Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#31
Max, titrek bir sesle bunu yapmak istemediğini söylediğinde yumruğumu sıktım. Onu dövmek istediğimden değil, ancak Thomas'ı bir an önce kurtarmam gerektiği sürekli zihnimde yankılanırken beni reddetmesinden dolayı. Yine de sessizliğimi bozmadım ve ağzından çıkan diğer cümleleri dinlemeye devam ettim. Aslında bizi düşünüyor gibi duruyordu, lakin oradan sağ çıkacağıma emindim. Lucas ise sözünü kesip Thomas'ı tanıdığını belli etmişti, Max'in Belçika lafını ortaya atmasıyla tamamen emin olmuştum. Lucas, onu nerede tuttuklarını bildiğini söylediğinde Max söylemesini istemiyordu, Mavi ise söze girerek nerede tuttuğunu söylettirmişti. Dublin denilen bir yer. Max kara kara düşünürken, Bok söze girmiş ve daha önce Dublin'e gittiğini, bizi yine götürebileceğini söylüyordu. Max'in bizimle gelmesi krize yol açardı, en azından söylediği buydu, kendisi kırmızı bültenle aranan bir suçluydu. Ardından Bok bir saate ihtiyaç duymadığını, bir yolunu bulacağını söylüyordu. En azından benim Thomas olmadan bir yere gitmeyeceğimi anlamıştı.

Lucas'tan gideceğimiz yeri detaylı öğrendikten sonra herkesle vedalaştık. Jükum'a sarılmadan önce omuzlarından tuttum. "Merak etme, Thomas'ı canlı kanlı getireceğim. Onsuz hiçbir şey yapmam. Ona kavuşacağız." diyerek söz verdim. Her ne olmuş olursa olsun, Thomas'ı geri getireceğim. İrlanda'ya doğru giden bir arabadayken, Dublin'e Hoş Geldiniz yazılı bir tabelayla karşılaştığımızda kanım kaynamaya başladı. Neler yaşanacağını tam olarak bilmiyordum, üstelik Thomas'a bir şey olmuş olabileceği düşüncesi beni sabırsızlandırıyordu. Bu sırada Bok söze girerek buranın Dünya'daki en güvenli yerlerden biri olduğunu söylüyordu. Bir süre daha yola devam ettikten sonra arabayı durdurmuş ve gideceğimiz yönü göstermişti. Tepesinde kule olan dev bir bina bulunuyordu ve yanında ise Avrupa Uzay Ajansı yazıyordu.

Bok, içeri girelim dedikten sonra kapıya doğru ilerliyorduk. Üniformalı bir adam karşımıza çıkmıştı ve Bok ona müdürüyle görüşmek istediğini söylüyordu. Adama karşı isteğini açık bir şekilde belirtmişti Bok. Sessizce beklemeye başladım, kelimelerle işimizin çözüleceğini tahmin etmiyordum. Adam içeri girdikten sonra yaşlı bir adamla geri gelmişti, Frank isimli bu adam iş görüşmesi için mi burada olduğumuzu soruyordu. Bok ise, direkt olarak Thomas'la görüşmek istediğini söylüyordu. Bir bildiği vardır diyerek sessizce bekliyordum. Müdür, yıllardır Thomas'ı kimsenin görmediğini eklerken Bok ise burada olduğunu söylüyordu, Frank tekrardan cevap veriyor ve ölmüş olabileceğini ekliyordu. Bok ise, iki seçenek sunacağını ve ya içeri gireceklerini, ya da polise gideceklerini söylemesinin ardından adam bizi içeri sokuyordu.

Bok durumu müthiş bir şekilde halletmişti. Şiddet uygulamamıza gerek kalmamıştı, bu adamlarla nasıl konuşacağını çok iyi biliyordu. Bizi içeriye bu şekilde sokmuş olması bile saygımı kazanması için yeterliydi. Saygı duyduğumu belli etmek adına yürürken sırtına dostane bir şekilde tokat attım, suratıma baktığında ise gülümseyecek ve kafamı sallayacağım. Yolumuza devam ettikçe, o gördüğüm teknolojik aletler tekrardan karşıma çıkmaya başlıyordu. Odaların her birinde farklı farklı eşyalar duruyordu, beşinci oda hariç. Orada sadece bir yatak vardı. Altıncı odada, büyük ekranın önünde sandalyede bir adam oturuyordu. Bok ona doğru yürümüş ve sohbet edebilir miyiz diye sormuştu, lakin adam cevapsız bir şekilde ekrana bakmaya devam etmişti. Ekranda insanlarla saatleri gösteren bir propaganda videosu oynuyordu. Bok bana döndükten sonra kafamla onaylamış ve hızla ileriye doğru gitmiştim. Thomas'ın baktığı ekranın önüne geçecektim.

"Thomas? Buradan bir an önce gitmemiz lazım. Jükum seni bekliyor, ben de seni bekliyorum." Thomas'ın yüzüne biraz daha yaklaşırken, gözlerinin içine bakmaya devam ettim. "Mabi mabi? Hatırladın mı? Gitmemiz lazım, bir an önce buradan gitmeliyiz." Thomas'ı hızlıca çıkartabilirsem, sonradan neler olduğunu dinleyebilirim. Ancak şimdilik, onu çıkartmam gerek. Hem de hemen.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#32
Max gitmemelerinin riskli olduğunu söyleyerek onları göndermeyi kabul etmese de Bok ve Mavi'nin diretmeleri üzerine gitmelerine izin vermişti. O Lucas'ı oradan götürürken Bok da onları Thomas'ın tutulduğu Dublin denen yere onları gönderecekti. Burası az evvel Bok ile birlikte gittikleri bölge değil miydi? Barın bulunduğu... Planın tamamlanması ile birlikte kendilerini bir anda Dünya'da, bir arabanın içinde bulmuşlardı. Tabelada Dublin'e hoş geldikleri yazıyordu. Livei hoş falan bulmamıştı. Bu sikik gezegenden nefret ediyordu. Yoldayken Bok buranın savaştan beri değişmediğini ve gezegendeki en güvenli yerlerden birisi olduğunu söylemişti. Livei, Bok onları farklı bir yola sokana kadar dalgın dalgın yolu izledi. Avrupa Uzay Ajansı yazan bir binaya doğru farklı bir güzergaha geçmişlerdi.

Binanın kapısında üniformalı bir görevli vardı. Bok onunla konuşarak içeri girmek istediğini söylemişti ve her nasılsa istekleri kabul edilmişti. Livei bu işin bu kadar kolay olmasını beklemiyordu. Tipleri Dünyalılara benzemiyordu da üstelik, şüphelenmemeleri çok garipti. Bu bir tuzak mıydı? Adının Frank olduğunu söyleyen bir adam içeri girerek buranın müdürü olduğunu söylemiş ve Bok ile tokalaşmıştı. Bok bu Dünya işlerini güzel kıvırıyordu. İş görüşmesi için mi geldiklerini sorduğunda Bok ona Thomas adındaki adamı aradıklarını söylemişti. Adam tuhaf bir tepki vermişti. Onun yıllar önce ölmüş olduğunu, burada olmasına imkan olmadığını söylemişti. O esnada Bok ona tehditvari bir cümle kurmuştu. Durumu polise anlatacağını söylemişti. Bunun üzerine adam içeri girmelerine izin vermişti. Livei soru işareti dolu bakışlarını Bok'un yüzüne çevirdi ancak Bok ne yaptığını gayet iyi biliyor gibi duruyordu. Genç kızın aklında sorabileceği milyonlarca şey vardı ancak her zaman yaptığı gibi Bok'a güvenmeyi seçti.

Her iki tarafında da çeşitli odaların bulunduğu uzun bir koridora gelmişlerdi. Üzerinde "bilgisayar" odası olduğu yazılan ve içinde hayatında hiç görmediği acayip cihazlar olan çeşitli odaların yanından geçmişlerdi. Bazı odalar ise toplantı odası tadında daha sade ve koltuklarla doluydu. Toplamda yedi oda vardı. Altıncı odadan içeri girmişlerdi. Küften tavanı ve duvarları lekelenmiş bakımsız bir odaydı burası. Müdür olan adam karşılarındaki bir figürü işaret ederek onun Thomas olduğunu söylemişti. Bok ona seslendiğinde dönüp bakmadı. Bakışları önündeki ekrana kilitlenmişti. Bok Mabi'den onunla konuşmasını istedi. "Dikkatli ol." dedi Mabi'ye. Burada bir tuzak olabileceğini hissediyordu. Bu olanlar hiç normal değildi. Thomas neden onlara bakmıyordu? Mabi'yi tanımamış mıydı? Bu esnada Livei yavaşça Bok'un yanına gitti ve kulağına doğru fısıldadı. "Bir bilgisayara ihtiyacımız olduğunu söylemiştin, değil mi? Sence buradakilerden birini alamaz mıyız?" Bu gerçekten işlerini çok kolaylaştırırdı ve Gedhilfe'deki tehlikeli sızma planına gerek olmadan planlarını hızlandırırdı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#33
İnsan ruhunun karanlık derinliklerinde, sinsice kollarını savunmasız zihinlerimizin etrafına dolayan kötü niyetli bir güç pusuda bekliyor. Aldatmanın, propagandanın ürkütücü bir senfonisini yöneten, yüzünü çarpık bir yanılsama maskesinin ardına gizleyen sinsi kuklacı. Kurnaz bir hünerle, en derin korkularımızı, arzularımızı ve güvensizliklerimizi avlayarak bilincimizin en karanlık köşelerine kayıyor. Gerçeği yanlışa, mantığı yanılsamaya ve özerkliği boyun eğici itaate dönüştüren uğursuz bir simya hakim oluyor. Baştan çıkarıcı fısıltıları varlığımızın özüne nüfuz ederken, farkında olmadan kendi düşüncelerimizin tutsağı oluyoruz. Farkında olmadan bilişsel yetilerimiz yavaş yavaş zincirleniyor, kanatları kırpılıyor ve bu hain manipülatör karşısında aciz kalıyor. Uğursuz bir tiyatrodaki kuklalar gibi, zihinlerimiz görünmez bir ustanın ezgisiyle dans ediyor, ipleri cehaletimizden zevk alan her yerde var olan bir el tarafından çekiliyor. Aldatıcı bir otorite ve güvenilirlik cephesinin altında, propaganda makinesi yanlış yönlendirme sanatında başarılı oluyor, kelimeleri silah olarak kullanıyor, yarı gerçekler ve çarpıtılmış gerçeklerden oluşan uğursuz bir duvar örüyor. Cephaneliği sınır tanımıyor, bizi sahte bir güvenlik duygusuna kaptırmak için görsel gösteriler, ahenkli melodiler ve büyüleyici anlatılar kullanıyor. Düşüncelerimizi tuzağa düşüren zehirli dallardan habersiz, onun aldatıcı ağının tuzağına isteyerek yenik düşüyoruz. Psikolojik dehşetin bu alacakaranlık aleminde, mantık, düzenlenmiş kaosun kakofonisi tarafından boğulan, sönen bir alev gibi titriyor. Şüphe, artık karşılayamayacağımız bir lüks haline geliyor, çünkü bu kötü niyetli büyücünün gerçekliğini sorgulamak, kendi akıl sağlığımızı riske atmak demektir. Her geçen gün ideolojik bir deli gömleğinin ağırlığı altında boğulan zihinlerimiz daha da iç içe geçiyor, algımızın sınırları sadece propagandacının vizyonu kalana kadar daralıyor. Ve ne olursa olsun...

Hala buradayız.

Mabi Thomas ile iletişim kurmaya çalışırken Livei de Bok ile fikirlerini paylaşıyor. Bilgisayar konusu açılınca Bok odayı gözden geçiriyor ve "Aslında olabilir." diyor kısaca. Odağını görevlilerden ayırmamak için elinden geleni yapan Bok, bir süre sonra Livei'ye eliyle 'sessiz ol' diye işaret ediyor, beden diliyle odağının bozulmaması gerektiğine dikkat çekiyor. O sırada Mabi, her ne kadar yeni edinmiş olsa da yürekten bağlandığı dostu Thomas'ı çağırıyor, Thomas ise her ne kadar boş bir yüz ifadesiyle önündeki ekrana bakakalmış olsa da size kendi isteğiyle ellerini kulaklarına, gözlerine ve ağzına koymuş bir primat gibi hissettiriyor. Sanki küçücük bir irade ışıltısı ile bulunduğu bu durumdan çıkabilecekmiş ama bunun getirileri olduğu kadar götürüleri de olacağı için kendini sonsuz bir yanlış bilgi akışına hapsetmiş gibi duruyor. Mabi her ne kadar sesini duyurmaya çalışsa da Thomas ekrana bakmaya devam ediyor, Mabi'nin varlığını bile fark etmiyor. Bok, Livei'ye bilgisayarlardan birinin ağırlığını kontrol etmesini söylüyor, alınabilecek gibiyse de almasını istiyor. Livei böylece odada dağılmış bilgisayarlardan kendince en hafif olduğunu hissettiği bilgisayara doğru ilerlemeye başlıyor. Bir yandan da Mabi, Thomas'ın bu anlamsız transtan çıkması için elinden geleni yapıyor.

Mabi pes etmenin eşiğindeyken Thomas aniden ayağa kalkıyor ve gözlerini Mabi'ye çeviriyor. Bir anda yaptığınız her şeyi bırakıyor ve sessizliğe bürünüyorsunuz. Her biriniz gözlerinizi Thomas'a kilitliyor, yapacağı hamleleri dikkatle izlemeye başlıyorsunuz. Thomas, hiçbir söz söylemeden hafifçe gülümsüyor ve elini Mabi'ye doğru uzatıyor. Onu kurtarmaya gelen arkadaşının elini sıkma isteği gösteren Thomas, çarpık gülümsemesini Mabi'nin elinin hareketlendiğini gördüğü anda bir kenara bırakıyor ve bir anda Mabi'nin kolundan yakalayıp kolunu arkaya bağlıyor, ayağıyla Mabi'nin ayağını kaydırıyor, yere düşmesine sebep oluyor ve Mabi'ye cebinden çıkardığı bir çift kelepçeyi takıyor. Bok yaşanan ani olay nedeniyle odaklanmakta zorlanıyor ve bir anda sizi Thomas'a getiren müdür ve diğer çalışanlar sizlere dönüyorlar. "Ne arıyorsunuz burada?!" diyor müdür, az önce olanlar hiç yaşanmamış gibi davranıyor. Thomas ise ağzını ilk defa bu olayın ardından açıyor. "Müdürüm, bunlar Ingenium'lu. Sizlerden Dünya ile ilgili bilgi çalmak için geldiler. Şu kısa saçlı dövmeli çocuk aralarında en tehlikeli olanı. Onu acilen öldürmemiz gerek." Müdür hemen Bok'a dönüyor ve Bok'un hemen arkasında bulunan çalışanlardan birine "Yakala onu!" diye bağırıyor. Mabi yerde, elleri kelepçeli. Hizasında birkaç adım uzağında olan Thomas ve solunda müdür var. Livei bilgisayarların olduğu yerde, Bok'tan yaklaşık beş metre uzaklıkta. Önünde ise kendisine doğru gelen bir çalışan, o çalışanın arkasında da Bok'u yakalamaya çalışan bir başka çalışan var. Bir sürü bilinmezliğin arasında herkesin emin olduğu tek bir gerçek var.

Bok Jemipech ölmemeli.

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#34
Cumartesi gecesi yazacağım, beklettiğim için üzgünüm.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#35
Bu insanların bazı duygulardan yoksun olduğunu çoktan öğrenmiştim. Ancak, kendisinden olmayan insanları kullanmak için beyinlerini yıkamak apayrı bir seviyeydi. Gerçi, burada engelli bir insanın yük olduğu suratına vurulmuştu değil mi? Böylesine boktan bir yerde, böylesi bir hareket oldukça normal sayılabilirdi. Elimde olsaydı, buradaki herkesin boyunlarını kırardım. Öylesine öfkeliyim ki, hepsini öldürebilirim. Ancak amacıma sadık kalmak zorundayım, yanımda canlarını tehlikeye atamayacağım insanlar var. Bok, Livei, ikisini de yeterince belaya çektim. Buraya onlarla gelmek bile başlı başlına büyük bir bela. Bu yüzden, sakin olmak zorundayım. Thomas'ı alacağım ve sonrasında çekip gideceğim. En azından, kafamdaki plan buydu, basitti.

Ancak Thomas bana bir tepki vermedi. Tepkiden kastım, hiçbir şekilde karşılık vermedi. Beni duymuyor gibiydi hatta, sadece önündeki videoyu izlemekle yetiniyordu. Kim bilir ne kadar uzun süredir devam ediyordu bu işkence. Ben de pes etmek üzereyken, Thomas aniden ayağa kalkmış ve bana karşı gülümsemişti. Elini de uzatmıştı, bir şeylerin ters olduğuna dair küçük bir hissiyat alsam da elimi uzatmaya karar verdim. Büyük bir hata. Thomas aniden kolumu kavradıktan sonra elime bir kelepçe geçirdi. Sonrasında ise Thomas bizi müdür denen kahpeye bir anda ispiyonladı. Belli ki onu kendi taraflarına çekmeyi başarmışlardı, yoksa beni veya arkadaşlarımı bu şekilde satacak bir adam değildi.

Bok'un sözleri aklıma geldiğinde kendimce bir plan kurdum. Bir bokluk olursa Bok bizi geri götüreceğini söylemişti. Saate ihtiyacı olmadığını da söylediğine göre, bizi ışınlayacağını düşünüyordum. Bu yüzden amacım belliydi, öncelikle Kalsiyum Kas stilimi kullanarak kelepçeleri kırmaya çalışacağım, becerebilirsem bir anda Thomas'ın üzerine atlayarak boyun kilidine alacağım. Ardından, "Bok, dördümüzü geri döndürmen gerek!" diyerek bağıracağım. Eğer kelepçeyi kıramazsam, bacaklarımla Thomas'ın belini kilide alacak ve ardından "Bok, dördümüzü geri döndürmen gerek!" diyerek bağıracağım. Her şekilde, Thomas'ı bizimle aynı yere götüreceğim, gerekirse kendine gelene kadar döveceğim.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#36
Bok bilgisayar çalma konusuna sıcak bakmıştı. Gerçekten de buradaki işlerini ciddi anlamda rahatlatırdı. Bahsedilen cihazda ne gibi bilgilerin saklı olduğunu öğrenmeleri onlar için çok önemliydi. Ancak şu anda Bok'un konsantrasyonunun bozulmaması gerekiyordu yoksa büyünün bozulmasıyla kül kedisine dönmeleri an meselesiydi. Thomas tamamen kendini kaybetmiş bir şekilde ekrana bakmaya devam ediyordu. Mabi ona seslenmesine rağmen düsturunu bozmamıştı. O esnada Bok ona hafif bilgisayarlardan birisini almasını fısıldamıştı. Livei çaktırmadan bilgisayarların olduğu masalara doğru ilerleyerek hangisinin taşınabilecek boyutta olduğunu test etmeye başladı.

Thomas'ın aniden ayağa kalkması ile birlikte odada aniden zaman durdu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Tam bir ölüm sessizliği hakim olmuştu. Bütün gözler büyük bir dikkatle Thomas'a kilitlenmişti. Ne yapacaktı? Ne söyleyecekti? Aklından neler geçiyordu? Kimse bir şey bilmiyordu ve anlamıyordu. Thomas gülümseyerek sakin bir şekilde elini Mabi'ye uzatmıştı. Livei derin bir nefes aldı. Mabi elini sıkmak için uzandığı anda Thomas onu kolundan yakalayarak yere yatırmış ve ellerini arkada birleştirerek kelepçelemişti. Livei hemen bakışlarını Bok'a çevirdi. Yüzündeki ifadeden odağını kaybettiğini ve büyüyü bozduğunu anlamıştı. "Şimdi ne bok yiyeceğiz?" diye soran gözlerle adamın gözlerine bakmaya başladı. Müdür içeri gelmiş ve onları ilk kez görmüş gibi davranmıştı. Thomas ise onların Ingeniumlu ajanlar olduklarını müdürüne söylemiş ve Bok'un öldürülmesi gereken tehlikeli birisi olduğunu söylemişti.

Müdür onlara dönmüş ve arkalarındaki elemanlardan birine doğru yakalama emri vermişti. Üzerlerine doğru gelmekte olan iki eleman vardı. Birisi tam Livei'nin karşısındaydı, diğeri ise Bok'a doğru ilerliyordu. Livei büyük bir aceleyle ateş stilini aktif hale getirerek üzerine gelmekte olan elemanı yakacak ve hızla Bok'un yanına doğru koşarak koruyucu zırh stilini aktif hale getirerek onu koruyacaktı. Hayır, Bok böyle boktan bir şekilde ölmüyordu. Bu raddeye gelebilmek için kıçlarını yırtmışlardı. Buna izin vermeyecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#37
Zaman adeta duruyor gibi. Her biriniz Mutlak Son uğruna, yüreğinizi adadığınız plan doğrultusunda ilerliyor ve beklenmedik de olsa başarılı oluyorsunuz. Livei ateşiyle önündeki elemanı yakıp etkisiz hale getirdikten sonra Bok'un yanına geçip koruyucu zırhını açıyor. Mabi kas stiliyle kelepçeleri kırıyor ve Thomas'ı başarılı bir şekilde boyun kilidine alıp Bok'a bağırıyor. Bok ise son anda aklına gelmiş olacak ki gözlerini Livei'nin az önce baktığı bilgisayarlara çeviriyor, içlerinden en küçüğünü yerçekimini kendine bağlayarak çekiyor, bilgisayarın Bok'a doğru havada süzüldüğünü izliyorsunuz ve bilgisayar da yanınıza geldiği anda gözlerinizi kapatıyorsunuz. Gözlerinizi açtığınızda ise Mutlak Son'un buluşma noktası olan evde, güvendesiniz. Tek sorun ise Thomas'ın da sizinle olması. Bok getirdiği bilgisayarı hemen yere koyuyor ve gözlerini Thomas'a çeviriyor. Thomas ise Mabi'nin boyun kilidinden arkaya, Mabi'nin karnına doğru sert bir dirsek darbesi atarak kurtuluyor ve ayağa kalkıyor. "Uzak durun!" diye bağırıyor, cebinden bir çakı çıkarıyor. Bok'a dönüyor ve yaptıklarını hatırlıyor. Sinirden gözleri dolmaya başlıyor ve çakıyı yere fırlatıyor. "Beni öldürün. Bu iş burada bitmez. Dünya kazanacak. KAZANACAK!" diye bağırıyor ve Mabi'ye dönüyor. "Her şey sen gelene kadar plana göre ilerliyordu. Monsieur, ben kendimdeyim. Sadece sen çok ama çok naifsin. Sen de öylesin Jükum!" diyor ve Jükum'a dönüyor. Jükum Mabi'nin ve diğerlerinin aksine sakince Thomas'a doğru ilerliyor. Elini yüzüne koyuyor ve o anda Thomas Jükum'un elini itiyor. Jükum Mabi'ye dönüyor ve "Bu Thomas değil." diyor.

"Thomas'ın saçlarının arkası açık platin sarısı, bu yanlış bir renk. Bu saatiyle bizi kandırmaya çalışan bir Observer." diyor. Cümlesini bitirdiği anda Thomas olduğunu iddia eden kişi gülümsüyor ve göz açıp kapayıncaya kadar yok oluyor. Bok hızla etrafa bakıyor ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyor fakat uğraşları işe yaramıyor. Sadece getirdiğiniz bilgisayar ile kalıyorsunuz. Bok duvara yumruk atıyor ve "Adamı buraya getirdik ve şimdi özgür. Saldık bildiğin adamı. Kahretsin ya." diye söyleniyor. Livei'ye dönüyor ve "Şu bilgisayara müsait olduğumuzda baksak iyi olur. Şimdilik dağılalım derim. Birkaç gün sonra devam edelim. Tehlikede olduğumuz kesin." diyor. Son olarak herkesten fikir almak isteyen Bok ilk önce Mabi'ye dönüyor ve "Thomas'ı bulacağız. Ama önceliğimiz sen dahil buradaki herkesin güvenliği olmalı. Biz ölürsek Mutlak Son da yok olur." diyor.

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#38
Bok'un hepimizi geri döndürmesinin iyi bir plan olacağını düşünüyordum. En azından, Thomas ile birlikte geri dönmek iyi olacaktı, Thomas'ın yıkanan beynini burada yerine getirmeyi başarabilirdik. Gerekirse onun iyiliği için onu dövebilirdim bile, bizi hatırlamasını sağlayabilirdim. Onu çok kısa bir süreliğine tanıdım, o da beni çok tanımıyor, ancak onun kişiliğini anladığım kadarıyla kolay kolay unutacak birisi değil. Fedakar birisi olmalı, en azından ben öyle düşünüyorum. Bu yüzden aklımdaki planı hızlıca harekete geçirdim, kelepçeleri kırdıktan sonra Thomas'ı boyun kilidine alıp bizi geri döndürmesi için Bok'a bağırdım. Plan işe yaradı, Bok bizi geri götürdü, ancak plan yine de berbat oldu. Bunun nedeni ise, Thomas'ın ta kendisi. Yani, Thomas dememem gerek sanırım...

Thomas boyun kilidinden kurtulduktan sonra çok saçma laflar etmeye başladı, böyle olmasını bekliyordum aslında. Ne de olsa beyni yıkanmış bir adamın bir anda bize iyi davranmasını beklemek mantıklı değildi, değil mi? Her şeyin plana göre ilerlediğini, kendinde olduğunu, Jükum'un da benim de çok naif olduğumu söylüyordu. Jükum sakince ona doğru ilerledikten sonra bu kişinin Thomas olmadığını söylüyordu. Thomas'In saçlarının arkasının platin sarısı olduğunu, bu kişinin bizi kandırmaya çalışan bir Observer olduğunu belirtiyordu. İşte, plan tam bu noktada berbat olmuştu. Thomas olduğunu iddia eden kişi de aniden kaybolmuştu zaten. Sikik bir Observer'ı toplanma noktamıza getirmenin verdiği hüsranla yerimde kalabilmiştim sadece.

Bok duvara yumruk attıktan sonra müsait olununca bilgisayara bakmanın iyi olduğunu, şimdilik ise dağılmamız gerektiğini söylüyordu. Tehlikedeydik ve hepimiz güvende olmalıydık. Yoksa ne Thomas'ı bulabilirdik, ne Mutlak Son ayakta kalabilirdi. "Özür dilerim hepinizden." diyerek çıkışa doğru yürümeye başladım. Geriye verecekleri bir cevap umurumda değildi, sadece Thomas'ı kurtarmaya çalışırken daha fazla belayı üzerimize çekmenin özrünü dilemiştim. Şimdilik, gitmem gerek. Bir yerlerde biraz içki içip kafamı dağıtsam iyi olacak. Umarım Gedhilfe'nin tavernaları da bizimkiler kadar iyidir...
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#39
Livei başarıyla Bok'un yanına ulaşmış ve koruyucu zırh stilini açarak etraflarına ateşten bir duvar örmüştü. Görebildiği kadarıyla Mabi de elementinin etkisiyle kelepçelerini kırmış ve Thomas'ı etkisiz hale getirmişti. Livei gözlerini Bok'a çevirdiğinde onun biraz önce incelediği bilgisayarlara bakmakta olduğunu fark etti. İçlerinden ağırlık olarak en uygun görünenini seçerek kendine doğru çekmişti. Böyle bir şey yapabiliyor muydu yani? Belki de bu çocuğun canı için boşuna endişeleniyorlardı. Üzerine kurşun atılsa onu da geri püskürtürdü bu manyak.

O esnada gözlerini kırpmak için kapattı. Onları yeniden açtığında ise patronun evine geri dönmüşlerdi. Livei ciğerlerine derin bir soluk çekerek yavaşça köşeye bir yere çöktü. Adrenalin ve yorgunluktan bitkin düşmüştü. Bok, Thomas'ı da onlarla getirmişti ancak Thomas'ın beyni yıkanmış olacaktı ki tıpkı Dhæcho gibi konuşmaya başlamıştı. Onu bu şekilde başıboş bırakmak çok tehlikeli olacaktı. Cebinden bir çakı çıkartması ise Livei'yi Kot'un öldüğü ana bir anlığına geri götürmüş ve omuriliğinden bir ürpertinin hızla geçmesine sebep olmuştu. Ancak Jükum onlara dönerek bu kişinin Thomas olmadığını söylemişti. Thomas'ın saçları daha farklıydı. Bu adamın onları kandırmaya çalışan bir observer olduğunu söylemişti. Tam olarak bu esnada da Thomas olduğunu iddia eden kişi gülümseyerek ortadan yok olmuştu. Saati olan bir observerı kendi gezegenlerinde serbest bırakmışlardı. Gerçi, bunun pek de bir önemi yoktu. Zaten onları 7/24 izliyorlar, dinliyorlar, gözetliyorlar, yaptıkları her şeyden de haberdar oluyorlardı. Dengelerin bozulması şu an için zordu. Tek problem bu adamın onların tanıdıklarının kılığına girebilmesiydi. Daha önce Bok'un kılığında onunla telsizden konuşan bir kişiyle karşılaşmıştı. Bunun tekrar olup olmayacağı belirsizdi. Zihinlerini sürekli olarak açık tutmak zorundaydılar. Uyurken bile bir gözleri hep açık olacaktı. Özellikle tek kozları olan Bok'u ne olursa olsun akli dengesi yerinde ve sağlam tutmalıydılar.

Bok ufak bir sinir krizi geçirdikten sonra dağılmalarının en uygun olacağını söylemişti. Mabi ise dışarı çıkarken özür dilemişti herkesten. Livei başını iki yana salladı. "Dikkatli olalım yeter. Bizim kılığımıza da girebilir. Özellikle sen Bok, onların hedefi açıkça sensin. Lütfen çok ama çok güvende kal." Ardından gidip Friks'in koluna girdi. Eve gidip saatlerce uyumak istiyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#40
Son sözler havada asılı kalırken oda gergin bir sessizliğe bürünüyor. Bir süredir gözlemci rolünü oynayan Bok önce sessizliği bozuyor. Sesi alçak, dakikalar önce odayı dolduran gerilimle tam bir tezat oluşturuyor. "Pekala." diyor Bok, bakışlarını sabit tutarak. "Bu evde çok uzun süredir oturuyoruz. Dağılma vaktimiz geldi." Ayağa kalkıyor, sandalyesi ahşap zemine sürtünüyor. Pencereye doğru yürüyor, geceye bakıyor. Sokaklar sessiz, ay parke taşlı sokaklara uzun gölgeler düşürüyor. Livei ve Mabi ile yüzleşmek için geri dönerek konuşmaya devam ediyor. "Ortalığı bir gün için yeterince karıştırdık. Peşimize düşmeleri için onlara daha fazla sebep vermeyelim." Kapıya doğru yürüyor, eli kapı kolunda duruyor. Son bir kez arkasına dönüyor, gözleri sizinkilerle buluşuyor. "Dikkat çekecek bir şey yapmayın."

Şafak sökerken Bok evden dışarı çıkıyor ve kapı arkasından yavaşça kapanıyor. Şehrin sokakları hala sessiz, gece eğlencelerinin yankıları fısıltılara dönüşüyor. Ayaklarının altındaki parke taşları soğuk, şu anda karşı karşıya olduğu gerçeğin kesin bir hatırlatıcısı. Ceketine daha sıkı sarınıyor, gözleri alışılmış bir rahatlıkla çevreyi tarıyor. Bok, esrarengiz bir aşinalıkla geziniyor. Bu sokakları, her gizli köşeyi ve ara sokağı biliyor, zorunluluktan ve hayatta kalmaktan doğan bir bilgi bu. Köşeyi dönerken duvara yaslanmış bir figür görüyor. Adam bir pelerinle kefenlenmiş, yüzü bir kukuletanın altına gizlenmiş. Etrafında bir gizem havası, Bok'un ilgisini çeken bir entrika duygusu var. Adama yaklaşıyor, ayak sesleri sabahın erken saatlerinin sessizliğinde yankılanıyor. Bok "Gezmek için erken bir saat, değil mi?" diyerek sessizliği bozuyor. Sesi sakin, tavrı soğukkanlı. Ancak gözleri herhangi bir tehdit belirtisi arayarak adamdan asla ayrılmıyor. Adam yukarı bakıyor, yüzü hala kukuletanın altında gizli. "Belki." diye yanıtlıyor alçak bir sesle. "Ya da belki de bir buluşma için mükemmel bir zamandır." Konuşma, kelimelerin ve gizli anlamların dansıyla başlıyor. Bok dikkatli yürümesi gerektiğini biliyor çünkü tehlikenin kol gezdiği tek yer sokaklar değil. Adam yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya devam ediyor. "Arkadaşın olduğunu düşündüğün insanların gün Dünya ile karşılaşmaya geldiğinde yanında olup olmayacağı meçhul. Onlara gerçekten güvenebilir misin?" Adamın sözleri havada asılı kalıyor, Bok ise sabit bir bakışla adamı karşılıyor. Bok, rahat bir ses tonuyla "Benim hakkımda çok şey biliyor gibisin." diyor. "Çoğundan daha fazla." Adam kıkırdıyor, sessiz sokakta yankılanan alçak, gizemli bir sesi var. "Düşündüğün kadar tanınmamış değilsin Bok." diyor. "Eylemlerin, ideolojin... çok şey anlatıyor." Bok'un kalbi hızla atıyor ama yüzünü ifadesiz tutuyor. Ama bu adam, bu yabancı, onu tanıyor gibi görünüyor. Adını, eylemlerini, inançlarını biliyor. Rahatsız edici ama Bok bunu belli etmiyor. "Eee?" Bok, yine sakinliğini koruyarak cevap veriyor. "Peki davranışlarım sana ne söylüyor?" Adam tüm yüksekliğiyle ayakta durarak kendini duvardan uzaklaştırıyor. Uzun boylu, heybetli bir adam. "Bana senin prensip sahibi biri olduğunu söylüyor." diyor. "Bir amaca inanan bir adam. İnandığı şey için savaşmaya istekli bir adam." Bok'un gözleri hafifçe kısılıyor. Adamın sözleri yanlış değil. O her zaman inançları ve bir fark yaratma arzusu tarafından yönlendirildi. Ancak bu yabancının bunu bilmesi endişe verici. "Peki bu senin için ne ifade ediyor?" diye soruyor Bok, temkinli bir tavırla. Daha fazlasını bilmesi gerekiyor, bu adamın neden burada olduğunu, neden bu kadar çok şey bildiğini anlaması gerekiyor. Ancak adamın yanıtı tatmin edici bir yanıt olmuyor. "Bunu, Bok," diye başladığı sözünü "Başka bir zaman konuşacağız."

Bununla birlikte adam dönüp uzaklaşıyor ve Bok'u sessiz sokakta tek başına bırakıyor, Bok ise düşüncelerinde boğulmaya devam ediyor. Bu olaydan sonra Bok'un da kavradığı bir gerçek var. Kimse, ama kimse güvende değil.
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller
Livei Nyawodz
• 200 IP

Mabi Chüimimuta
• 200 IP
Off Topic
Bir sonraki konunuz kısa süre içerisinde açılacaktır.
Locked

Return to “Konutlar”

cron