Gedhilfe'deki evinde, sabahın erken saatlerinde uyanıyorsun. Gözlerini yavaşça açtığında, etrafındaki sessizlik ve huzur, dış dünyanın kaotik gerçeğiyle tezat bir atmosfer yaratıyor. Yatağından kalkıp, televizyonu açıyorsun ve tüm kıtayı sarsan olayların haberlerini izlemeye başlıyorsun. Pisan Higenadon'un şok edici açıklamaları, Gedhilfe Krallığı'nın Pakt'tan çekilmesi, Djurat'taki Mavi Yıldız olayları... Her bir haber, senin için şok dalgaları yaratıyor, zihninde soru işaretleri oluşturuyor. Birkaç saat boyunca, bu bilgileri sindirmeye çalışıyorsun, düşünüyor ve içinde bir kararlılık oluşmaya başlıyor. Dışarıdaki dünyanın bu hali, seni hem endişelendiriyor hem de harekete geçmeye itiyor. Dışarı bakıyorsun ve evinin dışındaki sokakların, kraliyet şatosuna doğru yürüyen, meşalelerle donanmış ve öfke dolu bir kalabalıkla dolu olduğunu görüyorsun. Bu insanların yüzlerindeki ifadeler, Gedhilfe'nin içinde bulunduğu derin çıkmazı ve halkın hükümete olan öfkesini gözler önüne seriyor. Sen, bu manzarayı gözlemliyor, kendi içinde ne yapman gerektiğini düşünüyorsun. Olayların bu kadar hızlı gelişmesi ve senin başından beri önlemeye çalıştığın şeylerin birer birer gerçekleşmesi seni hem strese sokuyor hem de mental olarak yoruyor. Evinin içinde, gelecek adımlarını planlarken, kapının çalındığını duyuyorsun. Kim olduğunu bilmeden, yavaşça kapıya yöneliyorsun. Kapıyı açtığında, karşında beklenmedik bir şekilde Friks'i görüyorsun. Friks, kapı açıldığı anda hızla içeri giriyor ve endişelerini döküyor. "Livei, bizimkilere ulaşamıyorum. Patron'un evine gittim, kimse yok." diye başlıyor. Sesindeki aciliyet ve endişe, senin de dikkatini çekiyor. Friks'in yüzü, yaşanan olayların ağırlığını yansıtıyor. O, Gedhilfe'deki kaosun ve kıta genelindeki gerginliğin farkında ve bu durumun üzerindeki etkisi belirgin. "Anasını sikeyim her şey nasıl bir günde gerçekleşti? Ne oluyor lan? Bi' defa Himota nasıl öğrendi bu bilgileri amına koyayım? Kim sızdırdı? İstihbaratları bu kadar güçlü olsa bugüne kadar öğrenirlerdi, bir saçmalık var."
Çok geçmeden tekrar kapı çalıyor ve bu sefer aranıza katılan kişi Bok Jemipech'in ta kendisi oluyor. O da eve hızlıca, meşaleli insanların dikkatini çekmemeye çalışarak giriyor ve konuşmaya başlıyor. "Shisha Dusha'ya döndü, ülkenin iç sorunları ile ilgili araştırma yapacağını söyledi. Hae ise bizimle Dünya arasındaki köprü olacak. Şu an onu hala Düşmüş olan insanlardan oluşturulmuş bir bölüğün parçası sanan insanlar varmış. Sadece onlara görünerek Dünya'dan bize durum bildirecek ve gerekirse onun yanına gideceğiz. Biliyorsunuz, Dünya'ya rahatlıkla gidebilmemizin tek yolu benim güçlerim. Şu an gölgelerde kalmam hepimiz için daha iyi olacaktır diye düşünüyorum." Sen, Friks ve Bok oturuyor ve ne yapacağınızı konuşmaya başlıyorsunuz. Tam kendinizi az da olsa plana odaklanabilecek gibi hissettiğinizde vücudunuzda bir basınç hissetmeye başlıyorsunuz. Bok hemen söze giriyor. "Artık bu hissin ne anlama geldiğini biliyorum. Biri bizi farklı bir alana çağırmaya çalışıyor. Bir anda-"
Bok daha sözünü bitiremeden kendinizi Kraliyet Şatosu'nda buluyorsunuz. Karşınızda Deith Ozæf var. Deith Ozæf'in solunda ve sağında iki tane adam var, ikisi de ağız kısmında silindir olan büyük bir maske takıyor ve ikisinin de kolunda Max'te bulunan saatlerden var. Deith Ozæf gülümsüyor ve söze giriyor. "Kıtanın en tehlikeli üç insanı ile karşı karşıyayım, bu bir kral için bile büyük bir onur." Tahtından ayağa kalkıyor ve konuşmaya devam ediyor. "Alay etmiyorum, ciddiyim. Bugüne kadar sizi ne kadar uyarmış olsam da ne yapıp ne edip bana karşı geldiniz, başınızdan büyük işlere kalkıştınız ve günün sonunda başaramadınız. Azminiz takdir edilesi, ama sonuca ulaşamadığınız sürece bir anlamı yok." Size doğru yürüyor, aslında ona kolaylıkla saldırabilirsiniz ama öyle bir durumdasınız ki gerçekten hiçbir anlamı yok gibi. Tekrar konuşmaya başlıyor. "Azminizi ödüllendirmek istiyorum. Her şeyi olduğu gibi anlatacağım. Bundan birkaç yıl önce Dünya gezegeninin üst yetkilileri benimle iletişime geçtiler ve Ingenium projesi ile ilgili her şeyi baştan sona anlattılar. İşlerini kolaylaştıracak bir insana ihtiyaçları olduğunu ve bunun için en iyi tercihin ben olduğunu söylediler. Dünya'nın Ingenium'a hükmetmesinin avantajlarını ve bizim için olası dezavantajlarını da baştan sona anlattılar. Açıklamadıkları tek bir detay bile olmadı. Her şeyi ölçtüm, tarttım ve bu gezegenin Dünya'nın hakkı olduğuna karar verdim. Evet, bizi denek olarak kullanmış olduklarının ben de farkındayım ama iyice düşündükten sonra bir şeyi fark ettim. Bu kadar büyük bir deneyi meydana getirebilecek kadar zeki bir insan topluluğunun bizim ilkel toplumlarımızı da çok daha ileri götürebileceğini ve insan evriminin potansiyelinin ne kadar sınırsız olabileceğini görmemizin mümkün olduğunu fark ettim. Bir düşünün, bizler bugüne kadar bu gezegen için ne yaptık? Belli bir noktaya geldik ama eninde sonunda teknolojik kısıtlamalardan ötürü Dünya ile boy ölçüşemeyeceğimizin de farkındayız." Tepkinizi ölçmek için suratlarınıza uzun uzun bakıyor ve iç çekiyor. "Bakın, dostlar. Bu adamlar bizi öldürmek veya toplu katliam yapmayı amaçlamıyorlar. Geldikleri gibi burayı ateşe verecekler gibi bir durum söz konusu değil, zaten kendi gezegenlerini bu hataları yaptıkları için kaybettiler. Onlar bizim toplumlarımızın da işin içinden yararlı çıkmasını istiyorlar. Bu yüzden kendileriyle bir anlaşma yaptım. Ama yaptığım anlaşma tek taraflı değildi. Bu gezegende birden fazla kıta olduğunu biliyorum, diğer kıtalardaki siyasi iklim pek umurumda değil. Onlarla yaptığım anlaşma içerisinde Gedhilfe'nin bizim kıtamızın tamamına hükmetmesini istediğimi belirttim. Bu şartımı kabul ettiler ve buraya geldiklerinde bunun olmasını mümkün kılacaklar. Gedhilfe, hem kültürel, hem teknolojik hem de manevi olarak bu kıtanın en önemli ülkesi ve Dünya ile birlikte bu kıtanın gelişmesini sağlayabilecek tek ülke. Bunun olması için elimden geleni yapacağım, gerekirse kendimi bile feda edeceğim." Tekrardan tahtına doğru yürürken size bir soru yöneltiyor. "Ben anlatabileceğim her şeyi anlattım, azminizi tekrardan tebrik ettiğimi vurgulamak için sizi de dinleyeceğim. Söyleyin bana, neden bu fikre karşısınız? Eğer başından beri onların planlarına, benim amaçlarıma karşı çıkmasaydınız başınıza hiçbir şey gelmeyecekti. Kimse zarar görmeyecekti." Kral Deith tahtına oturuyor ve sizi dikkatle izlemeye ve dinlemeye başlıyor.
Çok geçmeden tekrar kapı çalıyor ve bu sefer aranıza katılan kişi Bok Jemipech'in ta kendisi oluyor. O da eve hızlıca, meşaleli insanların dikkatini çekmemeye çalışarak giriyor ve konuşmaya başlıyor. "Shisha Dusha'ya döndü, ülkenin iç sorunları ile ilgili araştırma yapacağını söyledi. Hae ise bizimle Dünya arasındaki köprü olacak. Şu an onu hala Düşmüş olan insanlardan oluşturulmuş bir bölüğün parçası sanan insanlar varmış. Sadece onlara görünerek Dünya'dan bize durum bildirecek ve gerekirse onun yanına gideceğiz. Biliyorsunuz, Dünya'ya rahatlıkla gidebilmemizin tek yolu benim güçlerim. Şu an gölgelerde kalmam hepimiz için daha iyi olacaktır diye düşünüyorum." Sen, Friks ve Bok oturuyor ve ne yapacağınızı konuşmaya başlıyorsunuz. Tam kendinizi az da olsa plana odaklanabilecek gibi hissettiğinizde vücudunuzda bir basınç hissetmeye başlıyorsunuz. Bok hemen söze giriyor. "Artık bu hissin ne anlama geldiğini biliyorum. Biri bizi farklı bir alana çağırmaya çalışıyor. Bir anda-"
Bok daha sözünü bitiremeden kendinizi Kraliyet Şatosu'nda buluyorsunuz. Karşınızda Deith Ozæf var. Deith Ozæf'in solunda ve sağında iki tane adam var, ikisi de ağız kısmında silindir olan büyük bir maske takıyor ve ikisinin de kolunda Max'te bulunan saatlerden var. Deith Ozæf gülümsüyor ve söze giriyor. "Kıtanın en tehlikeli üç insanı ile karşı karşıyayım, bu bir kral için bile büyük bir onur." Tahtından ayağa kalkıyor ve konuşmaya devam ediyor. "Alay etmiyorum, ciddiyim. Bugüne kadar sizi ne kadar uyarmış olsam da ne yapıp ne edip bana karşı geldiniz, başınızdan büyük işlere kalkıştınız ve günün sonunda başaramadınız. Azminiz takdir edilesi, ama sonuca ulaşamadığınız sürece bir anlamı yok." Size doğru yürüyor, aslında ona kolaylıkla saldırabilirsiniz ama öyle bir durumdasınız ki gerçekten hiçbir anlamı yok gibi. Tekrar konuşmaya başlıyor. "Azminizi ödüllendirmek istiyorum. Her şeyi olduğu gibi anlatacağım. Bundan birkaç yıl önce Dünya gezegeninin üst yetkilileri benimle iletişime geçtiler ve Ingenium projesi ile ilgili her şeyi baştan sona anlattılar. İşlerini kolaylaştıracak bir insana ihtiyaçları olduğunu ve bunun için en iyi tercihin ben olduğunu söylediler. Dünya'nın Ingenium'a hükmetmesinin avantajlarını ve bizim için olası dezavantajlarını da baştan sona anlattılar. Açıklamadıkları tek bir detay bile olmadı. Her şeyi ölçtüm, tarttım ve bu gezegenin Dünya'nın hakkı olduğuna karar verdim. Evet, bizi denek olarak kullanmış olduklarının ben de farkındayım ama iyice düşündükten sonra bir şeyi fark ettim. Bu kadar büyük bir deneyi meydana getirebilecek kadar zeki bir insan topluluğunun bizim ilkel toplumlarımızı da çok daha ileri götürebileceğini ve insan evriminin potansiyelinin ne kadar sınırsız olabileceğini görmemizin mümkün olduğunu fark ettim. Bir düşünün, bizler bugüne kadar bu gezegen için ne yaptık? Belli bir noktaya geldik ama eninde sonunda teknolojik kısıtlamalardan ötürü Dünya ile boy ölçüşemeyeceğimizin de farkındayız." Tepkinizi ölçmek için suratlarınıza uzun uzun bakıyor ve iç çekiyor. "Bakın, dostlar. Bu adamlar bizi öldürmek veya toplu katliam yapmayı amaçlamıyorlar. Geldikleri gibi burayı ateşe verecekler gibi bir durum söz konusu değil, zaten kendi gezegenlerini bu hataları yaptıkları için kaybettiler. Onlar bizim toplumlarımızın da işin içinden yararlı çıkmasını istiyorlar. Bu yüzden kendileriyle bir anlaşma yaptım. Ama yaptığım anlaşma tek taraflı değildi. Bu gezegende birden fazla kıta olduğunu biliyorum, diğer kıtalardaki siyasi iklim pek umurumda değil. Onlarla yaptığım anlaşma içerisinde Gedhilfe'nin bizim kıtamızın tamamına hükmetmesini istediğimi belirttim. Bu şartımı kabul ettiler ve buraya geldiklerinde bunun olmasını mümkün kılacaklar. Gedhilfe, hem kültürel, hem teknolojik hem de manevi olarak bu kıtanın en önemli ülkesi ve Dünya ile birlikte bu kıtanın gelişmesini sağlayabilecek tek ülke. Bunun olması için elimden geleni yapacağım, gerekirse kendimi bile feda edeceğim." Tekrardan tahtına doğru yürürken size bir soru yöneltiyor. "Ben anlatabileceğim her şeyi anlattım, azminizi tekrardan tebrik ettiğimi vurgulamak için sizi de dinleyeceğim. Söyleyin bana, neden bu fikre karşısınız? Eğer başından beri onların planlarına, benim amaçlarıma karşı çıkmasaydınız başınıza hiçbir şey gelmeyecekti. Kimse zarar görmeyecekti." Kral Deith tahtına oturuyor ve sizi dikkatle izlemeye ve dinlemeye başlıyor.
Off Topic
Pasiflik süresi 3 gündür.