[Livei Nyawodz] Kaçış

#1
Ekibe katıldığından beri ilk defa bir toplantıya katılıyorsun. Toplantı patronun evinde gerçekleşiyor. Toplantıda sadece şu ana kadar tanıştığın insanlar değil, aynı zamanda harekette bulunan alt rütbeliler ve harekete dolaylı yoldan yardım eden insanlar da var. Geldiğinden beri Kot ile hiç konuşmamış olsan bile diğer herkesle teker teker selamlaşıyorsun. Patron herkesin başına oturuyor ve şu ana kadar olanların bir kısmını değerlendiriyor. "Sizlerin de bildiği gibi Kızıl Kan Cemiyeti ile olan anlaşmazlığımız sürüyor. Son günlerde meseleleri daha insancıl bir şekilde halletmek için elimden geleni yaptım ancak kendilerinden aldığımız cevap çok kısıtlı. Size lafı evirip çevirmeyeyim, bizim dağılmamızı istiyorlar. Biz de onların dağılmasını istiyoruz, ne garip durum değil mi?" Patron ile birlikte herkes gülüyor. "Buradaki herkesin bildiği gibi aramızda bir polis memuru var. Kendisine ne kadar minnettar olmanız gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. Bugün ondan büyük bir şey isteyeceğim." Patron, gözlerini sana çeviriyor ve "Livei, senin Dyoch ve Dhæcho'nun nerede tutulduğunu öğrenmeni istiyorum. Dürüst olacağım, bunu nasıl yapacağın hakkında ben fikir sahibi değilim ama kıvrak zekan ile çözebileceğine inanıyorum. Yanına ise yardım etmesi için en güvendiğim adamlardan birini vereceğim."

Hayır, Mavi olmuyor.

"Friks ile birlikte gideceksiniz." Friks, ayağa kalkıyor ve "N'abıyon?" dedikten sonra kapıya yöneliyor. Patron ise "Size güveniyorum çocuklar, yolunuz açık olsun." diyor ve içten bir gülümsemeyle sizi uğurluyor. Friks, evden çıkarken siyah deri ceketini giyiyor ve "Nereye gidiyoruz kaptan? Top sende, kurtaralım şu abileri." derken arabasına doğru ilerliyorsunuz.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 48 saattir. (2 gün)

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#2
Livei için burada herkesle bir arada olmak ilginç bir duyguydu. Son yaşadıklarından sonra örgütten kimseyle yeniden görüşmemişti. Yaşananları da kimseye anlatmamıştı. Üstünden zaman geçtiği için etkisi mi azalmıştı yoksa her şey üst üste geldiği için hissizleşmiş miydi bilmiyordu ancak tahmin ettiğinden çok daha az gergindi. Kot ile hiç konuşmamış, onun yüzüne dahi pek bakmamış olsa da Mavi ve diğerleri ile konuşurken gayet normal davranmayı başarabilmişti. Böyle olması da iyiydi. Kot onunla konuşmak için çabalamadığı sürece de bu rolünü koruyabilirdi.

İlk kez bir toplantıya katılacağının bilinci ile tüm gece heyecandan uyuyamamış, bir sağa bir sola dönüp durmuştu. En son sızıp kaldığında ise saat kaçı gösteriyordu emin değildi. Buna rağmen kurduğu alarmdan on beş dakika önce kalkmış, hızlıca bir duş alıp güzelce giyinmişti. Tanımadığı insanların da toplantıda bulunacağını bildiğinden kendisine ekstra özen göstermişti. Saçlarını güzelce düzleştirmiş, kirpiklerini kıvırmış ve maskarasını sürmüştü. Uykusuzluktan göz altındaki torbalar ve morluklar insin diye de dolapta biralar için hazır tuttuğu buzlardan yüzünde gezdirmişti. Yeni açmış bir çiçek kadar taze ve enerjikti. Elindeki vanilya kokulu parfümden saçına iki fıs sıkmayı ihmal etmemişti. Tüm bu özen ne işine yarayacaktı emin değildi ancak modunun yüksek olduğu günlerde kendisiyle ilgilenmekten keyif alıyordu. Dudağına kırmızı tonlu rujundan pıt pıt dokundurup parmağıyla dağıttıktan sonra güne başlamaya hazırdı. Aynada kendisine bakarken hafifçe iç geçirdi. En son satıcının düğününe giderken kendisine bu kadar özen göstermişti. O gece ise hayatının en şanslı ve en şanssız gecesiydi. Livei günlük hayatında sık sık bunları düşünerek andan kopuyor ve derin düşüncelere dalıyordu. Bir daha aynı şekilde hissedebilecek miydi? Birisi onun gözlerine aynı şekilde bakacak mıydı? Onunla aynı şekilde konuşacak mıydı? Ona aynı şekilde dokunacak mıydı? Dar koridordaki boy aynasına alnını yasladı. Soğuktu. Kaküllerinin bozulmasını istemediği için yavaşça geri çekildi ve yansımasına gülümsedi. Bugün bunları düşünmesine gerek yoktu. Livei artık on beş yaşında bir ergen değildi. Koca kadın olmuştu ve önemli işlerle ilgileniyordu. Fantezileri başka güne kalabilirdi, o tüm ciddiyetiyle toplantıya gidecekti.

Toplantı salonu epey kalabalıktı. Genç kızın gözleri Mavi'yi kurtarmaya gittikleri zaman yanında yaralanan kalsiyum kullanıcısı elemanı aradı ancak göremedi. Ona bir selam vermek ve halini hatırını sormak istemişti. Kot hariç herkese gülümsedi ve ayak üstü biraz muhabbet etti. Eidhæn'e ise sarıldı. Neyse ki Kot ile neler yaşandığını sormamıştı. Belki de çoktan biliyordu. O kızın ne yapacağını kestirmek pek mümkün değildi. Livei konu hakkında biraz yumuşamıştı. Özür dilerse onu affedebilirdi. Patron baş koltuğa geçip konuşmaya başladığında herkes ciddileşmiş ve susmuştu. Konuşma direkt Kızıl Kan Cemiyeti ile başlayınca genç kız istemsizce gerildi. Herkesin sarkastik bir şekilde güldüğü cümleye bile yapmacık bir sırıtmayla tepki vermişti. Huld evini bilme ihtimallerinin yüksek olduğunu söylemişti. Livei kendi evini bulmalarından ve ona zarar vermelerinden korkuyor değildi. Ağzından bile ateşler saçan bir kıza karşı yapabilecekleri çok az şey vardı, kendinden emindi. Ancak çiftliği bulmaları ve anne babasının başına bir şey gelmesi ihtimali onu korkutuyordu. Kendisi yüzünden onların başına bir şey gelecek olursa ömür boyu vicdan azabı çekeceği kesindi. Adımlarını atarken dikkatli olmalıydı.

Patron bir anda kendisinden bahsetmeye başlayınca tüm gözlerin üzerine yönelmesinden dolayı gerildi. Başıyla utangaç bir selam verirken yüzünün kıpkırmızı kesilmesine engel olamadı. Dikkatleri üzerine toplamaktan hoşlanmıyordu, bu çok utanç vericiydi. Herkesin ona bakması rahatsızlık veriyordu. Gerginlikten tırnaklarıyla oynamaya başladı. Patronun sonraki cümlesini duyunca olduğu yerde mıh gibi kaldı. Ha? Ne? Dyoch ve Dhæcho'nun nerede tutulduğunu mu bulacaktı? Hem de tek başına? Bu gerçekten çok büyük bir sorumluluktu. Bu işi batıramazdı. Batırmamalıydı. Nihayet hayatını değiştiren o iki adamı kurtarmaları gereken gün gelmişti. Livei yanına yoldaş olarak Friks'in verileceğini duyunca inanılmaz mutlu oldu ancak bunu dışından fazla belli etmedi. Her şey bu kadar karışıkken Mavi ile yalnız kalmak istemiyordu. Henüz buna hazır değildi. Friks'e kocaman gülümseyerek selam verdi.

Patron ile vedalaştıktan sonra Friks'in arabasına bindiler. Genç kız ön tarafa, şoför koltuğunun yanına geçti ve kemerini bağladı. Derin bir iç çekip düşünmeye başladı. Karakola gidemezdi. Tihami savaşı olaylarından ötürü üzerinde ciddi anlamda fazla şüphe vardı. Kral tarafından da mimliydi ve yapmaya çalıştığı şeyi batırırsa bu sefer kesinlikle onun kulağına gidecekti. Komiser Yots'un nerede olduğunu bilmiyordu ancak ona da fazla güvenemezdi. Gedhilfe'den bağımsız, ülkeye karşı herhangi bir çıkar gözetmeyen ancak bilgi edinme konusunda eli ayağı uzun birilerine ihtiyacı vardı. Özellikle de ülkede gizli saklı tutulan bilgilere erişebilecek gücü olan birilerine... Livei elini cebine attı ve kadife mavi yıldız flamasını avucunun arasına aldı. "Gengzjots şehir merkezi." dedi temiz bir ses tonuyla. Sonra gözlerini Friks'e çevirdi. "Bize yardım edebileceğini düşündüğüm birilerini tanıyorum ancak bize yardım ederler mi emin değilim. Yine de şansımızı denemekten bir şey kaybetmeyiz. Nasıl bir muamele ile karşılaşırız bilmiyorum Friks, o yüzden uslu bir çocuk ol tamam mı? Öfkelenmek yok. Drama yok." dedi oğlunu tembihleyen bir annenin ses tonuyla. Ardından evine gönderilen notta yazanları hatırlamaya çalıştı. "Gengzjots'un şehir merkezinde bulunan kırmızı tabelalı dükkana girin ve 'Mavi Yıldız' ismini sorun." Bunu hatırlayınca istemsizce gülümsedi. Hayatına ne kadar da çok gizemli "Mavi" girmişti böyle.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#3
Friks sözlerine karşılık olarak şaşkınlık içerisinde kalıyor ve "Başka bir şehre mi gitmemi istiyorsun? Kafayı mı yedin sen?" Derin bir iç çekiyor ve sinirli bir şekilde direksiyona bakıyor. Bir süre boyunca arabada sessizce oturuyorsunuz ve sonrasında "Tamam ama ülkenin bir ucuna gideceğimizi hatırlatırım amına koyayım, böyle iş mi olur? Dinlene dinlene gideceğiz ve bu baya uzun sürecek. Şimdiden söyleyeyim yani." Arabayı oflaya puflaya çalıştırıyor ve yola çıkıyorsunuz. Æfgrenst'in şehir merkezinin yakınlarına geldiğinizde Friks arabayı sürerken etrafı gözlüyor ve sana dönüp "Bari yolluk falan alalım, kıyafet de alalım. Gitmemiz bir iki gün bile sürebilir, Gengzjots'a hiç arabayla gitmedim." diyor. Sonrasında biraz daha sürdükten sonra arabayı döndürüyor ve "Gerçi niye kıyafet alalım ulan, gidip evden alalım bir iki kıyafet. Bagajım yok gerçi. Bagaj alalım." dedikten sonra bagaj, çanta gibi ekipmanlar satan bir dükkanın önüne park ediyor. Arabada beklemeni söylüyor ve içeriden büyük lacivert bir bagaj alıp geliyor. "Önce benim evde duralım, daha yakın." dedikten sonra arabayı sürmeye başlıyor ve çok geçmeden Friks'in evine ulaşıyorsunuz. Tekrardan arabada beklemeni söylüyor ve evine girip bagajın bir kısmını dolduruyor ve geri dönüyor. Hemen sonrasında senin evine doğru ilerlemeye başlıyorsunuz ve yaklaşık on dakikada varıyorsunuz. "Sen hallet, ben de bir sigara içeyim." diyor. Evine giriyor ve istediğin ekipmanları bagaja doldurmaya başlıyorsun.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#4
Ah...
Livei, Friks'in böyle tepki vereceğinden emindi. O yüzden pek fazla açıklama yapmak istememişti. Aslında bu uzun yolculuk tamamen boşa gidebilirdi ve hiçbir şey öğrenemeden geri dönmeleri gerekebilirdi. Teşkilat merkezindeki arşive sızsa emindi ki dosyalara erişebilirdi ve işleri çok daha kolaylaşırdı ancak risk faktörü, üzerine çevrilecek oklar onu tedirgin ediyordu. Ayrıca Meinsu ile birlikte çıkmış oldukları o vakadan beridir aklına takılan birtakım şeyler vardı. Bunu gözlem yapmak için bir fırsat olarak da kullanabilirdi. Ayrıca elinde ikna edici olabilecek belgeler vardı. Tüm bu Vodhis ailesi olayları ve Deinzei halkı direnişi ilgilerini çekebilirdi. Hem de hiç değilse birilerine daha seslerini duyurmuş olacaktı. Birilerinin daha yaptıkları işlerden haberi olacaktı. Tüm bu yolculuğa sonuna dek değecekti, bundan emindi.

Friks'in ağzından tamam lafını duyunca çikolata hediye edilmiş bir çocuk gibi sevinçle ellerini çırptı. "Sen adamın dibisin Friks!" diye haykırdı neşeyle. Friks'in morali yerlerdeydi. Genç kız ise onun moduna tamamen zıt bir şekilde neşeyle zafer pozları veriyordu. Onun negatifliğinden etkilenmiyor oluşuna şaşırmıştı. "Masraflar benden. Kalacak yer, yemek, benzin falan filan. Bunları dert etme sakın ve itiraz kabul etmiyorum." Onunla başa çıkabilmek ve gerginliğini hissetmemek için ondan daha dominant davranması gerektiğine karar vermişti. Ezik büzük davranırsa bu yolculuk burunlarından gelecekti. Karşılarına çıkabilecek problemleri düşündükçe ve yanında sürekli her duruma oflayıp puflayan bir Friks hayal ettikçe irkiliyordu. İşin sonunda birbirlerini boğazlayacak seviyeye gelebilirlerdi.

Friks bagaj yapmaları gerektiğini söyleyince başıyla onu onayladı. Gidiş gelişleri belki de bir haftayı bulabilirdi. Livei yıllardır tatile çıkmamıştı. Elbette bu bir tatil değildi, bir amaç için oraya gidiyordu ancak neticede sahil kasabasına gideceklerdi. Hava değişiminin bile ona çok iyi geleceğini düşünüyordu. Son günlerde her şeyin üst üste gelmesinden çok bunalmıştı. Sürekli rüyasında Bok'u, Mavi'yi ve Kot'u görüp duruyordu. Değişime ve uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Teşkilata hasta olduğunu söyleyip rapor alacaktı. Hem belki bu değişim Friks'e de iyi gelirdi, sinirleri yatışırdı. Livei bunu düşünürken Friks kocaman bir bagaj almış ve sonrasında evine gidip bagajı doldurmuştu. Bu evin önünde durmak genç kıza nostaljik hisler yaşatıyordu. Mavi gerçekten ölmüş olsaydı acaba şu anda ne yapıyor olurlardı?

Friks'in işi bitince Livei'nin evinin önünde durmuşlardı. Genç kız hızla odasına girmiş ve yanına neler alabileceğine bakmaya başladı. Öncelikle bir parça temiz iç çamaşırı, pijama ve birkaç takım günlük kıyafet aldı. Sonrasında dış fırçası, tarak gibi kişisel bakım eşyaları yerleştirdi. Mavi Yıldız örgütü ile anlaşmasını sağlayacak bir şeyler de almaya karar verdi. "Vodhis Ailesi ve Jondri Vodhis" ile "Deinzei Katliamı" kitaplarını yanına aldı. Jondri Vodhis'in mektuplarını da aldı. Onların ilgisini çekerse yardım etmeyi veya en kötü ihtimalle bir şey duyacak olurlarsa onlara haber vermeyi kabul edebilirlerdi. Sırf iletişim kurmak için bile onları yanına çekebilirse bu büyük bir kazançtı. Livei elinden gelen her şeyi deneyecekti. Dyoch ve Dhæcho'nun kurtarılmasını her şeyden çok istiyordu ancak kralın özel gözetiminde olan bu ikiliyi kurtarmak dünyanın en kolay işi değildi. Her şeyi aldığına karar verdikten sonra valizin ağzını kapatarak evden çıktı ve Friks'in yanına gitti. Valizi arabanın bagajına yerleştirirken göz ucuyla ona baktı. "Friiiiiikssssss~" dedi neşeli bir tonda. "Yolun zahmetine değil, keyfine odaklan. Hem Dyoch abileri kurtarmaya bir adım daha yaklaşıyor olacağız, fena mı? Çabalarım boşa giderse daha sonra tüm hıncını benden çıkarabilirsin." Bunu görmektense yok olmayı tercih ederdi tabi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#5
Friks kıkırdıyor ancak öyle bir kıkırdıyor ki sinir mi oldu, neşelendi mi anlamıyorsun. Yolculuğa hazır olduğunuzda Friks tekrar sürücü koltuğuna geçiyor, sen de yanına oturuyorsun ve yola çıkıyorsunuz. Friks bir süre ilerledikten sonra sana planlarını anlatmaya başlıyor. "Diyorum ki en azından Gekæl taraflarına kadar durmadan gidelim, orada bir gün otelde kalalım ve tekrar devam edelim. Zaten Gekæl şehrine ulaşmamız yaklaşık 6 saat sürecek. Birazdan durup yolluk yiyecek bir şeyler de alacağım. Yiyecekler benden olsun, gerisini halledersin." Tekrar kıkırdıyor ve sürmeye devam ediyor. Yiyecek satan bir standa ulaştığınızda Friks arabayı standın önüne park ediyor ve çıkıp bir sürü hamur işi tatlı ve tuzlu atıştırmalık alıyor. Arabaya giriyor ve atıştırmalıkları torpidoya koyuyor. Tekrardan yola çıkıyorsunuz ve uzun yolu arkanda bırakmak adına biraz uyumaya karar veriyorsun.

Uyandığında arabanın park edilmiş olduğunu ve Friks'in arabada olmadığını fark ediyorsun. Etrafa bakıyorsun ve kocaman kırmızı bir bina görüyorsun. Binanın ön tarafını gördüğünde bir otel olduğunu anlıyorsun. Arabanın aynasına baktığında Friks'in arka tarafta sigara içtiğini görebiliyorsun. Arabadan iniyorsun ve Friks indiğini görünce "Bir insan nasıl yolun tamamında uyuyabilir amına koyayım?" diyor ve gülüyor. Otel sahibi ise sizi gördüğü anda kapıdan çıkıyor, merdivenlerden iniyor ve "Hoş geldiniz efenim, aman aman hoş geldiniz!" diye bağırarak size doğru koşuyor. Kilolu, kel ve bıyıklı otel sahibi yanınıza geldiğinde ikinize de elini uzatıyor ve "Uzun yoldan mı geldiniz efenim? Kaç gün, kaç gece?" diye soruyor. Friks, kendisine Æfgrenst'ten geldiğinizi ve sadece bir gün kalacağınızı söylüyor. Adam ise gülümsüyor ve cebinden bir defter çıkarıp kontrol ediyor. "İki oda isterseniz 500 PBF, bir oda isterseniz 200 PBF." Friks sana bakıyor ve ellerini 'Sen bilirsin.' dermişçesine havaya kaldırıyor. Masraflar senden çıkacağı için karar vermesi gereken kişi senmişsin gibi görünüyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#6
Friks'in yolculukla ilgili planlarını heyecanlı bir şekilde dinlerken bir yandan da başıyla onu onayladığını belirtiyordu. Şoför oydu, saatler boyu araba kullanacak olan oydu, kuralı o koyardı. Livei'nin herhangi bir itirazı yoktu. Mesele para olunca kıs kıs gülmesi genç kızın bir miktar sinirlerini bozmuştu. Tamam biraz pahalı olacaktı, bütün birikimi buna gidebilirdi ama Friks de onu bu kadar uzun bir yola götürüyordu. İyiliğine bu kadarcık karşılık verebilirdi. Hem, bu yolculuk fikri Livei'den çıkmıştı. Gururlu ve aile terbiyesi almış bir insan olarak sorumluluklarının bilincindeydi. Friks arabadan inip keyfine göre yiyecek bir şeyler alırken genç kız da koltuğunda geriye yaslandı ve başını cam tarafına yaslayarak gözlerini kapattı. İnanılmaz uykusuz ve yorgun hissediyordu. Bir süre gözlerini dinlendirmeye ihtiyacı vardı.

"Yeter!"
"Pakt beni öldürmeni ister. Öldür o zaman."

Ona her zaman simsiyah gözlerinde parıl parıl parıldayan bir aşk ile bakan Bok, nedense biraz öfkeli bakıyordu. Sadece öfkeli de değildi, hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Livei bu bakışları hak edecek ne yapmıştı? Çok ama çok kötü bir şey yapmış olmalıydı. Ellerine baktı. Sevgilisinin yüzünü gömüp kokladığı saçları avuçlarının arasından yavaşça kayıp gidiyordu. Gözlerini kaldırıp Bok'a baktı. Saçları gitmişti. Yüzü silikleşiyordu. Peşinden koşmaya çalıştı.
"Gidelim."
Dişlerinin arasından tıslar gibi konuşmuş ve sırtını dönüp gitmişti. Livei koştu, koştu, koştu. Asla yetişemiyordu. Bok'un timsali hızla gözlerinin önünde yok olurken kendi bedenine bir ağırlık çökmüştü.
"Gitme! Beni bırakma!"
Daha fazla koşamayacağını anlayıp yere çöktü. Zorlukla nefes alıyordu. Ne kadar bağırsa da sesi ulaşmıyordu. Ona yetişemeyecekti. Ellerini ve dizlerini yere koyarak emeklemeye çalıştı. Hareket edemiyordu. Alnını soğuk zemine yaslayarak çığlık atmaya çalıştı. Sesi boşlukta kayboluyordu.
"BABAMI GERİ VER!"
Tanıdık bir çığlık, kulaklarını sağır edercesine tüm boşluğu doldurdu. Başını kaldırdı. Mavi bir bandananın havadan yere, avuçlarına doğru süzüldüğünü gördü.
"Mavi?"

Genç kız terler içerisinde yerinden sıçradı. Birkaç saniye boyunca nerede olduğunu ve ne yapıyor olduğunu idrak edemese de temiz havayı ciğerlerine çektikçe zihninin berraklaştığını hissetti. Ne zaman uyuyakalmıştı ve ne kadardır uyuyordu emin değildi. Araba park edilmişti ve Friks içeride değildi. Bir şey mi olmuştu? Livei önce camlardan sağı solu kolaçan etti. Devasa kırmızı renkli bir otelin önüne gelmişlerdi. Gekæl'de miydiler? Livei 6 saattir uyuyor muydu? Arabanın camlarından Friks'i göremeyince aynalarını kontrol etmeye karar verdi ve genç adamın dışarıda sigara içiyor olduğunu fark etti. Hemen arabadan indi. "Bro içim geçmiş ya niye sürekli amıma koyuyorsun. Uyandırsaydın keşke." Ciddi ciddi 6 saat geçtiyse Friks inanılmaz yorgun olmalıydı. Otelin önünde durduklarına göre geceyi burada geçireceklerdi.

Livei etrafta görevli birisi var mı diye bakınırken kel, şişko ve bıyıklı yalaka bir tipleme ağzından salyalar akarak yanlarına gelmişti. Genç kız esnaflık ve hizmet sektörünün zor olduğunu biliyordu ancak bu kadar yalaka insanlardan gerçekten midesi bulanıyordu. Herifle fazla muhatap olmak istemediği için para dışındaki diğer açıklamaları Friks'in yapmasına izin verdi. Sonrasında adam defterini çıkarıp sanki çok zor bir işlem yapıyormuş gibi hesap yapmaya girişti. Livei'nin de sinirleri tam bu noktada bozuldu. "Tek oda 200 PBF ise iki oda nasıl 500 oluyor? Matematiğiniz mi kötü yoksa adam mı yoluyorsunuz?" dedi öfkeyle. Kolay sinirlenen bir insan değildi ancak haksızlığa ve dolandırıcılığa gelemezdi. Bir polis olarak kimliğini açıklayıp herifi dolandırıcılık yaptığı için tehdit edebilirdi ancak mesleğinin açığa çıkmasını istemiyordu. Yerin kulağı vardı sonuçta. Gözlerini Friks'e çevirdi. Olayı tamamen başından savmış ve genç kızın üzerine bırakmıştı. Livei sinir olmuş bir biçimde oflayarak ayağını yere çarptı. "Cimrilik ediyor gibi olmayayım ama cimrilik edeceğim. Tek oda alalım biz." Daha çok uzun bir yolları vardı ve bu da daha çok masrafları olacağı anlamına geliyordu. Hem sadece Friks yatıp dinlense de olurdu, Livei fazlasıyla uyumuştu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#7
Adam sinirli laflarına karşılık olarak gülümseyip hızlıca bir açıklama yapma yolunda ilerliyor. "Efendim, hemen açıklayayım. İki kişilik odalarımız metrekare bazında çok daha yüksek, iki tuvalet var, ekstra bakım eşyaları var ve televizyon da var. Bir tık daha pahalı olmasının sebebi bu tarz lüksleri sadece iki kişilik odalarda bulundurabilmemizdir. Ek olarak bunları neden bir kişilik odada bulunduramadığımızı sorarsanız hem otelimizin elektrik limitini aşmamak, hem de odanın inşasına uygun olmamasından diyebiliriz. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz." Adam, odaya karar verdiğini duyduğu anda ücreti sabırsız bir şekilde talep ediyor ve aldıktan sonra kendisini takip etmenizi söylüyor. Peşinden gidiyorsunuz ve otelin girişinde size bir anahtar teslim ettikten sonra asansör ile odanıza çıkabileceğinizi söylüyor. Odanızın dördüncü katta olduğunu öğrendikten sonra asansöre biniyorsunuz. Yaşadığınız yerin yapısı gereği hayatınızda sadece birkaç kere gördüğünüz asansör teknolojisi sizi şaşırtıyor ve asansörü didik didik inceliyorsunuz. Butonlara bastığınızda asansörün bunu algılaması ve üst katlara çıkabilmesi, iki kişiyi taşıyabilmesi akılalmaz bir olay gibi geliyor. Friks ise sana bir anısını açmaya karar veriyor. "Hayatımda sadece bir kere asansöre bindim, o zaman da o kadar korkmuştum ki asansöre işemiştim. Olaya bakar mısın?" Yaklaşık otuz saniye içerisinde dördüncü kata varıyorsunuz. Friks inmeden önce iç çekiyor ve depresif bir yüz ifadesiyle oda numaralarını inceliyor. 418 numaralı odanızı buluyorsunuz ve anahtarı kullanarak içeri giriyorsunuz. İçeri girdiğinizde düzenli, büyük bir yatak, iki büyük dolap, bir tuvalet ve banyo, lüks perdeler, camın önünde bulunan bir kanepe ve ahşap bir sehpanın üzerinde duran son model radyolardan buluyorsunuz. Friks yatağı görünce "Neyse, sen uyu olmadı. Benim hala uykum gelmedi." diyor. Camın hemen önünde bulunan kanepeye oturuyor ve bir sigara yakıyor.
Off Topic
Livei Nyawodz:
Hesabından 200 PBF eksildi.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#8
"Virdiğimiz rihitsizliktin diliyi izir diliriz." dedi içinden öfkeyle adama 200 PBF parayı uzatırken. Paraya çok düşkün olduğundan değildi bu öfkesi, adamın palavra attığından emin olması yüzündendi. Sinir olmuş bir şekilde arabanın bagajındaki çantayı alıp Friks ve otel görevlisini takip etmeye başladı. Oda anahtarını alıp adamdan ayrıldıktan sonra derin bir nefes aldı. Friks biraz dinlendikten sonra sabah erkenden yola çıkabilirlerdi. Kalacak bir yer buldukları için şükretmeliydi belki de.

Asansörün önünde bir süre şaşırıp kaldıktan sonra tedirgin bir şekilde zeminine bastı ve cihazın büyük bir gürültüyle onları yukarı taşımasını hissetti. Yukarı doğru çıkarken kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. İlginç bir histi. Gedhilfe'de pek çok gizli veya açık teknolojik gelişme olduğunu bildiği için bu kadar şaşırmamalıydı belki de. Friks'in asansör ile ilgili anısını dinledikten sonra bütün asansörde yankılanan bir kahkaha patlattı. Bu koca heybetli adamı korkudan altına işerken hayal etmek fazlasıyla güçtü. Oldukça kısa bir sürede dördüncü kata gelmişlerdi. Ne güzel bir icattı şu asansör, keşke her binada olsaydı. Tek tek merdivenlerden tırmanmak hem çok yorucu oluyordu, hem dizlerini ağrıtıyordu, hem de fazlasıyla vakit alıyordu. Asansörden indikten sonra 418 nolu odayı bulup anahtarı deliğe soktu ve açtı. Epey geniş ve lüks bir odaydı. Daha sıradan ve ucuz bir yere gidemezler miydi? Friks masrafları genç kız ödemek istedi diye bilerek mi yapıyordu bunu acaba? Bok ile kaldığı otel odası bile bu kadar lüks değildi. Homurdanarak elindeki valizi bulduğu boş bir yere doğru bıraktı.

Friks uykusu olmadığını söyleyip kanepeye oturmuştu. Yorgun olmamasına imkan yoktu. Belli ki yatak çift kişilik diye çekinmişti. Livei eski Livei olsaydı kesinlikle çok heyecanlanır, ne yapacağını bilemez, utanır ve asla o yatakta yatamazdı ancak bu konularda hissizleşmiş miydi yoksa Friks'i bir tehdit olarak görmediği için miydi bilinmez, bu konuda hiçbir duyguya sahip değildi. Yatak yeterince genişti, iki ucunda yatabilirlerdi. Tabi Friks rahat etmeyecekse bunu asla yapmazdı. Çocuğun sevgilisi filan vardı belki, ayıp olurdu. "Ben yolda yeterince uyudum zaten. Altı saattir direksiyon sallıyorsun, sigaranı iç de yat uyu dinlen. Daha yolumuz uzun." dedi saçındaki tokayı açıp saçlarını serbest bırakırken. Her akşam sımsıkı bağladığı bu toka yüzünden başının ağrıdığını hissediyordu ancak bir kez alıştığı için de saçlarını toplamadan dışarı çıkamıyordu. Parmaklarıyla bir süre saç derisine masaj yaptıktan sonra kanepeye, Friks'in yanına aralarında belli bir mesafe olacak şekilde oturdu. Dizlerini kendisine doğru çekerek kıvırdı ve başını da kanepeye yasladı.

Bir süre boyunca sessiz kalıp derin düşüncelere daldıktan sonra muhabbete orta yerinden girdi. "Mavi bana sizden birisinin zihninin hükümet tarafından yıkandığını ve bu kişinin sonrasında size saldırdığını, onu öldürmek zorunda kaldığınızı anlatmıştı. Sence Dyoch ve Dhæcho..." bu nevrotik düşünce bir süredir aklını kurcalıyordu ve boğazına dolanan düğüm, sorusunu bitirmesine engel olmuştu. Bok'un gidişinden beridir sürekli geçmişi ve Bok öncesi hayatını düşünüyor, yaşadığı her şeyde kendisini suçlayacak bir öge buluyordu. "Sanırım ben olmasaydım o ikisi şu anda sizinle birlikte olurdu. Benim yüzümden yakalandılar." dedi mırıldanarak. Başını dizlerine gömdü ve tekrar kaldırdı. Kendini iyice arkaya verip tavanı izlemeye başladı. "Benim yüzümden Dyoch vuruldu, tam kafasından. Sonra başımı kaldırdım ve kurşun duvardaydı, yaşıyordu." Kendi kendine mırıldanmaya devam ederken söylediklerinin Friks için bir anlam ifade etmediğini ve deli birisi gibi göründüğünü fark etti. Kanepede doğrulup bütün bedenini Friks'e doğru çevirdi. Bacaklarını altına aldı ve kolunu kanepenin kenarına yasladı. "Kot bana Mavi ile geçmişlerinden bahsedince sizin hakkınızda çok az şey bildiğimi fark ettim. Sen Mavi ile nasıl tanıştın, bu örgüte nasıl dahil oldun? Anlatsana biraz." dedi kızlar gecesi dedikodusu dinlemek üzere olan bir liseli ergen hevesiyle.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#9
Friks, şüphene karşılık olarak "Yok beee, öyle bir şey olacağını sanmıyorum. Hem Mavi sana tüm detaylarını anlatmamış o olayın." diyor ve sigarasını tüttürüp lafına devam ediyor. "Genç bir çocuktu ve aşırı deneyimli değildi kendisi. Olay zaten ekibe katıldıktan bir iki sene sonra oldu, Dyoch ve Dhæcho dediğimiz adamlar tüm gençliklerini verdiler bu iş için. Hani bir de o çocuğun olayında öyle paranormal bir şey yoktu, bence amaca inancı yeterli değildi. Biz onu öldürmesek o bizi öldürecekti, kafa gitmişti elemanın. Ben yine de hükümetin beyin yıkama işlemlerinin öyle aman aman bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sikmişim hükümeti." Friks'e muhabbet arasında Dyoch'un başına gelenleri anlatıyorsun ve Friks şaşkınlık içinde seni dinlerken sözünü kesiyor ve "Gördüğüne eminsin değil mi?" diye soruyor. Hemen ardından "Dediğine çok yakın bir olayın gerçekleştiğini gördüm ama biri vurulmamıştı. Bir çet-" derken duraksıyor ve iç çekip devam ediyor. "Bir çete kavgasının ortasında kalmıştım ve bir adamın bıçaklandığını gördüm. Adam kalbinden bıçaklanmıştı ama yere düştüğü anda anlamlandıramadığım bir şey oldu ve gözümü açtığımda adam ayaktaydı ve kavga etmeye devam ediyordu. Elbet anlatınca taşak geçtiler de senin de yaşadığını duyunca şaşırdım amına koyayım." Kendisine bu örgüte nasıl dahil olduğunu soruyorsun ve tekrar iç çekiyor. Sigarasını söndürüyor ve yatağa uzanıyor.

"Babam bir Deinzei çetesinin başıydı ve oradaki büyük mafya gruplarıyla işbirliği yapıyorduk. O zamanlar 16 yaşında falanım. Çok pis bir iş bu arada, sakın öyle şeylere bulaşma. Senin gibi biri öyle şeyleri görmemeli yani. Gün geldi, mafyalar bize dadanmaya başladı. İşte anlaşılamadı, bir şeyler oldu ve bir anda düşman kesildiler. Anlayacağın babam artık bu kıtada değil. Mafyaların elinde öldü gitti adam. Tabii bu olunca bana amcam bakmaya başladı ve şehir değiştirdik. Amcam da Dyoch abinin baya yakın arkadaşıydı, sonradan öğrendim ki Dyoch abi şehir değiştirmemize yardım etmiş, oturduğu binanın hemen yanında satılık bir bina vardı, onu almış ve bize ücretsiz vermiş. Adam bizi korumak için götünü yırttı, ben de zamanla büyüdüm ve bunun önemini anladım. Bir gün muhabbet arasında bana neler yaptıklarını anlattı ve hoşuma gitti. Deinzei adamım zaten ama hiç adam gibi bir görüşüm yoktu bu konu hakkında, katıldım ve 3 yıldır buradayım." Friks, sorduğun soruyu sana yöneltiyor. "Eee, sen Dyoch abi ile tanışmadan önce ne yapıyordun? Benim de uykum yok, amaç muhabbet olsun." Yatağın üstünde bulunan yorganın altına giriyor ve "Bu arada sen de uzanabilirsin rahat hissediyorsan." diyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#10
Friks'in anlattıkları genç kızın içini rahatlatmıştı. Düşüncesi bile geceleri uykularını kaçıran bu olayın detaylarını öğrenmek ona çok iyi gelmişti. Aslında Livei de Mavi'yi ilk dinlediğinde fazla inanmamıştı beyin yıkama olaylarına ancak çıktığı vakalarda gördüğü garip muamelelerden sonra içinde şüpheler oluşmuştu. Dyoch'un vurulma olayını anlattığı esnada Friks'in heyecanla sözünü kesmesi Livei'yi şaşırttı. Sonrasında duyduklarının ardından ise hayretten bir süre ne tepki vereceğini bilemedi. "Demek sen de yaşadın aynısını... Bu çok garip." diyebildi sadece düşüncelere dalmış bir ses tonuyla. Bu neydi emin değildi. Bir çeşit zaman kayması mıydı, tanrıların varlığının bir işareti miydi, teknolojik bir olay mıydı, kendilerine verilen bir ilaç mıydı? Her neyse sadece kendisi yaşamıyordu, Friks de yaşamıştı. Yani gerçekten deli değildi. Dyoch'un vurulduğu anı gördüğüne dair yemin de edebilirdi. Bu olayı zamanında Mavi'ye de anlatmak istemişti ancak alacağı tepkiden çekinmişti. Friks'e anlattığı için ise içi rahattı. Artık destek alabileceği birisi vardı.

Friks, genç kızın sorusuna cevap vermeden evvel sigarasını söndürmüş ve iç çekerek yatağa geçmişti. İnat etmeyip uyumayı kabul etmesi Livei'nin içini rahatlattı. Sonrasında anlattıklarını bütün dikkatini vererek dinledi. Friks'in mafya işlerine bulaştığını ilk kez duyuyordu. Demek onun bu asi doğasının kaynağı içinde büyüdüğü aileden kaynaklıydı. Friks ona bu işlere bulaşmaması gerektiğini söyleyince içinden "Umarım bulaşmam." diye düşündü zira bu hayat denen gariplikte aklına hayaline gelmeyecek pek çok deliliğe bulaşmıştı şimdiye kadar. Friks'in babasını kaybettiğini duyunca kalbi burkuldu. "Frum ve Ser ile birlikte olsun." diye mırıldandı. Mavi ile aynı acıyı paylaşıyorlardı demek. Baba kaybı... Genç kız kendi babasını düşündü. O her zaman onu sevmiş, korumuş, kollamış, arkasında ona güvenli bir liman olmuş ve onu ne olursa olsun sahiplenmiş tek erkekti. Onu kaybetmek demek yuvasının çatısının çökmesi gibiydi, çadırının direğinin bükülmesi gibiydi. Onları çok sık görmese bile sağ olduklarını bilmek, bir telefon uzakta olduklarını bilmek Livei'ye yaşaması için güç veriyordu. Onları kaybettiğini hayal bile edecek olsa gözleri doluyordu. Çok korkunç bir acı olmalıydı. Friks bunu basit bir şeymiş gibi anlatıyor olsa da Mavi gibi duygularını saklamaya çalışıyordu muhtemelen.

Friks'in ona yatağa gelebilme izni vermesiyle birlikte başını salladı ve sıcak yorganın içine girerek derin bir iç çekti. Bütün gün arabada oturduktan sonra şöyle uzanabilmek ne kadar da rahatlatıcıydı. Friks'in sorusuna cevap vermeden önce yatağa sırtüstü uzanıp tavanı izlemeye başladı. "Ben... Aslında pek ilginç bir hayatım yoktu. Annem babam ikisi de emekli polis memuru. Mavi ile Eidhæn gelmişti ama sen görmedin sanırım, Heithost Köyü'nde bir çiftliğimiz var. Ben orada büyüdüm. Tam bir köylü kızı olarak hem de." dedikten sonra kıkırdadı. "Biraz baskıcı bir ailem vardı. Ben doğduğum anda polis memuru olacağım belliydi herhalde, hiç başka bir seçeneğim olduğunu hatırlamıyorum. Öyle polis oldum ama pek mutlu değildim. İnsan kendini boş hissediyor. Ben ne yapıyorum? Ne amaca hizmet ediyorum? Hayattaki hedefim ne? Bunları sorguluyordum sürekli." dedikten sonra biraz durgunlaştı. Kendisinde değişimi ilk başlatan kişi olan Bok ile, Dyoch ile tanışmasından çok kısa bir süre önce tanışmıştı. "Molchut Serthad'ı bilir misin? Çok sevdiğim bir şarkıcıdır. Onun konserine gitmiştim bir gün. Djurat Cumhuriyeti'ndeydi. Orada bir polis memuru ile tanıştım. Konserde o kadar sarhoş olmuştum ki çocuğun üzerine kusmuştum hahaha rezillik! Ama kendisi çok... hoş birisiydi. Sarışın değildi, Tuplo denen bir azınlıktanmış, işe bak. Tüm bu sorgulamaları yaptığım dönemde karşıma çıktı ve sanırım şu anki Livei olmamı sağladı." Tüm bu güzel anıları yeniden hatırlamak içini ısıtmıştı. Keşke hikayenin devamı da aynı mutlulukla devam ediyor olsaydı. "Kendisi ile uzak mesafeli de olsa güzel bir ilişkimiz vardı. Dyoch ile tam o esnalarda tanıştım ve sanırım onun sözleri Dyoch'a güvenip onu takip etmemde etkili oldu. Ne yazık ki artık görüşmüyoruz. Yani görüşmemiz imkansız. Ayrıldık. Yoksa terk mi edildim? Sanırım terk edildim." dedi oldukça buruk bir şekilde kahkaha atarken. "Tihami Savaşı esnasında birlikteydik ama taraf değiştirdi ve bölücüleri destekledi. Onu durdurmaya çalıştım ve bana çok sinirlendi. Öyle sinirlendi ki giderken bir hoşçakal bile demedi. Şu an ne yapıyor, hayatta mı bilmiyorum bile. Onu durdurmaya çalıştığım için de Deith Ozæf beni kişisel olarak yanına çağırdı, resmen kral tarafından ikinci kez mimlendim. Öyle saçma sapan şeyler işte. Sonra da Mavi ile resmen tanıştım ve örgüte dahil oldum. Şu köpek öldürmeli olayı saymıyorum o neydi öyle Frum ve Ser aşkına?" dedi suratında hüzünlü bir tebessümle. "Amma gevezeliğim tuttu. Sana bir şey sormak istiyorum ama özel bir konu değilse anlat lütfen. Mavi kaçırıldığı zaman... O maskeli ve şapkalı adam kimdi? Bunu patrona sordum ama Mavi de yanımızdaydı ve... bilirsin işte. Konuyu açamadık."
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Teşkilat Merkezi”

cron