[Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#1
Livei: Sabahın ilk ışıkları pencerenden süzülerek odanın karanlık köşelerini aydınlatıyor. Hafifçe titreşen toz zerrecikleri, güneşin altın sarısı ışınlarıyla dans ediyor. Gözlerini açtığında, olanlardan beri geçen zamanın ağırlığı yavaşça üzerine çöküyor. Mutlak Son ekibi olarak, dikkat çekmeme ve gözlerden uzak kalmayı tercih etmiştiniz. Ancak bu sessizlik, içinde biriken soruları ve endişeleri hafifletmemiş; aksine, onları daha da karmaşık bir hale getirmiş. Yatağından doğruluyor ve ayaklarını yere değdirdiğinde, odanın ahşap zemini hafifçe cızırdıyor. Tam bu düşüncelerle güne başlamanın nasıl bir his olacağını düşünürken, kapının sert bir şekilde çalındığını duyuyorsun. Kalbin bir an için duruyor; bu ses, sessizliğin bozulduğu anın habercisi gibi. Kapıyı açtığında, Gedhilfe Krallığı'nın zırhlı muhafızları seni karşılıyor. Yüzlerinde hiçbir ifade yok, gözleri soğuk ve mesafeli. "Livei Nyawodz, sizi kraliyet sarayına götürmemiz gerekiyor." diyor biri, ses tonu o kadar monoton ki, sanki bir makine konuşuyor. Ne olduğunu anlamadan, neye uğradığını şaşırmadan önce, bir muhafız elindeki küçük şişeden bir sıvıyı bezine döküyor ve hızla yüzüne bastırıyor. O an, tüm dünya dönüyor, renkler birbirine karışıyor ve bilincin yavaşça kayboluyor. Her şey bir anda kararıyor.

Gözlerini tekrar açtığında, kendini Gedhilfe Krallığı'nın kraliyet sarayında, muhteşem bir odada buluyorsun. Etrafın altın varaklar, zarif tablolar ve ihtişamlı heykellerle süslü. Ancak bu güzellikler, bu lüks, senin için bir anlam ifade etmiyor. Şu anda aklında tek bir soru var, yankılanıyor ve tekrar tekrar kendini sorguluyorsun: Burada ne oluyor? Muhafızlar seni yavaşça ayağa kaldırıyorlar, ellerindeki kılıçlar ve zırhlar soğuk bir ciddiyet yansıtıyor. Seni, sarayın karmaşık koridorlarından geçirerek ana kraliyet odasına doğru götürüyorlar. Her adımda, Gedhilfe Krallığı'nın tarihini anlatan duvar halıları, sırlarla dolu portreler ve göz alıcı sanat eserleri etrafını sarmış durumda. Ancak bu detaylar, şu anki belirsizliğin ve endişenin yanında önemsiz kalıyor.

Sonunda, büyük, ihtişamlı bir kapıya ulaşıyorsunuz. Muhafızlar kapıyı yavaşça açıyorlar ve seni içeri alıyorlar. Oda, tavanı yüksek, duvarları altın ve gümüş işlemelerle süslü, merkezde büyük bir taht var. Ancak taht boş; senin dikkatini çeken, odanın diğer ucunda duran, beklenmedik bir yüz oluyor. Sahi, burayı sana neden anlatıyorum ki? Buraya daha önce geldin sonuçta, kralın ta kendisi ile karşı karşıya durdun. Önemli olan şu an karşında kimin olduğu. Örgütünden bir üye, Mabi Chüimimuta.

Mabi: Sabahın ilk ışıkları Gedhilfe'nin sokaklarını aydınlatmaya başladığında, sokaklarda dolaşıyorsun. Etrafı dikkatlice gözlüyorsun, her zaman olduğu gibi, detayları yakalamak için. Ancak içinde, bu sessizliğin yakında bozulacağına dair bir his var. Tam bu düşüncelerle meşgulken, bir grup Gedhilfe muhafızı beliriyor. İçgüdülerin seni uyarıyor. Muhafızlar seni fark ediyor ve hızla yanına yaklaşıyorlar. Bir tür enerji alanı oluşturuyorlar. Etrafını saran bu enerji alanı seni hareketsiz kılıyor ve bir anda etraf kararıyor. Gözlerini açtığında, kendini Gedhilfe kraliyet şatosunda buluyorsun. Muhafızlar seni bir odaya götürüyorlar, kapı açılıyor ve içeri giriyorsun. Oda, kraliyetin ihtişamını yansıtan bir yer. Ancak senin dikkatini çeken şey, odada seni bekleyen kişi oluyor. Karşında, beklemediğin bir yüz; belki de bu oyunun kurallarını değiştirecek biri. Yakın ahbaplarından biri, Livei Nyawodz.

Livei & Mabi: Dışarıdan sert, kendini belli eden ayak sesleri duyuyorsunuz. Odaya giren kişi, Gedhilfe Kralı Deith Ozæf. Onun adım atışları odanın taş zemininde yankılanıyor, her adımıyla birlikte atmosfer daha da geriliyor. Kral, gözlerini önce Livei'ye, sonra Mabi'ye çeviriyor. Yüzünde tehditkar bir ifade var. "Görüyorsunuz." diye başlıyor. "Gedhilfe Krallığı'nın sınırları içinde ne kadar gizli olursanız olun, sonunda yakalanırsınız. Özellikle de sizin gibi... problemli unsurlar." Kral, etrafınıza bir göz atıyor ve devam ediyor. "Mutlak Son, öyle mi? İlginç bir isim. Ancak burada, bu odada, sizin için bir son olacak mı, yoksa yeni bir başlangıç mı, bu benim elimde." Kralın sözleri odada bir ağırlık yaratıyor, sanki her kelime havayı daha da yoğunlaştırıyor. "Şimdi, burada olma sebebinizi anlamak istiyorum. Ve unutmayın, burada yalan söylemek sadece sonunuzu hızlandırır." Ama nasıl? Gedhilfe hükümeti bu yeni oluşumu nasıl bu kadar kısa bir sürede öğrenmiş olabilir?


Image


Deith Ozæf, yüzündeki tehditkar ifadeyi bir nebze yumuşatarak, ellerini sırtında birleştiriyor. "Livei Nyawodz." diye başlıyor, sesinde bir miktar karmaşık bir duygu yumağı yatıyor. "Son görüşmemizden bu yana zaman hızla akıp gitti. O zamanlar Vodhis'lere yardım etmekle meşguldün. Seninle ilgili fikirlerim hala karmaşık, itiraf etmeliyim. Ancak, şu anki durumumuzda, belki de bir işbirliği yapabiliriz." Gözleri Livei'den ayrılıp Mabi'ye kayıyor. "Ah, Mabi Chüimimuta, Djurat'lı genç adam. Seni de burada görmek ilginç. Frip bu yüzden mi kayıplara karıştı? Bu mu yani?" Kral tahtına geçiyor ve muhafızlara odadan çıkmalarını emrediyor. Tek başınıza kalıyorsunuz, eliniz kolunuz bağlı değil. İstediğinizi yapabilecek özgürlüğe sahipsiniz. Deith Ozæf son sözlerini söylüyor ve gerisini size bırakıyor. "Artık iki taraf da birbiri kadar bilgi sahibi olduğu konusunda hemfikirdir diye düşünüyorum. Bir şeyleri maskelemekle uğraşmayın. Baştan sona anlatın, amacınız ne? Ne istiyorsunuz?"
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 3 gündür.

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#2
Sabahın ilk ışıkları beni ve Gedhilfe sokaklarını selamlaya başladığında, etrafı dikkatlice gözleyerek ilerliyordum sokaklarda. İçimden geçen bir his, bu sessizliğin bozulacağını söylese de, sessizliğin getirdiği o huzuru bozmak istemedim. Ancak, herkes benim gibi düşünmüyordu. Bir grup Gedhilfe muhafızı hızlıca yanıma yaklaştığında oldukça garipsediğim bir enerji alanı oluşturdular ve sonrası benim için bir karanlıktan ibaret kaldı. Karanlık geçtiğinde ve tekrardan görebilmeye başladığımda ise, kraliyet şatosundaydım. Buraya nasıl geldiğim hakkında kesin bir fikrim yoktu ancak bu muhafızların işinin olduğunu düşünüyordum. Buraya neden geldiğimi düşünmeye çalışırken muhafızlar beni bir odaya götürdüler, odada bekleyen Livei’nin yanına. Kafamla sessiz bir selam verip “Livei.” dedikten sonra, dışarıdan gelen sert seslere doğru çevrildi gözlerim. Kral Deith odaya girmiş, atmosferin gericiliği daha da artmıştı. Yüzündeki tehditkar ifade ise, burada güzel bir şeyler konuşmayacağımızın en büyük belirtisiydi.

Bizi keşfetmişti. Üstelik, ismimizi bile bulmuştu. Yalan söylemememizi isteyen krala sert bir şekilde baktım. Zaten söylemeyecektim, ölümden korkmadığım gibi bu sik kafalıdan da korkmuyordum. Ancak beni merak ettiren ise, bizi nasıl öğrenmişti? Bir an önce ifşa olmayı nasıl başarmıştık? Deith, öncelikle Livei’nin ismini ağzına almış ve ardından ise bir zamanlar Vodhis’lere yardım ettiğini, şuanki durumda ise işbirliği yapabileceklerini söylüyordu. Benim hakkımda ise çok bir şey söylememişti, sadece Frip’in neden kayıplara karıştığını anladığını belirtiyordu. Kral tahta geçtikten sonra muhafızları odadan çıkartmıştı. Şimdi çok daha rahat konuşma imkanına sahip olmuştum. İki tarafında birbiri hakkında yeterince bilgi sahibi olduğunu belirtiyor, sonrasında ise baştan sona neler olduğunu anlatmamızı istiyordu. Ne istediğimiz kesindi, ancak ona bir şeyleri açıklayacak durumda değildim. Özellikle, kurduğumuz oluşum hakkında. Burada konuşacak olsaydım, kendim hakkımda konuşurdum. Benim amaçlarım hakkında, benim hayallerim ve yapacaklarım hakkında. Ancak konuşmamaya karar vermiştim.

İşaret parmağımı dudaklarıma götürdükten sonra dudaklarımın fermuarını çekiyormuşcasına sağa doğru çektim parmağımı. Sonrasında elimi sağ yanağıma götürdüm, elimde bir anahtar tutuyormuş gibi yanağımı kilitledim. Ardından görünmeyen anahtarı kralın gözüne sokmak istercesine öne doğru götürdüm. Diğer elimin baş parmağıyla pantolonumun belinden ileriye doğru çektim ve o açıklığın içinden görünmeyen anahtarı donuma fırlattım. Pantolonumu çekmeyi bıraktım, belimden çıkan sesin ardından iki elimle pantolonumu işaret ettim. Anahtarı almadığı sürece konuşmayı planlamıyordum. Livei’nin diyeceği bir şey varsa gene de dinleyecektim. Ancak karşımdaki adamla herhangi bir işbirliği yapma veya Mutlak Son hakkında bir şey anlatma planım yoktu, tabi elini pantolonumdan içeri sokmadığı sürece.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#3
Sabah olmuştu. Yine. Bir şekilde hala hayattaydı ve hala yeni günlere gözlerini açabiliyordu. Kendisine oldukça tanıdık gelen odayı bir süre süzdükten sonra yavaşça doğruldu ve yastığını düzeltti. Perdeleri aralayarak yine o çok tanıdık gelen manzaradan süzülen güneş ışıklarının içeri girmesine izin verdi. Her şeye rağmen seviyordu memleketini, evini, odasını, insanlarını, kokusunu. Çocukluğunu ve hayatının çok önemli bir kısmını geçirdiği bu ülkenin tanıdıklığı kalbine tuhaf bir ferahlık veriyordu. Kollarını yukarı kaldırarak iyice gerindi ve kocaman esnedi. Üzerindeki sabahlığı komodinin üzerine gelişigüzel bırakarak günlük ev kıyafetlerini giyindi. Bu sabah kahvaltıda ne yapsaydı acaba? Belki de Friks ile bir yerlere giderlerdi? Ya da daha iyisi, onu kahvaltıya çağırırdı. Bu düşüncelerle çay demlemek için mutfağa yönelmişken kapısından gelen büyük gümbürtüyle yerinden sıçradı. Hayra alamet olmadığı belli olan bu gürültüyü duyduğu an bütün planlarının da suya düştüğünü anlamıştı. Hep bir olay oluyordu zaten. Ne zaman güzel bir güne başladığını düşünse hep bir bok oluyordu. Derin bir iç çekerek kapıya yöneldi. Kraliyet muhafızları gelmişti. Onu kraliyet sarayına götüreceklerini söylemişlerdi. Livei sıkıntıyla ofladı. "Tamam da-" Lafını bitiremeden adamların yüzüne bir bezi basmaları ve bu ona bir yerlerden tanıdık gelen sahnenin şokuyla düşüncelerinin yavaş yavaş zihninden uzaklaşması ve bilincinin kapanması bir oldu.

Gözlerini büyük bir zorluk ve baş ağrısıyla yeniden araladığında oldukça görkemli bir odadaydı. Muhtemelen saraydaydı. Muhafızlar hala etrafındaydılar ve uyandığını görünce onu kaldırmak için hep birlikte harekete geçtiler. Livei artık o kadar bıkmıştı ki öfkeyle homurdandı. "Ben size gelmiyorum mu dedim? Direndim mi? Gerek var mıydı buna? Ananıza bacınıza böyle yapsalar hoşunuza gider mi? Hayret bir şey ya!" Cevap vermemişlerdi. Bu kadar ruhsuz olmak için nasıl aşamalardan geçmişlerdi acaba? İçinde yavru köpekleri tekmelemek de var mıydı bu eğitimin? Livei kendini tamamen muhafızlara teslim edip kraliyet odalarını incelemeye başladı. Burayı biliyordu. Daha önce de gelmişti buraya. Vodhislerle iş birliği olup olmadığını sorgulamak için çağırmıştı kral onu. Yine onun odasına, onun "huzuruna" çıkıyordu. Artık krala olan bakış açısı o dönemki gibi değildi. Artık ona gram saygısı veya sempatisi kalmamıştı. Her şeyden de çok usanmıştı. Onu bugün burada infaz etselerdi de kurtulsaydı artık şu boktan gezegen savaşından.

Tahmin ettiği gibi aynı odaya getirilip bırakılmıştı. Taht boştu, kral onu bir tarafına takacak kadar umursamıyor olmalıydı ki bekletecekti. Şaşırdığı şey ise, karşısında Mabi'nin de duruyor olmasıydı. Ne? Mabi onu görünce selamlamıştı. "S-Selam..." dedi şaşırmış bir sesle karşılık vererek. Neden Mabi? Neden Mavi değil, Bok değil, ne bileyim Lujein değil de Mabi? Kolay lokma olarak ikisi mi seçilmişti bugün? Yoksa sahte Thomas ile bir ilgisi mi vardı olanların? Mabi ile çok konuşmaya fırsat bulamamıştı ki sert ve aceleci ayak seslerini işitti. Kral Ozæf odaya hışımla girmişti. Hatta adamın sanki arka plan müziği varmışçasına öten borazanları duyabiliyordu zihninde Livei. Yalnız... Krala bir şey olmuştu? Değişmişti sanki. İfadesinin daha sert olmasını yadırgamıyordu ama... Havası da değişmişti. Bir şeyler farklıydı. Kral onları tehdit ederek her şeyi bildiğini ima eden bir konuşma yapmıştı. Örgütlerinin amacından haberdar değildi belli ki, ya da blöf yapıyordu, ancak isimlerini öğrenmişti. Mutlak Son... Kendi seçtiği isim. Merak ettiği şey nasıl öğrenmişti? Krala kim ötmüştü? Gerçi Gedhilfe ve Dünya işbirliği düşünülünce Şapkalı figür dahil ona ötebilecek kişilerin sayısı yüzlerle ifade edilebilirdi. Thomas olayı da buna dahildi. O kadar da gizli olmayı becerememişlerdi.

Kral biraz daha babacan bir ifadeyle kendisine dönmüş ve kendisi hakkında "karmaşık" hisleri olduğunu söylemişti. Bu oldukça tek taraflı bir duyguydu zira artık karmaşık olan hiçbir şey yoktu. Düşmanımın dostu düşmanımdır mantığından başka kurulacak bir mantık yoktu. O Livei'yi "terörist" ilan etmişti, Livei de onu "hain". Her şey bundan ibaretti. Sonrasında Mabi'ye dönüp Frip ile olan ilişkileri üzerinden ona laf sokmuştu. Yeğeninin bir Djuratlıya varmasına bozulmuştu herhalde. Livei hafifçe tebessüm etmekten kendini alamadı. Sonra... Sonra kral onlara amaçlarını sormuştu. Ne yani belli değil miydi? Haklarında o kadar şey öğrenmişti ve amaçlarının ne olabileceği konusunda bir fikri yok muydu? Onları test ediyor olmalıydı. Bu adam bir haindi, çıkarcı bir şerefsizdi. Yine de yetenekli ve zekiydi. Bu su götürmez bir gerçekti. Ailesinin Vodhislerin başına neler açtığını unutmamak lazımdı.

Kral onlara ne istediklerini sorduğunda Livei bir süre krala manasız manasız baktı. Aynen şöyle:
Image
► Show Spoiler

Mabi'nin ağzına fermuar çekip anahtarını donundan içeri attığını gördüğünde ise kıkırdamaktan geri kalamadı. Ne kadar da vurdumduymaz olmuştu son günlerde. Ama bunu seviyordu. Bu özgürleştirici duygu ona geçmişteki korkularının ne kadar anlamsız olduğunu hatırlatıyordu. "Majesteleri... Size bir şey olmuş ya. Noolmuş böyle tövbe bismillah bir şey olmuş size. Ama yakışmış, sevdim yeni tarzınızı. Gençleşmişsiniz maşallah tü tü tü. Nazar değmesin." Adamın sorusunu bir süre askıya aldıktan sonra kollarını göğsünde birleştirdi. "Sizce ne istiyoruz? Amacımız ne? Neden bilmiyormuş gibi davranıyorsunuz? Gayet her şeyden haberdarsınız. Ne, o çok sevdiğiniz Dünyalı dostlarınız size bilgileri bölük pörçük mü veriyorlar yoksa? Belki de kıçlarını daha iyi yalamalısınız. Belki o zaman tatmin olup bizi yok etmeniz karşılığında size sonsuz görkem, zenginlik, Ingenium üzerinde hakimiyet ve başka bok püsür vaat ederler. Siz de korumanız gereken kıtanın halkının hayatını harcamaya devam edebilirsiniz." Sesi tehditkar değildi ancak oldukça iğneleyici bir tondandı. "Ben kabuslarımda bile yaşayamayacağım korkunç şeyler gördüm. Boş tehditlerinizden korkmuyorum artık. Buyurun elinize geçmişim istediğinizi yapın. Kıtamın, kendi gezegenlerini korumaktan aciz Dünyalılar tarafından ele geçirildiğini görmeden ölmüş olurum ne güzel. Ve en azından inandığım şey uğruna çabalarken ölmüş olurum. Ama kimse sonsuza dek yaşamıyor. Siz de öleceksiniz. Ve öldüğünüzde elinize kanının bulaştığı herkes hesaplaşmak için sizi bekliyor olacak. Sizi o gün orada izlemek isterim doğrusu. Benim vicdanım rahat. Siz geceleri başınızı yastığınıza nasıl koyuyorsunuz?"
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#4
Kral Deith Ozæf, sizi dikkatle dinliyor, yüzündeki ifade bir an olsun değişmiyor. Tahtının üzerinde otururken, gözleri yüzlerinizi tarıyor. Livei'nin sözleri ve Mabi'nin sessiz protestosu, onun planlarını değiştirmeye yetecek güçte değil gibi görünüyor. Ancak, bir an için gözleri hafifçe daralıyor; belki de söyledikleriniz onun içinde bir şeyleri harekete geçirmiş olabilir. "Siz gençler..." diye başlıyor kral, "Çok şey biliyorsunuz, ama bir o kadar çok şeyi de bilmiyorsunuz. Livei, seninle daha önce de karşılaştık. O zaman da senin idealizmin ve cesaretin beni etkilemişti. Ancak, unutma ki her şey siyah ve beyaz değil. Mabi, seninle de yeğenim sayesinde tanışmıştık. Senin de cesaretin ve becerilerin göz ardı edilemez. Ancak, yine de her ikiniz de çok genç ve deneyimsizsiniz." Kral ayağa kalkıyor ve yavaşça size doğru yürüyor. "Bu krallığı yönetmek kolay değil. Dünya ile olan ilişkiler, iç siyaset, ekonomi... Bunlar karmaşık meseleler. Ancak, sizin de dediğiniz gibi, ben de bu krallığı ve halkımı korumak istiyorum. Bu yüzden size bir teklifim var." Kral Deith Ozæf, size yaklaşırken gözleri daha da keskinleşiyor. "Bu krallığı korumak, Gedhilfe'nin geleceğini sağlamak için size bir teklifim var." diye söylüyor. "Eğer gerçekten bu kıtayı ve gezegeni korumak istiyorsanız, bana yardım edin. Gedhilfe'nin kaynaklarını size sunacağım. Bilgi, ekipman, hatta askeri destek bile sağlayabilirim." Kral, bu sözleri söylerken gözleri her ikinize de sabitleniyor. "Gedhilfe'nin hakimiyetinde, bu kıtanın ve hatta gezegenin geleceği çok daha parlak olacaktır. Diğer ülkelerin liderleri, kıtanın ve gezegenin geleceğini tehlikeye atabilecek kadar yetersiz ve vizyonsuz. Ancak Gedhilfe'nin güçlü ve kararlı liderliği altında, bu kıta ve gezegen gerçek potansiyeline ulaşabilir."

Kral Deith Ozæf'in sözleri odada yankılanırken, kapı hafifçe çalınıyor ve bir kraliyet muhafızı içeri adım atıyor. "Majesteleri, sizi görmek isteyen bir ziyaretçimiz var." diye duyuruyor muhafız. Kral, gözlerini sizden ayırmadan "İçeri alın." diye emrediyor. Muhafız bir an duraksıyor, belki de bu kadar hassas bir konuşmanın ortasında böyle bir ziyaretçinin kabul edilmesi ona garip gelmiş olabilir. Ancak kral "Dedim ya, içeri alın." diye ısrar ediyor. Muhafız, kralın emrini yerine getiriyor ve kapıyı tamamen açıyor. Odaya kıyafetleri daha önce hiç görmediğiniz tasarımlara sahip olan biri giriyor. At kuyruğu saçı ve keçi sakalı olan esmer bir adam. Kral gülümsüyor ve "Hoş geldiniz sayın Volkov." diyerek adamı karşılıyor. İsminin de tanınmazlığından kendisinin bir Dünyalı olduğunu anlıyorsunuz. Odaya giren Dünyalı, kralın yanına yaklaşıyor ve ikisi arasında aniden bir fısıldaşma başlıyor. Kullandıkları dil veya şifreli konuşma tarzı, her ikinizin de anlayamayacağı bir yapıda. Yüz ifadeleri ve jestler, konuşmanın oldukça ciddi ve önemli olduğunu gösteriyor. Kral arada bir başını sallıyor, Dünyalı ise zaman zaman elini cebine atıp bir şeyler çıkarıyor; belki de bir tür belge veya bilgi taşıyıcı. Sonunda, kral ve Dünyalı konuşmalarını tamamlayıp ayrılıyorlar. Dünyalı, odadan çıkmadan önce krala derin bir saygı gösterisiyle eğiliyor. Kral ise "Teşekkür ederim, en kısa sürede tekrar görüşeceğiz." diye mırıldanıyor. Dünyalı odadan ayrıldıktan sonra, kral yavaşça tahtına geri dönüyor ve sizi tekrar dikkatle incelemeye başlıyor. "Özür dilerim, konuşmamızı bölen bu küçük aksaklık için." diye başlıyor. "Ancak, bu da gösteriyor ki zaman daralıyor ve kararlarımızı hızlı bir şekilde vermemiz gerekiyor."

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#5
Lafını bitirmesinin ardından odada büyük bir sessizlik oluşmuştu. Livei gözünü bile kırpmadan kralın yüz ifadesine dikkat kesildi. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve ne hamle yapacağını önceden kestirmeye, buna göre kendini olacaklara hazırlamaya çalışıyordu. Kralın gözlerindeki keskin ifadenin bir milisaniye için olsun yumuşadığını fark etti. Ya da belki de öyle görmek istediği için kendini buna inandırıyordu. Kral onlara aynı anda hem çok şey bildiklerini hem de pek çok şeyi bilmediklerini söylemişti. Livei de bunun farkındaydı. Zaten amacı daha da fazlasını öğrenmekti. Sonrasında kendisine dönerek idealizminin ve cesaretinin onu önceden de etkilediğini söylemişti. Bunu duyduğuna şaşırmış mıydı emin değildi. Ağzından çıkan ilk cümlenin bu olmasını beklemediği aşikardı. Kral ona her şeyin siyah ve beyaz olmadığını söylediğinde başını salladı. Bu kesinlikle bildiği şeyler arasındaydı. Hayatın içindeki griliklere çokça tanık olmuştu, bunu kraldan duymasına gerek yoktu. Kendisi ve tüm ekibi de o griliklerden birisi değil miydi sonuçta? Kral ardından Mabi'yi de takdir ettiğini söyleyerek çok deneyimsiz olduklarını dile getirmiş ve tahtından yavaşça doğrulmuştu.

Onlara doğru yürümeye başlarken sözlerine devam etmişti. Kral olmanın zorluğundan bahsetmişti. Sonrasında da krallığı ve halkını korumak istediğini söylemişti. Yalancı. Kendilerine iyice yaklaştığında Livei bir adım gerilememek için kendisini zor durdurabildi. Adamın tehditkar aurasının kendisini zayıflatmasına izin vermemeliydi. Onlara bir teklifi olduğunu söylemişti. Onun için çalışmalarını istiyordu. İşte bu Livei'nin asla duymayı beklemediği bir şeydi. Kral, Gedhilfe'nin tüm gezegene hükmetmesi gerektiğini düşünüyordu. Gedhilfe'nin tüm kaynaklarını onların hizmetine sunacağını, karşılığında da Gedhilfe'nin mutlak zaferini kesinleştirmelerini talep ediyordu onlardan. Bu toprakların hakimiyetinde herkesin çok daha huzurlu ve parlak bir geleceği olacağını ima etmişti. Diğer ülke liderlerini vizyonsuz ve beceriksiz bulduğunu da dile getirmişti. Adam gerçekten yürüyen bir kibirdi.

Kral sözlerini bitirir bitirmez saray muhafızlarından birisi içeri girerek ziyaretçisi olduğunu söylemişti. Livei bu konuyu bir başka zaman konuşmaları gerekeceğini düşünerek toparlanmaya başlamıştı ki kral adamı içeri almalarını emretmişti. Bu durum karşısında genç kız da en az muhafız kadar şaşırmıştı. İçeri giren adam oldukça egzotik kıyafetlere sahip, esmer tenli, at kuyruğu saçı ve keçi sakalı olan birisiydi. Kral onu yüzünde kocaman bir gülümseme ile karşılamıştı. Kimdi bu lavuk? Adının da Volkov olduğunu öğrendikleri adamın kendi gezegenlerinden olmadığı belliydi. Bu durumda Dünyalı olmalıydı. Kral ile aralarında kulağındaki çeviri cihazının bile tercüme edemediği şifreli bir dilde bir süre konuşmuşlardı. Livei ırkçı ve tiksinen bakışlarını odada olduğu süre boyunca adamın üzerinden ayırmadı. Konuştukları mesele her neyse oldukça ciddi bir şey olmalıydı ki epey hararetli ve gergin bir yüz ifadeleri vardı. Konuşmanın sonunda Volkov adlı şahıs krala epey hürmet göstermişti ve kral da tekrar görüşme dileklerini dile getirmişti. Ne tuhaf işti bu, gözlerinin önünde Dünyalı farelerle iş çeviriyordu resmen.

Bu olayın ardından kral tahtına geri oturmuş ve bölünme için özür dilemişti. Ardından da karar vermekte acele etmeleri gerektiği imasında bulunmuştu. Livei fazla beklemeden söze girdi. "Teklifiniz ekibimin diğer üyelerine danışmadan kendi başıma alabileceğim bir karar değil." dedi keskin bir ifadeyle. "Üstelik siz de biliyorsunuzdur ki birbirinden yetenekli, çalışkan ve azimli ekip üyelerimin çok büyük bir çoğunluğu Deinzei azınlığı mensubu. Buna Dyoch Vodhis de dahil. Kendi krallarının Deinzei halkına ve Vodhis ailesine olan tutumu ve davranışları yüzünden de sizinle birlikte çalışmaya hiç sıcak bakacaklarını sanmıyorum. Ha, ben de sıcak bakıyor değilim. Elimizde çok ikna edici sebeplerimiz olması lazım. Bu yüzden rica ediyorum siz de bir şeyleri maskelemeye çalışmadan dürüstçe söyleyin. Neden biz? Zira elinizde yeterince askeri ve deneysel güç olduğuna dair her türlü bahse varım." Bir an duraksadıktan sonra aklına başka bir şey gelmiş gibi tekrar söze girdi. "Güç kimin eline geçerse geçsin onu yozlaştırır. Siz nasıl bir gelecek görüyorsunuz? Planlarınız ne? Dünya tarafından tehdit edildiğimizin farkındasınızdır ve sizin de onlarla işbirliği içinde olduğunuzu biliyoruz. Sadece bu değil, korumak istediğinizi iddia ettiğiniz halkınıza yaptığınız deneylerin de farkındayız. Hatta sadece bunlar da değil, Dünya tarafından kendi insanlarımızın kaçırıldığını, İrlanda adındaki bir ülkede manipüle edilip bize karşı süper askerler olarak yetiştirilmek üzere tutulduklarını da biliyoruz. Bizi kendi insanlarımızla yok edecek bir ordu inşa ediyorlar ve siz de buna yardım ediyorsunuz. Sonra da gelmiş halkınızı korumak istediğinizi söylüyorsunuz. Bu şartlar altında neden sizinle çalışmak isteyelim? Üstelik Dünya yetmezmiş gibi hırsınız ve bencilliğiniz yüzünden tüm Ingenium'da yeni bir kıtasal savaş başlatıp daha da çok kan dökeceksiniz. Ben sizin pis işlerinizi yapmam, buna çanak tutmam, çanak tutanı da affetmem. Kusuruma bakmayın. Elimi masumların kanına bulamaktansa ölmeyi tercih ederim."
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#6
Deith’e yaptığım hareketlerin ardından Livei konuşmaya girerek kral olsam ezip büzüşeceğim bir konuşma yapmıştı. Onu bu konuda tebrik etmeliydim. Yüzsüz kralın ise yüzünde herhangi bir mimik değişimi bile olmamıştı. Bu adamdan harbi adam olmazdı. Sonrasında söze girerek çok şey bildiğimizi, ancak bir çok şeyi bilmediğimizi söylemişti. Krallığı yönetmenin kolay olmadığını söylüyor ve yönetmek için gerekli şeyleri sayıyordu. Bu meselelerin yanında krallığı ve halkını korumak istediğini, bu yüzden bir teklifi olduğunu söylüyordu. Kraldan gelecek bir teklifi kabul etmek gibi bir düşünce aklımda bir an olsun bulunmasa da, Gedhilfe’nin kaynaklarını bize sunacağını söylüyordu. Bilgi, ekipman ve askeri destek. Bu kaynaklarla durdurulamaz bir güce ulaşabilirdik ancak Dünyalıları durdurmak için kullanabilir miydik? Gedhilfe’nin hakimiyetinde kıtanın ve gezegenin geleceğinin çok parlak olacağını, diğer ülkelerin liderlerinin ise vizyonsuz olduğunu söylüyordu. Kısacası, bizi kullanacaktı.

Deith’in sözlerinin ardından daha söze giremeden kapı çalınmış ve içeriye muhafızlardan biri gelmişti. Bir ziyaretçisi olduğunu söylediğinde kral içeri girmesini söylemişti, sanırım bu duruma muhafız da şaşırmış olmalıydı, zira kral sözünü tekrar ederek içeri almasını söylemişti. Odaya giren kişinin üstünde daha önce hiç görmediğim tasarımda kıyafetler vardı, at kuyruklu ve keçi sakallı bir adamdı. Adının Volkov olduğunu öğrendiğim bu adam bir Dünyalıydı. Deith bazı şeyleri artık saklamıyordu. Kral ve Volkov arasında başlayan fısıldaşmada dönen dili veya şifreli kelimeleri anlayamıyordum. Oldukça önemli duran bu konuşmanın ardından birbirlerini selamlamışlar ve Volkov ayrılmıştı. Kral ise bu konuşmanın ardından zamanın daraldığını ve kararları hızlı bir şekilde almamız gerektiğini söylüyordu. Daha önümüzde ne yaşandığını bilmiyorken, nasıl karar verebilirdik ki?

Livei söze girdiğinde onu dinlemeye başladım. Dediği gibi, bu teklif diğer üyelere danışmadan kabul edilemezdi. Biz bir ekiptik. Sonrasında ise Deinzei adlı bir azınlıktan bahsediyordu. Kralın Deinzei halkına ve Vodhis ailesine olan tutumundan, davranışlarından dolayı onunla çalışmak istemeyeceğini söylüyordu. Sonrasında ise kendisinin de sıcak bakmadığını ancak neden Mutlak Son’u seçtiğini soruyordu. Mantıklı ve merak ettiğim bir soruydu. Livei’nin devam eden cümlelerinden bir çoğu benim için yeni sayılırdı, zira Dünya tarafından insanların kaçırıldığına aşinaydım ancak onların bir ülkede manipüle edilip bize karşı süper asker olarak kullanıldığını bilmiyordum. Üstelik, Deith’in buna yardım ettiğini de ekliyordu. Deith’in tekrardan kıtasal savaş başlatıp daha da çok kan dökeceğini ve bu yüzden yardım etmeyeceğini söylüyordu.

Sessizliğimi arkadaşımın konuşması bittikten sonra bozmuştum. “Bütün Dünyalıları öldürmediğim bir plan benim için kabul edilebilir değil. Zira hala bir Dünyalı ile görüşüp konuşuyor olmanız Dünyalıları katletmeyeceğimizin kanıtı gibi duruyor. Ben şahsi olarak bu teklifi kabul etmiyorum.” Diyerek susmuştum. Ekibimin kabul etmesi dahilinde tabi ki duruma uyardım ancak Livei’nin de konuşmasından anladığım kadarıyla, bu plan olmayacaktı.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#7
Kral Deith Ozæf, Livei'nin sözlerini dikkatle dinledikten sonra bir süre tepkisiz kalıyor. Livei'nin sözlerinin ardından Mabi'nin de sözlerine tepkisiz kalmak mümkün olmuyor. Kralın yüzünde ilk kez bir değişiklik gözlemliyorsunuz. Gözlerindeki keskinlik biraz daha azalmış, yerini hafif bir şaşkınlığa bırakmış gibi görünüyor. Ancak bu şaşkınlık sadece birkaç saniye sürüyor. Ardından, kral derin bir nefes alıyor ve konuşmaya başlıyor. "Livei, Mabi... Söylediklerinizde haklısınız. Ancak, benim de size anlatmam gereken bazı şeyler var." diye başlıyor kral. "Evet, Dünyalılarla işbirliği yapıyoruz. Ancak bu, onların bize zarar vermesini engellemek için. Dünyalılar, teknolojik olarak bizden çok daha ilerideler ve eğer onlarla savaşa girersek, bu savaşı kazanma şansımız oldukça düşük. Bu yüzden, onlarla işbirliği yaparak, onların bize zarar vermesini engellemeye çalışıyoruz." Kral, bir an duraksıyor ve devam ediyor: "Livei, Mabi... Sizden ricam, beni dinlemeniz. Gedhilfe'nin geleceği için, bu krallığın ve halkın geleceği için. Eğer gerçekten bu krallığı ve halkı korumak istiyorsanız bana yardım edin. Gedhilfe'nin kaynaklarını size sunacağım. Ancak, bu kaynakları sadece Dünyalılarla savaşmak için değil, aynı zamanda bu krallığı daha iyi bir yer haline getirmek için de kullanabilirsiniz." Kral Deith Ozæf, konuşmasına devam ederken, Livei'nin dikkatli gözleri kralın yüzündeki ince mimik değişikliklerini yakalıyor. Kralın gözlerindeki belirgin bir titreme, dudaklarının hafifçe seğirmesi ve el hareketlerindeki hafif titreklik... Livei, bu işaretleri daha önce de görmüştü. Bu, birinin yalan söylediğinde ortaya çıkan belirgin işaretlerdi. Livei, kralın sözlerine daha dikkatli bir şekilde kulak veriyor.

Kral, "Gedhilfe'nin üstün olmasını istememin sebebi gerçekten kıtayı Dünya'nın zincirlerinden kurtarabilecek tek ülkenin Gedhilfe olduğuna inanmam. Gedhilfe'nin gerçek amacı, tüm Ingenium kıtasını birleştirmek ve bu kıtanın hakimiyetini sağlamak. Bu, Gedhilfe'nin ve tüm kıta halkının geleceği için en iyi yol." diye devam ediyor. Kral Deith Ozæf, Livei'nin keskin bakışları altında bir an tereddüt ediyor. Ancak, derin bir nefes alarak konuşmasına devam ediyor. "Deinzeiler... Onlar bu krallığın en eski ve en değerli halklarından biri. Ancak, tarih boyunca onlarla aramızda bazı anlaşmazlıklar oldu. Bu anlaşmazlıklar, Gedhilfe'nin geleceği için bir tehdit oluşturuyor. Deinzeiler, tarih boyunca bağımsızlık ve özgürlüklerini koruma konusunda oldukça ısrarcı oldular. Bu da Gedhilfe'nin birliği ve bütünlüğü için bir tehdit oluşturdu. Onların bu bağımsızlık arayışları, krallığın bütünlüğünü tehlikeye atıyor. Bu yüzden, onları kontrol altında tutmamız gerekiyor. Ancak, bu kontrol, onların iyiliği için. Onları korumak, onların geleceğini garanti altına almak için." Kral gözlerini Livei'ye doğrultuyor ve konuşmaya devam ediyor. "Bak Livei. Bazen zor kararlar almak zorundayız. Gedhilfe'nin geleceği için, Deinzeilerin bağımsızlık arayışlarını kontrol altında tutmamız gerekiyor. Onlara zarar vermek istemiyoruz. Bunu tehditkar bir şekilde söylemiyorum. Sana burada kelime oyunu yapmamın bir anlamı yok. Benden önce gelenlerin aldığı yanlış kararları devam ettirmem şart. Onayladığım için değil, daha iyi yapılamayacağını düşündüğümden değil. Şu an başka bir seçeneğim yok, bunu anlaman lazım."

Kral boğazını temizliyor ve devam ediyor. "Livei, neden siz olduğunuza gelirsek... Siz ve ekibiniz, Gedhilfe'de ve hatta tüm Ingenium kıtasında nam salmış bir grup oldunuz. Cesaretiniz, becerileriniz ve başarılarınız tüm hükümetler tarafından biliniyor. Ancak, sadece bu yüzden değil. Sizler, Deinzeilerle olan ilişkiniz, Vodhis ailesiyle olan bağlantınız ve Dünyalılarla olan deneyimlerinizle benim için kıymetlisiniz. Sizler, bu krallığın ve halkının geleceği için önemli bir rol oynayabilirsiniz." Kral Ozæf son olarak ikinize de sesleniyor. "Yani biraz kafanızı kullanın arkadaşlar, arkaplanda neler döndüğünü anlayın. Geçici bir birliktelik. Amacımız çok farklı. Ne diyorsunuz?"

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#8
Kral, teklifinin kabul edileceğini düşünmüş olmalıydı ki aldığı tepkiye oldukça şaşırmış görünüyordu. Bir süre ne diyeceğini toparlamaya çalıştıktan sonra söze girmiş ve her zamanki masallarını anlatmaya başlamıştı. Tabi ki de o yüce Deith Ozæf herkesin iyiliğini düşünüyordu. Yaptığı her şeyin altında alturistik bir sebep vardı. Bize zarar gelmemesi için, Dünyalıları kontrol altında tutmak için onlarla işbirliği yapıyordu. Tabi tabi. Hiçbir çıkarı yoktu bu işten. O yüce Ozæf ailesinin kutsal üyesi, tüm kıtayı yükseltecek olan ve kutlu olandı sonuçta. Muhteşem öngörüsüyle Dünyalıların tehlikesini anlamış ve dezavantajını bir fırsata çevirmek için onlarla politik işlere girişmeye başlamıştı. Ülkenin ve hatta tüm kıtanın kaderi onların elindeydi. Livei ve Mabi de bu şanlı görev için elçi olarak seçilmişlerdi. Kral biraz daha ufak atsaydı da civcivlerin yiyebileceği bir boyuta getirseydi keşke. Yalan söylediğine adı soyadı kadar emindi genç kız. Bu vücut hareketleri, gözündeki kaçamak bakışlar, onların hoşuna gidecek kelimeleri bulup seçme çabası... Buna o kadar aşinaydı ki!

Kral, gezegeni kurtarabilecek olan tek ülkenin Gedhilfe olduğuna inandığını da söylemişti. Elinde de hiçbir somut delil yoktu. Belki Pisan daha iyi yönetirdi, kim bilebilirdi? Kralın bu pis hırsı ile onları da zehirlediğini düşünüyordu Livei. Kral sonrasında kendisine dönmüştü. Bir süre tereddüt ettikten sonra Deinzeilerden konuyu açmıştı ve tam olarak insanlık tarihindeki en aptalca konuşmayı yapmıştı. O kadar aptalcaydı ki Livei kahkahalar eşliğinde yerlere yatmamak için kendisini çok zor tutabildi. Deinzeilerin çok kıymetli olduklarını ama özgürlüklerine "fazla" düşkün oldukları için "kontrol" altında tutulmaları gerektiğini söylemişti adam ya! Hem de bu dediğine kendisi de inanır gibi bir haldeydi. Deinzeiler çok korkunç insanlardı çünkü, öcüydüler. Bu yüzden onları hapse atıp çeşitli deneylerle bitki haline getirmişti. Kontrol dediği de buydu. Bu yüzden de hakları olan krallığı onlardan çalmıştı. Onlar fazla özgürdüler çünkü. Haha!

Kral kendisine dönüp zor kararlar almaları gerektiğini söyleyince pişmiş kelle gibi sırıttı. Artık tutamayacaktı kendisini. Odanın içinde eko yapan sesini duydukça utanması gerekirdi bu aşağılık yaratığın. Kral son olarak onların grubunun tüm kıtada ses getirdiğini ve güçlü olduklarını, bu yüzden de birlikte çalışmak istediğini söylemişti. Livei kralın sözleri bittikten sonra bir süre Mabi'nin yüzündeki tepkiyi inceledi ve kollarını göğsünde birleştirip başını onaylamayan bir ifadeyle iki yana salladı. "Yalan söylüyorsunuz. Utanmıyorsunuz değil mi? Ağzınızdan çıkanlara kendiniz bile inanmıyorsunuz." Gözlerini kralın gözlerine tehditkar bir şekilde çevirdi. "İtiraf etsenize! Gedhilfe'yi ve tüm kıtayı demir yumrukla yöneteceksiniz. Herkesi korkutarak ve güçle sindireceksiniz. Herkesin özgürlüğünü elinden alacaksınız. Sadece Gedhilfe vatandaşlarını değil, tüm kıta halkını ayaklarınızın altında çiğneyeceksiniz. Güç ve iktidar hırsı gözünüzü o kadar kör etmiş ki bunun hayali ile yanıp tutuşuyorsunuz. Bu amacınıza ulaşmak için de her yol gözünüzde mubahtır." Bir an duraksadıktan sonra devam etti. "Değil Gedhilfe'nin tüm imkanlarını, sonsuz huzur ve mutluluk vaat edin yine de sizinle çalışmam. Asla!" Sonra Mabi'ye yöneldi. "Buradaki işimiz bitti. Gidelim."
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#9
Kralın yüzündeki şaşkınlık, belki de sunduğu tüm güce boyun eğerek kabul edeceğimizi düşünmesinden kaynaklanıyordu. Sonrasında ise, herkes gibi onun da anlatacak bir şeylerinin olduğunu söylüyordu. Dünyalılarla işbirliği yapmasının sebebi olarak, onlarla savaşamayacak durumda olması ve bu sebeple Dünyalıların zarar vermesini önlemek adına olduğunu belirtiyordu. Bu kaynakları Dünyalılarla savaşmak için kullanabileceğimizi belirtiyordu konuşmasında, ancak bir yandan halkın yararına da kullanmamızı istiyordu. Bu kaynakları ele geçirmek, hatta Dünyalılara karşı savaşmak için kullanmak Dünyalıları her türlü bu durumdan haber edecekti. O zaman ne olacaktı? Ortada ne Gedhilfe, ne krallık, ne de halk kalmayacaktı. Bunu düşünmemiş olamazdı, sadece çocuk kandırmaya uğraşıyordu.

Gedhilfe'nin üstün olmasının sebebi olarak ise, sadece bu ülkenin kıtayı Dünya'nın zincirlerinden kurtarabilecek olmasıymış. Muhtemelen kiminle konuşsak aynı şeyi diyecektir. Bana sorarsanız, Dünya'nın zincirlerinden kıtayı kurtaracak tek kişi benim. Sonrasında Deinzei'ler meselesine giriş yapıyordu. Tarih boyunca yaşanan anlaşmazlıkların bu ülkenin geleceği için bir problem olduğunu, bağımsızlıkları ve özgürlükleri için savaşan bu toplumun Gedhilfe'nin bütünlüğü konusunda büyük sıkıntı çıkardığını söylüyordu. Bu sebeple de, onları kontrol altında tutması gerekiyormuş. Sözde, bu kontrol onların iyiliği içinmiş. Onların geleceğini garanti altına alacakmış falan filan. Daha önce, çocuk kandırmaya uğraştığını söylemiş miydim?

Livei'ye olan sözleri devam ederken bu sefer biraz da acıtasyon katıyordu işin içine. Bazen zor kararlar almak zorundaymış, kendisinden önce gelenlerin aldığı yanlış kararları devam ettirmek zorundaymış. Onayladığı için de değilmiş, sadece başka seçeneği yokmuş. Bu sözlerine karşı tepkisiz bir şekilde kalırken, bu sefer diğer bir sorunun cevabına geçiyordu. Bizi seçmesinin sebebi, tüm hükümetler tarafından tanınmış ve nam salmış olmamızmış. Bu sefer şaşırmıştım, kısa bir süre içerisinde tanınmak garibime gitmişti. Bizler sözde kralın gözünde kıymetliymişiz ve krallığın geleceği için önemli bir rol oynayabilirmişiz. Sonrasında ise biraz kafamızı kullanıp geçici bir birliktelik kurmamız gerektiğini söylüyordu.

Ben henüz söze girmemişken, Livei'nin bakışlarına karşılık gözlerimi gözlerine diktim. Tepkisizdim, ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Ancak sonrasında Livei söze girerek beni bu sessizlik durumundan kurtarmış, kralın yalan söylediğini söylemişti. Sonrasında kralın tek yumruk olarak yönetici olmak istediğini, herkesi korkutarak yöneteceğini, güç ve hırstan gözünün dönmüş olduğunu söylüyordu. Kralla asla çalışmayacağını, hiçbir kaynağı kullanmayacağını söyledikten sonra bana da emir vererek işimizin bittiğini ve gideceğimizi söylüyordu. Ekip arkadaşımın önünde söze girip, burada kalmayı inat ettirmenin hoş olmayacağını düşündüm o anda. Onun kurduğu otoriteyi destekleyecektim. Krala karşı sanki Livei'nin sözlerine teslim olmuş gibi ellerimi kaldırarak gülümsedim.

"Bizim ekibin kraliçesinin emri kesin."

Dedikten sonra Livei'nin arkasından ilerlemeye başladım. Gözümle ara ara arkama bakmaya devam ediyordum, kralın bizi buraya bayıltarak getirmesinin ardından kahpe bir saldırı gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğinden emin değildim. Bu yüzden, arkamı da önümü de kontrol edecek ve Livei'nin arkasında bir kalkan gibi kalarak çıkışımızı güvenli hale getireceğim.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mutlak Son] İttifaklar ve Sırlar

#10
Livei ve Mabi, Kral Deith Ozæf'in karşısında dikilirken, kralın yüzündeki ifade hızla değişiyor. Önceki sakin ve kontrollü tavırlarının yerini, gözlerindeki kızgın alevler alıyor. Ancak, kralın gözlerindeki bu öfke, sadece birkaç saniye sürüyor. Ardından, kral derin bir nefes alarak kendini toplamaya çalışıyor. Ancak, bu öfkenin ardından gelen soğuk ve tehditkar bir ifade var. Livei'nin sözlerine karşılık veren kral "Livei, senin bu krallık hakkında ne düşündüğünü umursamıyorum. Ancak, Gedhilfe'nin geleceği için aldığım kararları sorgulamaya hakkınız yok. Bu krallıkta benim sözüm geçer ve benim kararlarımı kimse sorgulayamaz." diye devam ediyor. Bu sırada, kralın çaprazında duran korumaları ikinize doğru bir adım atıyorlar. Ancak, kral onları geri çeviriyor. "Durun!" diye bağırıyor. "Onlara dokunmayın!" Kral, bir el işaretiyle odanın kapılarını kapattırıyor. Kapılar kapanırken, dışarıdan gelen sesler kesiliyor ve odada bir sessizlik hakim oluyor. Kral, ikinize doğru yavaşça ilerliyor ve Livei'nin yüzüne yakınlaşıyor. "Sen, Deinzei'lerin kurtarıcısı olduğunu mu düşünüyorsun?" diye alaycı bir tonla soruyor. "Yok, cidden fikrini soruyorum. Sen Deinzeilerin-" Kral bir anda kendi sözünü hemen yanında bulunan cama yumruk atarak kesiyor. Cam parçalanıyor ve kralın eli kan içinde kalıyor. İkiniz de refleks ile titriyorsunuz. Kral Mabi'ye dönüyor ve konuşmaya devam ediyor. "Sen de, Livei'nin yanında olmakla büyük bir hata yaptığını anlayacaksın." diye tehditkar bir tonla konuşuyor. Kral, ikinize de sert bir bakış atıyor ve odanın ortasında duran bir masa üzerindeki bir zili çalıyor. Kapılar açılıyor ve içeriye, kralın en güvendiği korumalarından bir grup giriyor. Korumalar, ikinizi sıkıca tutuyorlar ve kollarınızı arkadan bağlıyorlar. "Eğer mutlu, mesut ve huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsanız bana karşı gelmeyin. Aksi takdirde, sonunuz hiç de iyi olmayacak."

Kral Deith Ozæf, ikinize de son bir kez soğukça bakarak "Götürün onları." diye emrediyor. Korumalar, sizi sıkıca tutarak hareket etmenizi engelliyorlar. Kralın emriyle, sizi odadan çıkarıyorlar. Oda kapısı ardınızda hızla kapanıyor ve koridorun soğuk taş zemini üzerinde ilerlemeye başlıyorsunuz. Koridorlar Gedhilfe Sarayı'nın ihtişamını yansıtıyor. Yüksek tavanlar, duvarlarda asılı olan devasa tablolar, altın varaklı süslemeler... Ancak bu ihtişamın altında, bir tehdit ve korku atmosferi hakim. Her adımınızda, ayak sesleriniz koridorlarda yankılanıyor. Korumaların sizi sıkıca tutmaları ve sert adımlarla ilerlemeleri, bu atmosferi daha da gerilimli hale getiriyor. Birkaç dönemeçten sonra, geniş bir merdivenle karşılaşıyorsunuz. Bu merdiven, sarayın üst katlarına çıkıyor. Korumalar sizi bu merdivenlerden yukarıya doğru sürüklüyorlar. Merdivenlerin sonunda, büyük bir koridora ulaşıyorsunuz. Bu koridor, sarayın ana koridorlarından biri olmalı. Her iki yanında, kapılar sıralanıyor. Bu kapıların arkasında ne olduğunu merak ediyorsunuz, ancak korumaların sıkı tutuşu altında ilerlemeye devam ediyorsunuz. Tam koridorun sonuna yaklaştığınızda, karşınıza genç bir adam çıkıyor. Bu adamı tanıyorsunuz, Kral Deith Ozæf'in oğlu Thrao Ozæf. Thrao, size doğru yaklaşırken korumalara bir el işareti yapıyor ve onları durduruyor. "Bundan sonra ben devralıyorum." diye emrediyor. Korumalar, bir an tereddüt ediyorlar ancak Thrao'nun sert bakışları karşısında itiraz etmeden sizi bırakıyorlar. Thrao sizinle birlikte hiç konuşmadan ilerlemeye devam ediyor, sizi kendi odasına çıkarıyor ve odanın kapısını kapatıyor. Duvara asılı bir geleneksel Gedhilfe kılıcını alıyor, ikinizin de ellerini bağlayan ipleri kesiyor ve karşınıza geçip o malum soruyu soruyor. "Arkadaşlar, afedersiniz ama ne oluyor lan?"
Locked

Return to “Kraliyet Şatosu”

cron