Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#11
Jükum ismindeki kadın, bir arkadaşlarının kaybolduğundan bahsetmeye başladığı anda Livei meseleyi anlamıştı. Kollarını göğsünde birleştirip sakince konuşmayı dinlerken bir yandan da patronun ve Thrao'nun söylediklerini başıyla onayladı. "Dünyalı birisini mi kaçırdılar? Hem de eski bir observer?" Bunu duymak onu fazlasıyla şaşırtmıştı çünkü Mavi'nin yaşadıklarını düşününce Thomas ismindeki Dünyalıyı hayatta tutacaklarına dair pek ihtimal vermiyordu. Onu ya işkence ederek öldürürlerdi, ya direkt kurtulurlardı ya da deneylerinin prototiplerini üzerinde gerçekleştirirlerdi. Yine de Livei bu ihtimalleri zaten onların da düşündüğüne emindi ve bunları gündeme getirerek korku ve endişelerini daha da arttırmak istemiyordu.

Patron bu kızın onun öz evladı gibi olduğunu söylemişti. Livei yaklaşarak onunla tokalaştı. "Memnun oldum, ben Livei. Mutlak Son isimli yeni bir organizasyonuz, bizim de amacımız sizinle ortak." Friks de araya girerek anlatılan her şeyi tekrardan kısaca özetlemişti ancak Livei yine de bazı konuları tekrar vurgulama gereği duydu. "Bence amaçlarımız bu kadar ortakken bölük pörçük hareket etmeye çalışmamız kimseye yarar sağlamaz. Elimizde kuvvetli kozlar var. Önemli bilgiler edinmenin eşiğindeyiz. Ve bize yardım edebilecek herkese ihtiyacımız var. Ekibimiz yetenekli ve güçlü element kullanıcılarından oluşuyor. Bize katılın. Birlikte hareket edersek birbirimizi korumamız ve kollamamız da daha kolay olur. Patron size güveniyorsa ve sizi kızı gibi görüyorsa o halde ben de sizi kardeşim gibi görürüm." dedi kendinden emin bir ses tonuyla.

O esnada garip bir titreşim hissetmişti. Hasta mı oluyordu yoksa? Ancak bu titreşme ürperme gibi değildi. Daha değişikti. Hatta... Shisha'nın sesini duyduğuna emindi. Başını çevirip odayı yokladı ancak ne bir kapı sesi duymuştu, ne de gelen giden birisi gözüne çarpmıştı. "Neler oluyor?" derken bir anda tamamen yokluktan Shisha odanın ortasında beliriverdi. Saati kullandığını gündeme getirmesiyle de yapbozun parçaları oturdu. "Ulan Shisha..." dedi ona dönen Dushalıya doğru. Patronun kalp krizi geçireceğinden korkan Livei hızla yaşlı adama koştu ve onu kolundan kavradı. "Patron sakin ol, sakin ol. Bu size daha önce de bahsettiğim arkadaşım. Shisha. Hatırladın mı? Hani observerların saatlerinden birini ele geçirdiğini söylemiştik. O saati kullanmış sanırım. Korkmayın lütfen." Shisha'ya döndü. "Selam Shisha. Ekibimizin yeni üyeleriyle tanış."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#12
Jükum konuşmaya başladığında sessizliğimi korumaya başladım. Tekrardan, sessizliğe gömüldüm diyebilirim. Luj, odada bulunan herkese güvenilebileceğinden bahsediyordu. Sonrasında ise Thomas'ın başına gelenleri anlatmaya başlamıştı. Thrao Jükum'un sözünü kesip herkesin Dünya denen boktan yerden haberdar olduğunu, açıkça anlatabileceğinden bahsediyordu. Dünya tarafından kaçırıldığını, aslında bir observer olduğunu, Thomas'ın çok fedakarlık yaptığını ve aynısını yapmazsa çok üzüleceğini söylüyordu. Benim için de aynısı geçerliydi, onun bir fedakarlığını görmemiş olsam da benim önceliğim şimdilik Thomas ve o laboratuvardaki herkesi öldürmekti.

Luj, dünyalı olup onların tarafında olmayı onurlu bir davranış olarak görüyor ve geride bırakmayacağını söylüyordu. Ardından ekibe dönerek bizi kısmen tanıtıyordu. Jükum kendini tanıtmasının ardından, Friks söze girmiş ve bize planları anlatmıştı. Livei'nin de sözlerini dinledikten sonra sakince bekledim. Ardından, bir anda bir adam odanın ortasında belirdi ve "saatten" bahsetmişti. Tam da ihtiyacım olan şey onların elindeydi. Livei bir açıklama yaptıktan sonrasında adının Shisha olduğunu öğrendiğim adama baktım. Saat kullanan herkesi öldüreceğimi söylemiştim, en azından kendime. Şimdi ise, yeni bir hedefim vardı. Bu adama güvenmiyordum, elinde saat olan kimseye, kendim haricinde güvenmiyordum. Muhtemelen öldürmem gereken kişilerden birisi bu Shisha olacak.

"Her şeyden önce, önceliğim Thomas'ı kurtarmak ve laboratuvardaki herkesi öldürmektir. Bunun dışında planınıza uyacağım ancak Thomas'ı bekletemem. Ne yapacaklarını, şimdiye kadar ne yaşamış olduğunu bilmiyorum ve bu durum karşısında her bir saniye geçtiğinde işin daha kötüye gittiğini düşünüyorum." Etraftakilere baktım. "Dostlarım için her şeyi yaparım, eğer sizde dostlarım olacaksanız sizin için de her şeyi yaparım. Ancak dediğim gibi, önceliğim Thomas'tır ve Thomas'ın beklemesine sebep olacak bir şey varsa çekip gitmem daha uygun olacak." Sonrasında parmaklarımı kıtlatmaya başladım. "Tek bir şartım var. Dr. Johansson denen karıyı canlı istiyorum. Onun ölümü daha uzun sürecek."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#13
Patron Livei'nin açıklamasından sonra az da olsa rahatlıyor ve nefes nefeseyken "Anladım. Tanıştığıma memnun oldum Shisha." diyor. Shisha ise "Korkuttuğum için kusura bakmayın efendim, ben de memnun oldum." diye cevap veriyor utandığını belli eder bir yüz ifadesiyle. Mabi bu muhabbet sürerken fikirlerini söylüyor ve Jükum öne adım atıp "Elbette siz bizi desteklerseniz biz de sizi destekleyeceğiz. Bu karşılıklı bir dostluk olmalı." diyor. Bir yandan da Livei'ye dönüyor ve "Ayrıca beni kardeşin olarak görmen beni çok mutlu eder." diyor ve içten bir şekilde gülümsüyor. Shisha teker teker herkesle tanışıyor ve herkesin isimlerini öğreniyor. Sıra Mabi'ye gelince elini uzatıyor ve "Seni gözüm bir yerlerden ısırıyor ama..." diyor. "Muhtemelen bana öyle geliyordur." diye ekliyor. Shisha Livei'nin yanına gidiyor ve kulağına fısıldıyor. "Yanınıza ışınlanmadan önce Bok ile birlikteydim. Seldshuts tarafında Isam'ın tuttuğu bir odadaydık. Şu an ne yapıyor acaba..."

Thrao hepinizi büyük masanın etrafında topluyor ve her biriniz sandalyelere oturuyorsunuz. Thrao baş sandalyeye oturuyor ve konuşmaya başlıyor. "Madem artık bir grubuz, bizi temsil eden bir şeye ihtiyacımız var gibi hissediyorum. Bir armaya, sembole ihtiyacımız var. Ama ne?" Friks söze atlıyor. "Keskin kanatlı bir kartal olsun aga, yakışır." Hemen ardından Eidhæn söze giriyor. "İsterseniz ben birkaç çizim taslağı yapıp size sunabilirim." Ardından Neist konuşuyor. "Bence kedi patisi olabilir." Ardından Patron beklenmedik bir öneri sunuyor. "Bu masayı çizelim!" Bu sefer de Huld devreye giriyor. "Hepimizden bir özellik olması lazım. Her birimizin vücutlarının birbirine karıştığı başkalaşım bir varlık çizelim." Thrao herkese tip tip bakıyor ve ikinize dönüyor. "Daha Bok ve Isam'ın da fikrini alacağız elbet ama siz de şimdiden-" Bir anda kapı çalıyor.

Siz daha fikrinizi söyleyemeden Thrao kalkıyor ve kapıya bakmaya gidiyor. "Aaa, gelmişler lan?" Livei hemen kapıya koşuyor ve Bok ve Isam'ı görüyor. İkisi de ter içindeler ve Bok "Shisha burada mı acaba?" diye soruyor. Isam ise titrek bir ses tonuyla "Adam bir anda kayboldu. Sonra Bok da bir anda kayboldu. Ödüm patladı. En azından Bok sonradan geri döndü ve nasıl yaptığını açıkladı. Şu an eve mi dönsem diye tartıyorum ama geldim artık." diyor. Thrao ikiliyi içeri davet ediyor ve böylece herkes bir araya gelmiş oluyor. Bok ve Isam da kendilerini tanıtıyorlar ve ekipteki diğer insanlarla tanışıyorlar. Her biriniz masaya oturduğunuzda Thrao sorusunu tekrar soruyor. Önce Isam cevap veriyor. "İçi boş bir daire olabilir. Sonuçta Dünya'nın sonunu temsil ediyor, değil mi?" Bok ise derin düşünüyor ve sonunda cevabını veriyor. "Birbirine geçmiş iki daire." Herhangi bir sebep sunmuyor, sadece fikrini söylüyor. Thrao ise tekrar size dönüyor ve "Sıra sizde." diyor. Hadi bakalım, fikrinizi söyleyin.

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#14
Her saniyemin hala değerli olduğunu düşündüğüm bir durumda, daha boktan bir duruma düşmek istemezdim. Shisha bana gelip gözünün beni bir yerlerden ısırdığını söylese de, "Maskedendir." diyerek geçiştirdim. Gelecek zamanlarda öldürmek zorunda kalabileceğim birisiyle çok fazla samimi olmaya ihtiyacım yok. İşimi zorlaştırabilecek şeylerden birisi sadece. Sonrasında ise Thrao baş sandalyeye oturmuş ve diğerlerimiz masada birer birer yerimizi almıştık. Bu noktada aslında neler yapacağımızı konuşacağımızı sanarken, boktan bir sembol hakkında konuşmaya başladık. Söylediklerim kulaklarından girmiş, götlerinden çıkmışçasına siktiğimin sembolü hakkında konuşmaya başladılar. BOKTAN BİR SEMBOL!

Birisi keskin kanatlı sikik bir kartaldan bahsederken, öbürü kedi patisi diyordu. Sonrasında ise bu masanın çizilmesini önerdiler, bir diğeri de hepimizden birer özellik taşıyan başkalaşmış bir varlık çizmeyi önerdi. Fena bir fikir değildi. Sonrasında ise Bok ve Isam denilen iki kişi gelmiş ve önce Shisha'yı sormuşlardı, sonrasında neler yaşadıklarını kısaca özetlemişti. Masada Thrao onlara da aynı soruyu sormuş ve bu sefer bir fikir olarak içi boş bir daire çizilmesini önermişti, Bok denen kişi ise birbirine geçmiş iki daire önermişti. Thrao ise bize dönerek fikrimizi sormuştu. Ona her ne kadar burada siktiğimin sembolünü tartışacak vaktimin olmadığını söylemek istesem de sessizce beklemeye ve bir ayağımı sürekli oynatmaya başladım. Bu muhabbetin bir an önce bitmesi benim için iyi olacaktı. Thomas için de öyle.

Aklıma gelen en boktan şeyi direkt söyledim. "Kan damlası." Benim için bir anlamı vardı ancak açıklama gereksiminde bulunmadım. Her bir Dünyalının kanını akıtana kadar durmayacağımı anlatacak bir sembol olabilirdi. En azından, artık benim için öyle.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#15
Patronun korkusu geçtikten sonra Shisha odadaki diğerleriyle tanışma fırsatı bulmuştu. O esnada Mabi de Thomas'ın onun için ne kadar değerli olduğundan ve onu kurtarmak için zaman kaybetmemesi gerektiğinden bahsetmişti. Belli ki epey kinlenmişti Dünyalılara karşı. "Dostun için elimizden geleni yapacağız. Şu an için imkanlarımız kısıtlı, saatin nasıl çalıştığını bile çözebilmiş değiliz gördüğün gibi. Ama merak etme, bize güven." dedi sevecen bir ses tonuyla. Bu çocuğu son hatırladığında epey şen şakrak bir tipti. Epey travmatik şeyler yaşamış olmalıydı. Onu yanıtlayan Jükum'a döndü. "Şu devirde güvenilebilecek birilerini bulmak zor oluyor." dedi sakin bir ses tonuyla. Shisha, Mabi ile tanıştıktan sonra yanına gelmiş ve kulağına saati kullanmadan önce Bok ile birlikte olduğunu söylemişti. Söylediğine göre Seldshuts bölgesinde bir oda kiralamışlardı. İçeri nasıl girmişlerdi ki?

Thrao herkesi salondaki masanın etrafına toplamıştı ve yeni grupları için yeni bir simge bulunması gerektiğini söylemişti. Buna cidden gerek var mıydı? Karşılarındaki düşman Dünya'ydı, Dünya! Koca bir gezegen. Simgelerinin ne olduğu kimsenin umurunda değildi. O simgeyi birilerine gösterecek zamanları bile olmayacaktı. Hem, Deinzei Özgürlük Hareketi'nin simgesini bilen bir Frum ve Ser kulu var mıydı şu kıtada? Simgelerin bir boka yaradığı yoktu. Tek kaşını kaldırarak odadakileri süzdü ancak diğer herkes bu fikre bayılmış görünüyordu. Hatta herkes simgenin ne olması gerektiğini konusunda bir şeyler söylemeye başlamıştı. Livei yorum yapmadan bacak bacak üstüne attı ve muhabbetin sonunu beklemeye başladı. O esnada kapı çalmıştı. İti an çomağı hazırla. Isam ve Bok gelmişlerdi. Bu adresi nasıl bulduklarını merak ediyordu. Dumanla mı haberleşmişlerdi bu ne hızdı böyle? Bir sebepten ter içindeydiler üstelik. Thrao her ikisini de davet ettikten sonra ekip bu sefer gerçekten tamamlanmıştı.

Isam ve Bok'un da herkesle tek tek tanışması gerekiyordu. Epey kalabalık bir grup olmuşlardı artık. Güney Tihami'ye doğru üç kişilik bir seyahate başladıkları gün daha dün yaşanmış gibiydi. Tanışma faslı son bir kez daha bittikten sonra Thrao simge konusunda onların da fikrini almıştı. Isam içi boş bir daireyi desteklerken Bok iç içe geçmiş iki daireyi teklif etmişti. Bir yorum da yapmamıştı. Söz hakkı Mabi ile kendisine geldiğinde ilk atılan Mabi olmuştu ve kan damlasını önermişti. Vahşi bir öneriydi. Livei tek bacağını sallarken elini çenesine götürdü. "Hmm, yani bir simgemiz olması çok önemli mi? Dünya ile karşı karşıyayız sonuçta. Kozumuz ve işlevimiz daha önemli bence." dedi ortamın modunu bozan "o" kişi olmayı seçerek. "Ama illa bir fikir belirtmem gerekiyorsa Bok'un söylediği mantıklı geldi. Birbiri ile bağlantılı iki gezegeni ve aynı zamanda birbiriyle çarpışan iki gezegeni temsil ediyor sanırım. Ben öyle yorumladım yani."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#16
Thrao herkesi teker teker dinliyor ve son olarak kendisi de bir fikir ortaya koyuyor. "Bok'un fikrini beğendim, bir ekleme yapmak istiyorum. İki kesişen dairenin ortasında bir göz bebeği olsa nasıl olur? Böylece Dünya ile, bizi gözetledikleri gerçeği ile ironik bir şekilde dalga geçebiliriz." Odada bir süre sessizlik oluyor. Teker teker yorumlar gelmeye başlıyor. Patron fikri beğendiğini söylüyor, Bok fikrine yapılan düzenlemeyi onaylıyor, Shisha klişe olduğunu düşünse de kabul ediyor, diğerleri de zamanla bu fikrin en mantıklı fikir olduğu konusunda anlaşıyorlar. Thrao bir fikir daha ortaya atıyor. "Neredeyse herkes bir fikir belirtti. İsterseniz herkesin kendine ait bir simgesi de olsun. Anlaştığımız simge ise ana simgemiz olsun. Bu simgeleri bir çeşit kod adı gibi kullanabiliriz. Böylece birbirimizle daha rahat ve gizli iletişim kurabiliriz." Bu fikri de herkes teker teker onaylıyor. Sizin de kafanıza oturuyor, simge önermeyenler ise şimdiden aklından kendine bir simge düşünmeye başlıyor. Aniden hepinizin başı dönmeye başlıyor. Etrafınızdaki dünya dönüyor. Sanki aniden gezegenin kendi etrafında nasıl döndüğünü hissetmeye başlıyorsunuz. Hasta hissediyor ve düşüyorsunuz. Odadaki herkese aynı şey oluyor. Havada ağır bir basınç var ve bunu vücudunuzun içinde hissedebiliyorsunuz. Aniden, masanın üzerinde duran karanlık bir figür beliriyor. Tek cümle kuruyor. "Kalpleri kıran adamın kalbi paramparça olana kadar senin dünyan asla barışı göremeyecek." Aniden odadaki herkes uyanıyor. Her şeyin yeniden normal olduğunu anlıyorsunuz. Hepiniz ayağa kalkıp birbirinize bakıyorsunuz. Figürden eser yok ama ne olduğunu çok net hatırlayabiliyorsunuz. Thrao ayağa kalkıyor ve figürün sözlerini tekrarlıyor. "Ne anlatmaya çalışıyordu bize? Ne demek istedi?" Şaşkınlık içinde herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Bok söze giriyor. "Onu yakalayacağım. Çok uzağa gitmiş olamaz." Bir anda Bok ortadan kayboluyor. Isam panikliyor ve "Yahu şunu yapmayın ama!" diyor. Patron ise şaşkınlıktan çığlık atıyor. O anda Livei de yok oluyor.

Livei: Kendini karanlık bir boyutta buluyorsun. Her ne kadar zifiri karanlık da olsa etrafında bir hareket hissiyatı var. Sanki rüzgar vücuduna çarpıyor ve sürekli hareket ediyorsun ama bunu kanıtlayabilecek herhangi bir görsel algıya sahip değilsin. Bir anda karşında Bok beliriyor. "Burası sanırım onların sorunsuz bir şekilde seyahat etmek için gidebildikleri bir alan. Burada zaman normalde işlediği gibi işlemiyor. Hala burada olabilir. Benimle ilgili gerçeği en iyi bilen kişi sensin, o yüzden seni de yanımda istiyorum Livei. Beni takip et." Bok harekete geçiyor ve sen de arkasından ilerliyorsun. Koşmuyorsun, sanki düşünce gücünle ilerliyorsun. Bir süre sonra karanlığın içinde parlayan bir figür görmeye başlıyorsunuz. İşin ilginç tarafı o figür de zifiri karanlık ama figürü etrafınızdan ayıran bir şey var. Ne olduğunu tanımlayamasanız da yolunuza devam ediyorsunuz. Bok eninde sonunda figüre ulaşıyor ve bir anda sen de ulaşıyorsun. Figüre ulaştığınız anda kendinizi bir odada buluyorsunuz. Eski ahşap ve pencereli bir oda. Bir oturma odası ya da bir ofis gibi görünüyor. Tavan çok yüksek, bir ibadethanenin içini düşündürüyor. Masanın üzerine dağılmış o kadar çok kitap ve kağıt var ki her şey bunlarla kaplı. Figür artık bir "figür" değil, normal bir insan. Hemen gaz maskesini çıkarıyor ve kimliğini görüyorsunuz. O da sizin gibi sıradan bir insan. Birkaç dakika ona bakıyorsun ve yaptığını sandığın şeyi gerçekten görüp görmediğini merak ediyorsun. Selam vermeden konuşmaya başlıyor. "Bok Jemipech, tehlikeli sularda yüzüyorsun." Bok ayağa kalkıyor ve "Saatin olmadan hiçsin. Ben ise yapabildiklerini bir saate ihtiyaç duymadan yapabiliyorum." diyor. Bir anda adamın kol saatini düşünce gücüyle yok ediyor. Adam panikliyor ve geri çekiliyor. "Gidebileceğin hiçbir yer yok. Bize her şeyi anlatacaksın." Bok sana dönüyor ve "Onu sorgula Livei. Gereken tüm soruları sor." diyor. Adama doğru ilerliyorsun ve aklından sorabileceğin soruları geçiriyorsun. O anda gözün pencereden dışarı gidiyor ve gördüğüne inanamıyorsun. Hava adeta kırmızı ile turuncu arası bir renkte, inanılmaz bir fırtına var ve sokakta bir tane bile insan yok. Hayır, varlar. Sadece her biri vücutlarının tamamını koruyan giysiler giyiyorlar. Anlıyorsun ki evden çok ama çok uzaktasın.

Mabi: Jükum olanları görünce kolundan tutuyor ve "Mabi, acele etmeliyiz. Frip'i de çağırmalıyız." diyor. Patron ise Jükum'a bakıyor ve "O kim?" diye soruyor. Jükum ise "Mabi'nin sevgilisi. Onu da aramıza alabilir miyiz? Kendisi bir kraliyet üyesi ama kraliyete karşı geliyor." diyor. Patron ağzını açmadan Shira ağzını açıyor. "Bir kraliyet mensubunu içimize alamayız." Hemen ardından Huld "Mümkün değil. Önce beni öldürmeniz gerekir." diyor. Patron ise "Gençler, sakin olun. Bir dinleyelim." diyor. Shira ayağa kalkıyor ve "Şaka mı yapıyorsun patron?" diyor. Thrao ise "Arkadaşlar sakin olur musunuz? Konuşmaya bile tahammül edemeyecek misiniz?" diyerek ortamı sakinleştirmeye çalışıyor. Jükum sana bakıyor, sen de etrafındakilere bakıyorsun. Jükum "Hayır, öyle biri değil. Gerçekten." diyor. Ne yapacaksın Kudretli Ayı? Pek oralı değil gibiler.

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#17
Thrao, herkesi teker teker dinledikten sonra Bok'un fikrinin iyi olduğunu , ancak içine bir göz koyabileceğimizi de eklemişti. Dünya ile ironik bir şekilde dalga geçebilecekmişiz. Benim için hava hoştu, ne de olsa umurumda değildi simge. Sadece bir an önce işe koyulmak istiyordum. Thomas'a ne yaptıklarını, her geçen saniye ne yapacaklarını bilmiyordum ve bu durum beni oldukça germeye başlamıştı. Patron fikri beğendiğini söyledikten sonra teker teker herkes onaylamıştı. Thrao ise, istersek herkesin kendine ait bir simgesi de olabileceğini, ancak bu göz ve daire simgesinin ana bir simge olabileceğini ekliyordu. Hatta bu simgeler bir çeşit kod adı bile olabilirdi. Bunu da onayladıktan sonra, bir anda başım dönmeye başladı. Dünya dönüyordu, kendimi oldukça hasta hissetmeye başlıyordum. Havadaki basıncı hissettikçe daha da kötüleşiyordum. Masanın üzerinde duran karanlık figür ise, tek bir cümle kurmuştu. Ne olduğunu anlamadığım, ne anlama geldiğini anlamadığım bir cümle.

Sonrasında ise her şey normale dönüyordu bir anda. Herkesin bakışlarından aynı şeyi yaşadıklarını anlamıştım. Thrao ayağa kalkıp sözleri tekrarlamış ve ne anlatmaya çalıştığını sorgularken, Bok söze girmiş ve onu yakalayacağını söyleyerek bir anda ortadan kaybolmuştu. Livei ile birlikte yok olduklarında, ne yapacağımı şaşırmıştım, nereye gittiklerini bilmediğim için elimde aslında yapacak bir şey de kalmamıştı. Jükum kolumdan tuttuktan sonra, acele etmemiz gerektiğini ve Frip'i çağırmamız gerektiğini söylemişti. Patron o kim diye sorduğunda, sevgilim olduğunu ve kendisinin bir kraliyet üyesi olduğunu, ancak kraliyete karşı geldiğini söylemişti. Doğruydu. Ancak onu bu işe bulaştırmak konusunda emin değildim.

Sonrasında Shira söze girmiş ve kraliyet mensubunu içlerine alamayacaklarını söylemişti, ardından Huld söze girmişti, patron ise sakin olmaları gerektiğini söylemişti. Ben ise sinirlenmeye başlamıştım. İleri geri konuşmaları beni yavaş yavaş sinirlendiriyordu. Thrao'da aynı şekilde sakin olmalarını, konuşmaya bile tahammülü olup olmadıklarını sorgulamıştı. Jükum bana baktıktan sonra, öyle biri olmadığını söylemişti. Sinirlendim, bir anlık sakinleşmek için derin nefes aldım ancak pek bir işe yaramadı. Gözlerimi kapattım. İçimden 10'a kadar saymayı denedim. Sonrasında ise ilk kelimelerim ağzımdan çıktı. "Sizi bir boka inandırmak zorunda değilim." Gözlerimi açtım sonra, Huld ve Shira denen lavuklara baktım. Gerekirse burada onları dövebilirdim. Benim için bir problem yoktu. "Size yeterli olan, ancak zorunda olmadığı bir açıklama yaptı Jükum. Kraliyet üyesi olduğunu, ancak kraliyete karşı geldiğini belirtti. Güveniniz mi yok? Biz neden bu masadayız?" Ayağa kalktım elimden geldiği kadar sakince. "Sözümüze itimat edilmiyorsa bu masada kalmanın anlamı yok. Sözümüze güvenilmiyorsa, yine bu masada kalmanın anlamı yok. Ben kefilim dediğimde beni sorgulamaya devam edecekseniz, bu grupla bir işim kalmamıştır. Thomas'ı tek başıma arayabilirim." Sakince masadan kalkıp dışarıya doğru adımlamaya başladım. Temiz bir havayı solumak, hızlıca gerilen sinirlerime daha iyi geleceğini düşünüyorum. Ellerimi cebime atıp yürürken, hepsine doğru bakmadan son bir söz söyledim. "Ben Frip için kefilim."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#18
Thrao da Bok'un fikrini beğendiğini dile getirdikten sonra simge üzerinde ufak bir değişiklik yapmak istediğini söylemişti. İki dairenin kesişim noktasına bir göz koyarak Dünya ile dalga geçmek istiyordu. Bok ve patron da bunu onaylamışlardı. Livei de baş parmağını havaya kaldırarak bu fikri onayladığını belirtti. Shisha her zamanki gibi çıkıntılık yaparak fikrin klişeliğinden dem vurmuştu ancak günün sonunda herkes bu fikirde hemfikir olmuştu. Thrao sonrasında herkesin kişisel simgesi olabileceğini, bu yöntemle aralarında gizlice iletişim kurabileceklerini söylemişti. Livei aralarında başka sezyum kullanıcısı yoksa kendi simgesinin alev işareti olmasını istiyordu. Ancak bunu sesli bir şekilde dile getirmedi.

O esnada başının dönmeye başladığını hissetti. Hava bir anda ağırlaşmış, nefes almak zorlaşmaya başlamıştı. Sanki gezegenin dönüşünü zihninde hissedebiliyor hatta dönüş sesini duyabiliyordu. O esnada masanın ortasında siyah bir figür belirmişti, bir observer. Şifreli bir cümle söyledikten sonra ortadan kaybolmuştu. Kendine geldikten sonra da fark etti ki bunu o an odada onunla birlikte olan herkes yaşamıştı. Hepsinin gözünde aynı şaşkınlık ve dehşet okunuyordu. Thrao ne demek istediğini sormuş ve figürün cümlesini tekrarlamıştı. Bok ise onu yakalayacağını söyleyerek yok olmuştu. Isam da patron da bu hareketle yeniden irkilmişlerdi. Livei gergin bir şekilde gülümsedi. "Sanırım artık böyle şeylere alışm-"

Gözlerini kırpma süresi içerisinde masadaki herkesin yerini sonsuz bir karanlık kaplamıştı. Boşlukta süzülüyor gibiydi ancak her yer o kadar karanlıktı ki hareket edip etmediğini dahi anlayamıyordu. Bir anda arkasında Bok belirmişti. Onunla ilgili gerçeği en iyi bilen kişi olduğu için kendisini de yanına aldığını söylemişti. Ne yani Shisha değil de kendisi mi seçilmişti bu kutsal göreve? "Aklım çıktı Bok ya!" dedi hafif sitemkar bir sesle. Neyse ki korktuğunu fazla belli etmemişti. Bok içinde yürüyor olduğunu düşündüğü bu alanın onların seyahat etmek için kullandıkları, farklı bir zaman akışına sahip bir boyut olduğunu söylemişti. Livei bunları çok anlıyor değildi ancak saatlerini kullanarak neler yapabildiklerini görmüştü. Sonuçta onların gezegeni uzaktaydı, oraya kısa sürede gidebilmek için farklı yöntemler bulmaları gerekliydi.

Bir süre sonra karanlığın içinde parlak bir figür gördüler. Bu observer olmalıydı. Bok ondan öndeydi, figürü yakaladığı anda Livei kendisini de bir anda onun yanında buldu. Şimdi bir odanın içerisindeydiler. Eski görünüşlü, ahşap pencereleri olan sıradan bir ofis odası gibi görünüyordu. İçeride küflü bir koku vardı. Tavanı göz alabildiğine yüksekti. Odanın ortasında bir masa vardı ve masanın üstü kitap ve kağıt parçalarıyla doluydu. Sınava hazırlanan bir üniversite öğrencisinin dağınıklığı hakimdi resmen. Figür olarak gördükleri şey ise sıradan bir insandı. Yüzüne taktığı maskesini çıkarttığında da kendilerinden hiçbir farkı olmayan sıradan bir insana benziyordu. Adam Bok'a direkt ismiyle hitap ederek konuşmaya başlamıştı. Bok'un ise buna fazla tahammülü yok gibiydi. Saati olmadan bir hiç olduğunu söylediği adamın saatini yok ettiğinde adamın gözlerindeki korkuyu gördü. Bok ise onların gücünü saati olmadan kullanabiliyordu. Livei bunu... bilmiyordu. Bok'un güçleri zaman ve mekan manipülasyonundan öte gibiydi. Bu muhteşemdi. Bok'un yeteneği sayesinde onların bir adım önüne geçebilirlerdi.

Bok kendisine dönerek ondan adamı sorgulamasını istemişti. Livei'nin yüzü bir anda şeytani bir gülümsemeyle kaplandı. Bu odada saati olmayan ve kaçabileceği bir yer olmayan bir observer ile birliktelerdi. Adama doğru ilerlemeye başladı. O esnada gözü camdan dışarı kaydı. Gökyüzü kırmızı ve turuncu renkteydi. Sokaktaki bir avuç insan tamamen kendilerini kaplayan koruyucu giysilerle dolaşıyorlardı. Burası Dünya gezegeni olmalıydı. Livei hafif bir kahkaha patlattı. Adama doğru ilerleyerek karnına dizini geçirecek ve onu yere çöktürecekti. Ardından adamı saçlarından kavrayacak ve alev topu haline getirdiği yumruğunu yüzüne doğru tutacaktı. "Sikik gezegeninin son gününü göremeden geberip gitmek istemiyorsan tüm sorduklarımıza cevap vereceksin. Yoksa seni o kadar yavaş ve acılı bir şekilde yakarım ki bitirmem için bana ağlayarak yalvarırsın." Bu iğrenç mahlukatlara gösterecek bir gram bile merhameti kalmamıştı artık. "Artistlik yapmak eğlenceli miydi? Hayatlarımızla uğraşmak, bir anda ortaya çıkıp şifreli konuşup canınızın istediği gibi öldürmek, acı çektirmek, bizi kobay fareleri gibi sömürmekten zevk alıyor muydun sen de?" Adamın cinsel organını ayakkabısıyla ezecek ve çiğneyecekti. "Her şeyi anlatacaksın, her şeyi! Ne planlıyorsunuz? Bizden ne istiyorsunuz? Ingenium'a ne yapacaksınız? Kalpleri kıran adam kim? Bir dakikan var. Cevap vermediğin her bir dakika için bir uzvunu yakacağım. Acele etsen iyi olur çünkü pek sabrım kalmadı."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#19
Mabi: Koridordan evin kapısına doğru ilerlerken, bir yandan da temiz hava almaya ciğerlerini hazırlarken Jükum sana doğru koşuyor, kolundan tutuyor ve "Gel benimle bir dakika." deyip seni dışarı çıkarıyor. Kapıdan çıkıyorsunuz ve serin yaz havasını soluyorsunuz. Jükum yere oturmanı işaret ediyor ve o da senin yanına oturuyor. Bir elini omzuna atıyor ve konuşmaya başlıyor. "Öncelikle karşındaki kim olursa olsun bu kadar sinirli davranmanın bir anlamı yok. Bu bir yana, sana baştan görüştüğümüz insanlarla ilgili daha çok bilgi vermeliydim, kusura bakma. Lujein'in yönettiği bu hareketin mensupları Deinzei adlı azınlıktan geliyor. Bu azınlık bundan yüzyıllar hatta binyıllar önce Gedhilfe'nin ortak kurucularından. Ozæf ailesiyle olan anlaşmazlıkları sonucu katledildiler, bastırıldılar ve tarihten silindiler. Kraliyet onlar için en güvenilmez, en büyük düşman. Bunu göz önünde bulundurarak hareket etmemiz gerekiyor. Şimdi senden tek isteğim tekrar içeri girmemiz ve konuşmayı benim yapmam. Sonrasında ise bir orta yol bulacağız." Jükum sen yeterince hava aldıktan sonra koluna giriyor ve birlikte içeri giriyorsunuz. Jükum Shira ve Huld'u karşısına alıyor ve "Öncelikle sizden özür dileriz. Ben de panikledim, Mabi de sizinle ilgili fazla fikir sahibi değildi. Ama aynı zamanda Mabi'nin hassasiyetini de göz önünde bulundurmanız gerekiyor." diyor. İkili Jükum'u dikkatle dinliyorlar. "Kraliyet ailesinin sizin için ne kadar güvenilmez olduğunu emin olun sizden daha uzun süredir biliyorum, Luj benim çok eski arkadaşım. Siz daha çocukken yaşadıklarını da biliyorum. Frip kızımız kraliyet ailesinde doğmuş olsa bile kendi kendine düşünebildiği, sorgulayabildiği yaştan beridir ailesinin ne kadar çarpık olduğunun farkında ve aktif bir şekilde Mabi ile birlikte ailesinin planlarını alt etmek için çalışıyor. Bunun sizin için yeterli bir kanıt olmadığının farkındayız ama Mabi kefil olduğu gibi ben de ona kefilim. Eğer başınıza bir şey gelirse bir daha yüzümüze bile bakmak zorunda değilsiniz." Shira bir süre sessizce bekledikten sonra "Özür dileriz. Duygularımız mantığımızın önüne geçmiş olabilir. Jükum hanım, siz zaten durumu biliyorsunuz. Mabi, senden de hem kendi adıma hem de Huld adına özür diliyorum. Sizden tek isteğim dikkatli olmanız. Herhangi bir sorgulanabilir davranış görürseniz harekete geçmenizi rica edeceğim. Böyle bir ekibin içinde isek herkese eşit güven duygusuna sahip olmak istiyorum. Bu da benim bencilliğim diyeyim." diyor. Huld ise sessiz kalmayı tercih ediyor ama Shira'nın sözlerine karşı çıkan bir şey söylemiyor. Jükum ise Shira'ya dönüyor ve "Bencillik değil, inan bana. Hepimiz güvende hissedebileceğimiz bir ortama muhtacız. O ortamı oluşturmak için hepimizin emek harcaması gerekiyor." diyor. Jükum işin sonunda sana dönüyor ve "O halde bir sorun kalmadıysa Frip'i almaya gidebilir miyiz?" diye soruyor.

Livei: Adama inanılmaz bir acı vermeye başlıyorsun. Karnını dizleyip mahrem yerlerini ezerken adam deli gibi çığlık atıyor ama ne yazık ki duyacak kimsesi yok. Bir süre sonra yoruluyor ve yere yığılıyor. Ağır nefes aldığını ve yanaklarından yaşlar süzülmeye başladığını görebiliyorsun. Yavaşça adama yaklaşırken gülümsüyorsun. Başka seçeneği olmadığını bildiğin için ona konuşmasını emrediyorsun. Sonunda sana cevap veriyor. "Aklı başında kim bunu başka birine yapmak ister? Kim?! Konuş!" Bok köşede başka bir şeye odaklanıyor gibi görünüyor ama bir yandan da adama cevap veriyor. "Yeterli bir cevap değil. O kadar şeyden sonra sana acımamızı mı bekliyorsun?" Adam gözlerini Bok'a çeviriyor ama kendisine çektirdiğin acı yüzünden tekrar sana odaklanıyor. "Anlamıyorsun." diyor. "Kulağındaki cihaz anlaman için yeterli değil!" diye devam ediyor. Adamın gözlerindeki umutsuzluğu görebiliyorsun. "Şu an sana istediğin her şeyi anlatırsam ne olur biliyor musun? Geri döndüğüm anda öldürülürüm. Bırak öldürülmeyi, sülalemden sağ olan herkesi teker teker kurşuna dizerler. Özgür iradeye sahip olduğumuzu mu sanıyorsun? Beni ya sen öldüreceksin, ya da o öldürecek. O yüzden almak istediğin cevapsa boşuna uğraşıyorsun." Bok göz ucuyla sana bakıyor ve ne yapacağını izliyor. Sen ise konuşmayı reddeden ama bir o kadar da çaresiz olan bir adam ile karşı karşıyasın.

Re: [Livei Nyawodz & Mabi Chüimimuta] Küllerinden Doğuş

#20
Adam çığlıklar içerisinde yere çökmüş ve zavallılığından ağlamaya başlamıştı. Livei umursamaz bir tonda omzunu silkti. Hala konuşmuyordu. Sertçe adama bir kez daha konuşmasını söyledi. O esnada konuşabilecek gücü kendinde bulan adam böyle bir şeyi aklı başında hangi insanın isteyerek yapacağını sormuştu. "Soruya soruyla karşılık verme lüksün yok!" dedi öfkeyle dişlerinin arasından. Bok da yaşanan onca şeyden sonra daha fazla merhamet göstermeyeceklerini vurgulamıştı. Adam bir an için Bok'a döndükten sonra kendisine yönelerek anlamadığını vurgulamıştı. Özgür iradesi olmadığını, konuşursa tüm sülalesinin öldürüleceğini söylemişti. Livei öfkeyle ayağını yere vurdu. "UMURUMDA MI SANIYORSUN?!" Adama bir kere daha tekme atacakken durdu ve ciğerlerine derin bir nefes çekti. "Benim ailem ne olacak peki? Onun ailesi ne olacak? Bizim canımız sizin canınızdan daha mı az değerli? Sizin yüzünüzden bir hayatımız bile yok. Ne olduğumuzu bile bilmiyoruz!" Ses tonu öfke ve sitem doluydu. Bu adamı şuracıkta öldürmek öfkesini çok güzel bir şekilde yatıştırırdı ancak bunu yapmak sadece vahşilik olurdu. Eline bir şey geçmezdi.

Bok'a döndü ancak o da başka bir şeye odaklanıyor gibiydi. Odanın içinde bir sağa bir sola volta atarak kendini sakinleştirmeye çalıştı bir süre. Adamla empati kurmaya çalıştı. Bunu yapmak istemediğini ancak zorunda kaldığını ima etmişti. Onları kim görevlendiriyordu? "O" dediği kişi kimdi? Onlara söylediği şifreli cümlede onlara yardım etmek mi istemişti? Bu insanların içinde iyilik görmeye çalışarak kendini boşuna mı yoruyordu? Onu şuracıkta öldürüp Dünya'nın elindeki bir observerı yok etmek bir fayda sağlar mıydı? Ancak ellerinde hiçbir şey olmadan geri döneceklerdi. "Peki o zaman. Başka çaremiz yok görünüyor." dedi Bok'a dönerek. Sonra yerde yatan adama döndü. Adamın ensesine hafifçe dirsek atacak ve bayılmasını sağlayacaktı. Ardından örümcek ağı stiliyle paket haline getirecek ve saracaktı. "Bunu yanımızda götürelim, ölü haliyle bir işimize yaramaz. Belki orada konuştururuz. Belki bizimle kalır. Bilmiyorum, diğerlerine de danışalım." dedi çaresiz ve hüzünlü bir yüz ifadesiyle.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Konutlar”

cron