Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#11
Güz geliyordu. Havanın soğukluğundan kışın kapıda olduğu yavaştan kendini belli etmeye başlamıştı. Şimdiden bu kadar soğuduğuna göre çetrefilli bir kış mevsimi onları bekliyordu. Yine yakacak masrafı ödemekten ciğerini bırakmak zorunda kalacaktı Livei. Evsiz aile ortadan kaybolmuştu. Muhtemelen felç edici soğuk yüzünden kapalı bir yer arayışına girmişlerdi. Onlardan geriye bir tek kırmızı bir şapka kalmıştı. Livei şapkaya uzanıp almak istedi ancak rüzgarın etkisi ile uçup giden şapka bir evin damına takıldı. Şapkanın peşinden koşmanın beyhude olduğuna kanaat getiren genç kız yoluna devam etmeye başladığı esnada bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Dün de kısa süreliğine yağdığını bildiği için bu yağmurun da kısa süreceğini tahmin ediyordu genç kız. Kapüşonunu iyice çekerek rüzgardan açılmasını engelledi ve bu şekilde hızlı adımlarla koşmaya başladı. Yağmurun altında yalnızca otuz saniye kalmak bile donuna kadar ıslanmasına sebep olmuştu. En kestirme yollara saparak Seldshuts Sokağı yönünde ilerlemeye başladı. Neyse ki bu sokak evine fazla uzak değildi.

Yağmurun sesinin etraftaki diğer bütün sesleri bastırıyor olması genç kızın kalbine huzursuzluk veriyordu. Tek tük geçen arabaların farlarının verdiği aydınlık ve dükkanların camlarından sızan ışıklar dışında yağmur sesi ve karanlıktan başka hiçbir şey göremiyor, duyamıyordu. Hızlı yürümekten soluk soluğa kalmıştı. Ciğerlerine çektiği hava o kadar soğuktu ki boğazının üşümeye başladığını hissediyordu. Kesin hasta olacaktı. Devlet binalarının önünden geçtikçe dalgalanan Gedhilfe bayrağını görmek huzursuzluğunu hepten arttırıyordu. Üşüyordu, yapayalnızdı ve bir bilinmeze doğru gidiyordu ancak bunları yeterince düşünemeyecek kadar meşguldü zihni. Vodhis ailesini ve Deinzei halkını düşünüyordu. Bayrağın gerçek anlamını düşünüyordu. Normal hayatına devam edemeyeceği kadar ağır bir yük ve sorumluluk yüklenmişti genç omuzlarına. Korkuyor muydu? Emin değildi. Net olarak ne hissettiğini ifade edemezdi. Huzursuzluk, endişe ve kaygılar; öfkeye, mutsuzluğa ve haksızlığa uğramışlığın verdiği hüsrana karışıyordu. Belki de korkuyordu. Belki de korkmaya başlayacaktı. Belki de çoktan korkmalıydı. Hiç tanımadığı iki insana ve bir kitaba güvenerek çıktığı bu yolda korku onun en büyük yardımcısı olabilirdi.

Seldshuts Sokağı'na ilk gelişiydi Livei'nin. Burası hakkında hoş olmayan pek çok dedikodu duymuştu ancak hiç gözleri ile görmemişti. Bildiği kadarıyla burayı yedi yirmi dört gözetleyen ve devriye gezen polis memurları mevcuttu. Bundan dolayı ekstra dikkatli davranmaya çalışıyordu genç kız ancak tek bir polis memuru dahi gözüne çarpmamıştı. Duman altı olmuş bir mekanda sevişen bir çift görmüştü. Ateşin yanaklarına basması ile birlikte hemen gözlerini başka yere çevirmişti. Ara sokaklarda uyuşturucu madde alanlar mevcuttu. Hatta kel, göbekli ve kısa boylu bir adamın tacizine dahi maruz kalmıştı ve koşar adımlarla kaçmıştı. Belli ki kadınları korkutmak onlar için bir çeşit eğlence yöntemiydi. Livei istese polis memuru rütbesiyle hepsinin yüreğini hoplatabilirdi ancak buna gerek yoktu. Ara sokakta üç kişinin bir adamı öldürene kadar dövdüklerini ve cesedini çöpe attıklarına şahit oldu. Sokakta sadece on ya da yirmi dakikadır geziyordu ve şimdiden otuz kadar farklı suça tanık olmuştu. Burada polis memurlarının olmadığı aşikardı. Demek ki yüce Gedhilfe hükümeti burası ile ilgilenmiyordu ve buradaki insanları gözden çıkarmıştı. Tıpkı Deinzei halkını gözden çıkarttıkları gibi...

Mavi bandana... Mavi bandana... Mavi bandana ne anlam ifade ediyordu acaba? Livei tek tek her dükkana göz atıyor ve mavi bandanayı çağrıştıran bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Oldukça parlak ışıkları olan bir dükkanın önüne geldi. Kumarhaneye benziyordu. İçeride poker oynayan figürleri seçebiliyordu. İşte oradaydı! Mavi bandana takmış turuncu saçları olan genç bir adamdı. Muhtemelen aradığı kişi oydu. Bir başkası ile karıştırmaktan korktuğu için temkinli davranacaktı. Nitekim buna gerek kalmamıştı. Adam direkt karşısına çıkıp Livei Nyawodz olup olmadığını sormuştu. "Adımı nereden bi-" Refleks olarak ağzından çıkan cümlesini tamamlayamadı. Tüm bunlar ne zaman hangi arada yaşanmıştı bilmiyordu ama muhtemelen Dyoch kim olduğunu genç adama söylemişti. Elini cebine attı ve Dyoch'un ona vermiş olduğu notu adama gösterdi. "Evet benim." Sonra da adamın söylediği gibi çekingen adımlarla içeri girdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#12
Sen içeri girdikten sonra mavi bandanalı adamın kapının soluna doğru yöneldiğini görüyorsun ve binanın ışık düğmesinin normalde olduğu gibi açılıp kapanabilen ışıklardan ziyade kısılabilen ve arttırılabilen, çevirilebilir bir daire olduğunu fark ediyorsun. Adam, mavi bandanasını çıkarıyor ve kendi omzuna asıp ışık düğmesi sola doğru çeviriyor. Binanın içindeki ışık iyice loş bir hal alıyor. Adam, camlı kapının hemen gerisinde bulunan panjurun ipini hafifçe çekiyor ve panjuru indirip dışarıya görünmemesini sağlıyor. İndirdiği panjuru eliyle hafifçe kaldırıyor ve arka sol cebinden çelik bir anahtar çıkarıp kapıyı kilitliyor. Eliyle tuttuğu panjur kısmının bozulmuş olan katını parmağıyla düzeltip panjuru tamamen indiriyor ve birlikte poker oynadığı arkadaşlarının yanına dönüyor. Arkadaşlarını teker teker inceliyor ve neye benzediklerini gözlemliyorsun.

Mavi bandanalı adamın solunda oturan adamın Gedhilfeli olmadığını ilk bakıştan anlayabiliyorsun. Koyu esmer bir ten rengine sahip olan siyah saçlı adam sana küçükken yaşadığın köyde bulunan Dushalı arkadaşlarını anımsatıyor. Oldukça cılız olan adamın kendi cüssesine oldukça ters olan, anormal büyüklükte bir puroyu içtiğini gözlemliyorsun. Mavi bandanalı adamın sağına baktığında ise her şeyiyle 'Gedhilfe' diye haykıran bir adam görüyorsun. Yeşil gözleri ve kıpkırmızı saçları bir yana, heyecanlı ve bir o kadar da agresif konuşma tonu sana her yerde gördüğün yerel insan profilini anımsatıyor. Mavi bandanalı adamın hemen karşısında oturan adam ise yine kızıl saçlı ve yeşil gözlü olsa da kişiliği, mimikleri ve jestleri bakımından solunda oturan yurttaşına oldukça ters gibi görünüyor. Aşırı mesafeli ve soğuk davranan adam diğerleriyle neredeyse göz teması bile kurmuyor ve tamamen oyununa odaklanıyor. Adamları tek tek inceledikten sonra gözlerini ortalarındaki masaya çeviriyorsun. Poker kartlarının tasarımlarına göz gezdirdiğinde kendini kesinlikle özel yapım olduklarına şartlıyorsun. Hayatın boyunca gördüğün hiçbir poker kart destesine benzemeyen destenin tamamen Gedhilfe kültürüne uygun olarak tekrardan yapılmış olduğunu görüyorsun. Normalde neredeyse hiçbir kültüre benzerlik göstermeyen kartların bu kadar kültürel bir versiyonu olduğunu görmek ilgini çekiyor. Masada duran bardakların şekline baktığın anda Gengzjots birası olduklarını anlıyorsun. Masanın sol alt köşesine baktığında yerde duran bira şişesini görüyor ve üstünü inceliyorsun. "Hakiki Gengzjots Birası" markasından olduğunu anlayınca rahatlıyor ve dış kıtadan tamamen kopuk bir topluluk olmadıkları gerçeğine şükrediyorsun. Her yerde gördüğün bu markanın ülkenin en sevilen markalarından biri olduğunu hatırladığında az da olsa canın çekiyor. Biranın hala buz gibi olduğu şişenin camında oluşmuş olan buğulu görüntüden belli oluyor.

Az da olsa sessiz kalıyor ve konuşmalarını dinlemeye karar veriyorsun. Öncelikle mavi bandanalı adam sözü açıyor ve oldukça baskın bir tonla konuşuyor. Bu da sana onun diğerlerinden daha yüksek rütbeli olduğu izlenimini veriyor. "Yofær'e girmiş elemanlar. Yeni gelen olursa onu da oraya alalım diyorum." Mavi bandanalının karşısında oturan adam hamle sırası ona geldiğinde kendisinden bekleyebileceğin gibi kısa bir yorum yapmakla yetinip hamlesini oynuyor. "Bize herhangi bir şey danışmana gerek yok." Mavi bandanalı adamın hemen solunda bulunan, Dushalı olduğunu tahmin ettiğin adam hızlıca konuya giriş yapıyor. "Formalite gereği be abi, adam belki 'diktatör' deyip de kafasını keseriz diye korkuyordur." Toplu bir kahkaha atılıyor ve kahkahanın hemen ardından mavi bandanalının sağında oturan, klişe bir Gedhilfelinin görünümüne sahip olan adam bağırarak, neşeli bir tavırla konuşmaya başlıyor. "Atarız tabi amına koyim, n'olacak? Lider mider yok aga bizde, ota boka tav olmayın." Mavi bandanalı tekrar kahkaha attıktan sonra gülerek konuşmaya başlıyor. "Ot bok olduk iyi mi? Kendi adamlarım bana ot bok dedi. Paydos o zaman." Masadaki kartları toplamaya başlıyor ve karşısında oturan adama göz kırpıyor. Kendilerine 'bu akşamlık bu kadar' mesajı verildiği için üzülen üçlü yavaşça hazırlanmaya başlıyorlar. Tüm eşyalarını topladıktan sonra hemen ardında duran kapıya yöneliyorlar. Agresif ve neşeli Gedhilfeli kapıya doğru ilerlerken sana başıyla selam veriyor ve yüksek sesle "Hoş geldin, bir ara süremiz bol olunca tanışalım mutlaka." diyor. Soğuk tavırlara sahip olan adam sadece başıyla selam vermekle yetiniyor ve kapıdan çıkıyor. Dushalı olduğunu tahmin ettiğin adam ise gülümseyerek başını sallıyor ve herkesin ardından kapıdan çıkıyor. Kapıda dönen muhabbetleri dinlemeye çalışırken mavi bandanalı adam bir anda önüne gelip omzuna elini koyarak dikkatini kendine çekmeyi başarıyor. "Şimdi gel otur bakalım." dedikten sonra poker oynadıkları masaya geçiyor. Senin de kendisinin karşısına geçmeni istediğini eliyle sandalyeyi göstererek belli ediyor. Karşısına oturuyor ve adamı dinlemeye başlıyorsun.

"Şimdi en güzel soruyla başlayalım o zaman. Şu ana kadar kimseyi öldürdün mü? Öldürdüysen kaç kişi ve o kişiler kimler? Seninle bağlantıları neler? Öldürmediysen, birilerini öldürmeye hazır olduğuna inanıyor musun? Çünkü birilerini öldürmek zorunda kalacaksın, onu baştan söyleyeyim."

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#13
İçeri girdiğinde genç kızı ağır bir koku karşılamıştı. Tam olarak tanımlayamayacağı bu koku ona hem çok tanıdık hem de oldukça uzak geliyordu. Rutubet, havasızlık, bira ve sigara kokuları birbirine karışmış ve bir harmoni içerisinde bütün mekana yayılmış gibiydi. İçeri girdikten sonra mavi bandanalı adamın ışıkları kısmasını, panjuru çekmesini ve kapıyı kilitlemesini sessizce izledikten sonra rahatladı ve kapüşonunu indirip saçlarını geriye doğru savurdu. Cebinden çıkardığı minik lastik tokası ile saçını tepeden dağınık bir topuz şeklinde topladı. Mekan ona çok temiz gelmemişti ve saçlarının kirlenmesini istemiyordu.

Dükkanın ortasında küçük bir poker masası ve poker masasının başında da dört sandalye mevcuttu. Sandalyelerden üçünde oturan tanımadığı yüzler görüyordu. Diğer sandalye ise bandanalı adama aitti. Masadakilerden ilk dikkatini çeken kişi koyu esmer teni ve siyah saçları ile Dushalı olduğunu tahmin ettiği bir adamdı. Livei adamın Dushalıların en yoğun yaşadığı bölge olan Heishost Köyü'nden olup olmadığını merak etti. Eğer öyleyse hemşehri çıkmaları kaçınılmazdı. Adamın içtiği koca puroya baktığı zaman gözünün önüne en yakın arkadaşı Dora'nın gelmesine engel olamadı ve istemsizce sırıttı. Masanın sağında tipik Gedhilfeli bir başka adam oturuyordu. Yeşil gözleri ve kızıl saçlarıyla tezcanlı ifadesi bütünlük oluşturuyordu. Buna zıt olarak masanın ortasındaki Gedhilfeli adam oldukça mesafeli ve soğuk görünüyordu. Belli ki o da Gedhilfeliydi ancak diğer vatandaşlar kadar heyecanlı değil gibiydi. Diğer iki adam Livei ortama girdiğinde ona dönmüş ve göz teması kurmuş olsalar da bu adam ona hiç bakmamış ve oyununa devam etmişti. Adamın bu kadar yoğunlaştığı poker oyununa gözü kaydığında poker kartlarının tasarımları genç kızın ilgisini çekti. Daha önce hiçbir yerde görmediği özel bir tasarıma sahipti. Tamamen klasik Gedhilfe kültürünü yansıtan ve Gedhilfe motiflerinin işlendiği kartlardı. Acaba bu kartları satan dükkanlar mı vardı yoksa kendileri mi özel olarak tasarlatmışlardı? Bu konu Livei'nin epey ilgisini çekmişti.

Masadaki bardaklara baktığında oyuncuların Gengzjots birası içtiklerini fark etti. Yerdeki şişeye baktığında yerel halkın çok severek içtiği ve Livei'nin de bayıldığı Hakiki Gengzjots Birası markasına ait olduğunu gördü. Ahh, bir bardak da Livei içmek istiyordu. Özellikle böyle gergin bir gecede sinirlerinin yatışması için harika olurdu. Biranın hala soğuk olduğu ve şişenin yeni açıldığı üstündeki buğusundan ve biriken su taneciklerinden belliydi. Livei iştahla yutkundu. Sarhoş olmak için mükemmel ve berbat bir gece geçiriyordu. Neyse, en azından bu adamların Gedhilfe vatandaşları olduklarından artık emindi. Öz hakiki, buram buram Gedhilfe kokan insanlardı hepsi. Başka bir ülkenin ajanlarının arasına karışmamış ve istemeyeceği bir ortama dahil olmak zorunda kalmamıştı.

Mavi bandanalı adamın konuşma tonu oldukça dominanttı ve lider edasındaydı. Genç kıza komiserlerinin ses tonunu hatırlatıyordu. Muhtemelen bu adam onların lideriydi veya yüksek bir rütbedeydi. Aralarında geçen konuşmaları ve şakalaşmaları bir süre dinledi ancak ne hakkında konuştuklarını pek kestiremiyordu. Bu yüzden sessizce kenarda kalmayı tercih etti. Tahmin ettiği kadarı ile mavi bandanalı adamın diktatör gibi davranmasına ilişkin ufak bir şakalaşmaydı. Paydos emri verildikten sonra da mekandaki üç adam sırayla kapıdan çıkmaya başlamışlardı. İçlerinden tezcanlı olan Gedhilfeli'nin tanışma teklifi karşısında genç kız gülümseyerek başıyla hafif selam vermişti. Onlar dışarı çıktıktan sonra mavi bandanalı adam ondan karşısına oturmasını istemişti ve poker masasında ikili yalnız kalmışlardı.

Adamın ona yönelttiği sorusu karşısında bir an için afallayan Livei boğazını temizledikten sonra adamın gözlerinin içine bakarak duru bir sesle karşılık verdi. "Ben bir polis memuruyum. Tabi ki her an adam öldürmeye hazırlıklıyım." Ardından gözlerini masaya devirerek daha sessiz bir tonda devam etti. "Şimdiye dek kimseyi öldürmemiş olsam da." Kısa bir süre duraksadıktan sonra devam etti. "Ancak ilgilendiğim vakalarda savaşmam gerektiği zamanlar oldu. Bu konuda tecrübem var." Kendini oturduğu sandalyede geriye verip saçının topuzunu açıp yeniden topladı. Gözlerini yeniden adamın zümrüt yeşili gözlerine dikti. "Siz benim adımı biliyorsunuz ama ben sizinkini bilmiyorum. Bence bu adil değil."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#14
Mavi bandanalı adam, bir süre seni süzdükten sonra yerde duran şişeyi alıp masaya koyuyor. Adam yerinden kalkıp bulunduğunuz odaya bağlı olan, solda kalan farklı bir odaya giriyor ve iki yeni bardakla geri dönüyor. Tekrar sandalyesine oturuyor ve masaya koyduğu şişeden hem kendisine hem de sana Gengzjots birası dolduruyor. Doldurduğu birayı sana doğru uzatıyor ve boğazını temizleyip konuşmaya başlıyor. "Bence de adil değil, ama benim için adil değil." Adamın yüzüne şaşkınlık içinde bakarken sana doğru küçümseyici bir tavırla gülümsediğini fark ediyorsun. Konuşmaya devam ediyor. "Ben senin adını ve kimliğini bildiğim için bir gün yakalanırsam benden bu bilgiyi almak için bana işkence edeceklerdir. Sen ise bir gün bizimle çalıştığın öğrenilirse benim adımı bilmediğin için yakalandığında sana işkence etmelerinin bir anlamı olmayacak. Sizin polisleriniz birinin yalan söylediğini anlayabilmek için yüksek düzeyde eğitim alıyorlar. Bir polis memuru olarak bunu biliyorsundur diye düşünmüştüm ama anlaşılan yanılmışım." Birasından bir yudum alıyor ve hızlıca başladığı sözü bitiriyor. "Yani ismimi bilmesen daha rahat edersin, emin ol. Mavi bandana falan de bana. Bizimkiler gibi mavi de diyebilirsin." Birasından bir yudum daha alıyor, bir süre boyunca tavanda bulunan ampule bakıyor ve gözlerini tekrar sana doğrultuyor. "Her an adam öldürmeye hazırlıklı olman güzel. Hadi bir deneyelim o zaman bunu. Biran masada kalsın, işimiz bitince gelip içeriz."

Mavi bandanalı adam, veya başkalarının ona taktığı ad ile mavi, ayağa kalkıyor ve masada duran bira şişesini yere koyuyor. Dükkanın giriş kapısına doğru ilerliyor ve kapının kilitli olup olmadığını kontrol ediyor. Kapıyı kilitlemeyi unutmuş olan ekip arkadaşlarının ardından kapıyı tekrar kilitliyor ve yanına dönüyor. Kendisini takip etmeni söylüyor ve birkaç dakika önce girdiği odaya doğru ilerliyor. Sen de onun arkasından ilerliyorsun. Mavi, zifiri karanlık olan odanın ışığını yakıyor. Işığın fazla loş olduğunu fark ettiğinde aniden gözlerini ışık düğmesine çeviriyor ve bu düğmenin de ayarlanabilir olduğunu fark ediyorsun. Oldukça geniş olan odanın soluna ve sağına baktığında gördüğün tabaklar, bardaklar ve gündelik eşyalar buranın bir depo odası olduğunu gösteriyor. Geniş odanın tam karşı tarafında bulunan çelik kapıya doğru ilerliyorsunuz. Mavi kapıyı açtığında diğer odanın da farklı bir odaya çıktığını görüyorsun. Odaya girdiğinde hoş bir görüntüyle karşılaşmıyorsun.

Beyaz ve loş bir ışığa sahip olan odanın duvarlarının kanlarla bulanmış olduğunu görüyorsun. Zemine bakıyorsun ve iki insanın gözleri, ağızları, kolları ve bacaklarının bağlanmış olduğunu görüyorsun. Aynı zamanda odada dolaşan kedilerin ve köpeklerin olduğunu görüyorsun. Bazıları yavru, bazıları yetişkin olan hayvanlar oldukça yavaş ve halsiz hareket ediyor gibi görünüyorlar. "Aşama aşama gidelim o halde. Hayvanları sever misin?" Adam birkaç saniye boyunca yüzüne bakıyor ve yüzündeki dehşeti fark ettiğinde tekrar önüne dönüp sadece ayakta olan birinin ulaşabileceği bir rafa uzanıyor. Uzandığı raftan ucu keskin olan bir çakıyı alıyor ve sana uzatıyor. Yerde duran yavru köpeklerden birini ensesinden tutup kaldırıyor ve sana gösteriyor. "Şimdi bunu öldür bakalım. İster boynunu kes, ister bağırsaklarını deş, nasıl yapacağın sana kalmış. İstersen bu köpek yerine başka bir hayvanı da seçebilirsin. Üç yavru iki yetişkin kedimiz, iki yavru dört yetişkin köpeğimiz var. Seç beğen al." Adam sana uzattığı çakıyı eline almanı bekliyor.

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#15
Adamın kendisine getirdiği biradan bir yudum alır almaz yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetmişti genç kız. Bu bira kadar lezzetli ve yenileyici başka bir şey olamazdı şu evrende. Adam ismini neden söylemediğini ona açıklarken biraz morali bozulmuştu ve şaşırmıştı ancak söylenenler ona mantıklı gelmişti. Tonundaki değişim, tepeden bakan tavır ve acımasız aşağılama genç kıza kendisini iyi hissettirmiyordu. Ancak tüm bunlar onu yaşanabileceklere hazırlamak ve otoritenin kim olduğunu ona öğretmek için gerekli olabilirdi. Bu davranışa ses çıkartmayıp boyun eğmeyi tercih etti. Hiçbir cevap vermeden başını sallayarak adamı dinlemeye devam etti Livei. Bundan sonra adama Mavi diyecekti. Güzel bir lakaptı.

"Her an adam öldürmeye hazırlıklı olman güzel. Hadi bir deneyelim o zaman bunu. Biran masada kalsın, işimiz bitince gelip içeriz."

Adamın sesinin tonundaki alaycılık Livei'yi rahatsız etmişti. Bir an ne yapacağını bilemez bir şekilde kaldıktan sonra birasını masaya bıraktı ve Mavi'yi takip etmeye başladı. Şaka yapıyor olmasını umuyordu. Hemen burada, şu anda hiç tanımadığı birisini mi öldürteceklerdi ona? Belki her şey genç kızın iradesini sınamak içindi. Polislik için eğitim alırken de pek çok kere mobinge maruz kalmışlardı ve psikolojik baskıyla başa çıkabilmeyi öğrenmişlerdi. Bu yüzden ciddiye almadan bu küçük oyunu bir süre daha sürdürmeye karar verdi.

Zifiri karanlık bir odaya Mavi'nin peşi sıra girmişti genç kız. Işığı yaktığı anda bir süre gözleri kamaşmıştı. Oda bir depoya benziyordu. Mavi'nin karşıdaki çelik kapıya ilerlemesi ve orayı açması ile de bir başka odaya girmişlerdi. Odaya girdiği an genç kızın bedeni kaskatı kesilmişti. Duvarda kan lekeleri, tüm uzuvları bağlanmış iki insan, birkaç köpek ve kedi... Genç kız gördükleri karşısında hayrete düşmüştü. Şimdiye kadar hep pozitif kalmaya çalışmıştı ancak bu kaldırabileceğinin çok ötesindeydi. Midesinin bulanmaya başladığını hissediyordu. Sırtından soğuk soğuk terler boşanmıştı. Dyoch ve Dæcho hiç böyle insanlara benzemiyorlardı halbuki. Genç kız, Mavi'nin ona uzattığı çakıya ve yavru köpeğe bir süre anlamsızca baktıktan sonra ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerini Mavi'nin gözlerine dikti. Adamın gözleri de soğuk ve acımasızca kendisine dikilmiş durumdaydı. Söyledikleri konusunda oldukça ciddiydi. Livei bacaklarının titremeye başladığını ve soluk alış verişinin hızlandığını hissetmeye başladı. Durum iyi değildi. Yine bir sinir krizi geçirecek gibiydi. "Ben... yapamam..." Sesinin titremesine engel olamıyordu. "Bana adam öldürebilir misin dediniz... Kötü insanları öldürebilirim ama masum hayvanları öldüremem." Mavi'nin ona uzattığı çakıyı eliyle ittirip yavru köpeği kollarına aldı ve başını okşamaya başladı. Gözlerini yavru köpekten ayırmayarak ağlamaklı bir sesle fısıldadı. "Üzgünüm."

Eve gitmek istiyordu. Böyle olacağını bilseydi buraya asla gelmezdi. Besbelli ki kandırılmıştı. Keşke Deith Ozæf'in sözünü dinlemiş olsaydı. Geç kalınmış bir pişmanlık duygusunun bütün bedenini sardığını hissediyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#16
Mavi, önce arkasında bulunan hayvanlara bakıyor, sonra da bağlı olan insanlara bakıyor. Tekrar sana dönüyor ve döndükten hemen sonra tekrar etrafına bakmaya başlıyor. Eliyle yavaşça kucağına doğru uzanıyor ve kucağındaki köpeğin başını okşuyor. Etrafa biraz daha saf bir yüz ifadesiyle baktıktan sonra aniden kıkırdamaya başlıyor ve "Tamam tamam kendimi tutamıyorum daha fazla." diyor. Hızlıca her tarafı bağlı olan adamların yanına gidiyor ve her şeyi çözüyor. Bir anda o adamlar da kahkaha atmaya başlıyor. Adamlardan biri gözlerinden yaşlar akana kadar gülüyor. Mavi, yerdeki köpeklerden birini alıyor ve "Senin gibi duyarlı insanlarla bir yere gelebiliriz. Doğru bir seçim yaptığın için teşekkür ederim." diyor. Arkasındaki elemanlar gülerek dışarı çıkarken konuşmaya devam ediyor. "Bu hayvanlar da bizim çocukların evcil hayvanları. Getirin bir şey deneyeceğim dedim getirdiler. İyi güldük ama ha." Herkes dışarı çıktıktan sonra daha ciddi bir ses tonuyla konuşmaya devam ediyor. "Ancak..." O da odadan dışarı çıkıyor ve sen de arkasından ilerlemeye başlıyorsun. "Sana bunu yapmamızın tek sebebi 'acaba öldürür mü' sorusunun cevabını bulmak değildi. Merak ettiğim bir başka şey bize karşı bir önyargın olup olmadığıydı. Ben insanların yüz ifadelerininden yola çıkarak ne düşündüklerini anlayabiliyorum, bunun ciddi bir eğitimini aldım. Bize tam olarak güvendiğini söyleyemem." Mavi, seninle birlikte bira içtiğiniz odaya kadar çıkıyor, ışık düğmesinden ışığın parlaklığını biraz arttırıyor ve tekrar sandalyesine oturup birkaç dakika önce bıraktığı birasını tekrar yudumluyor.

"Anlaman gereken şey şu ki, az önce yaşadığın şey gerçek olabilirdi ve karşı taraf bunu sana yapabilirdi. Biz böyle yöntemleri doğru bulan, bu yöntemlere başvuran insanlar değiliz. Gedhilfe hükümeti düşündüğün kadar barışçıl ve adaletli yöntemler kullanmıyor. Aksine, rakiplerini ezmek için en insanlık dışı yöntemleri kullanıyorlar. Yakalanırsan seni kendi saflarına çekmek için sana kalıcı psikolojik sıkıntılar yaşatırlar. Bir sürü farklı üyemiz bu sebeple bizleri öldürmeye çalıştı. Bunu nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama bu adamlar bir şekilde insanların beyinlerini yıkayabiliyorlar. Bir şeyler değişiyor. Sana bizzat yaşadığımız bir olayı anlatayım."

Birasını bitirdikten sonra masada duran kabın içinden aldığı puroyu yakan Mavi, olayı anlatmaya başlıyor. "Çok iyi bir elemanımız vardı, bizim için çoğu yerde Deinzei destekçisi propoganda yapmıştı. Hatta sana şöyle söyleyeyim, birkaç şehrin insanları bize katılarak destek olmak istemişti. Bir direniş oluşturmamız mümkün olacak gibi görünüyordu. Birkaç ay sonra hükümet baskını ile yakalandı. Yakalandığı süreçten sonra ondan uzun süre haber alamadık. İki ay sonra gözleri dönmüş bir şekilde sığınaklarımızdan birini bastı ve üç üyemizi öldürdü. O sırada orada bulunan elemanlarımız ne yazık ki onu öldürmek zorunda kaldılar." Mavi'nin gözlerinin dolduğunu görüyorsun. "Eğer bizimle birlikte çalışmak istiyorsan çok dikkatli olman gerekiyor, çünkü rolün hiç kolay olmayacak. Çifte ajanlık yapmak zorunda kalacaksın ve o tarafa kesinlikle ne işler çevirdiğini belli etmeyeceksin. Bunu başarabileceğine inanıyor musun? Eğer fazla büyük bir yük olacağını düşünüyorsan reddetmekte özgürsün. Dyoch abimiz sende bir ışık gördü ve seni önerdi, bu karar tamamen sana ait." Ciddi bir yüz ifadesiyle gözlerinin içine bakıyor ve kendisine cevap vermeni bekliyor.

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#17
Genç kız gözlerini yavru köpekten kaldırıp Mavi'nin gözlerine çeviremiyordu. Cesareti yoktu. Köpeği okşayan ellerinin titremesini saklamaya çalıştı. Belki kısa ama genç kıza yıllar sürüyormuş gibi uzun gelen bir sessizlik olmuştu. Kimse konuşmuyordu. Kucağındaki köpeğe uzanan ve başını okşayan eli fark edince başını kaldırıp Mavi'nin gözlerine baktı. Önceki buz gibi sert bakışlarından eser kalmamıştı. Etrafa masum bakışlar atıyordu. Yüzündeki ifadesiz bakışın yavaş yavaş gülümseye döndüğünü ve sonrasında da kahkahaya dönüştüğünü gördü. Her şey ortaya çıktığında Livei derin bir "oh" çekti. Meğer genç kızı deniyorlardı. Livei o kadar rahatlamıştı ki sinirlenememişti bile. Neredeyse ağlayacaktı. Mavi, adamların elini kolunu çözerken genç kız kucağındaki yavru köpeği yere bırakıp tek tek etraftaki kedileri ve köpekleri sevdi. Mavi ve diğer adamlar kahkahalar atıyorlardı ancak genç kız bu duruma gülemeyecek kadar yıpranmış hissediyordu. Buruk bir şekilde gülümseyerek tepki verebildi. Adamlar dışarı çıktıktan sonra Mavi yeniden ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Livei hayvanları bırakıp onu takip etmeye başladı.

Mavi sandalyesine oturup birasını yudumlamaya devam etmişti ve bir yandan da Livei'ye bunu neden yaptıklarını açıklıyordu. Söylediği her şey mantıklıydı ve genç kız bu yüzden kesinlikle kızamıyordu onlara ancak duygularıyla birkaç saniyede o kadar çok oynamışlardı ki iştahının kaçtığını ve tansiyonunun düştüğünü hissediyordu. Birayı bile içecek takati kalmamıştı. Onlara henüz güvenmediği konusunda haklıydı ancak güven, zaman isteyen bir duyguydu. Onları tanımalı, daha çok bilgi sahibi olmalı ve içlerinden birisi olarak aynı duyguları tatmalıydı. Mavi ona Gedhilfe hükümetinin nasıl insanların beynini yıkadığını anlatıyordu. Genç kız muhtemelen gözlerine de yansıyan bir sorgulama içerisinde dinledi tüm bu konuşmayı. Kendisi Gedhilfe hükümetinin içindeydi ve kral ile de kaç kere birebir muhabbeti olmuştu. Onların o kadar kötü ve cani insanlar olduğunu düşünmüyordu. Herkesin bakış açısı farklıydı. Bu örgüt kendi haklarını savunmak ve yaşadıklarını kanıtlamak istiyordu ve Gedhilfe de doğal olarak kendi halkını her türlü şiddetten ve kaostan korumaya çalışıyordu. Livei'ye göre her iki tarafın da kendince haklı yönleri vardı ancak her iki taraf da birbirini anlamayı ve dinlemeyi reddediyordu. Genç kız yine de herhangi bir yorum yapmadan dinledi adamın anlattıklarını ve arada anladığını belli etmek amacıyla başını salladı.

Kaybettikleri bir elemanlarından bahsederken Mavi'nin gözlerinin dolduğunu fark edince yüreğinin sıkıştığını hissetti. Aklına Meinsu ve Dora gelmişti. Onları kaybetmek genç kıza büyük bir acı verirdi. İnsanlar kendisine ne zaman acılarından bahsetse bu acıyı kendi yaşamındaki birisiyle özdeşleştirip empati kuruyor ve kendi başına gelmiş gibi hissediyordu sürekli. Bu huydan vazgeçmeliydi. Mavi'nin gözleri dolduğunda kendi gözleri de dolmuştu. Dyoch'dan bahsedildiğinde Livei'nin yüzü istemsizce düştü. Dyoch... Onları bir daha görecek miydi acaba? Ona sormak istediği o kadar çok şey vardı ki. Kurşun beynini delip geçtiğinde onu kurtaramamıştı... Ne? Genç kız telaşla irkildi. Hangi kurşun? Kurşun değildi. Hapse atılmışlardı. Gazetede görmüştü. Müebbet hapse atıldıklarında onlara hiçbir yardımı dokunmamıştı. Yaşananlardan ötürü büyük pişmanlık duyuyordu. "Ben buna hazır olduğuma inanıyorum. Dyoch'a... Dyoch'a ve size yardım etmeliyim. Yardım etmek istiyorum. Bana sadece ne yapmam gerektiğini söyleyin. İşi batırmayacağım." Kendinden emin bir edayla Mavi'nin gözlerinin içine bakarak söylemişti bunları. Kendisinde gerçekten bunu yapabilecek potansiyeli hissediyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#18
Mavi, dediklerini dinledikten sonra gözlerinin içine bakıyor, gülümsüyor ve çoktan iyice azalmış olan birasını bitirip ağzını sağ eliyle sildikten hemen sonra konuşmaya başlıyor. "Yapmamız gereken şeyler gerçekten çok zor. Yaşın, yeteneğin, kapasiten, bunlar önemli değil. Asıl önemli olan yüreğin. Eğer bu konuda yürekliysen ve yapabileceğini düşünüyorsan hep birlikte bu hükümeti devirebiliriz. Her şeyden önce Dyoch'u ve Dhæcho'yu kurtarmamız gerekiyor. Hükümetin onları nerede tuttuğunu biliyorum. Şu an oraya gitmek için yeterli ekipmanımız yok, üyelerimizden para toplama aşamasındayız. Eğer durumun var ise senden de 100 Pakt bofu almak istiyoruz. Emin ol sonuçlarına değecek ve bir daha kimseden para toplama gibi bir amacımız olmayacak." Sözünü bitirdikten sonra yüzü kızarıyor ve bir anda gözleri parlıyor. "Neredeyse unutuyordum, bekle burada." Ayağa kalkıyor ve tekrar depo odasına doğru ilerliyor.

Depo odasından gelirken elinde bir ceket olduğunu görüyorsun. Ceket koyu gri ve deriden yapılmış gibi görünüyor. Üstünde bir sürü anlamını bilmediğin işlemeler görüyorsun. "Kaç beden giydiğini bilmiyorum ama olur herhalde, olmazsa verirsin değiştiririz. Bize katılacaksan bu da sana hediyemiz olsun. Her üyemizin görev sırasında giydiği ceket." Mavi, ceketi sana uzatıyor ve ceketi yakından inceleme şansın oluyor. Mavi, sağ elini beline koyuyor ve gülümseyerek ayakta beklemeye devam ediyor. Ceketin sol ve sağ omuz bölgelerine daha önce hiç görmediğin ancak Gedhilfe bayrağını anımsatan bir bayrağın işlendiğini görüyorsun. Mavi çapraz çizgileri olan bayrağa baktıkça gözlerin kamaşıyor.


Image


Mavi, sana elini uzatıyor ve seni ayağa kaldırıyor. Tuttuğu elini kendi ağzına yaklaştırıyor ve hafifçe öpüyor. Sana doğru sağ elini uzatıyor ve gülümseyip ağzını açıyor.

"Deinzei Özgürlük Hareketi'ne hoş geldin."
Off Topic
Kesin olarak Deinzei Özgürlük Hareketi örgütünde çifte ajanlık yapma yolundan ilerleyeceğini belirtmen durumunda bundan sonraki bireysel konun GM tarafından açılacaktır. Bunu onaylaman durumunda tekrardan belirtilene kadar resmi vaka görevlerine katılamayacaksın. Bu kural şu anda devam etmekte olan vaka görevin sonlandıktan sonra geçerli olacaktır.

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#19
Mavi'nin zümrüt yeşili gözleri Livei'nin kendisinin bile haberinin olmadığı, ruhunun en dip noktalarını okuyormuş gibi hissediyordu. Gözlerine o kadar derin bakıyordu ki genç kız istemsizce bakışlarını kaçırıyordu. Üstünde psikolojik olarak oluşturduğu bu baskıdan ötürü onun, tıpkı anlattığı gibi sıkı bir eğitimden geçtiğini tahmin etmek pek güç değildi. Gülümsemesine gülümsemeyle karşılık vermişti genç kız. Aldığı karardan pişman değildi ve pişman olmayacaktı. Mavi lafını bitirdikten sonra cebinden cüzdanını çıkardı ve 100 pakt bofu çıkarıp masanın üzerine bıraktı. Dyoch ve Dhæcho için kullanılacaksa bu miktar önemli bir meblağ değildi. Onların başına gelenlerde sorumluluk hissediyordu ve pişmanlık duyuyordu.

Mavi ona beklemesini söyledikten sonra elinde gri renk bir ceketle geri dönmüştü. Üstü işlemelerle doluydu ancak Livei bunların ne anlama geldiğinden emin değildi. Gedhilfçe de yazılmış olabilirlerdi Deinzeice de. Ceket kucağına bırakıldıktan sonra elini yüzeyinde gezdirip uzun uzun incelemişti. Hakiki deriden olduğuna kanaat getirdiği ceketin üzerinde Gedhilfe bayrağını andıran ancak kırmızı çubuğun yerini mavi çubuğun aldığı bir bayrak işlemesi olduğunu fark etti. İşlemenin üzerinde parmaklarını dolaştırdıktan sonra duygulanmış gözlerini Mavi'ye çevirdi. Adam gülümseyerek ona bakıyordu.

Mavi kendisini elinden tutup kaldırdıktan ve tuttuğu eline hafif bir öpücük kondurduktan sonra, en başından itibaren kendisini neden onlara yardım etmek zorundaymış gibi hissettiğini anladı Livei. Kendisine ihtiyaç duyulmasını istiyordu. Teşkilatta acemiydi, görevlerinde ortalama performanslar sergilemişti. Herkes ona acemi gözüyle bakıyordu. Hiç kimse ona şimdiye dek tamamen güvenmemişti. Kimse onu gerçekten ciddiye alıp kendini bırakmamıştı. Annesi babası bile... Bu yüzden yardım istemekten, aciz görünmekten, tehlikeli bir durumdan kurtarılmaktan nefret ediyordu. Bu yüzden küçük düşmüş ve onuru zedelenmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden hayatı boyunca idealist olmaya çalışmış, görevlerin kurallarına titizlikle uymaya çalışmış ve annesiyle babası ona ne öğrettiyse bunun dışına çıkmamaya çalışmıştı. Bu yüzden polis memuru olmaya karar vermişti. Genç kız kendisini ezik hissediyordu. İşe yaramaz olduğu gerçeğinden kaçmak için çalışkan olma ve açıklarını kapama yoluna gitmişti. Halbuki her yönüyle ortalama bir insandı ve belki de polisliğe uygun bile değildi. Tüm bu gerçeği ömrü boyunca reddetmişti. Ancak şimdi buradaydı. Ona ihtiyaç duyuluyordu. Ciddi bir sorumluluk omuzlarına veriliyordu. Onu adam yerine koyuyorlardı. Ona güveniyorlardı. Onu kabul ediyorlardı. Bu insanlar, kalbindeki o kocaman boşluğu dolduruyor ve onu rahatlatıyorlardı. Livei bu yüzden gözü kapalı bir şekilde buraya kadar gelmişti. Ne olduğunu anlamadan peşlerinden gitmişti. Tüm bunları yaparken ve hükümetine baş kaldırırken bunun sonuçlarından korkuyor olsa da gizliden gizliye zevk alıyor olmasının sebebi buydu. Adrenalin bağımlısı filan değildi. Sadece birilerinin ona ihtiyaç duymasına ihtiyacı vardı.

Bu farkına varış başını döndürdü. Deinzei halkına yardım etmek onun için geri plandaydı. Bu örgüte o bencil egosunu tatmin etmek için katılıyordu. Onları kandırmış mı oluyordu? Bu yaptığı kötü bir şey miydi? Genç kız bu soruya ne cevap vermesi gerektiğinden emin değildi ancak kötü bir şey yaptığını düşünmüyordu. Neticede kendisi hariç herkes hayatını kendi istekleri doğrultusunda yaşıyordu. Livei de egosu için Deinzei halkına yardım edecek ve bu uğurda savaşacaktı. Deinzeiler için bu, bir taşla iki kuş vurmak gibi olmalıydı. Kalbinin tarif edemediği hislerle dolup taştığını hissediyordu. Mavi'ye gözleri dolu dolu bakarken dudaklarından fısıltı gibi kelimeler döküldü. "Teşekkür ederim." "Bana ihtiyaç duyduğunuz için teşekkür ederim" demekti bu aslında ancak Mavi'nin onun neyi kast ettiğini anlayacağını sanmıyordu. Hoş geldine bir teşekkür olduğunu düşünecekti muhtemelen. Ceketi kollarından geçirip üzerine giydi. Tam bedenine göreydi. Gülümseyerek Mavi'ye döndü. "Nasıl, yakıştı mı?" Hayata yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Zihni artık çok daha berraktı. Ne yapması gerektiğini değil, ne yapmak istediğini biliyordu. Mavi'nin gözlerine bakarken zihnini okuyor olduğundan ciddi anlamda şüphelendiği bu genç adamın, gözlerindeki kararlılığı da aynı şekilde anlamasını arzuluyordu.
Off Topic
Onaylıyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Gerçeğin Peşinde

#20
"Yakıştı yakıştı. Seni en yakın zamanda çağıracağız. Bize nasıl ulaşacağın konusunu merak etme, o iş bizde. Çok geç olmadan evine git ve dinlen."

Mavi ile vedalaşıyor ve evine doğru yola çıkıyorsun. Yol aldığın sokaklarda gezen insanları gördükçe verdiğin kararlar başını döndürüyor ancak farkına vardığın kararlılık ve cesaret seni güçlendiriyor ve baş döndürücü düşüncelerden arındırıyor. İnsanlar mutlu gibi görünüyor, ama daha mutlu olmalarını sağlamaya çalışacağın için kendini iyi hissediyorsun. İnsanlar huzurlu görünüyor, ama huzur sonsuzdur ve her zaman daha huzurlu olmanın bir yolu vardır diye düşünüyor ve kendini avutuyorsun. İnsanlar halinden memnun gibi, ama neden daha memnun olmasınlar diye içinde bulunduğun durumu sorguluyorsun. Hayatının dönüm noktası olan bu olayın getirdiği heyecan ile evine kadar gidiyorsun.

Evine girdiğinde ise sabah yaşadığın olaylar tekrardan aklına geliyor. Evinin aranması ve okuduğun her metin ile birlikte daha da heyecanlanman ve bağlanman. Bağlandığın şeyi sorgulamaya başlıyorsun ve pozitif bir karar aldığını kendine aşılıyorsun. Seni güçlendiren ve güçlendirmeye devam edeceğine emin olduğun bu yeni aile için minnettar olduğunu kendine hatırlatıyorsun. Tatlı tatlı düşüncelere daldıktan birkaç dakika sonra kara kara düşünceler aklını sarıyor. Uğruna çıktığın yolun bir geri dönüşü olmadığını hatırlıyor ve daha karamsar bir bakış açısıyla olayları değerlendiriyorsun. Birlikte çalışacağın insanların güvenilirliğini sorguluyor ve emin olmadığın için az da olsa ürküyorsun. Aidiyet duygusuna duyduğun ihtiyaç bir yana edindiğin ve edineceğin dostların sana ihtiyaç duymasının verdiği hazza olan isteğin bir araya geliyor ve kafanda seller bastıracak kadar ağır bir yağmur eşliğinde kavurucu güneş parlıyormuş gibi hissediyorsun. Ne olacağı hakkında hiçbir kesin yorum yapamasan da biliyorsun ki yaptığın her şeyi isteyerek yaptın. Artık yapmak zorunda olduğun şeyleri değil, yapmak istediğin şeyleri yapacaksın.
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller:

Livei Nyawodz
• 50 IP
• Deinzei Özgürlük Hareketi ceketi (x1)

İmzandan 100 PBF düşebilirsin.

Bundan sonraki konun şu an bulunduğun vaka bittikten sonra açılacaktır. Açıldığı zaman hem karakter kartına not düşülecek, hem de özel mesaj yoluyla bildirilecektir. GM tarafından açılacak bireysel konular süresince vakalara katılamayacaksın.
Locked

Return to “Seldshuts Sokağı”

cron