Thrao onlara sözleri için teşekkür etmiş ve desteklerinin onu mutlu ettiğini ifade etmişti. Tünelin sonuna geldiklerinde ise bundan sonrasını tek başlarına gideceklerini, kendisinin başka bir yoldan geri dönmesi gerektiğini ve muhafızlara yakalanmaması gerektiğini belirtmişti. Livei başını anladığını belirtir şekilde salladı. Bundan sonra bir süre mektuplaşarak haberleşeceklerdi. "Biz de sana teşekkür ederiz." dedi genç adamın teşekkürüne karşılık olarak. Thrao gitmeden evvel her ikisinin de omzuna elini koymuş ve minnettar bir bakış atmıştı. Krallığın bu hale gelmesi içler acısıydı, Livei üzülmeden edemiyordu.
Thrao gittikten sonra Mabi ile yalnız kalmışlardı. Geçmeleri gereken koca bir orman vardı. Ses çıkartmamaya özen göstererek ilerlemeye başladılar. O esnada Mabi acıktığını ve sandviç yemek istediğini söylemişti. "Yiyelim! Ben kahvaltı bile yapmadım. Açlığımı unuttum resmen olaylar yüzünden." Şimdi sakinleşince karnı zil çalmaya başlamıştı. Kahvaltı seçeneklerinin hayalleri ile yürürken şehrin gürültüsü ormandaki kuşların gürültüsünü yavaş yavaş bastırmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra da Gedhilfe meydanı ufukta görünür olmuştu. Meydan her zamanki gibi ana baba günüydü. Bu insanların işi gücü yok muydu ya? Biraz daha yaklaşınca normalin dışında bir etkinlik olduğunu fark etti. Meydanda kocaman bir sahne kurulmuştu. Mor takım elbiseli ve silindir şapkalı bir adam da sahnede bir şeyler anlatıyordu. Bu şapka... Bu tarz şapkaların Livei'de hiç güzel anıları yoktu. Adam demokratik ülkelerin seçim dönemindeki siyasetçilerine benzer laflar ediyordu. Diğer taraftan o adama karşıt bir grup protestocu gerçek liderin kim olduğunu sorguluyordu. Livei'nin aklı karmakarışık olmuştu.
Tam meydandan uzaklaşmaya karar vermişlerdi ki Livei arkasında bir el hissedip yerinden sıçradı. Arkasına döndüğünde bu elin Frip'e ait olduğunu fark etti. Oldukça endişeli gözlerle onları aradığını ve buranın tehlikeli olduğunu söylemişti. Livei bir şey söylemeden onu takip etmeye başladı. Daha az insanın olduğu, şehir meydanından uzakta bir yola sapmışlardı. Bir süre sonra Frip bir han önünde durmuş ve kapıyı tıklatıp içeri girmişti. Onları da içeri çağırmıştı. İçerisi pek kalabalık değildi. Frip onları ücra bir masaya doğru oturtmuştu. Meydandaki adamın isminin Vezir Elion olduğunu ve Dünya hakkında halka ayrıntılı şeyler anlattığını söylemişti. "Vezir Elion mu? Bu Ingeniumlu ismi değil, Dünyalı olsa gerek. Neden halka kendilerinden bahsediyorlar ki?" dedikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi devam etti. "Halkın gücünü kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Çıkaracakları savaşta kendilerini kurtarıcı gibi gösterip bizi birbirimize düşürecekler. Zaten içimizden insanları asker olarak kullanıyorlar." Mabi ayağa kalkmış ve tuvalete gidip geleceğini söylemişti. "Lütfen çabuk git gel Mabi, burası güvenli değil. Birbirimizden fazla ayrılmamalıyız." Parmaklarını gerginlikle masaya vurdu. "Bundan hoşlanmadım. Vaktimiz kalmadı. Derhal harekete geçmeliyiz. Bok nerede Frip? Onunla iletişime geçmemiz lazım. Çok büyük tehlike altındayız. Sadece Dünya değil Gedhilfe kralı da savaş hazırlığında."
Thrao gittikten sonra Mabi ile yalnız kalmışlardı. Geçmeleri gereken koca bir orman vardı. Ses çıkartmamaya özen göstererek ilerlemeye başladılar. O esnada Mabi acıktığını ve sandviç yemek istediğini söylemişti. "Yiyelim! Ben kahvaltı bile yapmadım. Açlığımı unuttum resmen olaylar yüzünden." Şimdi sakinleşince karnı zil çalmaya başlamıştı. Kahvaltı seçeneklerinin hayalleri ile yürürken şehrin gürültüsü ormandaki kuşların gürültüsünü yavaş yavaş bastırmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra da Gedhilfe meydanı ufukta görünür olmuştu. Meydan her zamanki gibi ana baba günüydü. Bu insanların işi gücü yok muydu ya? Biraz daha yaklaşınca normalin dışında bir etkinlik olduğunu fark etti. Meydanda kocaman bir sahne kurulmuştu. Mor takım elbiseli ve silindir şapkalı bir adam da sahnede bir şeyler anlatıyordu. Bu şapka... Bu tarz şapkaların Livei'de hiç güzel anıları yoktu. Adam demokratik ülkelerin seçim dönemindeki siyasetçilerine benzer laflar ediyordu. Diğer taraftan o adama karşıt bir grup protestocu gerçek liderin kim olduğunu sorguluyordu. Livei'nin aklı karmakarışık olmuştu.
Tam meydandan uzaklaşmaya karar vermişlerdi ki Livei arkasında bir el hissedip yerinden sıçradı. Arkasına döndüğünde bu elin Frip'e ait olduğunu fark etti. Oldukça endişeli gözlerle onları aradığını ve buranın tehlikeli olduğunu söylemişti. Livei bir şey söylemeden onu takip etmeye başladı. Daha az insanın olduğu, şehir meydanından uzakta bir yola sapmışlardı. Bir süre sonra Frip bir han önünde durmuş ve kapıyı tıklatıp içeri girmişti. Onları da içeri çağırmıştı. İçerisi pek kalabalık değildi. Frip onları ücra bir masaya doğru oturtmuştu. Meydandaki adamın isminin Vezir Elion olduğunu ve Dünya hakkında halka ayrıntılı şeyler anlattığını söylemişti. "Vezir Elion mu? Bu Ingeniumlu ismi değil, Dünyalı olsa gerek. Neden halka kendilerinden bahsediyorlar ki?" dedikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi devam etti. "Halkın gücünü kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Çıkaracakları savaşta kendilerini kurtarıcı gibi gösterip bizi birbirimize düşürecekler. Zaten içimizden insanları asker olarak kullanıyorlar." Mabi ayağa kalkmış ve tuvalete gidip geleceğini söylemişti. "Lütfen çabuk git gel Mabi, burası güvenli değil. Birbirimizden fazla ayrılmamalıyız." Parmaklarını gerginlikle masaya vurdu. "Bundan hoşlanmadım. Vaktimiz kalmadı. Derhal harekete geçmeliyiz. Bok nerede Frip? Onunla iletişime geçmemiz lazım. Çok büyük tehlike altındayız. Sadece Dünya değil Gedhilfe kralı da savaş hazırlığında."