyin içine!" Ulan çocuğun belki bir sevdiği, onu bekleyen bir manitası vardı... Livei uzakta bir yerlerde ölse akıl sağlığımı kaybederdim herhalde.

"İstediğin bir şey var mı gideyim şu markette işimize yarayacak bir şey var mı bakayım. Kapısı da açık amına koyayım. İçeride belki birileri vardır. Saldırırlar onları da öldürürüm. Seri katil oldum iyice. Bir de sana laf ediyordum. Kafamı sikeyim. Hayatımı sikeyim. Varlığımı sikeyim..." Her şeye küfür ede ede süpermarkete ilerleyeceğim. Ne olur ne olmaz diye de yine kurşun oluşturacağım elimde. Kapıya ulaşınca da "İçeride biri var mı?" diye sesleneceğim. "Merak etmeyin saldırgan değilim. Siz de bana saldırmayın." Lafım bitince 2-3 saniye karşılık almak için bekleyeceğim. Sonra ayağımla kapıyı hızlı bir şekilde ittireceğim. Eğer cidden bir saldırgan var ise, kapının hızla açılmasına hamle yapabilir. Bu sırada ben de rahatça vurabilirim onu.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#24
Figa: Kalsiyum - Kas stilini aktifleştirdikten hemen sonra rakibini kendine doğru çekerek ayaklanıyor ve yüzüne yumruğu yapıştırıyorsun. Rakibin yumruk darbesiyle yere kapaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda çenesi kırılıyor ancak sol eline bağlı olan kelepçenin zinciri herhangi bir hasar almıyor ve hala adama bağlı kalıyorsun. Adam, çenesinin kırılması nedeniyle bağırıp çağırırken yerde senin olduğun konumun tersine doğru sürünmeye başlıyor ancak Kas stilin aktif olduğu için sana karşı gelemiyor ve yerinde kalıyor. Kas stilin hala aktif iken paşanı eline alıyorsun. O sırada atom enerjinin hızlıca düşmesinden dolayı hafif bir baş dönmesi yaşamaya başlıyorsun. Atom enerjini dengelemeden yüksek bir başarı sağlayamayacaksın gibi görünüyor.

Hae: Lafının ardından adamın alnından terler akmaya başladığını gözlemleyebiliyorsun. Sadece terler içinde kalmıyor, aynı zamanda elleri titriyor ve sağa doğru, sokağın çıkışına doğru bakıyor. Sokağın çıkışını iyice gözetliyor ve sürekli olarak gözlerini sana çevirip duruyor. Birkaç kez kendi ceplerini kontrol ediyor ve bir anda "Ekip seri ol!" diye bağırıyor. İşte tam olarak o sırada adamın blöf yaptığını anlıyorsun ve elinde oluşturduğun Uraninit'i adamın kafasına vuruyorsun. Bir daha vuruyorsun. Sonra bir daha vuruyorsun. Durmak bilmiyorsun, sanki yaptığın şey düşüncelerinin önüne geçmiş gibi görünüyor. Adamın hayatta kalmak için son haykırışlarının eşliğinde, hatta bağırmasıyla senkronize bir ritim ile adamın kafasına vurmaya devam ediyorsun. Bir süre sonra kafası o kadar eziliyor ve yanıklar içinde kalıyor ki, yanıklardan çıkan dumanlar gözlerini yakmaya başlıyor. Dumandan yanan gözlerinin acıdan dolduğunu hissediyorsun. Son darben ile Uraninit adamın ezilmiş kafasına yapışıp kalıyor. Olanların hiçbir önemi yok. Sonunda seni kullanabileceğim bir kıvama geldiğin için mutluyum. Diğerleriyle aranda bir dakikalık bir mesafe var ve yolu biliyorsun. Oraya doğru ilerlersen olanlara derhal müdahale edebilirsin. Devam et.

Hera: Planladığın teslim pozisyonundayken Kalsiyum - Takviye stilini aktive ediyor ve uzun ama keskin hatlarla çevrili bir planı uygulamaya başlıyorsun. Planının bıçak bölümü senin için çocuk oyuncağı oluyor. Elinde tuttuğun fırlatma bıçaklarını hedeflerine sorunsuz bir şekilde fırlattıktan hemen sonra planladığın gibi kargını sağ ayağının desteğiyle eline alıyor ve polislere doğru atılıyorsun. Atılırken bir anlığına kurşun kullanıcısının yancılarına nasıl bir hasar verdiğini kontrol ediyorsun ve ikisinden birinin sağ gözüne isabet ettirdiğini, diğerinin ise sol göğsüne yakın bir yere isabet ettirdiğini görüyorsun. Gözünden vurulan polis duyduğunda anlayamadığın küfürler eşliğinde oradan koşarak uzaklaşıyor. Diğer yancı polis ise anında yere kapaklanıyor ve vücudunu hareket ettiremiyor gibi görünüyor. Gözlerini kurşun kullanan polise çeviriyorsun. Bıçaklardan birinin boğazına, bir diğerinin ise üst gövdesine isabet ettiğini gözlemliyorsun. Kurşun kullanan polis de geriye doğru yere yığılıyor ve hareketsiz kalıyor. Geriye kalan iki hedefin olduğunu görüyorsun ancak destek ekiplerin geleceğini de aklından çıkarmıyorsun. Kısıtlı vaktin ve dengesiz bir atom enerjin var. Acilen kendini sağlama alman gerekiyor gibi görünüyor.

Bok: Aralanmış süpermarketin kapısını açıyorsun ve seslenirken aynı zamanda içeriyi gözlerinle tarıyorsun. Hiçbir ışığın yanmadığını fark edince kapıyı sonuna kadar açıyor ve dışarıdan yansıyan ışığın eşliğinde içeriyi aramaya devam ediyorsun. Bir anda önüne rafların arasından yaşlı bir adam beliriyor ve "Dur, ben Gedhilfeliyim, Frum ve Ser aşkına canımı yakma!" diye bağırıyor. Kurşunun elinde hazır bir şekilde bekliyorsun ancak henüz kullanmıyorsun. Adamın görünüşünü inceliyorsun. Kelleşmeye başlamış kızıl saçları ve bembeyaz ten rengi bir yana senden neredeyse iki kat daha kısa ve kambur duruyor. Adamın oldukça korkmuş olduğunu görüyorsun. "Ne istersen veririm, her şey ücretsiz. Al ve git, lütfen." diyor ve titreyerek uzaklaşmaya başlıyor. Adamı gözlemeye devam ediyor ve adamın verdiği teklifi değerlendirmeye başlıyorsun.
Off Topic
Figa Ranushe; Atom enerjin %75'den %50'e düştü.
Hae Tumi; Atom enerjin %100'den %75'e düştü.
Hera Memuga; Atom enerjin %75'den %50'e düştü.
Off Topic
Shisha Shøge, ilk habersiz pasifliğini yapmış bulunmaktasın.

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#25
Konuşkanlığı tutmuştu Bok'un. Normalde bu kadar gevezelik eden bir tip değildi. Anlaşılan gevezelik yapmaya başladığında dengesizleşiyordu Bok. Shisha, dudakları arasında sigarasıyla dalgın bir şekilde arabayı kullanıyordu ki yan tarafından yüzüne fışkıran kanla irkildi. "Ananı-" Gergin bir şekilde yüzündeki kanı sildi. Alnına neredeyse saplanacak olan kemik parçalarını da silip tüm kanı cama sürdü. Üzerini kirletmek istemiyordu. Her ne kadar çoktan kirlenmiş olsa bile. Bok gergin bir şekilde konuşmaya başlayınca Shisha da sinirlenmeye başladı. Hala bayağı şaşkındı.

"Lan Bok-"

"Sus 'mına koyayım ne mal adamsın sen!"

"Kes seni polis yapan teşkilatı sikeyim! Yürü git ne alacaksan al! Milleti öldürme durduk yere!"


Bok'un geri gelmesini beklerken elleri titreyerek bir sigara daha yaktı. Çocuğun canı zerre umurunda değildi ama Bok tüm planı mahvedecek gibiydi. Bir plan da yoktu gerçi. Sakin olmalıydı. Gerilirse Bok da gerilecekti. Böylece iyice boka saracaktı iş. Açık havada Bok'un geri gelmesini beklemeye başladı. Karanlık sayesinde üzerine bulaşan kanın görülmeyeceğini umuyordu. En azından uzaktan. Bok gelince ne yapacaklarına karar vereceklerdi.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#26
Kapı tekmeyi koyduğum gibi sonuna kadar açıldı. İçerisi kapkaranlıktı. Sol elim silah şeklindeydi, sağ elimle de alttan destekliyordum diğer elimi. Önce sağa, sonra sola doğru gezdirdim gözlerimi. Baktığım yöne doğru da ilerlettim parmaklarımı. Dışarıdaki ışık içeriye doğru vurdu. Başım ağrıyordu. Dişlerim yine kitlenmişti. Yine sinir stres üst seviyedeydi. Hafiften içeriye doğru ilerleyecektim ki bir anda rafların arasından bir adam belirdi ve durmam için bağırdı. Parmaklarım adamı gördüğüm gibi ona döndü. Kendisinin Gedhilfeli olduğunu ve ona saldırmamamı söyledi. "Saldırgan değilim dedim ya dayı." dedim sinirli sinirli. Daha demin içeriye ne diye bağırmıştım ben? Üstüm başım kanlı olabilirdi ama masum bir adamı vurmayacaktım tabi ki. Sanki daha demin masum bir çocuğun kafasını patlatmamışım gibi. Sinirlerim yatışsın diye derin bir nefes alıp yutkunayım dedim. Üstüm başım leş gibi kokuyordu. Doğal olarak çocuğun kanı falan üstümde kurumuş, kokmuştu. Bu yüzden nefes aldığıma biraz pişman olmuştum. "Gedhilfe'li bir sevgilim var. Adı Livei..." dedim adama sakin bir ifade takılarak. Livei'yi hatırlamak biraz sakinleşmeme yardımcı olmuştu gerçekten de. "Benden sana zarar gelmez. Bir kaç şey alıp siktir olacağım."

Adam korka korka uzaklaştı benden. Ben de arkasından izledim onu. Elimi indirmedim ilk. Sonra ben de geri geri yürüyerek rafların arasına girdim. Elimi o sırada indirdim. Kurşunu kaybetmek istemiyordum aslında ama alışveriş zamanıydı. İlk olarak temizlemek için temizlik eşyalarının oraya gittim. Temizler miydik ki? Temizlememiz gerekiyordu. Yoksa yolun ortasında göt gibi kalırdık. Arabayı yakmak mantıklı değildi. Yine de cesetten kurtulmalıydık. Değil mi? Bir sürü temizlik malzemesi alıp torbalara koydum. Biraz yanıcı alkol kutusu ve plaj havlusu aldım bir kaç tane. İki tane de tişört kaptım kıyafet reyonundan İki tane de birbirinin aynısı şort buldum. Bunları kucaklayıp çıkmadan önce kasaya uğradım. Cebimden 150 PBF çıkarıp masaya koydum. Elimdeki kan hafiften bulaştı paraya. Bu yüzden marketten çıkarken "Kasanın yanına para koydum dayı." diye bağırdım içeriye. "Ne sen beni gördün, ne ben seni gördüm. Hadi selametle."

Malzemelerle Shisha'nın yanına, arabaya döndüm. Sigara içiyordu. "Arabayı yakmak mantıklı gelmedi. Alkolü ceset için aldım." dedim ve malzemeleri arabanın yanına yere koydum. Çömeldikten sonra temizlik malzemelerini torbadan çıkarıp yere dizerken "İlk biraz temizleriz." dedim. Sonra havluları çıkardım. "Koltukların üstünü bunlarla kaplarız." Kendimi çok garip hissediyordum. Şu halime bak, birini öldürmüştüm ve saklamak için plan kuruyordum. Gerçekten bir katildim. Kim beklerdi ki? Sonunda da tişörtlerle şortları çıkardım. "Bunları da giyelim diye aldım." Şortlar biraz büyük geldi gözüme. Şöyle bir baktım ve "Large almışım ya. Sikeyim." dedim üzüntüyle. Benim götümden düşerdi bu. Kafamı kaldırıp Shisha'ya baktım. Shisha benden daha cılızdı. Bana büyük gelen ona haydi haydi büyük gelirdi. Artık kıvırıcaz falan ne yapalım. En kötüsü bu diye düşünürken tişörtlerin üstünde yazanları fark ettim. Saçma sapan komikli tişörtlerdendi bunlar. Beyaz ve kırmızı diye almıştım sadece. Gözlerimi devirip tişörtleri önüme serdim. Birinin üstünde "Don hef bliblo sode du szombuf." yazıyordu. Yan tarafa da parmakla işaret ediyordu. Kırmızının üstünde de "Blowum awusabu." yazıyordu. Ortasında kocaman bir + ile. Hiç komik olmayan bir şaka gibiydi tüm gece. Çömelmişken bıraktım kendimi ve yere göt üstü oturdum. Salak salak gülmeye başladım. "Eh... Eheh.... Ehehehhehehe... Ya kafamı sikeyim... Ehehehe..." Sinirim bozulmuştu. Sinir krizi geçiriyordum. "Ehehehe... Hayat mükemmel amınakoyayım ya. Ne güzel valla." diye sayıklarken kahkaham ağlamaya dönüştü. Kendimi daha da bırakıp yerde yatmaya başladım. Ellerimle gözlerimi kapatıp ağladım.

Ne kadar ağladım bilmiyorum ama sakinleşince doğruldum. Shisha ilk tanıştığımızda benim mutsuz ve endişeli ifademden nefret ettiğini söylemişti. Gözlerinin önünde böyle bir duygu patlaması yaşadığım için de benden tiksiniyor olmalıydı. Ne yazık ki Shisha'nın benden tiksinmesi; kendime olan nefretim, pişmanlığım, suçluluk duygumun yanında beni etkileyen şeyler arasında biraz düşük sıralarda kalıyordu şu anda. Yine de doğrulunca gözlerimi avuç içlerimle silip yüzümdeki kanın daha da yayılmasına neden olduktan sonra "Özür dilerim." demek zorunda hissettim kendimi. "Seni bana katlanmak zorunda bıraktığım için." Burnumu çeke çeke ayağa kalktıktan sonra sanki daha demin duygusal bir çöküş yaşamamışım gibi arabanın kapısını açacak, kafasından vurduğum çocuğun cesedini arabadan çıkarıp yolun kenarına karanlık bir yere götürecektim. Planladığım gibi temizlemeyi düşünüyordum arabayı. Bunu yaparken konuşmayı ise düşünmüyordum. Her şey bittikten sonra kıyafetlerimizi değiştirirdik. Cesetle birlike yakardık artık ne bileyim. Fazla mı önemsiyordum cesedi? Belki de Shisha'nın önce yaptığı gibi bırakıp kaçmalıydık. Shisha dışkısını yapan bir köpek gibiydi öldürme konusunda. Ben ise kediydim belli ki.
Tişörtler
► Show Spoiler
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#27
Ey, adama karşın yapmış olduğum hamlem başarılı olmuştu avvvvvvy. Adamın çenesini kırdık iyi mi?! Acısını çenemde ben hissettim. Çok pis acıyo' olmalı ama bir-iki müdahale sonrası çorba içimine başlayabilir diye düşünüyorum. Bir polisin her durum ve koşul sonrasında götü toparlaması ve işine böylece devam etmesi gerekir diye düşünüyorum. Tek bi' sıkıntım var avvvvvvvy: BEN BU ADAMA BAĞLI KALDIM! Ah, hafif baş ağrısı. Şu anda bir dilim çikolata için nelerimi meydana sermezdim ki?! O derece sükse yapacak hallerim manşet olarak gazetelerin en üst kısmına punto olarak atılırdı. Ve bu gazete çok satardı be avvvvvvy. Sapık kimselerden çok koleksiyoncuların gözdesi olabilirdim avvvvvvy: Yaaaaaaaani. Çok tutardım. Polislik yerine modellik yoluna doğru emin adımlarla ilerler ve sonra bir poz keserek öylece dururdum. Neyse, şimdiki durumum göz önünde bulundurulursa yapmam gereken şey, tek dizimi adamın göğsüne koyarak ceplerinde kelepçenin anahtarını aramak olacak: "Ey, nerene soktun anahtarı puşt!" diyerek de dizimle göğsüne baskı uygulayacağım. E, olur da bulursam veya bi' şekilde anahtarın nerede olduğunu söyletebilirsem kısa yoldan kelepçeyi açacağım. İşler istediğim gibi gitmiyorsa eğer paşamın ucunu kullanarak kelepçenin arasındaki zinciri kırmaya çalışacağım. Bütün bunların olmaması durumunda ise yerimde sağlam bi' pozisyona geçerek götü korumaya başlayacağım. Kaldı ki işler istediğim gibi giderse de yerimde bir süre bekleyip öyle harekete geçeceğim. Şu baş ağrısının dinmesi gerekiyor. Ve bizimkiler ne yaptı acaba? Mevzudayken gözüm hiçbir şey görmüyor be avvvvvy. Biraz temkinli olmak ve gözü dört açmak lazım gibi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#28
Atıldı genç kaplan. Kanının buharı, teninin her santiminden süzülürken havayı bir kokladı gözleriyle. Attığı bıçaklar kurşun kullanan adamı tam olarak vurmuş, diğerlerini de yolundan çekmişti. Amaçladığı şeyi başarmışken daha fazlasına katlanıp katlanamayacağını düşündü. Bir bedene çeliğini sokması, bedenin hareketsiz kalması. Bir alevin sönüşü, bir kalbin son atışı... Bunlar alışık olduğu, katlanabildiği ancak hiç bir zaman sevmediği şeylerdi. İnanıyordu. Bir gün vicdanı onu rahat bırakmayacak ve tüm bunlar ona geri tepecekti. Ama şu an değil... Hala doğru olduğuna inandığı yolda yürürken değil. Şu an tökezlerse, her gün tökezlerdi. Şu an tökezlerse, Hae ve Figa da tökezlerdi. Dushuma, Pakt, Kıta için içindeki alevin sönüşüne izin vermemeyi seçti. Adımlarına devam etti. Hızlı ve atikti. Elementini kullanması onu yakın dövüşte neredeyse karşı konulamaz yapıyordu. Ancak bedel ödeme kısmı tam bir işkenceydi. Son hareketiyle atom enerjisini yarılamıştı ve elementini daha fazla kullanması durumunda başına gelebilecekleri düşündükçe bu bedel daha da büyüyordu gözünde. Hesabın kabarması, omuzlarına binen yükü daha da arttıracaktı. Mantık, uzaklardan sesi hoş gelen bir melodiydi. Mantığını dinleyecekti.

Yeterince hızlandığını düşünüyordu. Polislere atıldıktan sonra verebileceği en iyi karar onları da yolundan çekmekti. Ancak bunun için sonuna kadar gitmek, Hera'nın sonunu hazırlayacaktı. Tek çare, halihazırda başladığı saldırısının sonunu getirmek ve burayı terketmekti. Zira, gelecek olan bir desteğe karşı yeterli gücü olsa bile, zamanı olabilir miydi? Emin değildi. Kargısını sağlamca kavradı. Bir adım daha atacak, karşısındaki polise bir adım daha yaklaşacaktı. Mesafeyi kapattıktan sonra ise Takviye stilini sonlandıracaktı. Tehlikeyi biraz daha azaltmış olacaktı ve atom enerjisinden doğacak bir tehlikeyi daha kaldırmak istemiyordu. Yeterli mesafeye ulaştığı zaman kargısını soldan sağa, güçlü ve sert bir şekilde savuracaktı. Ardından hiç durmadan; ne yaptığına ve ne kadar hasar verdiğine pek takılmadan polislerden uzaklaşmaya çalışacaktı. En azından son saldırısını yapacak gücü kendinde bulabilirdi. Lakin elementini kullanması, büyük bir sıkıntıyı doğuracaktı. Daha fazla elementine başvurmayı reddetti. Kargısını savurduktan hemen sonra, adımlarını saldırıyı sonlandırdığı yöne çevirecek ve olan gücüyle koşarak burayı terkedecekti. En azından bu bir kovalamaca olursa, destek ekipleriyle uğraşmak zorunda kalmazdı. Kurşun kullanıcısı olan polisi de aradan çıkarabildiği için, uzaktan bir saldırı yeme ihtimali de oldukça düşecekti. Bu denklemdeki tek sıkıntı ise Figa idi. Onun ne yaptığını, kendini kurtarıp kurtaramadığından emin değildi. Bu nedenle kaçmaya başladığı an kafasını ona çevirecekti. Eğer onunla gelebilecek durumda olmuş olacaksa, onu takip etmesi için seslenecekti. Tüm yollar, destek ekipleri gelmeden burayı terketmelerine çıkıyordu. Zira atom enerjisi öyle bir şey ki, sıfırlanana kadar burada dövüşmeye devam ederse onu öldürecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#29
Ben... Ben bir katil miyim? Ben, ne olduğumu bilmiyorum. Neye dönüştüğümü bilmiyorum. Bir şeyler, bir şeylerin ters gittiğini çok iyi biliyorum. Adamın blöf yaptığını anladığım anda, beni öldürecek bir adamı vahşice öldürmek için harekete geçtim. Ben onu cezalandırdım mı? Benim güvenimi yıkan, onun için endişelenirken beni öldürmekle tehdit eden birini cezalandırdım. Ben tanrı mıyım? Ezilmiş kafasıyla karşımda duran adama bakarken, dumandan çıkan acıdan gözlerim yanıyor. Ben birinin hayatının son bulmasına yardımcı oldum. Hatta, yardımcı olmadım. Onun hayatının son bulmasına karar verdim. Bu kararın gerçek olması için vurdum. Neye dönüşüyorum? Bir canavar mı, bir cezalandırıcı mı, bir tanrı mı, yoksa lanet olası bir katil mi? Gözyaşlarımın sıcaklığını yanaklarımda hissediyorum. Anne ne yapmam gerekiyor? Anneciğim, lütfen bana yardım et. Bir şeylerin ters gittiğini biliyorum ama ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyorum. Sadece... Sadece ben artık ben değilim. Kendimde hissetmiyorum, değişiyorum. Beni bu değişime zorluyorlar anne, beni değiştiriyorlar!

"BEN KAHROLASI BİR HERİFE DÖNÜŞÜYORUM!"

Avazım çıktığı kadar bağırıyorum gözyaşlarımı silerken. Hera'nın, Figa'nın yanına gitmem gerek. Koşturmalıyım. Bu dönüştüğüm adam olarak koşturmalıyım. Peki önüme başka bir Tihamili çıkarsa ne yapmalıyım? Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum! Deliriyor gibi hissediyorum, şuanda kendimle konuşmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum. Bütün arınmak istediğim duyguların hepsine kapılıyorum. Karamsarlık, çaresizlik, nefret... Hepsini iliklerime kadar hissediyorum. Benim bu hisleri yok etmiş olmam gerekiyordu, insanların bende bunları uyandırması tamamen işkence! Bana işkence ettiler, benim duygularımla oynadılar. Şimdi ise beni dönüştürüyorlar, beni yok ediyorlar. İçten içe, şuan olduğum kişinin daha büyük dönüşümlere uğrayabileceğini hissediyorum ama, geri dönemeyeceğimi biliyorum. Masumiyetimi kaybediyor gibi hissediyorum, bir daha hiç geri alamayacakmış gibi. Ben... Ben ne olduğunu bilmiyorum. Sadece... Sadece...

Korkuyorum...
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Dusha & Djurat] Sorgu Sual

#30
Off Topic
Figa Ranushe, önceden de uyarmama rağmen yine birden fazla olasılıkta plan yaptığın için seni tekrar uyarmak zorundayım. Sadece yazdığın ilk planı geçerli varsayıyorum.
Shisha ve Bok: Bok'un ağlama krizinin hemen ardından arabayı temizliyor ve cesedi uluorta olmadığına emin olduğunuz bir yerde yakıyorsunuz. Gözünüzü Bok'un az önce girdiği markete çevirdiğinizde arada bir içeride bulunan adamın kafasını kapıdan çıkarıp dışarıdaki arabaları gözetlediğini fark edebiliyorsunuz. Burada uzun süre kalmanızın sizin için kayda değer bir tehlike oluşturacağını bildiğinizden dolayı tüm işlerinizi bitirdikten sonra bulunduğunuz bölgeden ayrılma kararı alıyorsunuz ancak hareket edemeden korna sesleri duymaya başlıyorsunuz. Korna sesleri bir süre sonra ışıklara eşlik ediyor ve büyük bir konvoyla karşı karşıya geliyorsunuz. Konvoy bulunduğunuz sokakta duruyor ve arabaların içinden inen polisler tek tek park edilmiş arabaları incelemeye başlıyor. Bir süre sonra sıra sizin arabanıza geliyor ve polisler sizi buldukları anda teslim olmanızı emrediyorlar. Ancak siz ellerinizi kaldıracak zaman aralığını yakalayamadan arkadan bir polis geliyor ve ekip arkadaşlarına durmalarını söylüyor. Size doğru eğiliyor ve "Asgama'nın adamlarıyız. Pakt'ı yıkacağız. Elinizde silah milah, cephane falan ne varsa bize verip bize katılırsanız size de hünerlerimizi gösteririz. Hangi taraftasınız?" Adamların aralarında uyruğunuzu tartıştığını duyabiliyorsunuz. Karar vermek için çok fazla zamanınız olmadığını GM'den ziyade bizzat ben belirtmek isterim. Özellikle de şunu söylemek isterim, hangi tarafta olduğunuza dair kesinkes bir karar belirtmezseniz işler sizin için oldukça zorlaşacak.

Figa: Dizini adamın göğsüne bastırırken adamın ceplerinde anahtarı arıyorsun ancak anahtarı ön ceplerinde bulamıyorsun. Bulunduğun pozisyonda zor da olsa adamın arka ceplerini yoklamayı başarıyorsun ancak anahtar burada da yok gibi görünüyor. Adam ise bir süre sonra dizinin baskısıyla hareket etmemeye başlıyor. Dizini bastırmaya devam ediyorsun ve adamın yavaş yavaş bayıldığını fark ediyorsun. Adam, bayıldığı için daha da ağırlaşıyor ve senin için daha büyük bir problem haline geliyor. Başının dönmesi bir yana şiddetli bir baş ağrısı yaşamaya başlıyorsun. Cebindeki takviye tüplerini refleks ile kontrol ediyorsun ve kullandığın atom enerjisi miktarını kendine hatırlatıyorsun.

Hera: Kargını son kez savuruyor ve adama ne olup ne bittiğini anlamadan koşmaya başlıyorsun. Gözlerini Figa'ya çeviriyor ve kendisini kurtaramadığını fark ediyorsun. Gözlerini tekrar gittiğin yöne çevirdiğinde ise afallıyorsun. Seni koşmaktan alıkoyan bir güç olduğunu fark ediyorsun ancak bu gücün herhangi bir insanüstü varlık olmadığını, sadece vücudundaki atom enerjisinin dengesizliğinden kaynaklanan baş dönmesi olduğunu anlıyorsun. Koşmaya devam edebiliyorsun ancak hayal ettiğin hızdan bir hayli düşük bir hız ile koşuyorsun. Koştuğun yönden sana doğru gelen birini görüyorsun. Senden daha hızlı koştuğunu görüyorsun. Bu kişinin Hae olduğunu anlaman çok uzun sürmüyor. Hae ile aranda tam olarak 5 metre kala iyice yavaşlıyorsun.

Hae: Hızlıca Hera ve Figa'ya doğru ilerliyorsun ve yolun ortasında Hera'nın sana doğru koştuğunu fark ediyorsun. Hera'nın arkasında bulunan sahneyi gözlüyorsun ve bir polis memurunun göğsünden ağır yaralandığını uzaktan görebiliyorsun. Adam dizlerinin üstüne çekmiş bir halde ve ekip arkadaşları ona ilkyardım müdahalesinde bulunuyorlar. Ben olsam müdahalelerinin bitmesine izin vermezdim. Hepsini öldürürdüm. Gözlerini Figa'ya çeviriyorsun ve bir kelepçe ile bağlı olduğunu, normalden daha yavaş hareket ettiğini görüyorsun. İki memur arkadaşının da gereğinden fazla hırpalandığını görmek seni korkutuyor ama elbette bunların üstesinden gelebileceğini de biliyorsun. SONUÇTA İKİ YÜZ ADAM DA ÖLDÜRSEN ANNEN SENİ VE YAPTIKLARINI HATIRLAMAYACAK, DEĞİL Mİ?

Figa, Hera ve Hae: Bulunduğunuz bölgeye bir anda bir polis konvoyu yaklaşıyor ve size saldırmakta olan polis arabalarını kuşatıyorlar. Size saldıran polislerden tüm sağ kalanların teker teker tutuklandığını izliyorsunuz. Figa ise gelen polislerin yardımıyla kelepçesinden kurtuluyor ve yavaş yavaş Hera ve Hae'nin yanına geliyor. Polislerden biri size yanaşıyor ve "Pakt polisi misiniz? Biz Asgama karşıtıyız. Pakt neden burada? Asgama'ya yardıma mı geldiniz?" diye soruyor. Burada ne amaçla bulunduğunuzu belirtmeniz herkes için daha iyi olacak gibi görünüyor.
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”

cron