Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#21
Friks, laflarına karşılık şaşırıyor ve bir süre sonra gülümseyip "Anladım. Ben de seni." diyor ve arabayı çalıştırıyor. Birkaç dakika boyunca gülümsemeye devam ediyor. Tekrardan yola çıkıyorsunuz ve uzun bir tarla yolunu geçiyorsunuz. Tarlalarda çalışan insanları, inekleri, koyunları, keçileri, tavukları gördükçe etraf daha da evine benzemeye başlıyor. Yola kurulmuş bir meyve sebze standının önünde duruyorsunuz ve yerel halkın yetiştirdiği sebzelerin satıldığını görüyorsunuz. Standda çalışan yaşlı bir amca sizi gördüğü anda "Ovvv, şehir insanım gelmiş, hoş gelmiş!" diyor ve elinize bir poşet meyve sebze veriyor. Ödemeye kalkıştığınızda ise "Ne yapıyorsunuz yahu? Ben şehir insanımdan para mı alacağım? Haydi haydi!" diyor ve arabanıza hızlıca binmenize yardım ediyor. Arabaya bindiğinizde poşeti açıyorsun ve domates, patates, lahana, kabak, portakal, çilek, mandalina, kızılağaç turunçgili gibi birbirinden farklı meyve sebze ile karşılaşıyorsun. Saatler geçiyor ve günün sonunda, gecenin başlangıcında Gengzjots sınırına varıyorsunuz. Sınır kapısında bulunan askerlerin sizi güler yüzle selamladığını görüyorsunuz. Şehre girdikten sonra merkezine varmanız da uzun sürmüyor.

Şehir merkezine vardığınızda Friks, arabayı park ettikten sonra iniyor ve bir sigara yakıyor. "Eee, kaptan, şimdi nereye?" diyor. Gözlerinle kırmızı tabelalı bir dükkan arıyorsun ancak göremiyorsun. Aynı zamanda gecenin körü olduğu için çoğu dükkan da kepenkleri indirmiş oluyor. Küçük, iki katlı bir otelin ve hemen yanındaki restoranın açık olduğunu görüyorsun. Aynı zamanda bir tane de içkili kafenin iki saat daha açık olduğunu görüyorsun. Friks, sana dönüp "Sabah mı bakmalıyız? Yoksa birine mi sorsak? Neyse sana bırakıyorum." diyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#22
Duydukları karşısında şaşkınlıkla geriye çekildi genç kız. Yüzü utançtan kıpkırmızı olmuş, kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Friks anladığını söylemişti ancak... gerçekten anlamış mıydı? Livei oturduğu yerden onun yüzündeki tatlı tebessümü rüyaya dalmış gibi izlerken bir süre sonra utanarak başını çevirdi. Söylediklerindeki imanın ne kadarı anlaşılmıştı emin değildi ancak genç kız, kendisini farkına bile varmadan ciddi halde ona kaptırıyordu.

Güneş ışıkları yeryüzünü ısıtmaya başlamışken kilometrelerce uzunluktaki tarlaların arasında büyüleyici bir yolculuk yapıyorlardı. Livei için bu cennetti. Çocukluğunu geçirdiği ve hala tüm kalbini tavuk kümesi kokan odasında bıraktığı çiftliğini hatırlatıyordu ona böyle mekanlar. Yol boyunca sık sık heyecanla cama yapışmıştı.

"Friiiks şu tarlalara bak! Ne yetiştiriyorlar sence?"
"Friiiiks şu ineklere baaak! Şuradaki Sarıkız'a benziyor. Başkente döndüğümüzde seni onunla tanıştırayım. Annesi doğumda ölünce onu yanımda yatırarak büyütmüştüm. O kadar güzel ki görmen lazım mutlaka."
"Haaa şu tavuklara bak. Horoz bey haremini nasıl da koruyor. Çok korkutucu oluyorlar biliyor musun? Bizim bir Huysuz var. Asla elletmez hareminin hanımlarını. Çok fena gagalıyor."


Etrafa hayran hayran bakarken ve gördüğü her köye benzer sahneden büyük bir heyecan duyarken yolda doğal ürünler satan bir tezgah görmeleriyle birlikte Friks'e arabayı durdurtmuştu. Çalışan amca o kadar tatlı bir insandı ki onlara koca bir poşet meyve ve sebzeyi ücretsiz vermişti. Genç kızın içine ücret talep etmemek sinmediği için onları kendi köyüne davet etmiş ve gelirlerse kendi ürünlerinden ikram edeceğini söylemişti. Arabaya bindiğinde büyük bir heyecanla poşeti açtı ve gördüğü manzara karşısında inanılmaz keyiflendi. Hatta öyle ki, şu anda dünyada ondan daha mutlu bir kadın olmadığından emindi. Poşete elini atıp kıpkırmızı çileklerden birkaç tane çıkardı ve bir tanesini arabayı sürmekte olan Friks'in ağzına koydu. Bir tane de kendisi yedi. Hayatında tattığı en lezzetli ve taze çilekti bu. O kadar mutluydu ki ağlayabilirdi.

Günün sonu gelip hava iyiden iyiye karardığında nihayet Gengzjots şehrine giriş yapmışlardı. Genç kız bu üç günlük yol boyunca o kadar eğlenmişti ki neredeyse buraya ne amaçla geldiğini unutacaktı. Şehrin tabelasını görmek onu heyecanlandırmıştı. Sınır kapısındaki askerler onlara gülümseyince "Herkes ne kadar da kibar." dedi hayretle. Pek alışık olduğu bir manzara değildi. Şehir merkezine vardıklarında Friks uygun bir mekana arabayı park etmiş ve sigara tüttürmeye başlamıştı. Bu saatte artık dükkanların hemen hepsi kapalıydı. Sadece içkili mekanlar ve oteller açık olurdu. Üstelik şu anda kırmızı tabelalı bir dükkan aramaları halk tarafından fazlasıyla tuhaf karşılanabilirdi. İçkili bir mekana ise yanında Friks varken asla girmeyi düşünmüyordu.

Arabadan inince çöken serinliğin esintisiyle titredi. Havalar soğumaya mı başlamıştı yoksa Livei hasta mı oluyordu emin değildi. Yüzünde yaramaz bir ifadeyle Friks'in karşısına geçip parmak uçlarında yükseldi ve genç adamın sigarasını alıp kendi ağzına götürdü. Küçük bir fırt çekip havaya üfledikten sonra iğrenmiş bir ifadeyle yüzünü ekşitti. "Mnh... Ekşi." Sigarayı Friks'in dudaklarına tekrar yerleştirdi. "Aradığımız yerin bu saatte açık olduğunu zannetmiyorum. Birilerine sormamız da fazla dikkat çeker." Kımıl kımıl ilerleyerek elini yavaşça Friks'in boşta duran eline dokundurdu. Sonra da kendi parmaklarını onun parmaklarının arasından geçirerek ellerini kenetledi. Bunu bir erkekle hayatında ilk kez yapıyordu. Bok ile her ne kadar tutkulu bir ilişki yaşamış olsa da yalnızca iki üç kere fiziksel olarak bir araya gelmişlerdi ve pek fazla romantik aktivite yapma şansları olmamıştı. Tecrübe etmediği çok fazla şey vardı. Friks'in eli kocaman ve sıcacıktı. Genç kızın kalbi o kadar hızlı atıyordu ki ortam daha sessiz olsa dışarıdan bile duyulabileceğine emindi. Livei kendi yaptığı davranıştan utanarak kızarmış yüzünü diğer tarafa çevirdi ve başıyla oteli işaret etti. "G-Gidelim mi?.." dedi çekingen bir ses tonuyla. Üç gündür bu adamla birlikteydi ancak nedense şimdi utangaç hissediyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#23
Friks, elini tuttuğunu görünce gülümsüyor ve "Olur, gidelim." diyor. Adım atmasıyla birlikte sen de harekete geçiyorsun ve el ele otele doğru ilerliyorsunuz. Otele girdiğinizde sarı-kırmızı duvarlar ve lüks bir fıskiye ile karşılaşıyorsunuz. Resepsiyonda duran kadın kapıdan girdiğiniz anda size "Hoş geldiniz efendim! Hemen iki kişilik bir oda ayarlıyorum!" diye sesleniyor. Kadının yanına geliyorsunuz ve size daha ödeme bile yapmadan iki kişilik bir oda ayarlayıp anahtarı teslim ediyor. Friks, durumu görünce şaşırıyor ve kadına neden anahtarı teslim ettiğini soruyor. Kadın da şaşırıyor ve sana dönüp "Siz Livei Nyawodz değil misiniz?" diye soruyor. Kadını onaylıyorsun ve kadın gülümseyip odanızın çoktan ödendiğini söylüyor. Friks, kim tarafından ödendiğini sorduğunda kadın başını sallıyor ve "Beyefendi ismini vermedi, sadece sizin isminizi verdi. Yarın sabah ilgili yerde sizi bekleyeceğini belirtti." diyor. Friks, sana bakıyor ve 'her neyse' dermişçesine başını yana eğiyor ve anahtara bakıyor. "202 yazdığına göre ikinci kat sanırım, değil mi?" diyor ve kadın başıyla onaylıyor. Friks, tekrar elini tutuyor ve merdivenlere doğru ilerliyor.

İkinci kata çıktığınızda önce 201 numaralı odayı görüyorsunuz, sağ yaptığınızda da 202 numaralı odayı buluyorsunuz. Friks, odanın kapısını açarken içeriden çok güzel parfüm kokuları geldiğini fark ediyorsun. İçeri giriyorsunuz ve odayı incelemeye başlıyorsunuz. Odanın ne kadar büyük olduğunu görünce şaşkınlığa uğrayan Friks hemen yatağa doğru gidiyor ve yatağa dokunuyor. "Çok yumuşak..." Pofuduk mor battaniyeli şık yatağa oturuyor ve gözleriyle odayı incelemeye devam ediyor. Ahşap masanın üstünde altından mumluklar ve içinde yanan mumları görüyorsun. O sırada Friks, üstündekini çıkarıyor. Gözlerini ona doğrultuyorsun ve bir süre bakışıyorsunuz. Tamamen üstsüz kalan Friks, elini kendi kucağına vuruyor ve "Gel hadi." diyor. "Gecemiz uzun geçecek." diyor ve gülümserken pantolonunun düğmesini çıkarıp fermuarını indiriyor.
Off Topic
Konunun pasiflik süresi 7 güne çıkarılmıştır.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#24
Girdikleri otelin koridorları, hatta duvarları bile o kadar lüks dizayn edilmişti ki Livei bir an için, parasının tek gecesine dahi yetmeyeceğini düşünerek çıkıp gitmek istedi. Ancak Friks'in önünde karizmayı çizdirmek olmazdı. Üstelik daha yeni yakınlaşma fırsatı bulmuşlardı ve elleri, genç adamın ellerindeydi. Resepsiyondaki kadın onları görür görmez müşteri bulmanın açlığı ile oda ayarladığını söylerken çekingen adımlarla ilerledi. Parasını Friks ile bölüşürlerdi belki. Livei bunları düşünürken kadının anahtarı hazırlayıp ellerine bırakmasıyla şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi oldu. Kadın adını biliyordu. Tek sorun bu değildi. Odanın parası önceden ödenmişti. İki kişilik odanın... Üstelik onları sabah gerekli yerde bekleyeceğine dair bir mesaj da bırakmıştı. O gece gördükleri sarışın Djuratlı adam mıydı bunları planlayan? Buraya geldiklerini nereden biliyordu? Ona soru dolu bakışlarını yönelten Friks'i fark etti. "Çok sorgulamayalım." dedi yusuf yusuf bir ses tonuyla. Neyse ki Friks gerçekten de fazla sorgulamamıştı. Kafasının böyle ürpertici durumlarda dahi rahat olması ne güzel bir özelliğiydi. Livei de bundan bir adet istiyordu.

Friks'in elini yeniden tutması ile birlikte zihnindeki tüm soru işaretleri, sıcacık hislerin etkisiyle dağıldı gitti. Elini tutmuştu. Livei tutmadan, kendi tutmuştu. Ehe. Hehe. Ehehe. Ne kadar tatlıydı! Livei küçük liseli bir kız gibi yerinde tepinmek, yatağa yüzü koyun atlamak, başını yastığa gömmek, bir sağ tarafa bir sol tarafa yuvarlanıp bacaklarını yatağa vurmak istiyordu. Evet sadece eli tutulduğu için tam olarak bu kadar heyecanlanmıştı. Konu aşk oldu mu tam bir çocuk gibiydi. Bok varken onun yanındaki Livei ile normal Livei birbirinden gece ile gündüz kadar uzaktı. Şimdi yeniden bu geride kalmış kişiliği ön plana çıkıyor ve onunla bütünleşiyordu. Ancak bu sefer tecrübeliydi. Aynı hatayı yapmayacaktı. Bok'u ondan koparan şeyin yine yaşanmasına izin vermeyecekti. Friks onun olmalıydı. Tamamen. Livei'ye sırılsıklam aşık olmalı, gözü ondan başka hiçbir şey görmemeliydi. Onsuz bir hayat düşünmemeli, sürekli aklından onu geçirmeliydi. Rüyasında onu görmeli, birbirlerinden uzaktayken hayaline mastürbasyon yapmalıydı. Tepeden tırnağa sevilmeliydi. Sevilmeye ihtiyacı vardı. Sevilmek istiyordu.

İkinci kata çıktıklarında odaları hemen sağda kalmıştı. Friks odanın kapısını açmak için onun elini bırakmıştı. Odadan hayatında hiçbir zaman satın alamadığı, soyluların sürdüğü tarzda parfüm kokuları geliyordu. Kralın eşi de böyle güzel kokuyordu. Kim bilir ne kadar pahalı parfümlerdi. Livei sigara kokan kendisi hakkında kötü hissetti. Buraya ait değildi. Hayatında hiç bu kadar lüks görmemişti. Absürt duruyordu. Hiçbir zaman elit olmayı, canının istediği her şeyi alabilecek kadar zengin olmayı ya da aşçılara ve hizmetçilere sahip olmayı arzulamamıştı. Yaşadığı küçük dünyadan, sigara kokusundan, kümes kokusundan, inek bokundan, yemeğini kendi yapmaktan memnundu. Böyle şaşalı bir hayatın içinde bulunmak onu korkutuyordu. Devasa odanın içinde küçücüktü resmen. Etrafta altından mumlar, pofuduk yastıklar ve inanılmaz görkemli bir yatak vardı. "Bu kadar pahalı bir odayı ödediklerine göre kesinlikle başım belada..." dedi kendi kendine mırıldanarak. Kim neden bu kadar pahalı bir mekanın parasını onun için ödesindi ki? Ertesi sabah bunun acısı ondan misliyle çıkacaktı. Adı soyadı kadar emindi buna.

Yumuşak yatağa karşı koyamayarak oturan Friks'e kaydı gözleri. Mutlu görünüyordu. Onun mutlu olması yeterliydi aslında. Gerisini bu gece düşünmeyecekti. Friks onu üç günden uzun zamandır yollarda taşımıştı. Ona hakkını ödeyemezdi. Genç kız, Friks'in yorgun olacağını düşünerek odaya girdikleri andan itibaren ona dokunma girişiminde bulunmamıştı. Direkt uyumak isteyebilirdi ve Livei'nin bununla bir problemi yoktu. Buna kesinlikle saygı duyar ve surat asmazdı. Çok fazla şey yaşanmıştı. Onun yanında olduğu sürece genç kız her şeyi kabul edebilirdi. Friks'in üzerindeki tişörtü çıkarttığını gördü. Onu ilk kez yarı çıplak görmüyordu ancak yine de inanılmaz heyecanlanmaktan kendini alamamıştı. Dokunmak istiyordu. Dokunmak istiyordu. Dokunmak- "Sakin ol Livei." Friks'in ona baktığını fark edince gözlerini genç adamın vücudundan gözlerine çevirdi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kalbi heyecanla atıyordu. Ne diyecekti? Ne düşünüyordu? Livei gözlerini kaçırmak istiyordu ancak hipnotize olmuş gibi Friks'e kilitlenmişti.

Friks'in yüzündeki ifadenin yavaşça çapkın bir gülümseye dönüştüğünü fark etti. Genç adam kucağına vurup Livei'yi davet etmişti. Sonrasında da gecenin uzun olacağını vurgulamıştı. Pantolonunun düğmesini açarak fermuarını gevşetmişti. Bilerek yapıyordu. Kesinlikle bilerek yapıyordu. Genç kızı çıldırtmak için yapmıyorsa Livei'nin de adı bundan sonra Eijolf'du. Çünkü gerçekten aşık oluyordu. Friks'in davetinden sonra her şey bitmişti. Genç kız beyninde zorlukla açık duran şalteri tamamen kapattı ve bir an dahi tereddüt etmeden Friks'e doğru adımlayarak onun kucağına tırmandı. Bacaklarını, onun bacaklarının etrafına atarak bedenini iyice ona yakınlaştırdı. Ellerini genç adamın saçlarından geçirerek parmaklarıyla nazikçe taradı. Boynuna eğilip birkaç küçük öpücük kondurduktan sonra vücudunu saran ateşin etkisiyle bunalarak üstündekini çıkartıp bir kenara fırlattı. Nihayet genç adamın dudaklarına yönelerek onu büyük bir tutkuyla öpmeye başladı. Elleriyle bir süre onun çıplak gövdesinin üzerinde nazikçe gezindikten sonra bir elini yavaşça açık duran fermuarına doğru indirdi. Diğer eliyle de Friks'in elini tutarak sırtına, sütyeninin kabzasına götürdü. Ömrünün ilk ve tek cinsel birlikteliği bir parkta gerçekleştiği için hayatında ilk kez bir yatakta sevişecekti. Düşüncesi bile onu delirtmeye yetiyordu. Livei her zaman birden fazla erkekle birlikte olmanın ayıp bir şey olduğunu düşünmüştü. Çünkü sadece aşık olunan kişiyle sevişilirdi ve o kişi de birden fazla olamazdı. Bu yüzden o, hayatının aşkını tek seferde bulacak, sadece onunla sevişecek, onunla evlenecek, çocuk yapacak ve ölene kadar onu sevecekti. Şimdi ise kollarındaki adam ilk aşkı olan Bok değildi. Demek ki hayatta siyah beyaz dışında renkler de mevcuttu. Bok'u kaybetmek, yaşadığı tutku dolu aşkı bir daha yaşayamama düşüncesi onu aylarca çileden çıkartmıştı. Artık özgürdü. Bok'un, genç kızın vücudunun her bir santimine bastığı damgaları, Friks'in taze dokunuşlarıyla tek tek siliniyordu. Ve bu durum genç kızı üzmüyordu bile. Artık onunla, onlarla vedalaşma vakti gelmişti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#25
Büyük bir bulanıklıktan ibaret olan gecenin sonunda, güneş doğarken uyanıyorsun. Geceyi geçirdiğin adamın kollarında olduğunu, onun ise hala mışıl mışıl uyuduğunu fark ediyorsun. Yatakta oturma pozisyonuna geçtiğinde ise kapının kulpuna asılı bir kağıt parçası görüyorsun. Kalkıyor ve kapıya yöneliyorsun. Kağıt parçasının üstünde "Planlar değişti. Otelin 1. katı, 112. oda." yazıyor. Kağıt parçasını alıyor, hazırlanıyor ve otel odasından çıkıyorsun. Bulunduğun kattan aşağı iniyorsun ve 112. odayı buluyorsun. Kapının önünde dururken bir süre içeriden gelen sesleri dinliyorsun. Birkaç konuşma duyabiliyorsun.

"Gedhilfe'nin üretimi olanlar mı bunlar?"

"Abi başka kimin üretimi olacak?"

"Aşırıkara-"

"Kardeşim, sakin. Oteldeyiz sığınakta değil."

Çok beklemeden kapı açılıyor ve seni tanımadığın, uzun boylu, siyah saçlı bir adam karşılıyor. "Ne zamandır buradasın yahu? Kapıyı çalsana. Hadi gel içeri." dedikten sonra seni içeri davet ediyor. İçeri girdiğin anda tanıdık bir yüz ile karşılaşıyorsun. Evet, gizli koruda gördüğün sarışın adamın ta kendisi! "Seni buralarda görecek miydik, Livei Nyawodz?" diyor ve gülümsüyor. "Mavi Yıldız'a hoş geldin, ne istiyorsun?" Odada sadece tanımadığın adam, sarışın adam ve sen varsın.

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#26
Aralık kalan perdeden gözlerine hücum eden güneş ışınlarının etkisi ile uyandı Livei. Tüm vücudunda ve özellikle de kasıklarında hafif bir sızı hissediyordu. Bütün vücudu, Friks'in kolları tarafından sarmalanmıştı. Onun uyanıp uyanmadığını kontrol etmek için nefes seslerini dinledi. Hala derin uykudaydı. Yolculuğa çıktıklarından beridir ilk kez ondan erken uyanmıştı. Hazır fırsatını bulmuşken onun bebek gibi huzurlu yüzünü bir süre seyretti. Güzel bir rüya mı görüyordu acaba? Yavaşça saçlarını okşayıp burnuna minik bir öpücük kondurdu. Genç adam fazlasıyla yorulmuş olmalıydı ki bir süre daha uyanacak gibi değildi. Livei yavaşça kendini onun kollarından kurtararak doğruldu. Etraftaki kıyafet yığınları arasından iç çamaşırlarını seçmeye çalışırken kapı kulpuna asılı bir kağıt fark etti. Kapıyı kilitlememişler miydi? Birisi onlar uyurken içeri mi girmişti? Livei bu düşüncenin verdiği huzursuzluk ve utançla hızla kağıda yöneldi. Yazanı okuduktan sonra çabucak üstünü değiştirdi ve son bir kez Friks'i kontrol etmek için yanına gitti. Açıkta kalan kolları üşümesin diye battaniyeyi üzerine doğru çekerek genç adamın yanağını öptü. Sonra valize yöneldi ve evden gelirken koyduğu iki kitabı çıkarıp kucakladı. Odadan çıkmadan önce Friks endişelenmesin diye anahtarı ahşap masanın üzerine bıraktı. O çıkacak olursa odayı kilitlerdi herhalde.

Birinci kata inmesi gerektiği için merdivenlere yöneldi. Kendini Mavi ile buluşmaya ilk gittiği andaki gibi gergin hissediyordu. Muhtemelen ne ile karşılaşacağını ve ne tepki alacağını bilmemekten kaynaklanan bir gerginlikti. Sonuçta o Djuratlı adam nedendir bilinmez onları kendisi davet etmişti ancak aralarındaki enerji ve diyalog pek de pozitif değildi. Neyse ki Livei o eski Livei değildi. O kadar çok şey yaşanmıştı ki, aşağılanma karşısında dirençle tepki verecek bir gururu kalmamıştı geriye. 112 nolu odanın kapısına geldiğinde derin bir soluk aldı. Tam kapıyı çalacaktı ki içeriden gelen sesleri fark etti. Aşırıkara? Ne hakkında konuşuyor olduklarına dair hiçbir fikri yoktu ancak önemli bir şey olduğu belliydi. İçeri girip muhabbetlerini bozması mı doğru olurdu yoksa burada bir süre beklemesi mi emin değildi. Kulak misafirliği yapıyor gibi de görünmek istemiyordu. Duymaması gereken bir şey duyup başına bela almak da istemiyordu. Zaten yeterince bela vardı başında.

Livei bu kararsızlığın ortasındayken kapı içeriden açılmış ve genç kız karşısında tanımadığı siyah saçlı bir adamı bulmuştu. Adam, ilk kez karşılaşıyor olmalarına rağmen sanki onu tanıyormuş gibi bir tepki vermişti. "Yeni gelmiştim." dedi mırıldanarak ve çekingen adımlarla içeri girdi. Odadaki diğer yüz neyse ki tanıdıktı. Tam olarak bulacağını tahmin ettiği ancak bulduğu için de şaşırdığı bir yüzdü. Djuratlı adamın ta kendisiydi. Livei gerçekten onunla karşılaştığı için oldukça şaşırsa da bu şaşkınlığını beceriksizce saklamaya çalıştı. "Hoş buldum..." diye zayıf bir tepki verdikten sonra bir süre odayı incelemeye başladı. İçeride bir yerlerde saklı birisi yoksa yalnızca üç kişiydiler. Genç kız adamın sorusu karşısında ne yanıt vereceğini kestiremeyerek lafı fazla dolandırmamaya karar verdi. Zaten oldukça uzun bir yoldan geliyordu, daha fazla kedi fare oyunu oynamalarına gerek yoktu. "Bir konuda yardıma ihtiyacım var ve bana, Gedhilfe'den bağımsız olduğunuz için, en iyi sizin yardım edebileceğinizi düşündüm." diye söze başladı tereddütle. "Nerede olduklarını öğrenmem gereken iki kişi var. Onlardan birisi bu kitapların yazarı, diğeri de onun bir akrabası." dedi elinde tuttuğu kitapları göstererek. "Burada konuşmamız güvenli mi bilmiyorum o yüzden isimlerini sesli söylemek istemiyorum. Dışarıya biraz ses gittiğini fark ettim de..." Sonrasında sesini biraz alçaltarak devam etti. "İkisi de hükümet tarafından tutuklandılar. Onları bulmam gerçekten çok önemli." derken kitap başlığındaki Deinzei kelimesini gösterdi bakışlarıyla imalı bir şekilde. Neyi kast ettiğini anlayacaktı, zeki birisiydi o. Livei buna emindi. Emin olduğu diğer şeyse bunu karşılıksız yapmayacak olmalarıydı. "Yardım etmenize ihtiyacım var. Karşılığında da-" Bir süre durup ne teklif edebileceğini düşündükten sonra bir şey bulamayarak omuz silkti. "Ben de size yardım ederim. Herhangi bir konuda. Ne işinize yararsam artık."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#27
Djuratlı sarışın adam "Merak etme, burası güvenli. Neden güvenli olduğunu sorgulamadığın sürece güvenli." dedikten sonra elindeki kitapları alıyor ve incelemeye başlıyor. İlk kitabın sayfalarını çevirmeye başlıyor ve arkadaşına bakıp yanına çağırıyor. Arkadaşına da incelettikten sonra bakışıyorlar ve kafa sallayıp arkadaşına "Dhæcho Vodhis bu." diyor. Kitapları yanınızda duran bir masaya koyuyor ve tekrar sandalyesine oturup cebinden bir not defteri çıkartıyor. Ceketinin ön üst cebinden çıkardığı kalem ile not almaya başlıyor ve "Dyoch Vodhis ve Dhæcho Vodhis yakın vakitte tutuklanmıştı. Nerede tutulduklarını biliyoruz." diyor. Yanındaki arkadaş "Bundan sonrasını ben alırım." diyor ve böylelikle sarışın Djuratlı odadan çıkıyor. Siyah saçlı adam sandalyeyi çevirip ters oturuyor ve seni karşısına alıyor. "Bize yardım etmen mümkün. Ama biraz zor olacağının da farkındayım. Alıştıra alıştıra söyleyeyim ki olay çıkmasın." Adam, sana doğru eğiliyor ve "Yanındaki kızıl saçlı elemanı bize teslim edersen sana istediğin bilgiyi veririz." diyor.

"Gedhilfeli mafya çeteleri genel olarak hükümet karşıtı olmazlar, hatta hükümeti içten yönetmeye çalışırlar. Onların ailesi de pek farklı bir ideolojiye sahip değildi ve yıllardır örgütümüzü batırmak için ellerinden geleni yapan sayılı ailelerden biriydi. Artık dağıldılar ancak bizi hala rahatsız eden birçok mafya ailesi var. Bu mafya ailelerine bir mesaj göndermeyi uzun zamandır planlıyorduk. Arkadaşına ne olup ne olmayacağına söz veremem ama örgütünüz için kritik olan iki kişinin nerede olduğu bilgisi örgütün bir üyesinden daha önemlidir diye düşünüyorum. Kabul edersen tek yapman gereken otel odanızın anahtarlarını bize vermek. Adamlarımız seni araba ile istediğin yere bırakacaklar. Arkadaş ise burada kalacak. Tek bir kuralımız var, bu kararı şu an burada vereceksin. Otel odasına çıkıp geri gelemezsin. Aynı zamanda şunu da belirteyim, şu an bu teklifi reddedersen sana veya arkadaşına zarar gelmeyecek. Gitmekte özgürsünüz. Ama ek olarak söylemem gerekiyor ki bilginin bizden başka kimsede olduğunu sanmıyorum, hükümet o ikiliyi salmaya karar verene kadar onlara ulaşamazsınız."

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#28
"Sorgulamıyorum o halde." dedikten sonra Djuratlı adamın kitapları incelemesini beklemeye başladı. Tahmin ettiği gibi, bilgiye sahiptiler. Direkt olarak Dhæcho ve Dyoch'u tanımış ve isimlerini telaffuz etmişlerdi. Sonrasında ise Livei'nin o çok duymak istediği cümleyi kurmuşlardı, nerede olduklarını biliyorlardı. Genç kız heyecanla gözlerinin parıldamasına engel olamadı. O kadar uğraşmış ve bu kadar uzun yoldan gelmişti ancak hiçbiri boşuna değildi! Sonunda örgütünü memnun edecek bir iş yapabilecekti. Ne olacağını ve ne söyleyeceklerini heyecanla beklemeye başlarken siyah saçlı adam kendisi halledeceğini belirtince sarışın adam odadan çıkıp gitmişti. Siyah saçlı onu biraz ürkütüyordu bu yüzden onunla yalnız kalmak gerilmesine sebep olmuştu. Adam artistlik taslayarak sandalyeye tersten oturduktan sonra Livei'nin onlara nasıl yardım edeceğini anlatmaya başladı. Friks'i onlara teslim edecekti.

Ne?

Doğru mu duymuştu? Friks'i mi istiyorlardı? Livei hayretle haykıracaktı ki adam bunun sebebini açıklamaya girişti. Friks'in eskiden içinde bulunduğu mafya ile problemleri vardı ve bu mafya gruplarına bir ders vermek istiyorlardı. Kişisel bir mesele değildi. Bunu duymak genç kızın içini epey rahatlatmıştı. Livei'ye bilgiyi vereceklerdi ve Livei de bunun karşılığında oda anahtarını teslim edip Friks'i onlara bırakacaktı. Bu kararı hemen verecekti. Çıkıp geri gelemezdi. Reddederse bilgiyi alamayacaktı ancak gitmekte özgür olacaklardı. Adam konuşmasını bitirdiğinde tam kalbinin orta yerinden bıçaklanmış ve binlerce parçaya ayrılmış gibi hissediyordu. Her şey buraya kadardı demek. Friks'i onlara vermesine imkan yoktu. O zaman örgüte gitmenin ne manası vardı ki? Dyoch'u kurtarmanın ne manası vardı? Patronun yüzüne bakıp ne diyecekti? Mavi'ye bir daha nasıl bakacaktı? Üstelik Friks'e aşıktı. Bok ile olduğu zamanki gibi onu bilinmezin ortasına bırakamazdı. Daha yeni toparlanmaya başlamıştı. Daha yeni sevildiğini hissetmeye başlamıştı. Neyden vazgeçecekti? Örgütün amacından mı, gururundan mı, aşkından mı, insanlığından mı?

Livei derin bir soluk aldıktan sonra başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Büyük bir hata yapıyorsunuz." dedikten sonra açıklamaya başladı. "Friks'in çocukken mafya işlerine bulaştığı doğru. Ancak bu tamamen babası yüzündendi. Kendi isteği dışında, babası yüzünden bu işlere girmek durumunda kaldı. Hiç de hoşlanmadığını, çok pis işler olduğunu bana söyledi. Onu bu yüzden suçlamanız ya da sorumlu tutmanız doğru değil. Çocuktu ve bir seçeneği yoktu. Zaten onu bu işlerden kurtaran kişi de Dyoch Vodhis'in ta kendisiydi. Aralarında bir nevi akrabalık bağı var. Friks ile uzun zamandır birlikte çalışıyorum ve onun görüşlerine hakimim. Kesinlikle hükümeti desteklemiyor ve Deinzei hareketine de gönülden bağlı bir insan. Örgütün liderlerine de bağlı. Örgütte önemli bir isim, liderin sağ kolu diyebilirim. Onu almanız mafyanın hiç umurunda olmayacağı gibi hem sizin örgütünüze hem de bizim örgütümüze zarar verecektir. Yani üç taraftan da bir faydası olmayacak. Friks'in bizim örgütümüze engel olmaya çalışan Kızıl Kan Cemiyeti ile mücadelemizde de kendi canını ortaya koyduğuna şahit oldum. Vazgeçebileceğimiz birisi değil o." dedi soğukkanlılığını kendinden beklenmedik bir biçimde koruyarak. "Sizdeki bilgiye gerçekten ihtiyacım var ancak Friks olmadan hiçbir anlamı kalmıyor. Ben Deinzei halkını korumak için bu işi yapıyorum. Onları seviyorum. Canlarının boşuna yanmasını istemiyorum. Hükümeti onların zararsız olduklarına ikna etmeye çalışıyoruz. Lütfen bana sevdiğim birine zarar vermem karşılığında istediğim şeyi vereceğinizi söylemeyin. Siz de bir amaç için birlikte çalışıyorsunuz, beni anlıyor olmalısınız." Kısa bir süre durakladıktan sonra devam etti. "Probleminizi çözmenin başka bir yolu varsa veya size yardım edebileceğim başka bir konu varsa seve seve yardım ederim. Eğer yoksa da çok üzülerek gideceğim. Friks'i size veremem." dedi son olarak kesin bir dille.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#29
Adam, şaşkın bir yüz ifadesiyle yüzüne bakıyor ve "Onunla o kadar takılmana rağmen bilmiyor musun?" diye soruyor. Cevap gelmeyince bir süre daha yüzüne bakıyor ve iç çekip "O çocuk mafyayı asla bırakmadı." diyor. Ayağa kalkıyor, cebinden çıkardığı çakmakla bir sigara yakıyor ve konuşmaya devam ediyor. "Daha bir hafta öncesinde Gedhilfe'nin raporlarını kontrol ederken mafyada hareketliliğe rastladık ve Friks denen arkadaş bu hareketliliğe dahildi. İnceleme yapmak için yola çıktık ve başkente geldik. Bir de ne görelim? Bir kaçakçılık işlemi yapılıyor. Buraya kadar geldiğin ve kendi canını önemsediğini düşündüğüm için detaya da girebilirim. Limanda bulunan bir gemiye mal yüklüyorlardı. Ekip arkadaşlarımızdan biri polis kılığına girip neler döndüğünü sorduğunda ise kendilerinin kiraladığı bir gemi ile 'hamur işi malzeme imalatı' ile uğraştıklarını söyledi. Geminin seri numarasını öğrendik ve bu mafya çetesinin gemiye sahip olduğunu açığa çıkardık. Hamur işi malzemelerinin imalatı için kullanılmadığı konusunda da hemfikiriz herhalde. Şimdi söyle bana, sence bu geminin bizzat içinde mal yüklemeye kim yardım ediyordu? Evet, arkadaşın." Ara ara içtiği sigarasını yere atıyor ve ayağıyla söndürüyor. "Ha bu arada, arkadaşın diyorum ama seni arkadan bıçaklayıp Gedhilfe hükümetiyle birlikte çalışan, onlara her adımınızı anlatan bir adamı arkadaş olarak görmen pek doğru olmaz bence." Gülümsüyor ve sana yaklaşıp "Belki de seninle yatma sebebi bile daha fazla şey öğrenmek-" derken kapı çat diye açılıyor. Tanıdığın Mavi Yıldız üyesi geliyor ve "Bu kadar yeter, sıra bende." diyor. Karşındaki adam kalkıp gidiyor ve karşına tanıdık üye geçiyor. "Son dediği için senden özür diliyorum, böyle bir şeyi duymak zorunda kalman bile kabul edilemez. Bunun için de cezasını çekecek. Ondan önce söylediği şeylere gelirsek her biri doğru. Bunun kanıtlarını sana istemen durumunda gösterebiliriz. Fotoğrafsız belgemiz bulunmaz. Arkadaşının fotoğrafını bile bulup gösterebiliriz. Senden kararını tekrar değerlendirmeni istiyorum. Böylece bir sonuca varabilir ve harekete geçebiliriz." Tam cevabını alacakken tekrardan söze giriyor. "Çok istersen kendisini son kez görmene izin verebiliriz."

Re: [Livei Nyawodz] Kaçış

#30
Livei, karşısındaki adam konuştukça bütün hayallerinin ve heveslerinin iğne batırılmış bir balon gibi patlayıp yok olduğuna şahit olmak zorunda kaldı. Anlatılanları işitiyor ve algılıyordu ancak kabul edemiyordu. Elini kulaklarına götürmek, onları kapatmak ve çığlıklarıyla adamın sesini bastırarak hiçbir şey duymak istemiyordu. Her şeyi unutmak istiyordu. Yukarı çıkmak, Friks'in yatıyor olduğu yatağa geçmek, ona sarılmak ve huzurla güzel rüyalara dalmak istiyordu. İşittiği her kelime ile gözleri parlaklık ve canlılığını kaybederken, yüzü donuklaşırken, kan bedeninden yavaşça çekilirken sadece durdu ve bunları düşündü. Kaçmayı, gitmeyi, inkar etmeyi. Adamın yaktığı sigaranın kokusu ona Friks'i hatırlatıyordu. Onun ekşi kokusu ve tadı...

Friks ona ihanet mi etmişti? Friks onu kandırmış mıydı? Bu doğru olamazdı. Hayır. Friks onu seviyordu. Friks Mavi'yi seviyordu. Friks patronu seviyordu. Değil mi? Seviyor muydu? Her şey numara mıydı? Friks çifte ajanlık mı yapıyordu? Friks onu kullanmış mıydı? Ondan yararlanmış mıydı? Hayır, özel bir şey yaşamışlardı değil mi? Sonuçta onu sarhoşken görmüştü. Onu Mavi için haykırırken ve ağlarken görmüştü.

Mesleğine ihanet ettiği ve ajanlık yaptığı için Frum ve Ser tarafından cezalandırılıyor muydu?

Livei boğuluyordu. Nefes alamıyordu.

"Belki de seninle yatma sebebi bile daha fazla şey öğrenmek-"

Titreyen dudaklarını bastırmak için dişlerini sıktı. Gözleri dolmuştu. Boğazına oturan kocaman bir yumru vardı. Yutkunamıyordu. Ağlamak üzereydi. Kalbinde yeni yeşermeye başlayan duyguların kökünden koparılıp çöpe atılması çok can yakıcıydı. Bok ile yaşadıklarından sonra bunun tekrar olmayacağını düşünmüştü. Tekrar aşık olabilecek, savunmasız tarafını gösterebilecek kadar güvenmişti ona. Her şeyi ile kollarını açmış, tüm samimiyeti ile kabul etmişti onu. Ona güvenmişti. Ona verilebilecek tüm duygular içerisinde en önemli olanını vermişti. Güvenmişti. Güvenmişti. Duygularının karşılıklı olduğunu düşünmüştü. Gerçekten de Friks'in tek amacı ondan yararlanmak mıydı? Hiç mi bir şey hissetmemişti?

Livei tekrar birine güvenebilecek miydi?

Kapının aniden açılması ile birlikte yerinden sıçradı. Buğulanmış gözlerinin seçebildiği kadarıyla Djuratlı adam içeri girmişti. O içeri girince diğeri çıkmıştı. Onun adına özür dileyip cezalandırılacağını belirtince itiraz ederek başını iki yana salladı. Yanlış bir şey söylememişti sonuçta. Bunun için cezalandırılmasına gerek yoktu. Livei cümle kurabilecek kadar gücünü toplayabilse bunu söylerdi. Djuratlı adam kanıtlarının olduğunu anlatırken ayakta durmakta zorluk yaşadığını fark ederek sırtını duvara yasladı. Yavaşça öne eğilerek ellerini yüzüne kapattı ve hıçkırıklarını bastırmaya çalıştı. Onu ayakta tutan bir direğin yıkıldığını hissediyordu. Djuratlı adam ondan kararını yeniden gözden geçirmesini istediğinde kendini öldürmeyi düşündü. Kurtulup gitmek güzel olurdu. Daha fazla ihanete uğramaktansa ölmek daha iyiydi belki de.

Ne yapmalıydı? Bu insanların ona yalan söylemek için hiçbir sebepleri yoktu. Ondan elde edecekleri hiçbir çıkarları da yoktu. Söyledikleri şeyler de büyük ihtimalle doğruydu. Livei kanıtları görmek istemiyordu. Buna katlanamazdı. Tekrar red mi etmeliydi? Reddedip yukarı çıkıp Friks'in onu sonuna dek kandırmasına izin verebilirdi. Böylece yaşayacağı acıyı bir başka zamana ertelemiş olurdu. Bir süre daha kendini aptal yerine koymasını izlerdi. Aklı beş karış havada bir aşık gibi çevresinde pervane olur ve hiçbir davranışından kuşkulanmazdı. Ona ne istiyorsa verir ve ihanetinin sonunda da kendisini öldürmesini isterdi.

Kimi kandırıyordu ki?

Onu son kez görebileceğini söyleyen adama başını hayır anlamında iki yana sallayarak cevap verdi. "O benim arkadaşım değil, biz... ben ona aşıktım." dedi kendini zorlukla toplamış bir ses tonuyla. Onu bir kez daha görmesi her şeyi zorlaştıracaktı. Bok'un giderkenki yüz ifadesini görmediği gibi, Friks'inkini de görmemesi daha hayırlıydı. Zihninde onun o saf ve çocuksu bakışlarıyla, dün geceki tutkulu ve ateşli Friks olarak kalmasını istiyordu. Titreyen elleriyle odanın anahtarını Djuratlı adama doğru uzatırken gözlerinden boşalan yaşlara engel olamadı. "Sen haklıymışsın." dedi titrek ve cılız bir ses tonuyla. "Ben çok safmışım ve tam bir aptalmışım." Yavaşça sırtını yasladığı duvardan kayarak yere çöktü. "Ve hiçbir şey başaramayacağım." Cebinde unuttuğu, Eidhæn'in kuş çiziminin olduğu kağıdın hışırtısını hissetti. Bacaklarını kendine çekerek başını dizlerine gömdü ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Teşkilat Merkezi”

cron