Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#11
Arkalarında ne olduğunu merak ederek yakındaki kapılara doğru yaklaşıyorsun. Kapıların yanında bir dijital tuş takımı görüyorsün ve açmaya çalışıyorsun ama kilitli. Tuş takımının üzerinde küçük bir ekran olduğunu görüyorsun ve kapıların kilidini açmak için bir kod girebiliyorsun. Kodu bilmiyorsun, bu yüzden herhangi bir ipucu bulup bulamayacağını görmek için laboratuvarı keşfetmeye devam ediyorsun. Birkaç dakika aradıktan sonra, masalardan birinin üzerinde, üstünde bir dizi sayı bulunan bir kağıt parçası dikkatini çekiyor. Sayıların tuş takımındakilere benzer olduğunu anlıyorsun, böylece bunları hızlıca not alıyorsun. Kapılara dönüp sayıları giriyorsun. Kapılar tıkırdıyor ve yavaşça açılmaya başlıyor. Kapıdan dışarı adımını atar atmaz, daha önce olduğu gibi aynı maskeleri takmış iki korumayla karşılaşıyorsun. Ellerinde daha önce hiç görmediğin özel silahlar var. Sen daha bir şey diyemeden ikisi de silahlarını kaldırıp sana doğrultuyor. Gözlerindeki korkuyu maskelerinin ardından görebiliyor ve bir an için neden senden bu kadar korktuklarını merak ediyorsun. Birden arkanda bir ses duyuyorsun. Duyduğun ses önündeki korumalara "Silahlarınızı indirin." komutunu veriyor. Arkanı dönüyor ve beyaz laboratuvar önlüğü giymiş bir kadın görüyorsun. Elinde bir pano tutuyor ve yüzünde sert bir ifade var. "Silahlarınızı indirin dedim ya." diye tekrarlıyor. Muhafızlar sonunda silahlarını indirmeden önce bir an tereddüt ediyorlar. "Bu kim?" diye soruyor içlerinden biri. Kadın başını sallamadan önce bir an seni inceliyor. "Beni takip et." diyor, önünden yürümeni işaret ederek. Korumalara ise cevap vermiyor. İşin garip yanı az önce laboratuvarda tek başınaydın, değil mi?

Kadın kendini laboratuvardaki baş araştırmacılardan biri olan Dr. Lee olarak tanıtıyor. Doktor Carlson'ın şu anda işiyle meşgul olduğunu, ancak liderin seninle görüşmek için müsait olduğunu açıklıyor. Kolayca verilecek bir karar olmadığı için liderle görüşmek istediğinden emin olup olmadığını soruyor. O konuşurken sen koridorda devam ediyorsun. Duvarlar kapı ve pencerelerle kaplı, ancak odaların hiçbirinin içini göremiyorsun. Tepedeki florasan ışıklar ara sıra titreyerek zemine gölgeler düşürüyor. Makinelerin uğultusunu ve uzaktan gelen insan seslerini duyabiliyorsun ama koridor bunların dışında sessiz. Dr. Lee seni koridorun sonundaki büyük bir kapıya götürüyor. Kapının yanındaki tuş takımına bir kod giriyor ve kapı tıslayarak ve kayarak açılıyor. Kapının ötesinde, daha önce gördüğün hiçbir şeye benzemeyen bir oda var. Duvarlar, baş döndürücü bir veri ve bilgi dizisi sergileyen monitörler ve ekranlarla kaplı. Odanın ortasında sandalyelerle çevrili büyük bir yuvarlak masa var. Masanın başında beyaz önlüklü bir kadın oturuyor. Saçları sıkı bir topuz haline getirilmiş ve yüzünde ciddi bir ifade var. "Lütfen oturun." diyor sandalyelerden birini işaret ederek. "Ben bu laboratuvarın lideri, Dr. Johansson. Bana bazı sorularınız olduğunu anlıyorum." Karşısına oturuyor, odadaki çok fazla teknoloji karşısında biraz bunalmış hissediyorsun. Dr. Johansson, parmaklarını önünde birleştirerek sandalyesinde arkasına yaslanıyor. "Buradaki görevimiz, kıyametin yarattığı tehditlerle mücadele etmek için yeni teknolojiler ve tedaviler geliştirmek." diye açıklıyor. "Yeni aşılardan gelişmiş silah sistemlerine kadar her şey üzerinde çalışıyoruz. Lider olarak benim rolüm burada yapılan araştırma ve geliştirmeyi denetlemek ve çalışmalarımızın misyonumuza uygun olmasını sağlamak." Konuşurken ses tonunun ciddiyetini hissedebiliyorsun. Bu laboratuvar önemli işler yapıyor ve risk bundan daha büyük olamaz.

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#12
Kapılarda bulunan dijial tuş takımının şifresini bulamıyordum. Bu yüzden laboratuvarı biraz daha gezmeye karar vermiştim. Belki şifreyi bulabilirim umuduyla. Tamda istediğim gibi, birkaç dakika sonra masalardan birinin üstünde buldum. Sayılar tuş takımındakilere benzediğinden, hızlıca not aldım. Kapılara dönüp sayıları girdiğimde garip bir şekilde tıkırdamaya ve açılmaya başladı. Kapıdan çıktığım anda aynı maskeleri takmış iki koruma, ellerinde özel silahlarla bana doğrulttular. Yaşadığım onca şeyden sonra tepki veremedim, ancak onların gözlerindeki korkuyu gördüm. Benden korktular. Niye korktuklarını bilmiyorum. Ancak bu hoşuma gidiyor. Bu insanların benden korkuyor olması, benim hoşuma gidiyor. Bir süre bakıştık adamlarla, arkamdan bir ses gelene kadar.

Korumalara silahlarını indirmesini emreden bir sesti bu. Arkamı döndüm, beyaz önlük giymiş bir kadın sert bir ifadeyle bakıyordu. Tekrardan silahlarını indirmelerini emretti. Tereddütlere silahlarını indiren muhafızlardan birisi benim kim olduğumu sordu. "Yurtsever." Diye cevapladım keskin bir şekilde. Kadın başını sallamadan önce beni incelemiş, ardından takip etmemi söylemişti. Laboratuvarda tek başımayken, bu kadın nereden çıkmıştı? Yoksa yine aynı şekilde, beni inceliyor muydu? Yine boktan bir saatin kurbanı olmuş olamazdım değil mi?

Kadın kendini Dr. Lee olarak tanıtmıştı. Carlson'ın şu an işiyle meşgul olduğunu, ancak liderin müsait olduğunu söylüyordu. Liderle görüşmekten emin olup olmadığımı sormuştu. Konuşması bittiğinde, koridorda ilerlerken direkt olarak sorumu sormuştum. Bu insanlara nasıl tepki vereceğim oldukça önemliydi. "Az önce laboratuvarda tek başımaydım. Yoksa sen de sikik bir saatçi misin?" Cevabımı aldıktan sonra kapıya kodları girmesini ve kapının açılmasını izledim. Baş döndürücü bir odaya girdim, her yerde veri ve bilgi dizisi dönüyordu. Odanın ortasında ise sandalyelerle çevrilmiş yuvarlak bir amsa duruyordu. Masanın başında ise yine beyaz önlüklü bir kadın vardı, oldukça ciddi duruyordu. Bana oturmamı söylediğinde tereddüt etmeden otmuş ve onu dinlemeye başlamıştım.

Dr. Johansson, buradaki görevin kıyametin yarattığı tehditlerle mücadele etmek için yeni teknolojiler ve tedaviler geliştirmek olduğunu söylüyordu. Yeni aşılardan gelişmiş silah sistemlerine kadar her şey üzerinde çalıştıklarını, lider olarak rolünün ise araştırma ve geliştirmeyi denetlemek olduğunu söylüyordu. Kafam iyice karışmıştı. Bunlar için bu kadar uğraşıyorlarsa, neden Ingenium'a gelmek istiyorlardı? "Beni buraya neden getirdiniz, Dr. Johansson?" Gözlerinin içine baktım ciddiyetle. "Carlson bana bir şeyler anlattı, ancak buradaki olaylar çelişiyor. İki insanlığı Ingenium üzerinde bir araya getirmeyi amaçladığınızı ve bu sistemin koruyucuları olacak ekibin lideri olmamı istediğini söyledi. Ancak ben Ingenium'a hastalık getirmeyeceğinizi nereden bileceğim? Bu kadar teknolojiyi Ingenium'a mı indireceksiniz? Sizce bu mümkün mü?" Ellerimi masanın üstünde birleştirdim. "Bana tüm detaylarıyla benim neden burada olduğumu anlatın. Beni neden buraya getirdiniz? Benden ne istiyorsunuz? Lider sizseniz, daha detaylı bir açıklamanız olmalı." Sakince beklemeye başladım cevapları için.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#13
Johansson yanıt vermeden önce birkaç saniye sana bakıyor. "Elbette. Sizi buraya getirdik çünkü bu araştırma ekibine liderlik edecek en uygun kişinin siz olduğunuza inanıyoruz. Henüz bunun farkında olmayabilirsiniz ama, teknolojiye normalin ötesinde erişmenizi ve onu kullanmanızı sağlayan benzersiz yeteneklerle doğdunuz. Bu yetenekleri yeni bir silah türü haline getirmeye çalışıyoruz. Riskli, ancak geçmişte benzer projelerde başarılı olduk. Amacımız, sizin koruyucu olarak hizmet edecek silahlandırılmış bir versiyonunuzu yaratmaktır. Bu şekilde, bu laboratuvar çabalarını başka bir yere odaklayabilir." Doktor cebinden bir toka çıkarıyor ve saçlarını toplamaya başlıyor. "Bu laboratuvarda üzerinde çalışılan ve Ingenium için tehlikeli olabilecek pek çok proje var. Başarılı olurlarsa, hatta arızalanırlarsa potansiyel olarak gezegene geniş çapta zarar verebilirler. Bu laboratuvara güveniyoruz elbette. Ama bir Koruyucu olsaydı, Ingenium'un ne olursa olsun korunacağını bilirdik. Ingenium'u kendimizden korumanın tek yolu bu."

Johansson sana gülümsüyor ve "Muhtemelen bunların hiçbirini anlamadın. Sorun değil, hadi sana biraz etrafı gezdireyim." diyor. Doktor oturduğu yerden kalkıyor ve duvara doğru yürümeye başlıyor. Sen de arkasından takip ediyorsun. Sola dönüyor ve başka bir kapıdan geçiyor, sonra duruyor ve bir düğmeye basıyor. Duvar açılıyor ve kapılarla çevrili uzun bir koridor ortaya çıkıyor. "Şu anda üzerinde çalıştığımız denekleri burada tutuyoruz. Yüzlercesi var ve her biri farklı bir tedavi ve yaklaşım gerektiriyor. Bazıları neredeyse bir yıldır burada, denenmek için tedavi ve denemelerden geçiyor. Bazıları hala yaşıyor." Dr. Johansson koridorda yürüyor ve bir kapının önünde duruyor. Elini cebine atıyor ve uzaktan kumandaya benzeyen küçük siyah bir cihaz çıkarıyor. Bir düğmeye basıyor ve kapı tık sesiyle açılıyor. İçeride siyah saçlı ve ince yapılı genç bir adam var. Uyuyor gibi görünüyor, ancak göğsü hızla yukarı ve aşağı hareket ediyor. "Bu Alex." diyor doktor. "Bu projedeki ilk deneklerden biri. Üzerinde uyguladığımız deneysel prosedürden sonra iyileşiyor. Beyni ile bu makine arasında bir bağlantı kurmayı başardık ve bu da onun sinir sisteminin bazı kısımlarını doğrudan uyarmamıza olanak sağladı.Vücudundaki felçli kasların tam kontrolünü yeniden kazanmasına izin vermeli." Cihazı açıyor ve üstündeki ışık yanıp sönmeye başlıyor. "Makinenin, Alex'in beyninden geçen elektrik akımının yoğunluğunu ayarlamamıza izin veren bir dizi ayarı var. Makineye bağlıyken yaşadıklarına bağlı olarak, sinirlerini uyarmaya yardımcı olması için akımın gücünü ayarlayabiliyoruz. Aslında oldukça büyüleyici." Cihazı Alex'in yüzünün önünde tutuyor. "Alex lütfen uyan." Oğlan yavaşça gözlerini açıyor ve uykuyu görüşünden uzaklaştırmak için birkaç kez kırpıştırıyor.

Gözleri odaya bakmak için hafifçe hareket ediyor. "Merhaba Alex." diyor Johansson. "Bugün nasılsın?" "İyiyim." diye yanıtlıyor çocuk. Durumdan kafası karışmış ve korkmuş görünüyor. "Bana ne oldu?" "Seni evinden aldık ve buraya, laboratuvara getirdik. Düşüncelerini ve duygularını iletebilecek bilinçsiz bir özneye ihtiyacımız vardı, bu yüzden seni etki altına almak için çok güçlü ilaçlar kullandık. Sonra içine bir mikroçip yaptık. Burada ağımıza bağlanan kafan var. Artık ekibimizin bir parçasısın. Beynin, kafatasındaki makineye sinyaller gönderiyor ve makine bu sinyalleri çip için komutlara çeviriyor. Artık laboratuvar içindeki cihazları uzaktan kontrol edebilirsin. Ve yakınındaki diğer kişilere de mesaj gönderebilirsin. Bu özelliği Ingenium'daki herhangi biriyle, yatağından hiç kalkmadan iletişim kurmak için kullanabileceksin. Bu teknolojinin etkileri inanılmaz. Bir kişi küresel bir güç haline gelebilir, binlerce mil öteden anında iletişim kurabilir. Olasılıklar sonsuz." Makineyi kapatıyor ve cebine geri koyuyor. "Peki, bunun hakkında ne düşünüyorsun?" "Ben..." Alex bir an sessiz kalıyor, az önce olanları sindirmeye çabalıyor. "Bu gerçekten doğru mu?" "Evet." diye yanıtlıyor Johansson. "İstersen kendin kontrol edebilirsin."

Alex doktora bakıyor. "Bunu bana neden yaptın?" "Gine domuzuna ihtiyacımız var." "Gine domuzu?" "Evet, deneyimiz için mükemmel bir adaysın. Seni temin ederim, bundan büyük fayda göreceksin. Felçten kurtulacaksın ve başkalarıyla iletişim kuracaksın. Daha ne isteyebilirsin?" "Ama neden bana ilaç verdiler? Neden ailemi alıp beni buraya getirdiler?" "Biz gelmeden önce bir şey hatırlıyor musun?" "Hayır." "Çünkü buraya gelmeden önceki hayatına dair bildiğin her şey hafızandan silindi. Ama merak etme, kimliğinin tüm izlerini de sildik. Hiç kimse ikiz kardeşin olduğunu, nerede yaşadığını fark etmeyecek. Aileni ve arkadaşlarını rehin aldık ve tüm anılarını silmeye zorladık. Geri dönecek hiçbir şeyin yok ve kimse seni özlemeyecek. Ölsen kimsenin umurunda olmaz çünkü herkese yük oldun. Biz de seni sildirdik." Alex doktorun konuşmasını dinlerken başını ileri geri sallıyor. "Bu çılgınca. Bu gerçek değil." "Şu anda öyle görünmeyebilir ama inan bana, ilaçlar etkisini bıraktığında hayatının ne kadar iyi olacağını anlayacaksın. Benzer durumda olan birçok kişiye şimdiden yardım ettik ve sonucunu görmek için sabırsızlanıyoruz. Çektiğin acı ve rahatsızlıklardan kurtulacaksın. Tekrar yürüyebilecek, hareket edebileceksin ve bir daha asla yalnız kalmak zorunda kalmayacaksın." Bu inanması güç konuşmayı şaşkınlıkla dinliyorsun.

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#14
Johansson'un gözlerine dikmiştim gözlerimi. Bir an bile kaçırmaya niyetim yoktu. Az bir sessizliğin ardından, Carlson'ın dediği şeyle başladı cümleye. Bir ekibe liderlik etmek. Ben ortada henüz bir ekip görmesem de, bir şeylerin lideri yapmayı düşünmüşlerdi. Sonrasında ise kurduğu cümleler, ufkumu açacak düzeydeydi. Bizim güç dediğimiz elementlerden Johansson teknolojiye normalin ötesinde erişme ve kullanma olarak bahsetmişti. Belki de, muhafızlardan benden korkma sebeplerinden birisi bu olabilirdi. Onların teknolojisini ben vücudumda barındırıyordum. En azından, Johansson'dan anladığım kadarıyla böyle bir çıkarım yapmıştım. Bu yetenekleri yeni bir silah türü haline getirmeye çalışan Johansson, riskli olduğunu ancak geçmişte benzer projelerde başarılı olduklarını ve bizim koruyucu olarak hizmet edecek silahlandırılmış versiyonumuzu yaratacaklarmış. Böyle olursa, laboratuvar da kendi çabalarını başka bir yere odaklayabilirmiş.

Kurduğu cümleleri sindirmeye çalışırken, bu laboratuvarda Ingenium için tehlikeli olabilecek bir sürü proje olduğundan ve başarılı olurlarsa, arızalanırlarsa gezegene geniş çapta zarar verebilirlermiş. Laboratuvara güvense de, bir koruyucu olursa Ingenium'un ne olursa olsun korunabileceğini bilirmiş. Ingenium'u kendilerinden koruyorlardı. Aslında bir nevi benim istediğim oluyordu. Ben de bu laboratuvardaki saat kullanma potansiyeline sahip herkesi katletme amacıyla yola çıkmıştım, en ufak bir hatada cezalarını kesebileceğim güzel bir durum ortaya çıkmış oluyordu.

Johansson anlattıklarını anlamadığımı düşünüp, bana etrafı gezdirmek istediğini söyledi. Soracak bir sürü soru olsa da bunları sona saklamaya ve gezmeye karar verdim. Johansson'u takip ederken tek bir kelime bile etmeye tenezzül etmedim. Üzerinde çalıştıkları denekleri tuttukları bir koridora getirdi beni, yüzlerce denek olduğundan ve hepsine farklı bir tedavi gerektiğini söylüyordu. Bazıları bir yıldır buradaymış. Bazıları hala yaşıyor dediğinde işin ciddiyeti biraz daha kafama oturmaya başladı. Buradaki deneklerden bazıları ölmüş olabilirdi. Sonrasında Johansson bir kapının önünde durup kumandaya benzeyen bir cihazla kapıyı açtı. Siyah saçlı ve ince yapılı genç bir adam uyuyor gibi duruyordu, bakışlarımı biraz daha yüksekten tutarak adama bakmaya başladım. Adı Alex olan bu şahıs, projedeki ilk deneklerden birisiymiş. Anlattığı kadarıyla iyileşiyormuş ve beyni ile makine arasında bir bağlantı kurmuşlar. Hatta bu bağlantı sayesinde sinir sisteminin bazı kısımlarını doğrudan uyarıyorlarmış, vücundaki felçli kasların tam kontrolünü yeniden kazanmasına izin veriyormuş.

İmkansız gibi duran bu şeyleri duyduğuma pek şaşırmadım. Gördüğüm şeylerden sonra, bunları yapabiliyor olmaları hiç şaşırtıcı gelmiyordu. Makine sayesinde yaşadıklarına bağlı olarak sinirlerini uyarmaya yardımcı olması için akımın gücünü bile ayarlayabiliyorlarmış. Bu noktada yine sessizliğimi korudum, doktor ise Alex'e uyanmasını söyledi. Gözlerini açan çocuk oldukça şaşırmış gibiydi. Aynı zamanda belli belirsiz bir korku da yaşıyordu. Kendisine ne olduğunu sorguladığında, Johansson'un verdiği yanıtlar oldukça sertleşmeye başladı. Önce hiç uzatmadan onu laboratuvara getirdiklerini, sonrasında bilinçsiz bir özneye ihtiyaçları oldukları için kendisini etki altına almak için güçlü ilaçlar kullandıklarını söyledi. Sonrasında, ekibin bir parçası olduğunu ve beyninin kafatasındaki makineye sinyaller gönderdiğini, makinenin ise bu sinyalleri koda çevirdiğini anlattı. Laboratuvar içindeki cihazları uzaktan kontrol edebileceği gibi, yakınındaki kişilere de mesaj gönderebiliyormuş. Bu özellik sayesinde Ingenium'daki herhangi biriyle yatağından hiç kalkmadan iletişim kurabileceğini söylüyordu.

Alex'e ne düşündüğünü sorduğunda, Alex önce gerçekliğini sorguladı ve ardından bunu kendisine niye yaptığını sordu. Johansson ise hiç beklemediğim bir şekilde, Gine domuzuna ihtiyacı olduğunu söyledi. Deney için mükemmel bir aday olduğunu, bir çok avantajdan sonra ne isteyebileceğini sordu. Alex ise anladığım kadarıyla ailesi için endişelenmiş olmalıydı. Johansson ise yine uzatmadan, buraya gelmeden önceki hayatına dair her şeyi hafızasından sildiğini, kimliğinin tüm izlerini de sildiğini söyledi. Kimsenin ikiz kardeşi olduğunu, nerede yaşadığını fark etmeyeceğini söylemeye başladı. Yumruklarımı sıkmaya başladım. Johansson'u yumruklamamak için çok zor duruyordum yerimde. Ailesini ve arkadaşlarını rehin aldıklarını ve tüm anılarını silmeye zorladıklarını söylüyordu. Geri döndüğünde kimsenin onu özlemeyeceğini, ölse kimsenin umurunda olmayacağını ve yük olduğunu söylüyordu. Henüz yeni uyanmış, zaten hafızası silinmiş birisine gerçekleri böyle söylemek ne kadar doğruydu bilmiyorum ama benim nezdimde en büyük yanlışlardan biriydi.

Çocuk bu duruma inanmasa da, ilaçlar etkisini bitirdiğinde hayatının ne kadar iyi olacağını anlayacağını söylüyor ve benzer birçok kişiye yardım ettiklerini ekliyordu. Çocuğa tekrardan avantajlardan bahsettikten sonra sıktığım yumrukları gevşettim. "Alex benim ekibimden mi?" diye sordum sert bir şekilde. Eğer Alex benim ekibimdense Johansson'u uyarmak boynumun borcu olacak. "İnsanların üzerine gittiğin götten çıkma konuşmaları bırak. Konuyu uzatma. Alex'i ve ne olduğunu gösterdin. Bana ekibimi göster. Vermen gereken önemli bilgileri ver. Ben yanında değilken insanlarla domuz diye mi konuşuyorsun, başka bir şekilde mi konuşuyorsun umurumda değil. Ancak benim yanımda, ağzını topla." Sonrasında işaret parmağımı kaldırdım. "Bir. Bana ekibimi göster ve tanıt." Orta parmağımı kaldırdım. "İki. Benim üzerimde herhangi bir deney yapacak mısınız, yapmayacak mısınız anlat." Yüzük parmağımı kaldırdım havaya. "Üç. Önemli bilgileri ver, konuşmamız gerekenleri konuşalım ve ardından burada işim bitecek. Henüz Ingenium'da hesaplaşmadığım ve hesaplaşmam gereken insanlar var." Hala bir saat bulamadım. Buradaki işim bittikten sonra Ingenium'da saat arama işine geri dönmem gerekiyor.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#15
"Tamam." Doktor başını sallıyor ve konuşmaya başlıyor. "Her şeyden önce, eve gidebileceksin. Ama yakın gelecekte değil. Geri dönmeden önce ekibinle tanışman ve onlarla işbirliği yapmayı öğrenmen gerekecek. İkincisi, sana üzülerek bildiriyorum ki Alex ile aynı ekipten değilsin. Onunla yakında tekrar görüşeceksin. Üçüncüsü, senin üzerinde deneyler yapacağız. Ama korkarım bunun detaylarını sana anlatamam. Dördüncüsü, bizim hakkımızda bilmen gereken çok şey var ama çoğunu sana söyleyemem. Beşincisi, dünya değişiyor. Her gün yeni teknolojiler geliştiriliyor. Bu gelişmelerden bazılarını sana bildireceğiz, ancak bu konularda kendi kararlarını vermen gerekecek. yardım etmek istesen de istemesen de Ingenium'dan düştüğün için şanslı olduğunu unutma."

Alex "Artık serbest bırakılmak istiyorum. Bırakın beni." diyerek sohbete müdahale ediyor. Doktor onu görmezden geliyor ve devam ediyor. "Ekibin şu kişilerden oluşuyor: Genetik mühendisliği alanında çalışan bir biyolog olan Dr. Joaquin. Tedavinden o sorumlu olacak." Alex doktora doğru bağırmaya başlıyor. "Lütfen bırak beni. Lütfen! Sadece eve gitmek istiyorum!" Doktor onu görmezden gelmeye devam ediyor ve "Sıradaki Bay Alan. Kendisi psikoloji alanında uzman. Muhtemelen tartışacak çok şeyiniz var." diyor. Alex'e bakıyorsun. Yüzü giderek daha da kızarıyor. Alex kendini kaybetmek üzereyken, Dr. Johansson yanındaki bir kolu çekiyor ve Alex'in yatağı yere çökmeye başlıyor. Yatağın içinde gözden kaybolurken çığlıklarını duyuyorsun. Vücudunun son parçasının zeminin altında kaybolmasını izliyorsun. Boş yatağını görüyorsun ve ne kadar derine indiğini merak ediyorsun. Bunun mümkün olduğunu düşünmüyorsun. Doktora dönüyorsun. Doktor devam ediyor. "Son olarak kıdemli üyemiz Bayan Elaine. O bir mühendis ve birçok tıbbi ekipmanın geliştirilmesinden sorumlu. Umarım birbirinizle iyi anlaşırsınız." Doktora Alex'i soruyorsun. "Alex hala yaşıyor. Onu öldürmedik. Hayatını kurtarmak için gerekli tüm organları çıkardık Ama Alex şimdilik felçli kalacak. Hiçbir şekilde iletişim kuramayacak ve hiçbir şey hissedemeyecek." Alex'le ilgili tüm sıkıntıyı görmezden gelmeye karar veriyorsun. Doktor Johansson da burada kalışınla ilgili ayrıntıları açıklıyor.

"İlk olarak diğer ekip arkadaşlarınla birlikte Dr. Joaquin için çeşitli görevler yapacağınız bir laboratuvarda çalışmaya başlayacaksınız. Bunlar temel işler ama Ingenium için son derece önemli. İkincisi, burada, tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacağımız bu tesiste yaşayacaksınız. Doyduğunuzdan ve rahat ettiğinizden emin olacağız ve sizin için bazı faydalı beceriler öğreteceğiz. Üçüncüsü, stresli hissettiğin her an içinde dinlenebileceğin küçük bir bahçe var. Ve son olarak, bundan sonra ne olacağını açıklayacak olan Bayan Elaine'den haftalık ziyaretler alacaksın." Doktor bir an konuşmayı kesiyor ve sonra tekrar sana bakıyor. "Şimdi, herhangi bir sorun var mı?"

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#16
Doktor bana yakın gelecekte evime dönemeyeceğimi söylediğinde dikkatlice dinlemeye başladım. Arkada bıraktığım insanlar beni merak edecekti ve ben de onların ne yaptığını merak edecektim. Özellikle Thomas'ın. Onunla birlikteyken buraya düşmüştüm, acaba o ne durumdaydı? Öncelikle ekibimle tanışmam ve onlarla iş birliği yapmam gerekiyordu, Alex ise benim ekibimden birisi değildi. Ingenium'dan birisiyle iletişim kurabildiğini öğrenince ekibimden olacak sanmıştım. Üzerimde deneyler yapacaklarını ve detaylarını bana anlatamayacağını söyledi. Kafamı sallayarak cümlelerini onayladım. Sonrasında ise her gün yeni teknolojilerin geliştiğini ve gelişmelerden bazılarını bana bildireceğini söyledi, bu konularda ise kendi kararlarımı vermem gerekecekmiş. Ingenium'dan düştüğüm için şanslı biriymişim.

Bu noktada Alex söze girse de, doktor onu umursamadan ekibimi anlatmaya başladı. Genetik Mühendisliğinde çalışan Dr. Joaquin, tedavimden sorumlu olacak ilk ekip üyem. Alex tekrardan konuşmanın arasına girdi, ancak doktor onu yine de umursamadı. Acımasız birisi olduğu belliydi. Bay Alan, psikoloji alanında uzman ve muhtemelen akıl sağlımın stabil kalması için uğraşacak. Gözlerim Alex'e kaydığında, yüzünün kızarmaya başladığını ve kendini kaybetmek üzere olduğunu gördüm. Tabi, bir şey diyemeden doktor bir kolu çekti ve kendisi yatağı yere çökerken çığlıklar içinde kaybolmaya başladı. Vücudu, zeminin altında kayboluyordu ve geriye sadece boş bir yatak kalmıştı. Son ekip üyem olan Bayan Elaine'yi tanıttıktan sonra, Alex'i sordum. Kendisinin iyi olduğunu, şimdilik felçli kalacağını söyledi. İletişim kuramayacak veya bir şey hissetmeyecekti.

Bazı denekler üzerinde işkence yaptığı çok bariz belli oluyordu. Bu noktadan sonra ilk olarak Dr. Joaquin ile çeşitli görevler yapacağımız bir laboratuvarda çalışmaya başlayacakmışız, temel işler de olsa Ingenium için önemliymiş. Bu tesiste yaşamımı sürdürürken, doyduğumdan ve rahat ettiğimden emin olacaklarmış, aynı zamanda bazı beceriler öğreteceklermiş. Stresli hissettiğim anlarda ise dinlenebileceğim küçük bir bahçeleri varmış. Bayan Elaine ise bundan sonra neler olacağını açıklayacak haftalık ziyaretler yapacakmış. Doktor konuşmaları bittiğinde bana tekrardan döndüğünde sorun olup olmadığını sordu.

"Bir sorunum yok, ancak Alex'e yaptığınız gibi bana işkence yapmaya kalkarsanız işler değişir." Dedim sert bir şekilde. Boş yatağa baktım kısa bir süre. Sonrasında derin nefes alıp verdim. "Neyse. Geride bıraktığım birkaç insan var, benim için önemliler. Onlarla iletişim kurabilirsem sevinirim. Özellikle beni buraya zorla getirdiğinizde yanımda Thomas vardı ve ne halde bilmiyorum. Onun iyi olup olmadığını öğrenmek isterim." Dedim. "Sonrasında isterseniz hemen şimdi bile çalışmaya başlayabiliriz."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#17
Doktor gülerek cevap veriyor. "Merak etme! Arkadaşın Thomas'ı zaten buraya getirdik. Onunla hemen konuşmak ister misin?" Ne söylemeye çalıştığından tam olarak emin değilsin ama bir şans vermeye karar veriyorsun. Ayağa kalkıp işaret ettiği kapıya doğru ilerliyorsun. Doktor gidişini izliyor ve "İşte orada, tüpün içinde." diyor. Arkanı dönüyorsun ve siyah bir sıvıyla dolu büyük, kalın bir tüp görüyorsun. Tüpe yaklaştıkça başının döndüğünü hissediyorsun. Sesinin tüpün içinde yüksek sesle yankılandığını duyuyorsun. Thomas'ı da duymaya başlıyorsun. Sesi çok tanıdık geliyor ama çıkaramıyorsun. Anılarından, seninle geçirdiği zamandan, savaştan, Ingenium'dan bahsediyor. Ama nedense, kulağa çok uzak geliyor.

"Monsieur... Ne oldu? Buraya nasıl geldim?" Thomas sana soruyor. Ne diyeceğini gerçekten bilmiyorsun. Bu çok garip. Konuşmaya çalışıryorsun ama ağzından hiçbir şey çıkmıyor. Çığlık atmaya ve bağırmaya başlıyorsun ama bu sadece tüpün içinden yankılanıyor. Thomas'ın sesini tekrar duyuyorsun. "Burası... garip. Çok büyük görünüyor. Bir balonun içinde falan kapana kısılmış gibi hissediyorum. Sanki çıkamıyormuşum gibi..." Bağırmaya devam ediyorsun ama sanki sen ve diğer kişi arasında bir duvar var. Duyduğun tek şey sessizlik. "Bu nasıl olabilir?" Ona neden ulaşamadığını merak etmeye devam ediyorsun. Doktor yanına geliyor ve "Sana söylemiştim. Önümüze çıkan çok engel var. Arkadaşının sesini duyamıyor olması bunlardan sadece biri." diyor. Daha fazla soru sormaya başlıyorsun ama doktor "Sana başka bir şey göstereyim." diyerek seni durduruyor. Bir kolu çekiyor ve oda bir yer altı laboratuvarına dönüşüyor. Boş olmaması dışında tıpkı izlediğin videodaki laboratuvara benziyor. İlk gördüğün kişinin yüzünde sargılar var ve sol eli yok. Kaşlarını çatarak yere bakarak konuşmaya devam ediyor. "Bana ne oldu... Savaştan sonra nasıl hala hayattayım?" Öldürüldüğünü duyunca şok oluyorsun. Doktor sana dönüyor ve Bay Alan'ın burada çalışan bilim adamlarından biri olduğunu açıklıyor. "Araştırmadan sorumlu, ancak savaş nedeniyle yakalanıp üzerinde deneyler yapıldı." Doktor "Ona Ingenium ve geliştirme süreci hakkında istediğin her şeyi sorabilirsin, Bay Alan cevaplayacaktır." diyor. Adama dönüp bakıyorsun ve tam sana baktığını fark ediyorsun. Tekrar konuşmaya başlıyor. "Deneyler... Sadece elimi çekmediler." Alan sana işkenceyi, deneyleri anlatmaya başlıyor... Tüm hikayeyi. Onunla tanıştığın günden beri korktuğun her şey. Tüm durum hakkında ne düşüneceğini bilmiyorsun, kendini çok kaybolmuş ve kafan karışmış hissediyorsun. Aniden Bay Alan'ın sesi yükseliyor. "Sana onlara bu bilgiyi vermeyeceğimi söyledim. Sözümü tuttum!" Doktor, Bay Alan'ı durduruyor ve "Sonra ne oldu?" diye soruyor. Bay Alan cevap vermeden önce bir an duraklıyor. "Beni ilk sandalyeye oturttuklarında bunun son olmadığını biliyordum. Ama yine de... Onlara söylemeyi reddettim. İşte bu yüzden son aylarda bana böyle davranıldı."

Alan'ın sesi giderek yükseliyor ve tizleşiyor. "Başından beri planları buydu! Savaş hiç durmadı. Şimdiki tek fark, bunu bilerek yapıyorlar! Beni bir tür silah geliştirmeye zorlayabilirler mi diye görmek için." Sen ağlamamak için elinden gelenin en iyisini yaparken, sesi odada yankılanıyor. Bu çok fazla. Alan "Kendimize karşı bir silah yaratmamızı istiyorlar!" diye bağırıyor. Doktor yanına geliyor ve "Üzülmene gerek yok. Göründüğü gibi değil. Kızman normal. Bu, işini düzgün yapamayacağın anlamına gelmez." diyor. Bunların hepsini söylüyor ama gözleri onu ele veriyor. Sana ne düşünmen veya nasıl hissetmen gerektiğini söylemiyor. Ona güvenmeni ve her şeyin iyi olacağına inanmanı istiyor. Ama burada neler olduğuna dair oldukça iyi bir fikrin var. Bütün bunlar sadece bir deney. Arkadaşının denek olarak son bulmasının araştırmayla hiçbir ilgisi yok. O bir Observerdı, kaçtı ve şimdi ihanetten hapsedildi.

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#18
Doktor, zaten Thomas'ı getirdiğini söylediğinde sevinmiştim. Onunla konuşmak isteme talebimin hemen gerçekleşmesi hoşuma gitmişti ve işaret ettiği kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Doktor, tüpün içerisinde olduğunu söylediğinde arkamı dönmüştüm ve simsiyah bir sıvıyla dolu büyük, kalın bir tüple karşılaşmıştım. Tüpe yaklaştıkça başıma ağrılar giriyordu, sesinin ise tüpün içinde yankılandığını duyabiliyordum. Thomas'ı duyabiliyordum. Bir şeylerden bahsediyordu, yabancı olduğum ve kulağa çok uzan gelen sesler. Monsieur diyerek söze girmiş ve buraya nasıl geldiğini sormuştu. Ne diyeceğimi şaşırmıştım, bir şeyler söylemek istiyordum ancak ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu.

Thomas'ın sesini tekrardan duydum. Bir balonun içinde kısıldığını hissettiğini söylüyordu, bunun nasıl olduğunu sorguluyordu. Doktor ise yanıma gelip önüne çıkan çok engel olduğunu, Thomas'ın sesimi duyamıyor olmasının engellerden biri olduğunu söylüyordu. Sonrasında ise bana başka bir şey göstereceğini söylüyordu. Bir kolu çektikten sonra bir anda yer altı laboratuvarına dönüşüyordu ortam. İzlediğim videodaki laboratuvara benzeyen ortamda gördüğüm ilk kişinin yüzünde sargılar vardı ve sol eli yoktu. Kaşlarını çatmış bir şekilde konuşmaya başladı. Savaştan sonra nasıl hayatta kaldığını soruyordu. Öldürülmüştü. Doktor bana dönüp Bay Alan'ın burada çalışan bilim adamlarından biri olduğunu açıklamış ve araştırmadan sorumlu olduğunu, ancak savaş nedeniyle yakalanıp üzerinde deneyler yapıldığını söylüyordu.

Ona her şeyi sorabileceğimi söylüyordu. Adama döndüğümde ise, tam olarak bana baktığını görüyordum. Tekrardan konuya girip, sadece elini çekmediklerini, işkenceyi, deneyleri anlatmaya başlıyordu. Korkmuştum, şok olmuştum. Sonrasında ise sesini yükselterek bu bilgiyi vermeyeceğini, sözünü tuttuğunu söylüyordu. Doktor Bay Alan'ı durduktan sonra ilk sandalyeye oturttuklarında bunun son olmadığını blidiğini, yine de onlara söylemeyi reddettiğini ve son aylarda bu yüzden ona böyle davranıldığını söylüyordu. Bay Alan'ın bu noktada cümleleri devam ediyor ve başından beri planlarının bu olduğunu, savaşın hiç durmadığını söylüyordu. Bunu bilerek yaptıklarını, kendisini bir tür silah geliştirmeye zorlayabilirler mi görmek için olduğunu söylüyordu. Ağlamamak için zor duruyordum. Kendilerine karşı bir silah yaratmalarını istediğini söylüyordu.

Doktor ise, yine aynı ruhsuzlukla üzülmeme gerek olmadığını, göründüğü gibi olmadığını söylüyordu. Nasıl hissetmem gerektiğini umursamayan bu kadın, sadece ona güvenmemi bekliyordu. Bu yola çıktığımda düşman olduğum bu insanlara güven duymamı bekliyordu. Arkadaşımın bir denek olarak son bulması, kaçmış olması ve ihanetten hapsedilmiş olması. "Yıkıl karşımdan." Dedim sert bir şekilde. "Yıkıl karşımdan kadın!" Bay Alan'la yalnız kalmak istiyordum. Detayları öğrenmek istiyordum. "Beni Bay Alan'la yalnız bırakmazsan, şimdi sana atacağım yumruktan pişman olmayacağım. Neler kaybedeceğimi bilsem de, pişman olmayacağım." Kadın beni yalnız bırakmazsa, Kas stilimi kullandıktan sonra çenesine okkalı bir yumruk geçireceğim. Yalnız bıraktığında ise Bay Alan'a döneceğim. "Anlat bana Bay Alan. Sen tam olarak kimsin? Kimlere karşı silah yapılıyor?"
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#19
Doktor sözlerine karşılık olarak bir iç çekiyor ve "Bunu sen istedin." diyor. Sen ne olduğunu anlayamadan cebinden bir silah çıkarıyor ve Bay Alan'a ateş ediyor. Tam kafasından vurulan Alan yere düşüyor ve yaşamını yitiriyor. Sen doktora Kas stilinle yönelirken doktor "Senin umut vaadettiğini düşünmüştüm. Yanılmışım." diyor. Bir anda kendini boşluğun derinliklerinde buluyorsun. Yanında kimse yok, ne doktor, ne Thomas, ne Alan. Tek başına, karanlıkla beraber süzülüyorsun. Gördüğün tek şey karanlık ve sessizlik. Duyduğun tek şey kendi nefesin. Aniden sırtında garip desenler görmeye başlıyorsun. Görünüyor ve kayboluyorlar. Onlara ellerinle dokunmaya başlıyorsun ama dokunduğunda şekil değiştirip dalga gibi hareket ediyorlar. Kendine bu nedir diye soruyorsun ama aradığın cevapları bir türlü bulamıyorsun. Aniden, seni paniğe sevk eden bir şey oluyor. Hareket etmeye başlar başlamaz, her şey tekrar kayboluyor. Gördüğün tek şey karanlık. Boşluk. Etrafında hiçbir şey göremezsin, kimse yok, hiçbir şey yok, sadece sen ve yokluk. Kalp atışının sesi kulaklarında yüksek sesle yankılanıyor. Karanlık, sonunda içine düşene kadar ağırlaşmaya başlıyor ve tüm kontrol duygunu kaybediyorsun. Kendini tutamayana kadar bağırıyorsun. Kolların birine dokunmak için uzanıyor. Ama soğuk, sert betondan başka bir şey yok. Sonra, aniden sıcak ve yumuşak bir şey hissediyorsun. Bu fiziksel bir obje mi emin değilsin. Gözlerini açıyorsun ve kendini buraya gelmeden önceki yerde buluyorsun. Æfgrenst sokaklarındasın, etrafında insanlar yürüyor, her şey normal ve tahmin ettiğin gibi, Thomas yok.

Aniden baş dönmesi ve sersemlik hissetmeye başlıyorsun. Bu duygu çok uzun sürmüyor, ancak kaybolmasını gerçekten beklemek istemiyorsun. Daha önce geldiğin yere, yani Frip'le kaldığın eve doğru koşuyorsun. Yolda, Thomas'ın laboratuvarda yakalandığını hatırlıyorsun ama şu anda o laboratuvardan olabildiğince uzaktasın. Hala hayatta olmalı ama daha da uzak bir yere gönderilmiş olabilir. Evinin ön kapısına varana kadar hızla koşuyorsun. Kapıyı çalıyorsun ve bir dakika sonra kapıyı Frip açıyor. Frip endişeli bir yüz ifadesiyle senin geldiğini fark ediyor ve sana sıkıca sarılıyor. "Çabuk içeri gel, biri geldi. Arkadaşınmış." diyor. İçeri giriyor ve Jükum'u görüyorsun. Jükum hemen ayağa kalkıyor ve yüksek bir sesle "THOMAS NEREDE?!" diye soruyor. "Benimle iletişime geçmeye çalıştı. Telsizden seslendi. Gidiyorum dedi. Nereye gitti? Mabi, nerede o?" Bir açıklama yapman gerekiyor. Yoldaşlarının güvenini kaybetmek istemezsin, değil mi?

Re: [Mabi Chüimimuta] Arka Sokaklar

#20
Doktor, sözlerimden sonrasında cebinden silah çıkarıp Bay Alan'a ateş etmişti. Anlık bir şokla tepki verememiştim, ancak kas stilimle ona saldırmayı refleks gibi gerçekleştirmeye hazırdım. Bana yanıldığını söyledikten sonra, kendimi tekrardan boşluğun derinliklerinde buldum. Yanımda, kimse yoktu. Kimse. Karanlıkta süzülmeye başlarken, gördüğüm tek şey bir karanlık, duyduğum şey ise sessizlik. Yavaş yavaş akli dengemi kaybettiğimi hissediyorum. Ben, eskiden olduğum ben değilim. Mutlu bir adam değilim. Mutsuz bir adam da değilim. Ben, hiç hissetmediğim kadar öfke hissetmeye başlıyorum.

Sırtımda gördüğüm garip desenlerin ne olduğunu anlayamadım. Dokunmaya çalıştığımda şekil değiştirip hareket etmeye başladılar. Bana ne yaptılar bilmiyorum. Etrafımda hiçbir şey yok. Karanlık, gittikçe ağırlaşmaya başlıyor. Bağırmaya başladım, ciğerlerim parçalanana kadar bağırdım. Sıcak ve yumuşak bir hissiyat elde edene kadar bağırdım. Gözlerimi açtığımda ise, Æfgrenst sokaklarındaydım. İnsanlar yürüyor, geziyor, her şey normal. Tek sorun, Thomas yanımda yok.

Baş dönmesi ve sersemlik sonrasında Frip'in evine doğru koşmaya başladım. Duymamam gereken şeyler duydum. Görmemem gereken şeyler gördüm. Thomas'ın o laboratuvarda yakalandığını biliyorum. Onu hapsediyorlar. Onu kurtarmak zorundayım.

Onu kurtarmak zorundayım.

Nerede olursa olsun, onu kurtaracağım.

Dünya'da yaşayanların bu kadar acımasız olduğunu bilmiyordum.

Hepsini...

Hepsini öldüreceğim.

Ingenium'da, bir tane Dünyalı kalmayacak.

Dünya'da, bir tane Dünyalı kalmayacak.

Hepsini, öldüreceğim.

Thomas'ı.

Thomas'ı kurtaracağım.

Gerekirse bu yolda öleceğim.

Ancak yanımda olan, benimle birlikte olduğu için o Dünyalı orospu çocuklarının eline düşen Thomas'ı kurtaracağım.

Frip'in evine kafamda dönen düşüncelerle girdiğim. Bana sarıldığında hiçbir şey hissedemedim. Hissettiğim tek şey, büyük bir intikamdı. İntikam almak zorundaydım. Bunu yapmalıydım. Öfke, gözlerimden saçılıyordu. İçeri bir arkadaşımın geldiğini söylediğinde Jükum'u gördüm. Bana bağırdı. Thomas'ın nerede olduğunu, gidiyorum dediğini söyledi. Ona açıklamak zorundayım. Cebimdeki maskemi çıkarttım. Eğer öfkemi dışarıya yansıtabilseydim, istemsizce ikisini de katlederdim. Avuçlarımın içindeki maskemi sıktım. Öyle bir öfkeyle sıktım ki, kendi elimi parçalayabilirdim.

"Bizi kaçırdılar." Dedim öfkeyle. İntikam arzusu ağzımdan çıkan her bir kelimeden anlaşılabilirdi. "Beni, koruyucu yapmak istediler. Ekip lideri. Başta kabul ettim, Ingenium'u koruyacaktım. Ancak Thomas'ın hapsedildiğini öğrendikten sonra, Doktor Johansson'a karşımdan yıkılmasını söyledim. Ona saldıracaktım ki beni buraya yolladı." Maskemi suratıma geçirdim. Gözlerimdeki intikam arzusunun, Dünyalı öldürmeye olan açlığımın gözükmesi benim için yeterliydi. "Thomas'ı kurtaracağım. Jükum, elinizde Dünya'ya dair ne varsa bana söylemek zorundasın." Gözlerimi Frip'e çevirdim. "Ne biliyorsan öğrenmem lazım. Dünya'ya döneceğim. O laboratuvara geri gideceğim. Hepsini..." Derin bir nefes aldım. "Ingenium'da bulunan, Thomas'ı kaçıran, o laboratuvarda deney yapan tüm Dünyalıları öldüreceğim. Bundan sonra, ne Ingenium'da, ne o laboratuvarda, bir tane insan nefes almayacak. Bu uğurda gerekirse nefesimin kesilmesine hazırım. Bana Dünya'yla bağlantısı olan herkesin bilgisi lazım. Hepsinin, boynunu kıracağım. O laboratuvara ulaşıp, Thomas'ı kurtaracağım. Arkadaşımı geride bırakmayacağım gibi, Dünya'yla bağlantısı olan, Dünya'lı olan herkesi..." Tekrardan derin bir nefes aldım. Beni asla sorgulamamaları için, öfke ve kararlılıkla baktım onlara. "Katledeceğim."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image
Locked

Return to “Seldshuts Sokağı”

cron