Hae mesajı almış olmalıydı ki birkaç dakika içerisinde sakinleşmişti. Tamamen kendine geldikten sonra nerede olduğunu sorgulamıştı. Livei durumu açıklayacak kadar beyin hücresine sahip olmadığı için onun yerine Max durumu açıklamıştı. Hae ise herkesten çok daha fazla şey biliyor gibiydi. Buraya kendileri tarafından getirilmediğini söylemişti. Onu buraya getiren şeyin gelecekteki benliği olduğunu söylemişti. Gelecekteki... ölü benliği mi? Neler olduğunu anlıyorlar mı diye Livei gözlerini Thomas ve Max ikilisi üzerinde gezdirip duruyordu ancak ex-observer takımında bugün iş yok gibiydi. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Hae hiçbir şey olmamış gibi ikinci bombayı bırakmıştı. Gelecekte bir hata yapacağı için geçmişe mesaj bırakmaya gelmişti. Yaptığı hata o kadar büyük olacaktı ki tüm zaman çizgisini bozacaktı. Bu yüzden yardımlarını istiyordu. Livei gerginlikle yutkundu.
Max olanları duyduktan sonra her adımlarını temkinli atmaları gerektiğini, geleceği değiştirmek için bir fırsatları olabileceğini söylemişti. Livei ise neler olduğunu asla anlamıyordu. Geçmiş neydi, gelecek neydi, şu an neydi? Her şey birbirine karışmıştı. Hae gelecekte Ingenium sırlarını çözmeye çalıştığından ve cevaba çok yaklaştığından bahsetmeye başlamıştı. Sonrasında ise bu bilgiyi koruyamadığını ve bilginin yanlış ellere düştüğünü söylemişti. O kadar üstü kapalı konuşuyordu ki söylediklerinden güven testi mi uyguluyordu yoksa onlara hazmetmeleri için zaman mı veriyordu belirsizdi. O esnada Max elindeki cihazın Hae'yi bu zamanda tutmak için yeterli olmadığını dile getirmişti. Onun şu anki benliği ile iletişime geçmek zorundaydılar. Hem de onu hatasından döndürmeleri gerekiyordu. Ancak kaçırdıkları bir nokta vardı. Livei'yi sabahtan beri çileden çıkaran şey: HAE ÖLÜYDÜ! Bunu nihayet tekrar gündeme getiren kişi ise Hae'nin kendisiydi.
"Ay sonunda nihayet birisi söyledi bunu ya! Çıldıracağım gerçekten şurada. Size ne diyorum ben? Hae öldü. Ö-L-D-Ü. Rahmetli oldu. Göçtü. Aramızdan ayrıldı. Kaç farklı şekilde anlatabilirim bunu ben artık!?" Derin bir of çektikten sonra Hae'ye döndü. "Sevgili Hae, seni çok iyi hatırlıyorum. Tihami Savaşı esnasında kendini patlattığın için ölmüştün. Seninle birlikte yakın çevrendeki onlarca vatandaşı da yok ettin. O halde gelecekteki sen nasıl bir hata yapabilirsin? Bir geleceğin yok ki? Yoksa ölmedin mi? Dünya ne işler çeviriyor? Koruyamadığın bilgi neydi? Bizimle daha açık konuşmalısın ki sana nasıl yardım edeceğimizi bilelim. Biz de Ingenium'u kurtarmak için savaşıyoruz. Yoksa gezegenimiz yok edilecek. Ki sanırım sadece gezegenimiz değil, tüm zaman çizgisi de tehlikede - artık bu ne demek oluyorsa. Ölü insanların yaşıyor gibi görünmelerinin sebebi bu bozulma mı? Bizim yalnızca gezegenimiz bir kodlama ürünü değil, tüm zaman akışımız ve zaman çizgimiz de mi kodlamadan ibaret? Bu yüzden mi istedikleri gibi değiştirebiliyorlar?"
Max olanları duyduktan sonra her adımlarını temkinli atmaları gerektiğini, geleceği değiştirmek için bir fırsatları olabileceğini söylemişti. Livei ise neler olduğunu asla anlamıyordu. Geçmiş neydi, gelecek neydi, şu an neydi? Her şey birbirine karışmıştı. Hae gelecekte Ingenium sırlarını çözmeye çalıştığından ve cevaba çok yaklaştığından bahsetmeye başlamıştı. Sonrasında ise bu bilgiyi koruyamadığını ve bilginin yanlış ellere düştüğünü söylemişti. O kadar üstü kapalı konuşuyordu ki söylediklerinden güven testi mi uyguluyordu yoksa onlara hazmetmeleri için zaman mı veriyordu belirsizdi. O esnada Max elindeki cihazın Hae'yi bu zamanda tutmak için yeterli olmadığını dile getirmişti. Onun şu anki benliği ile iletişime geçmek zorundaydılar. Hem de onu hatasından döndürmeleri gerekiyordu. Ancak kaçırdıkları bir nokta vardı. Livei'yi sabahtan beri çileden çıkaran şey: HAE ÖLÜYDÜ! Bunu nihayet tekrar gündeme getiren kişi ise Hae'nin kendisiydi.
"Ay sonunda nihayet birisi söyledi bunu ya! Çıldıracağım gerçekten şurada. Size ne diyorum ben? Hae öldü. Ö-L-D-Ü. Rahmetli oldu. Göçtü. Aramızdan ayrıldı. Kaç farklı şekilde anlatabilirim bunu ben artık!?" Derin bir of çektikten sonra Hae'ye döndü. "Sevgili Hae, seni çok iyi hatırlıyorum. Tihami Savaşı esnasında kendini patlattığın için ölmüştün. Seninle birlikte yakın çevrendeki onlarca vatandaşı da yok ettin. O halde gelecekteki sen nasıl bir hata yapabilirsin? Bir geleceğin yok ki? Yoksa ölmedin mi? Dünya ne işler çeviriyor? Koruyamadığın bilgi neydi? Bizimle daha açık konuşmalısın ki sana nasıl yardım edeceğimizi bilelim. Biz de Ingenium'u kurtarmak için savaşıyoruz. Yoksa gezegenimiz yok edilecek. Ki sanırım sadece gezegenimiz değil, tüm zaman çizgisi de tehlikede - artık bu ne demek oluyorsa. Ölü insanların yaşıyor gibi görünmelerinin sebebi bu bozulma mı? Bizim yalnızca gezegenimiz bir kodlama ürünü değil, tüm zaman akışımız ve zaman çizgimiz de mi kodlamadan ibaret? Bu yüzden mi istedikleri gibi değiştirebiliyorlar?"