Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#31
Djuratlı adam sözlerine karşılık olarak şaşkın bir yüz ifadesiyle suratına bakıyor ve "Üzüldüm. Benzer bir olay yaşamış bir insan olarak acını paylaşıyorum." diyor. Ağlamanı sessizce birkaç dakika boyunca izledikten sonra ayağa kalkıyor ve yanına gelip elini omzuna koyuyor. "İstediğin zaman otelden ayrılabilirsin. Dyoch ve Dhæcho Nyakusto şehrinin en az bilindik hapishanelerinden biri olan Udfris'te saklanıyor. Udfris hapishanesi Nyakusto'nun Trambi vadisine yakın bir yerde bulunuyor ve tam olarak nerede olduğunu oraya gidersen rahatlıkla öğrenebilirsin. Bol şans." Djuratlı adam odadan çıkıyor ve kendinle baş başa kalıyorsun. Ağlamalar yerini sessizliğe bıraktığında odanın dışından gelen sesleri rahatlıkla duyabilmeye başlıyorsun. Bazı konuşmaları duymak zor olmuyor. Kimin kim olduğunu seçemesen de dinlemeye devam ediyorsun.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Çocuğu ortadan kaldıracağız. Hızlı olmamız gerekiyor."

"O iş bende. Yalnız hayatımda senin kadar iyi yalan söyleyen birini duymadım. Ne şerefsiz adammışsın be."

"Bir işi halletmek için ne gerekiyorsa yaparım, bilirsin. Köklerini kurutacağız."

Öğrendiğin şeylerin getirdiği şok ile aniden kapı kulpunu kontrol ediyorsun ve kapının kilitli olduğunu fark ediyorsun. Camları olmayan bir odada kilitli kalmış durumdasın. Uzaklaşan ayak seslerini kolaylıkla duyabiliyorsun. Üst kata gidiyorlar.

Çabuk ol.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#32
Djuratlı adamın ondan beklenmedik bir şekilde sıcak davranması genç kızın garibine gitmişti. Onunla ilk karşılaşmalarından sonra soğuk ve acımasız biri olduğu izlenimine kapıldığını çok iyi hatırlıyordu. Belki de onun gibi bir insanın içinde dahi bir gram merhamet ve vicdan bulunuyordu. Livei onun söylediklerini dinlerken başını kaldırmadı. Dyoch ve Dhæcho'nun nerede olduklarını öğrenmişti ancak bu bilgiyi elde etmek için ödediği bedel canını öyle acıtıyordu ki rahatlayamıyordu. Bunun ağırlığını üstünden nasıl atacaktı? Örgüte geri dönüp diğerlerinin yüzüne nasıl bakacaktı? Ayrıca Friks çoktan hükümete ne yapıyor olduklarını söylemiş olabilirdi. Bu durumda kendilerine tuzak hazırlanmış olmalıydı. Livei hıçkırıklar eşliğinde karanlık düşüncelerine gömülürken bir şey fark etti.

Djuratlı adam odadan çıkarken anahtar almamıştı. Hatta anahtarın sözü dahi geçmemişti. Kapıdan gelen mırıltıları duydu. Bu otelin odaları gerçekten de inanılmaz ses geçiriyordu. "...hayatımda senin kadar iyi yalan söyleyen birini duymadım." Ne?

Kandırılmıştı. Yine.

Ama neden?

Köklerini kurutmaktan bahsetmişti. Kimin? Deinzeilerin mi? Neden? Olayla ne alakaları vardı ki? Ayrıca Livei'ye yalan söyleme zahmetine neden girmişlerdi? Friks'ten kurtulmak istiyorlarsa bunu onlar uyurken yapamazlar mıydı? Neden onu buraya çağırmış, duygularını altüst etmişlerdi?

Livei'nin onlara ihanet etmesini istiyorlardı. Livei, Friks'i görmek için gitmiş olsaydı olayı onun üstüne yıkacaklardı. Kaos çıkaracaklardı. Ama neden? Hiçbir mantığı yoktu. Neden böyle bir şey istesinlerdi ki? Neden? Neden? Neden?

Nedenini sorgulamanın faydası yoktu. Acele etmezse birazdan Friks öldürülecekti. Hızla kapıyı açmaya çalıştı. Kilitliydi. Tabi ya! "İstidiğin zimin itildin iyrilibilirsin. Kıçım!" Odanın hiçbir camı yoktu. Neyse ki gelirken kullandığı yolu hatırlıyordu. Otel odasına yaklaşık kaç saniyede ulaşabileceklerini tahmin edebiliyordu. Fazla zamanı yoktu. Friks uyanık mıydı? Frum ve Ser aşkına böyle bir şeyin olabileceğinden şüphelenip o kıçını yataktan kaldırmış olsa iyi olurdu! Livei başına gelecekleri biliyordu. Böyle görkemli bir otel odasını ödemeleri filan. Kendi suratına tükürmek istedi. Gerçekten şu anda hayatta kendisinden daha çok nefret ettiği bir şey yoktu. Şu Djuratlı tiple öbür adamın bile bir amaçları olduğundan ve bu yüzden kendisine yalan söylediklerinden emindi. Ama kendisi... Kendisi kadar aptal birisini tanımamıştı ömründe. Friks'e sonuna dek güvenmeliydi. Gerçi güvense kaç yazardı ki? Friks'i onlara verme konusunda diretse onu da öldürürlerdi. Belki de böylesi daha iyiydi. En azından bir şansları vardı.

Yoksa Livei'nin sezyum kullandığını unutmuşlar mıydı? Livei sıcak şeyleri severdi. Kahveyi, çayı... Dünkü ateşli geceyi de çok sevmişti. Sezyum ateşini de fazlaca seviyordu. O gecenin de sezyum ateşinin de son olmasına izin vermeyecekti. Hızla bir eliyle kapının kulpunu kavrayıp diğer eliyle kapının kilitlendiği açılma - kapanma yerine elini bastırdı. Ateş stilini aktive ederek alevlerinin bütün kilidi kavramasına izin verdi. Bu kadar sıcaklığa dayanmasına imkan yoktu. Birkaç saniye sonra eriyecekti ve kapı açılacaktı.

Kapıyı açmayı başarabilirse koşa koşa merdivenlere yönelecek ve hızlıca adamları takip etmeye başlayacaktı. Bir yandan da sürekli olarak ciğerlerindeki bütün kuvvet ile avaz avaz "FRİKS KAÇ!" diye bağıracaktı. Duvarlar çok ses geçiriyordu. Friks onu duyacaktı. Friks akıllıydı. Friks güçlüydü. Friks üç yıldır bu örgütle sayısız iş yapmıştı. Friks'e beş dakika evvel güvenmemiş olabilirdi ve bunun pişmanlığını ömür boyu çekecekti ancak şu anda ona tamamen güveniyordu. Bundan sonra da hep güvenecekti. Yeter ki güvende olsundu. Yeter ki birlikte eve dönebilsinlerdi. Ona sarılıp özür dileyebilsindi. Şu anda tanrılardan tek dileği buydu. Lütfen ona sevdiğini kaybetme acısı tekrar yaşatılmasındı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#33
Yavaşça kapının kilidinin eridiğini fark ediyorsun. Kilit tamamen eridiği anda kapıyı çarparak çıkıyorsun ve üst kata doğru yönelirken Friks'e bağırıyorsun. Bir anda üst kattan duman çıktığını görüyorsun ve herhangi bir tepki veremeden bir patlama oluyor. Kendine geldiğin anda üst kata doğru hızlıca koşuyorsun. Dumanlar içinde olan üst kata gelip koridorda ilerlemeye başlıyorsun. Duman yüzünden zor görebildiğin oda numaralarını tek tek kontrol ediyorsun ve odanızı bulmaya çalışıyorsun. Tam uzaktan oda numaranızı gördüğün anda önündeki zeminin tamamen aşağı göçtüğünü fark ediyorsun. Göçmüş olan kısımda ise zemine tutunmaya çalışan birinin elini fark ediyorsun. Odadan hızlıca Djuratlı adam çıkıyor. Adamın tir tir titrediğini görebiliyorsun. Adam kaçacak yer ararken ne olduğunu anlayamadığın bir hava dalgası ile adam sana doğru uçuyor. Aldığı darbe ile koridorun diğer ucuna kadar uçan adam yere düşüyor ve hareketsiz kalıyor. Odanızdan Friks'in çıktığını görüyorsun ancak bir şeyler değişmiş gibi duruyor. Gözleri kan çanağı, ve sadece gözbebekleri değil, göz beyazı da kıpkırmızı. Kollarına, bacaklarına göz atıyorsun ve damarlarının karardığını, dışa doğru çıktığını görüyorsun. Friks, senin varlığını fark etmeden adama doğru yavaşça ilerlemeye başlıyor. Bu yavaş adımlar bir süre sonra koşmaya dönüşüyor. Friks'in attığı her adımda, bastığı zemin çatlıyor ve dağılıyor. Hayatında daha önce görmediğin bir güç ile ilerliyor ve adamın yanına kısa sürede ulaşıyor. Adamı boğazından tutuyor ve havaya kaldırıp bir duvara çarpıyor. Hala bir eliyle tutmaya devam ederken seni fark ediyor ve anında diğer eliyle gözlerini saklamaya çalışıyor ancak hemen bundan vazgeçiyor. Sana doğru "Aşağı in!" diye bağırıyor.

Odağını tekrar adama yönlendiriyor ve sol eliyle arka cebinden bir falçata çıkarıyor. Bu falçatayı bir anda kendi koluna saplıyor. Beklediğinin aksine kolundan kanlar akmıyor. Kanı görüyorsun ancak akışkanlığını yitirmiş olduğunu fark ediyorsun. Damarları bir anda hareket etmeye başlıyor. Dikkatli baktığında hareketten ziyade bir kan dolaşımı olduğunu görebiliyorsun. Bir süre sonra kan katı bir madde halinde yavaşça kolundan dışarı çıkmaya başlıyor. Kolundan süzülerek havada boğazından tuttuğu adama doğru ilerliyor. Adeta katı bir ip şeklinde olan kan eninde sonunda Djuratlı adama ulaşıyor ve boynunu yavaşça sarıyor. Çok geçmeden bu kan halatının adamın boynunda yaralar açtığını ve bu şekilde vücudunun içine sızdığını görüyorsun. Çok geçmeden adam öksürmeye ve hızlı nefes almaya başlıyor. Hemen ardından bağırmaya çalışıyor ancak neredeyse hiç nefes alamıyor. Çok geçmeden yaşamını yitiriyor. Friks, sakinleşiyor ve kolundan çıkan kan yavaşça azalıp bitiyor. Yere oturuyor ve gözlerini sana dikiyor. Bir anda ağlama krizine giriyor ve yere kapanıyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#34
Livei kapıyı başarıyla açıp yukarı koştururken üst kattan çoktan dumanlar yükselmeye başlamıştı. Geç kalmıştı. Geç kalıyordu. Kalbi delice çarparak adımlarını hızlandırdı ancak duyduğu patlama sesiyle refleksle yere çöktü. Livei, siyah saçlı adamı tanımıyordu ancak Djuratlı adamın element kullanamadığından haberdardı. Tabi onlara zamanında yalan söylemediyse. Genç kız patlamanın devamının gelmediğini fark edince fazla oyalanmadan üst kata doğru ilerlemeye devam etti. İkinci katın tamamı dumanlarla kaplanmıştı. Neyin dumanıydı bu? Patlamaya ne sebep olmuştu? Sezyum muydu? Livei emin olamıyordu. Sezyuma benzemiyor gibiydi. Kolunu burnuna tıkayıp dumanı solumamaya özen göstererek odalarını bulmaya çalıştı. Bulduğu anda ise deprem olmuşçasına bütün zemin yere göçmüştü. Genç kız şok içerisinde kendini köşeye fırlattı. Bina mı çöküyordu? Neler oluyordu? Friks neredeydi? Güvende miydi?

Göçmüş olan zeminde birisi zar zor tutunmaya çalışıyor gibiydi. Siyah saçlı herif miydi o? Livei yaklaşıp bakmaya çalışırken Djuratlı adamın yeni doğmuş yavru bir ceylan gibi tir tir titreyerek odadan çıktığını gördü. O adamı bu yüz ifadesi ile göreceğini ömür boyu düşünse hayal edemezdi. Neydi bu kadar korktuğu şey? Kaçmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Livei öfkeyle ona haykıracakken adam bir şok dalgası ile üzerine doğru uçmuştu. Bu doğal bir patlama değildi. Bir şeyler ters gidiyordu. Doğru olmayan bir şeyler vardı. Bir element miydi? Livei ömründe hiç böyle bir element görmemişti. Djuratlı adam çarpmanın etkisi ile bayılmış gibiydi. Hareket etmiyordu. Genç kız başını kaldırdığında odadan Friks'in çıktığını gördü. Yaşıyordu! Hayattaydı! Ona bir şey olmamıştı! Tam sevinçle ona doğru koşturacakken Friks'in normalden farklı göründüğünü fark etti. Gözleri kıpkırmızıydı. O güzel yemyeşil gözlerinin akı bile Livei'nin gözleri gibi kan kırmızı olmuştu. Bütün vücudu kalsiyum kullanıcılarının kas güçlendirme stilinin daha üst bir versiyonu gibi kan dolu damarlarla kaplanmıştı. Sanki kendine takviye tüpü enjekte etmiş gibiydi.

Friks ona bakmamıştı. Gözleri adama kilitlenmiş vaziyetteydi. Yürümeye, sonra da koşmaya başladı. Koşarken yer titriyordu. Zemin çatlıyordu. Sanki bütün otel binası onunla aynı anda yürüyor gibiydi. Livei dengesinin bozulduğunu hissetti. Düşmemek için sırtını duvara dayayarak yere çöktü. Gözleri korkudan dehşetle açılmıştı. Karşısındaki Friks miydi gerçekten? Ona benziyordu ancak aynı zamanda ona hiç benzemiyordu. Her ne oluyorsa, hissettiği tek şey korkuydu. Çok ama çok korkuyordu. Ancak ölmekten korkmuyordu, Friks'in başına bir şey gelmesinden korkmuyordu, karşısındaki yaratıktan korkmuyordu. Korktuğu şey bilinmezlikti. Bu yaşananlar, içine düştüğü kabuslardan biriyse artık uyanmak istiyordu. Uyanmak ve yeniden sabaha dönmek, Friks'in huzurlu yüzünü seyretmek istiyordu. Sonra onu da uyandırmak, gülümsemek, burnunu öpmek, yanaklarını okşamak istiyordu. Friks baygın halde yatan adamı kaldırıp duvara çarparken zihninden sadece bunlar geçiyordu.

Friks onu tam olarak o anda fark etmişti. Gözlerini bir an için saklamaya çalışmıştı ama artık çok geçti. Ona aşağı inmesini söyleyen bir ses duydu. Tanıdık bir ses. Friks'in sesi. Bu yaratığın ağzından çıkmıştı. Demek ki o gerçekten de Friks'ti. Ele geçirilmiş filan değildi. Ona aşağı inmesi söylenmiş olmasına rağmen bunu yapamadı. Yapmak isterdi. Yapacak gücü yoktu. Sadece nutku tutulmuş bir halde Friks'in kolunu kesmesini, kan yerine pıhtılaşmış bir halatın çıkmasını, Djuratlı adamı boğarak öldürmesini izledi. Onlardan nefret etmişti. Kendisini kandırdıkları için onlardan çok ama çok nefret etmişti ancak ölmelerini de istememişti. Onları sorgulamak istemişti. Sormak istediği şeyler vardı. Can veren Djuratlı adama yöneltti bakışlarını bir süre. Gözlerinin feri sönmüştü. Uzun sarı saçları oldukça solgun görünüyordu. Peki diğer adama ne olmuştu? Yaşıyor muydu?

Friks sakinleşmiş görünüyordu. Kolundan çıkan kanın kaybolması ile beraber yere oturmuştu ve kan çanağı gözleri, genç kızın kızıl gözleri ile buluşmuştu. Livei yutkundu. Bir şey söylemek istiyordu ancak dudakları kıpırdamıyordu. Şok mu geçiriyordu? Dişleri birbirine o kadar sert kenetlenmişti ki onları yerinden oynatamıyordu. Friks'in ağlayarak yere kapandığını gördüğü an, beyni onu oldukça spesifik bir ana götürdü. Friks'in odasında, Mavi'nin yaşıyor olduğunu öğrendikleri ana. Friks'i ilk kez o zaman ağlarken görmüştü. O anın çok güzel olduğunu düşünmüştü. Bu görüntüyü zihninden asla silemiyordu. Yavaşça kollarını Friks'e doğru uzatıp saçlarını okşamaya başladı. Şu son yarım saattir neler yaşandığından emin değildi. Ancak karşısındaki Friks, en az onun kadar şaşırmış ve üzgün görünüyordu. O hala onun Friks'iydi sonuçta. Tam olarak Frum ve Ser'e yalvardığı gibi sapasağlamdı. Yere kapanmış ağlamakta olan genç adamın üzerine eğildi ve kollarını onun bedenine sardı. Yüzünü saçlarına gömdü ve gözlerini kapattı. Bedeni, yaşadığı şok ve korku etkisi ile titriyordu. Sormak istediği çok şey vardı. Soracak gücü ise hiç yoktu. Küçükken bir yerini incitip ağladığında annesinin ona yaptığı gibi, Friks'in kollarını okşayarak "Geçti, geçti..." diye mırıldanmaya başladı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#35
Friks, yaşlar akan gözlerini elleriyle siliyor ve bir süre sonra senin ellerini tutuyor. "Konuşmamız lazım. Hem de hemen." dedikten sonra bir çatırtı duyuyorsunuz. Bir anda bir tarafı göçmüş olan zeminden ikinci Mavi Yıldız elemanı yukarı çıkıyor ve size doğru koşmaya başlıyor. Gözlerini Friks'e çeviriyor ve "SİKTİĞİMİN DENEY FARESİ!" diye bağırıyor. Friks, hemen ayağa kalkıyor ve önüne geçip "Bu sefer lütfen aşağı in, lütfen!" diyor. Böylelikle Friks'i dinliyor ve yıkılmamış olan merdivene koşup aşağı iniyorsun. Yukarıda neler olduğunu az buçuk duyabiliyorsun ancak yaşadığın şok ile kalbinin hızlı atmaya başladığını fark ediyorsun. Hemen ardından ise ateşinin çıkmaya başladığını hissediyorsun. Miden bulanmaya başlıyor ve dengesizlik yaşıyorsun. Yere oturuyor ve gözlerini kapatıyorsun. Bir süre boyunca etrafındaki sesler azalıyor ve yok denecek kadar az olduğunda bir ıssızlık hissiyle karşılaşıyorsun. Gözlerini açıyorsun ve bulunduğun ortamda olmadığını fark ediyorsun. Etrafına baktığında tam olarak nerede olduğunu anlaman ve hatta nasıl bir yerde olduğunu anlatmanın mümkün olmayacağını fark ediyorsun. Sanki nerede olduğunu biliyorsun ve bu senin için yetiyor, açıklamak istiyorsun ama açıklamak için bir yol olmadığını da içten içe biliyorsun. Karşında bir figür görüyorsun. Figür gülümsüyor ve el sallıyor. Figür...

Tam o anda sesler geri geliyor ve uyanıyorsun. Friks'in merdivenlerden hızla aşağı indiğini görüyorsun. Senin yanına geliyor ve seni kucağına alıp hızlıca otelden dışarı doğru koşmaya başlıyor. Kapıdan çıktığınızda polis sirenlerini duymaya başlıyorsunuz. Ara sokaklardan birine giriyor ve bir çöp kutusunun arkasına saklanıyorsunuz. O sırada Friks'in kollarına dokunuyorsun ve damarlarının tekrardan normale döndüğünü fark ediyorsun. Gözlerine baktığında ise hala eskisine göre biraz daha kanlı olsa da biraz daha iyileştiğini görüyorsun. Friks, polis arabalarının binaya yanaştığını görünce ayağa kalkıyor ve biraz daha uzaklaşıyor. Sen de onun kucağında sürüklenmeye devam ediyorsun. Bir süre kaçtıktan sonra banklar bulunan bir ara sokağa giriyorsunuz. Friks, seni banklardan birine bırakıyor ve yanına oturup sakinleşmeye çalışıyor. Birkaç derin nefes aldıktan sonra sana dönüyor ve "Her şeyi anlatacağım ama lütfen bizimkiler dışında kimseye söyleme." diyor. Sonra bir süre duruyor ve "Hayır, 'lütfen' demekle iş bitemez. Livei, başka birine söylersen hayatın tehlikeye girebilir. O yüzden buna çok dikkat et." diyor.

"Dedemin döneminde Gedhilfe hükümeti bir araştırma anketi yapmaya başlamış. Sokak sokak gezip vatandaşlara birkaç soru sormuşlar ve kendileri hakkında bilgi almışlar. Dedemin anlattığına göre kendisi de bu araştırmacılarla karşılaşmış ve kendilerine hiçbir sağ yakını olmadığını söylemiş. Evet, doğru, sordukları sorulardan biri de buymuş. Kaç akrabaları olduğu, nereli oldukları gibi basit sorular sormuşlar. Tabii dedem yalan söylemiş, arkasında kocaman bir mafya ailesi olduğunu bir devlet adamına söyleyecek değil. Sorular bittikten sonra araştırmacılar Gedhilfe hükümetinin insan sağlığını geliştirmek için bir deney üzerinde uğraştığını, bu deney için gönüllü katılımcılar aradıklarını açıklamışlar. Dedem de ne döndüğünü anlamak için kabul etmiş. Evine not bırakmış, 'bir gün içinde gelmezsem beni bulun' yazmış ve gideceği yerin adresini de not olarak eklemiş. Belirtilen yere vaktinde gitmiş ve orada tanıştığı insanlardan da anlamış ki genellikle en az sağ akrabaya sahip olan insanları seçmişler, hatta yetimler sayı olarak en fazla olan grupmuş. Bir süre sonra orada bulunan insanlarla bir sıvı enjekte etmeye başlamışlar. Birbirinden farklı deneyler yapmışlar ve çok geçmeden bazı insanlar yaşamını yitirmiş. Hatta bir süre sonra ölenlerin sayısı sağ kalanların sayısını geçmiş. Olanları görünce dedem kaçmaya çalışmış ama onu uyuşturmuşlar. Bir gün boyunca dedem gelmeyince de ailemiz bu yeri basmış ve orada bulunan bütün çalışanları öldürmüşler. Keşke bununla kalsalardı, orada bulunan deney aletlerini ve malzemelerini de çalmışlar..." Friks, bir süre boyunca yere bakıyor ve sonra tekrar sana dönüyor. "Bu güç hakkında bildiğim tek bir şey var Livei, o da elementlerle bir alakası olmadığı. Gedhilfe hükümeti bu deneyi iki nesil önce yaptı. Kim bilir şu an sakladıkları neler vardır."

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#36
Friks'in ellerini tutması ile birlikte başını kaldırıp gözlerine baktı. Hala kıpkırmızıydılar. Kabustan uyanamamıştı demek. Friks ona konuşmaları gerektiğini söylerken hiçbir şey söylemeden başını sallayarak onayladı. Burası konuşmak için pek de uygun bir mekan değildi artık gerçi. Arka taraftaki ayak sesleri ile bakışlarını oraya yöneltti. Deminden beridir merak ettiği siyah saçlı adam ortaya çıkmıştı. Friks'e deney faresi olduğunu söylemişti. Ah, demek deney ürünüydü. Ama nasıl? Ve bunun Mavi Yıldız ile alakası neydi? Deinzei halkına karşı değil de, gerçekten Friks'e kişisel bir nefretleri olmalıydı. Onların sahip oldukları pek çok bilgi mevcuttu sonuçta. O zaman belki de sarışın adamın söyledikleri doğruydu. İstemsizce onun yerde yatan cansız bedenine ilişti gözleri. Kalbinde bir şeyler sızlıyordu. Bu adamı en son Meinsu ile birlikte görmüştü ve her ne kadar sinir bozucu birisi olsa da işine hakim, ne yaptığını bilen birisi gibiydi. Kim bilir neler yaşamıştı? Nasıl bir hayat hikayesi vardı? Ne kadar da gençti. Onu bu işi yapmaya ne sürüklemişti? İsmini dahi bilmiyordu. Keşke buraya hiç gelmeseydi. Bu şehre, bu otele... Keşke Komiser Yotz'a gitseydi. Belki hayatı çok daha normal seyredecekti.

Siyah saçlı adamın üzerlerine doğru ilerlemesiyle Friks ayağa kalkmış ve genç kızın görüşünü bedeniyle kapatacak şekilde önünde durmuştu. Aşağı inmesini istiyordu ve bu sefer lafını dinlemesi için Livei'ye yalvarıyordu. Genç kız bir dakika olsun arkasına bakmadan hızla merdivenlerden aşağı koştu. Adama dönüp son bir kez bakmamıştı ancak çığlıklarını işitebiliyordu. Sarışın adam için hissettikleri bu adam için de geçerliydi. Üzücüydü. Her ne olursa olsun insanların ölmesi üzücüydü. Kızıl Kan'ın lideri gibi tehditkar ve gaddar, öldürmüş olmak için öldüren insanlardan hoşlanmazdı ancak bu insanların belli bir amaçları, uğruna savaştıkları bir şeyleri olduğunu düşünüyordu. Elbette Friks ile aralarında seçim yapması gerekirse Friks'i seçerdi. Ve Friks'in yaşaması onların ölmesi anlamına geliyorsa... Livei başının döndüğünü ve midesinin bulandığını hissetmeye başladı. Tansiyonu mu düşüyordu? Bu his ona çok tanıdık gelmişti. Hem de hiç istemediği kadar tanıdık. Ona hayatının en berbat dönemini, Tihami Savaşı'nı hatırlatıyordu. Aldıkları radyasyonun ardında bıraktığı bir etki miydi bu? Yavaşça yere çöktü ve gözlerini kapatarak kendine gelmeye çalıştı. Etrafındaki sesler gittikçe bulanıklaşıyordu. Çok tanıdık bir yerdeydi. Tanıdık bir figür vardı. Onu daha önce nerede görmüştü? Figür gülümsüyordu. Pek arkadaşça değildi. El sallıyordu. Livei ona karşılık vermek istemedi. Ondan hoşlanmamıştı.

Hızla yanına doğru gelmekte olan Friks'in ayak sesleri ile yerinden sıçradı. Uyuya mı kalmıştı? Rüya mıydı? Şaşkınlık içinde etrafına bakarken Friks'in onu kucaklaması ile birlikte sıkıca ona yapıştı. Mekana polisler doluşmaya başlamıştı. Patlama seslerini duymuş olmalıydılar. Livei sırıttı. Kendisi de bir polis değil miydi? Hem de en kalitelisinden. Friks saklanabilecekleri güvenli bir yer ararken onun kollarına dokundu ve damarlarının normale döndüğünü fark etti. Zümrüt yeşili gözleri de normale dönmeye başlamıştı. Onu bu kadar uzun süre kucağında nasıl taşıyabiliyordu acaba? Livei küçücük bir kız çocuğunu taşırken bile canı çıkmıştı. Bir süre sonra ara sokaklardan birine girmişlerdi ve oradaki banklardan birine oturmuşlardı. Genç kız onu dinlerken başını genellikle yere indirip ayakları ile zeminde rastgele figürler çizmeye başladı. Nadiren başını kaldırıp yüzüne baktı. Olanları hazmetmek onun için hala zordu. Friks ona bu konunun hayati önem taşıdığını söylemiş ve sonra da dedesinden başlayarak tüm hikayeyi anlatmıştı. Onun mafya ailesi deney ortamını basmışlar ve tüm deney aletlerini çalmışlardı. "Ve sonra da sana bunu yaptılar. Aman tanrım! Friks bu korkunç olmalı. Böyle bir şeyi yaşadığın için çok üzgünüm. Durumdan bizimkiler haberdar mı?" Friks ona Gedhilfe hükümeti iki nesil önce böyle bir deney yapıp bu kadar başarı sağladıysa şu anda kim bilir neleri saklıyor olabileceklerini sorgulatmıştı. "Mavi Yıldız örgütü... O seni öldürmek isteyen adamlar muhtemelen neler yapıldığını biliyorlardı. Hatta muhtemelen çok fazla şey biliyorlardı. O Djuratlı sarışın adamla devletin gizli bir korusunda nöbet görevimiz varken karşılaştık. Girmemizin yasak olduğu bir bölgeye bizi gözlerimizi bağlayıp bayıltarak götürmüşlerdi. Mekana girmemiz de yasaktı, şifreli konuşuyorlardı. Eski dilde. Sonra o adam çıktı ve hükümetin polislerinden bile saklayacak neyi olduğunu merak edip etmediğimizi sordu. Sinir bozucu ve kendini beğenmiş bir tavrı vardı. Ondan hiç hoşlanmamıştım. Yine de takip ettim. Orada..." Sesini istemsizce alçalttı. "Kocaman bir şey vardı Friks. Ne olduğunu bilmiyorum. Çok gürültülü ses çıkaran devasa bir makine. Metalden yapılmış gibiydi. Havada uçarak gözden kayboldu. Evet. Uçtu. İnanabiliyor musun? Hayret vericiydi. Hayatımda ona benzer bir şeyi daha önce hiç görmedim." Derin bir nefes aldı. "Bu adamlar her ülkede çalıştıklarını, çok geniş bir örgüt olduklarını ve devletlerin halktan saklı tuttukları bilgileri ortaya çıkarmayı amaçladıklarını söyleyip bizi de katılmamız için davet ettiler. Açıkçası hiç gelme niyetim yoktu ancak davetiyelerini saklamıştım. Patron Vodhis'lerin yerini öğrenmek isteyince de sahip oldukları bilgi ağından yararlanabilirim diye düşünmüştüm. Ve yanılmamışım."

Kısa bir süre tereddüt ettikten sonra boğazını temizleyip gözlerini Friks'in artık iyice yeşile dönmüş gözlerine dikerek devam etti. "Sabah beni çağırdılar ve seni onlara verirsem Vodhis'lerin yerini söyleyeceklerini söylediler. Senin bir hain olduğunu, hala mafyayla çalıştığını, bizi aslında sattığını, hükümete bilgi sızdırdığını, hatta benden bilgi almak için benimle birlikte olduğunu filan söylediler. Açıkçası aranızda ne geçti, sana yapılan şeyle mi bağlantılı yoksa geçmişinle mi bilmiyorum. Ama beni senden nefret ettirmeye çalışıyor gibiydiler. Hedefleri sendin tamamen. Yoksa ikimizi birlikte öldürebilirlerdi sanırım. Ya da senin ölümünü üzerime yıkmak istediler, emin değilim. Kendi aralarında bana ne kadar iyi yalan söylediklerini ve kökünüzü kurutacaklarını filan da konuştular." Dedikten sonra hafifçe yüzü kızardı. Yalanlarına bir an için inanmış olsa da neyse ki birazcık kafayı kullanmıştı ve Friks'i görmeye gitmemişti. Bunun için hala kendisinden nefret ediyordu ancak onun yerinde kim olsa bir an tereddütte düşmez miydi? "İyi polis kötü polis oynayacak kadar kaliteli bir yalan hazırlama zahmetine girmeleri bana hala inanılmaz saçma geliyor ancak sana bir şey olmadığı için çok mutluyum. Kendi ölümüm o kadar umurumda olmaz açıkçası ama sana bir şey olmasının ihtimalini bile düşünmek istemiyorum." Zihninde bu anı canlandırırken sesinin titremesine engel olmadı. "İstediğim bilgiye ulaştım bu arada. Nerede tutulduklarını öğrendim. Ancak aklımda bazı şüpheler var. Eğer dediğin gibi gizli tutulan bu şeyler birileri üzerinde deneniyorsa sence de en uygun hedef müebbet yemiş siyasi suçlular değil mi? Kimse onları umursamayacak çünkü. Yani onlara yapılmış olamaz mı? Bizim için orada bir çeşit tuzak da olabilir. Patrona ve diğerlerine bu konuyu açmamız gerektiğini düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun? Biraz paranoyak bir insanım, saçma yere kaygılanıyorsam söyle lütfen." dedikten sonra sırtını bankta geriye doğru yasladı ve dizlerini kendisine çekti. Bu gibi anlarda kendini çok ama çok küçük hissediyordu. Bu kocaman ve acımasızlıklarla dolu dünyada saf, minik, aptal ve işe yaramaz. Tıpkı bir lağım faresi gibi. Şu an yanında Bok olsa ona ne söylerdi acaba? İçini rahatlatacak şeyler mi söylerdi yoksa gerçeği suratına tokat gibi vurur muydu? Yoksa sadece ona sarılır ve onu bu haliyle de sevdiğini mi söylerdi? Neden hala kendini her kötü hissettiğinde onu düşünüyordu ki? Bakışlarını Friks'e çevirdi. Belki de Friks ile her şey çok yeni olduğu içindi. Belki de Friks şu an yanında olduğu içindi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#37
Friks, tarif ettiğin objeyi duyunca şaşkınlıkla yüzüne bakıyor ve "O ne öyle amına koyayım? Nasıl yani?" diye soruyor. Bir süre boyunca düşünüyor ve "Ben buna benzer bir şeyi gördüğümü hatırlıyorum." diyor. Düşüncelerine dalıyor ve kafasında toparlayıp anlatmaya başlıyor. "Uçma konusunda emin değilim, şimdiden söyleyeyim. Yıllar önce aile ile birlikte limanda ticaret yapmaya gitmiştik. Tabii biz kaçakçılık ile uğraşıyorduk ama limanda Gedhilfe askerlerinin de olduğunu görmüştük. Askerler yanımıza gelip limanı gün sonuna kadar kullanamayacağımızı söylemişlerdi. Biz de dikkat çekmemek için boyun eğip çekilmiştik ama aile üyeleri benden sızmamı ve ne döndüğünü öğrenmemi istemişlerdi. O yaşta da gel de hayır de. Bir şekilde sızıp kontrol etmiştim ve elbette başta görememiştim çünkü kocaman bir örtü ile üstünü kapatmışlardı. Bir ara örtünün azıcık açıldığını görmüştüm ve hemen yakınlaşmıştım. Üstü devasa camlarla kaplı metal bir tabaka vardı. O kadar büyüktü ki nasıl örnekle anlatabileceğimi bile bilmiyorum gerçekten. Şimdi düşününce yana doğru çıkıntıları da vardı, belki de uçmasını bu sağlıyordur. Ama çok ilginç gerçekten..."

Friks, sessizce kendisiyle ilgili uydurulan yalanı dinliyor ve Vodhis'lerden bahsettiğin anda Friks'in gözleri fal taşı gibi açılıyor ve sana dönüp "Hızlıca eve dönüp edindiğimiz bilgileri bizimkilerle paylaşmamız lazım. Onlara deney yapılırsa her şey biter. Aramızda en çok bilgi sahibi olan, nasıl hareket edeceğimizi bilen insanlar o ikili." diyor. Kısa muhabbetiniz bitince şehir merkezinde park ettiğiniz arabayı bulmak için yola çıkıyorsunuz. Yoldayken boş bir ara sokağa girdiğinizde Friks seni durduruyor ve yavaşça duvara sürüklüyor. Bir anda dudaklarına yapışıyor ve sonrasında "Seni bu kıtada tek başına bırakacağım sandım. Çok korkutucuydu." diyor.

Arabanızı buluyorsunuz ve tekrardan yola çıkıyorsunuz. Uzun bir yolculuk olacağını bildiğiniz için birkaç dükkanda duruyorsunuz ve yiyecek içecek alışverişi yapıyorsunuz. Friks, yoldayken arada bir seninle konuşmaya devam ediyor. "Ben bir element gücüne sahip değilim. Bu deney yüzünden bu güçlere sahip oldum ve güçlerimi ilk kullandığımdan beri düşündüğüm şey şu oldu; bir element kullanıcısı bu güçlere sahip olsa neler yaşanır? Bu sorunun cevabını bulabilir miyiz bilmiyorum, hem artık aileyle görüşmüyorum, hem de tüm deney sıvılarını kullandıklarını biliyorum. Bunun tek yolu Gedhilfe hükümetinin tekrar böyle bir şeye kalkışması olur. Eğer bir gün bu gerçekleşirse..." Friks, bir süre duraksıyor ve sözünü bitiriyor. "Gerildim amına koyayım."
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller:

Livei Nyawodz
• 75 IP

Bir sonraki konu haftaya açılacaktır.
Locked

Return to “Teşkilat Merkezi”

cron