Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#11
Adamı yüreklendirmek için ne kadar yanında olsam da içinde bir şeyleri halletmesi gerektiği belliydi. Bu yüzden ikinci denemesine geçtiğinde tepki vermedim. Bu sefer söylediği türküye eşlik edip derin bir nefes aldım. Her ne kadar kendimi ezikleyip dursam da, aşırı bencil olduğumu fark etmiştim. Tek başıma yaşayıp tamamen kendime yönelik davranıyordum. Kendimden çok fazla şey bekliyor, yapamayınca sürekli kendime ceza veriyordum. Şimdi ise burada bir grubun yanında, Shisha ile birlikte bir amaç uğruna bulunuyordum. Artık bencillik yapmamalıydım gerçekten. Bu insanları, düşüncelerini, duygularını kendimin önüne geçirmeliydim. Gözlerimi kapattım. Türküye eşlik etmeye mırıltı ile devam ettim. Arabada bizimle gelen bu yitirdiğimiz Tihamilileri gözümün önüne getirdim. Gülen, eşeklerle ilgili espri yapan yüzlerini... Kızı olan adamı düşündüm. Asgama denen orospu çocuğu bu insanları özgürlükleri için savaştırıp, iç savaş çıkararak ne amaçlıyordu ki? Tihami Pakt'ın gücünü geri savurabilecek kuvvette miydi? Darbe, politika artık çok kötü durumdaysa yapılacak bir şeydir ve Tihami hakkında böyle bir şey bilmiyoruz. Asgama'ya en ufak güvenim yok. Tihami, Pakt'tan kurtulup, başka bir tuzağın içine düşecek bundan çok eminim.

Türküyü bitiremeyen Tihamili adam bana döndüğünde gözlerimi açıp baktım yüzüne. O da belli ki bazı kararlar vermişti benim gibi. Özür dileyince kafamla onayladım onu. Ayağa kalktı. Diğer Tihamilerin karşısına güçlü bir şekilde dönüp ülkesi uğruna ölmek istediğini, artık harekete geçme vakti geldiğini söyledi. Gülümsedim onun bu laflarını duyunca. Diğerlerinin birbirlerine baktığını ve bir şeyler ile yüzleştiklerini görmek, adamla gurur duymamı sağlamıştı. Ben de doğruldum. Bu kısa sakinlik benim de bazı şeyleri kafamda oturtmama yardım etmişti. Shisha'nın yanına yürüdüm kararlı adımlarla. Karşısında dimdik durup "Shisha." dedim. Artık aptallık yoktu. Aptal aptal bir şeyleri saklamak yoktu. Madem Shisha ile daha sağlam bir bağ istiyordum. Madem onun bana tamamen açık olmasını istiyordum. O zaman ben de bir şeyleri aşmalıydım. "İlk tanıştığımızdan beri daha farklı bakmaya çalışıyorum hayata. Artık sadece durup olayların yanımdan geçmesini izlemeyeceğim. Oturup kendime acımak yerine, ayağa kalkıp bir şeyleri değiştireceğim. Bunu yaparken işleri sıçıp batırabilirim evet, ama emin ol deniyorum ve bana güvenmeni istiyorum. Senin bana güvenmen ve desteklemen, bir çok şeyden daha önemli." Şu zamana kadar kimse bana güvendiğini, bir şeyleri başarabileceğimi söylemedi. Livei dışında beni sevdiğini söyleyen bile olmadı. Belki de bu yüzden bana ilgi gösteren herkes bir hazine gibi geliyor. Çok değerliler. Livei de, Shisha da...

Yanımızdaki adamlar duygusal olarak bir çöküşe girince dönüp baktım bunlara. Onları anlayabiliyordum. Bazı şeyleri fark etmek gerçekten yıkıcı olabiliyor. Gidip bir kaç tanesini sakinleştirmeye ve acılarını, pişmanlıklarını dindirmeye çalıştım. Bu insanlar benden büyüklerdi. Büyük ihtimalle Tihami'nin kuruluşunu, Pakt'ın kuruluşunu gören bile olmuştur. Bu ülke kurulduğundan beri savaş görmemiş, bu insanlar barış içinde yaşamışlar senelerce. Belki bu insanların babaları, onların da babası, hatta ve hatta 4 kuşak ataları bile burada barış içinde yaşamış olabilir. Pakt'ın ve Asgama'nın amacını gerçekten anlamıyorum. "Sakin olun." dedim. "Size ölmeyeceksiniz, canınız yanmayacak diyemem. Belki ben öleceğim bir kaç gün içinde. Ancak dediğiniz gibi, bunu tam özgür Tihami için, belki de başka ülkelerin Pakt'tan kurtulmasına ön ayak olmak için yapacağız."

Destek ekipler yanımıza ulaşınca insanların arabalara binmesine yardım ettim. Sonra da Shisha'nın olduğu arabaya atlayıp yanına oturdum. Yüzümü ellerimin arasına alıp dirseklerimi bacaklarıma koydum. Bu şekilde bir süre durduktan sonra aşırı tanıdık bir sesle kafamı kaldırdım. "Livei!" diye adını sayıkladım ilk. Sağıma soluma bakıp arabanın içinde kırmızı saçlar arasam da sevgilimin sesinin telsizimden geldiğini anlamam bir kaç saniyemi almadı. Elimi götüme büyük gelen şortumun arka cebine attım ve telsizi çıkarttım. Tüm arabanın içi Livei'nin sesi ile yankılandı. Yaşayıp yaşamadığımı soruyordu. Livei buradaydı! Sesindeki üzüntü, yaşamam için yalvarışı... Sıcak savaşta mıydı? Kafamdan aşağı kaynar sular dökülüyor gibi hissettim bunu hayal edince. Kafamı kaldırıp çevreme baktım. Gülen Tihami'ler bunun yavuklum olup olmadığını sordu. Kafamı salladım ancak endişemi saklamaya gerek görmedim. Neden ayrı bölüklerdeydik? "O Gedhilfe'li." diye cevapladım dalgın bir şekilde. Neden güldüklerini anlamıyordum. Livei'ye iyi olduğumu söylemek istiyordum, nasıl olduğunu sormak istiyordum ama yapamazdım. Bir plana ihtiyacım vardı. "Cevap vermek saçmalık olur." dedim. "Aynı tarafta değiliz. Zaten birazdan Djurat'takiler karşılarında beni gördüklerinde bir daha ülkeme dönebileceğimi sanmıyorum." Shisha'ya dönüp baktım. "Artık eski Bok'a dönüş yok." dedikten sonra hafiften gülümsedim. Dediğim gibi, onun desteğine gerçekten ihtiyacım vardı. Kafamda bir plan oluşmuştu ve başarabilmem için tüm içtenliğimi, doğru kelimelerle dile getirmemle başarılı olabilecek bir durumdu. Hayatım boyunca çok iyi yalan söylemiştim ancak gerçek duygularımı yansıtmak... Pek yapmadığım bir şeydi.

Telsizi ağzıma yaklaştırıp Livei'nin bana ulaşmaya çalıştığı kanala "Sevgilim." dedim ciddi bir şekilde. "Ortak kanala geç."

Sonra da telsizimi tüm Pakt askerlerinin duyabileceği bir şekilde ayarladım. Derin bir nefes alıp verdim. Sonra da düğmeye basıp konuşmaya başladım.

"Bütün Pakt birimlerinin dikkatine. Ben Bok Jemipech. Djurat Polis Memuru. Size bir asker olarak değil, bir birey olarak sesleniyorum. Tüm Gedhilfe'lilere, Himota'lılara, Dusha'lılara ve Hemşehrilerime. Tihami insanları savaş istemiyor. Sadece özgürlüklerini istiyorlar. Buraya bu savaşı Pakt getiriyor ve siz de bu savaşın bizim savaşımız olmadığını biliyorsunuz. Bilmediğiniz, tanımadığınız, tanımayacağınız kişilerin çıkarları uğruna ölmek istemediğinizi biliyorum. Kendinizi Tihami'lilerin yerine koyun. Kendi ülkeleri için kendi kararlarını vermeliler. Pakt'ın amacı barış ise, Tihami'ye bu özgürlüğü sunmak yerine neden saldırıyor? Bir dakikalığına asker olmaktan vazgeçin ve sadece insan olun. Elinizi kalbinize koyun ve bu savaşı sonlandırın. İki taraf da boşuna kayıp vermesin."
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#12
Hayatının en garip anlarından birini yaşıyordu. Yaşadığı şaşkınlık yerini sinire bırakacaktı ama bunu elinden geldiğince baskılayacaktı. Bok ile arasını açmak istemiyordu. Ne de olsa bir arkadaştan fazlası olma yolunda ilerliyorlardı artık. Uzun süredir arkasına bakmadan sırtını yaslayabileceği bir yoldaşı olmamıştı Shisha’nın. Buna ihtiyacı olup olmadığını bilmiyordu ama henüz bu avantajdan vazgeçmek istemiyordu. Garipliklerin ilki, Shisha’nın Livei ismini duyduğunda başlamıştı.

Bok nereden tanıyordu ki bu kızı? Gerçi Shisha da pek tanımıyordu. Rastgele bir gecelik arkadaşlık etmekten öteye gitmemişlerdi ne de olsa. Bok’un sözlerine bakılacak olursa Livei ile bir ikişki içindeydi. Nereden tanışmışlardı, nasıl sevgili olmuşlardı? Livei ile arkadaşlığından bahsetmeli miydi? Gereği yoktu galiba.

Son olarak Bok, telsizi eline alıp daha fazla kan dökülmemesi adına zırvalamaya başlamıştı. Kısmen haklıydı. Böylece Tihami özgürlüğünü kazanabilirdi ama bunun sonucunda geri dönmeleri gerekebilirdi. Gerçi paktın Bok’a aldıracağını da düşünmüyordu. Shisha’nın geri çekilmeye niyeti yoktu. Sonuçta ülkenin kendi kaderini belirleyip yeniden Pakt’a dahil olma ihtimali de vardı. İnsanlara döndü.

“Beyler! Pakt’ın buradan çekilme ihtimali var. Asgama’nın adamları olarak Pakt yancılarını etkisiz hale getirmeniz şart! Yoksa şimdi dökülen kan boşa da gidebilir. Pakt buradan çekilse bile siz devam etmelisiniz.”
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#13
"Bütün Pakt Birimlerinin dikkatine."

Tüm askerlerin kulağında bu cümle yankılanıyordu. Her biri şaşkınlık içinde bir Djuratlı gencin ağzından çıkanları telsizleri aracılığıyla dinliyor ve bugüne kadar savaş içinde olanları sorguluyordu. Bok ve Shisha, etraflarına iki farklı mesaj gönderdiler ancak hiçbiri geri dönüş alamıyorlardı. Geri dönüş alamamaları bir yana, telsizleri bağlantı alamamaya başlıyordu. Ancak anlamaları gereken tek bir şey vardı. Önemli bir işe kalkışan her topluluk kesinliğe kaskatı bağlıdır. Kesinlik yoksa risk var demektir. Risk oluşursa da...

Bulunduğunuz ekibin arasından iki kişi hızlıca Bok'u kollarından yakalıyor ve Bok herhangi bir tepki veremeden üçüncü bir kişi Bok'a sert bir yumruk atarak kendisini afallatıyor. O sırada arabanın hükümet binasına yaklaştığını görüyorsunuz. İçlerinden biri şu an Bok ile uğraşacak vakitleri olmadığını tüm ekibe hatırlatıyor ve arabadan hızlıca iniyor. Bok'u tutmakta olan ikiliden biri hızlıca Bok'un boğazını sıkmaya başlıyor ve diğerine arabanın arkasından bir halat getirmesini söylüyor. Diğer asker Bok'u tutmayı bırakıyor ve arabanın arkasına geçiyor. Bu sırada Shisha'yı da gözleriyle izlemeye devam ediyor. Adam hızlıca elinde bir halatla arabanın içine dönüyor ve Bok'u bağlamaya başlıyor. Diğer asker ise Bok'u boğazlamayı bırakıyor ve Shisha'ya dönüp konuşmaya başlıyor. "Bize bağlı olduğunu kanıtlamak mı istiyorsun? O zaman hemen arabadan in ve Paktçılara karşı saldırıya başla. Hükümet binasının önündeler. Arkadan saldıracağız. Daha fazla detay vermeme gerek yoktur herhalde. Ama dikkatli ol Shisha, savaş alanına girdin mi çıkması zordur. Ve en önemlisi de ne, biliyor musun? Savaş senin düşüncelerini önemsemez." Asker, Shisha'yı arabadan dışarı çıkana kadar keskin bakışlarla izliyor, böylelikle Shisha arabadan çıkmak zorunda kalıyor. Bok ise başının döndüğünü hissediyor ve etrafında olanlara tepki vermekte zorlanıyor. Tamamen etkisiz hale gelmiş olmasa da herhangi bir hamle yapması durumunda işleri kolaylıkla batırabileceğinin farkına varıyor. Elbette bu bir hamle yapmamaya karar vereceği anlamına gelmiyor, ki kendisi ne kadar cesur olduğunu birkaç dakika önce kanıtladığını biliyor.

Shisha: Hükümet binasının önünde gerçekleşen çatışmayı gözlemliyor ve nereye gideceğine karar vermeye çalışıyorsun. Dikkatli baktığında önceden tanışmış olduğun birkaç insana da rastlıyorsun. Hatta aynı zamanda Başpolis Gututo bile orada gibi görünüyor. Kendisiyle aranda yaklaşık olarak 15 metre var. Etrafından ilerleyen askerlerin gittiği rota ise oldukça düz. Bu rotayı takip edersen Asgama bölüklerinin merkezi noktasına varacağını biliyorsun. Bu saatten sonra ne yapacağın tamamen sana kalmış gibi görünüyor.
Off Topic
Shisha Shøge, bu turu ister bu konuya, ister Pakt Bölükleri konusuna atabilirsin. Yazacağın turu Pakt tarafından herhangi biriyle etkileşime geçmeyi istemen durumunda diğer konu içerisinde yazman gerekiyor. Aranızdaki mesafe kapanmış durumda ve birbirinizle etkileşime geçebilir haldesiniz. Karar sana ait.

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#14
Dokunmaktan, dokunulmaktan nefret ederim. Kendimi bildim bileli temastan çekinirim. Sadece Livei'ye karşı bu kadar dayanılmaz bir çekim hissettim şu ana kadar. Onun tenini ellemeyi, ellerini vücudumda hissetmeyi ne kadar sevdiğimi düşünüyorum da. Shisha'nın da böyle tehlikeli zamanlarda yanımda olduğunu hissetmek istediğim için o patlama anında kolundan tutmuştum. Ailemden bile böyle bir temas istemedim ben. Şimdi ise bir kaç adam beni sertçe kolumdan tuttuğunda ve yüzüme bir yumruk yediğimde tanımadığım insanların bana temas etmesinden tiksindiğimi tekrar hatırladım. Elag ile aynı olaydı sanki. Orada da amacım tamamen yardım etmekti ancak Elag beni yere yatırıp öldüresiye yumruklamıştı. Şimdi de yanlarında savaşacağımı 129380912 kere söylediğim Tihami'liler tarafından saldırıya uğramıştım. Böyle giderse alışmaya başlayacaktım dayak yemeye. Yumruğu yanağıma yiyince bir kaç saniye kaldım öylece. Söylediklerimin kötü olduğunu düşünmüyordum. Tihami'liler savaş mı istiyordu? Peki ama neden? Kötü tarafta mıydık? Shisha neredeydi peki? Yumruktan sonra bir adam boynuma doladı iki elini ve boğazımı sıkmaya başladı. Gözlerim korku ile açıldı. Elag tekrar geldi aklıma. Boğazıma attığı yumruktan sonra nefes alamadığımı hatırladım. Boğazımda haftalarca devam eden ağrı... Birden aşırı korktum. Bu sefer yanımda Bo'ek ve Jüme yoktu. Sadece Djurat'lı olduğum için beni koruyacak kişiler yoktu. Nefessiz kalmış, kollarım serbest kalınca boynumu sıkan adamın koluna yapışmıştım. Adamlar aralarında konuşuyorlardı. "Shisha..." dedim aşırı az bir sesle. Shisha'nın bunu duyduğuna emin değildim. Çünkü baya ses vardı çevremizde. Yine de yardım isteyeceğim tek kişiydi.

Adamın teki benim kollarımı bağladığında beni boğan adam ellerini boğazımdan çekti. Anında ağzımdan nefes aldım deli gibi. Öksürdüm bir çok kere. Shisha'nın yanında ilk sigara içtiğim zaman geldi aklıma. O zaman da çok korkuyordum. Pişmandım. Peki şu anda pişman mıydım? Belki. Ancak deminki konuşmamdan pişman değildim. Sanki alamadığım nefeslerin yerini doldurmak ister gibi hızlı hızlı nefes almaya başladım. Gözlerim yaşarmıştı. Dişlerimi sıktım. "Asgama..." dedim kendi kendime.

Başım zonkluyordu.

Çünkü kapana kısılmış hissediyordum kendimi.

Asgama, Pakt'tan ayrılma işini güç kullanmadan yapabilirdi ancak bunun yerine darbe yaptı. Her zaman savaş istiyordu. Tihami'lilerin hepsi buraya ölmeye geldiklerini söylediler.

Pakt, bir anda aşırı bir tepki verdi. Bu darbenin bastırılması için tüm ülkelerin teşkilatını buraya yıktı. Gereksiz bir güç kullandı. Canlı bomba bile kullandılar.

Barış istediğimi söylediğimde bu şekilde tepki gösterildi.

Kızı olan adamın cesedi geldi gözlerimin önüne...

Savaşmaya zorlanılıyorduk.

Savaşmamalıydık.

Savaşmamız başkalarının işine gelecekti sadece.

Derin derin nefes alıp, etrafıma baktım. Savaş zaten planlanmış bir şeydi. Kim planlamıştı? Ne amaçla planlamıştı? Kim bilebilirdi ki? Belki o herkesin bahsettiği Frum ve Ser'di bunu planlayan. Belki de Dusha'ların inandığı şekilleri ile Güneş ve Ay'dı. Hatta, belki de... Belki de Tuplo atalarımın inandığı Iyur ve Mitga'ydı bunları planlayanlar. Jemi klanına Yug ölmeden önce diğer ikisinini kötülemişti değil mi? Kanıtlanabilir olmadıklarını söylemişti. Yug'un tanrılığı kabul edilebilir miydi peki? Bundan yıllar önce yaşamış bir vahşiydi belki de? Hiç bir zaman dindar bir adam olmamıştım. Dinlerde tanrıların her şeyi bildiklerini ve iyi niyetli olduklarını söylerlerdi. Peki ya değillerse? Peki ya aslında şu an herkesin tanrısı Pakt ise?

Derin bir nefes alıp nefesimi düzeltmeye çalıştım.

Shisha'ya ne demiştim?

Artık yanımdan akıp geçmesini istemiyordum hayatın.

Shisha ne istiyordu?

Shisha Pakt'ın buradan siktirip gitmesini istiyordu ancak neden bu kadar dar düşünüyordu? Asgama'nın da baş belası olacağını düşünmüyor muydu? İstediği şey Tihami halkının Pakt'tan çıkmasıydı değil mi? Pakt'tan çıksalar ne olacağı umrunda mıydı? Shisha bir devrimci miydi? Yoksa bir anarşist mi?

Adam Shisha'yı savaş alanına sürerken onlara bağlı olup olmadığını kanıtlamasını istedi. Bu kadar önemli miydi bir yere ait olmak? Ben doğduğumdan beri bir yere ait değildim. Tihami'li insanları korumak istiyordum. Onların yanında savaşmak istiyordum ama... Eğer ileride Asgama denen kuklanın avcuna düşeceklerse bu savaşta savaşmak istemiyordum. İstediğim şey burayı mantıklı bir şekilde yönetecek birinin başlarında kalmasıydı. Asgama savaşa çıkmamıştı bile. Ancak Shisha... Shisha bizimle birlikte savaşmıştı. Tüm bu insanları birlikte tutmuştu. Belli başlı düşünceleri vardı.

Bu insanları Pakt'tan çıkarmak bir son olmayacaktı ancak Shisha kendisini kanıtlamalıydı gerçekten.

Hayır, Asgama kuvvetlerine ait olduğunu değil...

Liderliğe laik olduğunu kanıtlamalıydı.

Olduğum yerden bağırdım ona. Arabanın dışından beni rahatça duyabilecekti. "Shisha!" dedim. Sesim zaten zarar görmüş boğazımın biraz daha tahriş olması yüzünden acayip hırıltılı çıktı. "Ne zamandan beri sana söyleneni yapıyorsun?" Hafiften gülümsedim. Büyük ihtimal yakınımdaki bir askerden ikinci yumruğu da yiyip susturulacaktım.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#15
Gönülsüz planı işe yaramıştı. Oluşturduğu örümcek ağı, ışın atıcılarından birini kıskıvrak yakalamıştı. Meinsu'nun bu hamlenin hemen ardından okunu atarak düşmanın işini bitirmesi ile elemanların birinden kurtulmuşlardı. Etraftaki bütün bu gürültüden dolayı başının döndüğünü hissediyordu. Ciğerlerine derin bir soluk çekme ihtiyacı hissetti. Bir adım olsun ilerlemeyi başarabilmişlerdi ancak kaçabilecekleri bir boşluk yok gibi görünüyordu.

Tam bu esnada kendisine oldukça tanıdık gelen bir ses duydu. Aylardır duymadığı bu ses, zihninde her şeyin netleşmesini sağlamıştı. Bok buradaydı, hala hayattaydı ve yanlış insanların eline düşmüştü. Livei'nin bütün düşüncelerini susturan kaçma güdüsü yerini bir anda koruma güdüsüne bırakmıştı. Bok... Neredeydi? Yakında mıydı? Söylediklerinden anladığı kadarıyla onlara ateş açan polislerin arasında değildi. Neredeydi? Onu bulmak zorundaydı. Telsizden gelen sesin aniden kesilmesi ile Livei sırtından soğuk soğuk terlerin boşandığını hissetti. Bir şey olmuştu. Ona bir şey yapmışlardı. Ölecekti. Onu kurtarmak zorundaydı.

Her şey gittikçe daha da kötü hale geliyordu. Önlerindeki çılgına dönmüş darbeci polisler yetmezmiş gibi destek ekipleri de gelmişti ve arkalarını sarmıştı. Kaçacak yerleri yoktu. Yanındaki Himotalı polislerden birisinin bir arada kalmaları gerektiğini söyleyen konuşmasını duydu. Zihni berraklığını yitiriyordu. Her saniye ağır çekime alınmış gibiydi. Tek düşündüğü şey sevgilisiydi. Arkalarında onlar için savaşan komiserler, önlerindeki düşmanlar, yanında zor durumda kalan arkadaşları... Hepsi anlamını yitirmişti. Sevgilisini burada bırakmayacaktı. Bu hayatta onu olduğu gibi kabullenen, onu o olduğu için seven başka kimsesi yoktu. Canını mı riske atması gerekiyordu? Bunu pekala yapabilirdi. Buradan kaçacaksa onunla birlikte kaçacaktı.

Başını kaldırdı ve durumu analiz etmeye çalıştı. Hükümet binasının önü ana baba gününe dönmüştü. Arkadan hızla ilerlemekte olan başka darbeciler vardı. Biraz geride kendisine oldukça tanıdık gelen bir figürü seçebiliyordu. O kadar uzun zaman olmuştu ki adamın nasıl göründüğünü unutmuştu ancak yanılmıyor ise bu kişi Dusha'ya gittiği zaman tanıştığı bir polis memuruydu. İsmi neydi? Shi...? Hatırlayamıyordu. Bu tanıdık adamın hemen arkasında büyük bir araç olduğunu görebiliyordu. İçinde çırpınan birileri vardı. Uzun saçlı bu kişi... Olabilir miydi? Bok orada mıydı?

Risk alınmaya değerdi. Tek sorun buradan nasıl uzaklaşacağıydı. Altlarındaki zeminin yağlı grafit ile kaplandığını hissedebiliyordu. Yol inanılmaz kaygan hale gelmişti. Hemen önlerinde elmas ve kılıç kullanıcılarına ek olarak etraflarını sarmış bir vaziyette ateşlenmeye müsait balistalar mevcuttu. Livei ölüp cehenneme düşse bu ortamdan daha huzurlu olacağını düşünmeden edemedi. Kalkanlar çatlamaya başlamıştı ve çok kısa bir süre sonra pes edeceklerdi. İşleri bitmişti. Her şey Frum ve Ser'in bugün onlara lütfettiği şansa kalmıştı. Kendi kalkanlarına daha fazla zarar vermeden düşmanın dikkatini dağıtacak bir yol olmalıydı. Livei, yakın arkadaşı Meinsu'nun elini tuttu. "Üzgünüm kaçacağız dedim ama... Bok olmadan hiçbir yere gitmiyorum. Onu buradan çıkaracağım. Lütfen güvende kal ve seninle sonra buluşalım. Üçümüzün de bu sikik ülkeden tek parça ayrılmasını istiyorum, tamam mı?" Sonrasında arkadaşının cevap vermesini beklemeden ondan uzaklaştı. Kolunu olabildiğince gerdikten sonra ulaşabildiği en uzak noktaya doğru patlama tozlarını savurdu. Hemen ardından diğer eliyle de matarasında kalan suyu boşalttı. Oluşacak patlamanın yakındaki kişileri hafifçe sersemletmesini bekliyordu. Ancak yağlı grafit ile tepkimeye girmesi sonucu onları saklayacak kadar bir miktar duman oluşmasını da umuyordu. Ve dumanla birlikte ciğerleri yakan bir yanık yağ kokusu... Livei dumandan istifade ederek karşı hatta geçecek ve kimseye görünmemeye çalışarak şüphelendiği araca doğru ilerleyecekti. Bok oradaysa, onu oradan çıkarmak için elinden geleni yapacaktı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#16
Burada yaşanan şeyler sonunda babası ne düşünecekti? Shisha'dan vazgeçer miydi acaba? Belki de Pakt'ın iyiliğini düşünmek için fazla umursamaz bir adam olmuştu artık. Sonuçta Pakt, Shisha'nın annesini koruyamamıştı. Shisha'nın Pakt'a olan düşmanlığı pakt bünyesi altında çalışan annesini koruyamadığı için değildi. Ancak babası Pakt'a olan inancını yitirmiş olabilirdi. Bu düşüncelerle kendisini rahatlatmayı deniyordu. Babası gerçekten de dünya yansa umursamayacak bir adam haline gelmişti. belki de umursadığı tek şey oğluydu, Shisha'ydı. Yine de arkasında bir destek hissetmiyordu Shisha. Yıllarca arkasında sırtını yaslayacağı biri olmadan ilerlemişti. Bok'u kaybetmek üzücü olurdu onun için. Ancak her ne kadar Shisha henüz liderliğini kanıtlamamış da olsa, aynı şekilde Bok da Shisha için vazgeçilmez olduğunu göstermemişti.

Bir şeyleri kanıtlaması için arabadan indirilidiğinde, Bok'un dayak yemesini engelleyememişti. Daha doğrusu engellemek için bir şey yapmamıştı. Bok ile aynı şeyleri düşünmediğine emindi. Bok bütün bu savaştan çoktan vazgeçmişti ve herkesin gözü önünde ona yardım etmek mantıksız olurdu. Biraz önce yol göstericiliğini yaptığı bu adamları şimdi kaybetmek istemiyordu. Bok kendisine seslendikten sonra üzerindeki tozu silkeleyerek ona doğru döndü ve adamlara seslendi. "Adamı buraya yollayın. Rahat olun. O da bizden. Size sırt çevirmeyeceğiz."

Onunla konuşması gerekiyordu. Adamların Bok'u yollamasını umdu. Dibine girecek ve sessizce konuşacaktı. "Film çekmiyoruz Bok. Pakt'a yeterince karşı geldik. Kimse seni dinleyip bu savaşı durdurmayacak. Bu savaş durursa en büyük zararı senle ben göreceğiz. Pakt'a karşı çıktık. Artık geri dönüşü yok. Bunu anlayamıyor musun? Pakt'In bizden güçlü olması önemli değil. Bir kere onu yok etmeye teşebbüs ettik, ya o bizi öldürecek ya da biz onu yıkacağız. Bu kadar adama, Asgama adına belki de aylardır hazırlık yapan bu kadar adama, Asgama'nın yanlış olduğunu mu anlatacağız? Bir masalın içinde olduğumuzu falan mı sanıyorsun sen?" Daha da yaklaştım.

"Tihami, ilk özgür ülke olacak. Önce Pakt'ı dışarı atacağız. Güveni arkamıza alacak ve sonrasında...Asgama'yı da öldüreceğiz. Böylece Tihami kendi adına karar verecek. İstediğin bu değil mi? Bir anda iki tarafı da reddedecek durumda değiliz. Ya kaybedeceğiz ya hepsini alacağız işte." Biraz da duygu sömürüsü. "Bana sırt çevirirsen seni suçlamam." Arkasını döndü ve alevler içindeki Tihami'ye göz gezdirdi. "Sonuçta sen bu iş için çok da uygun kumaş değil gibisin. Sana sırtımı yaslayabileceğime inanmış olmam senin bir eksikliğin değil, tamamen benim yanlış anlamam. Hayatın boyunca yanlış hareket edince böyle oluyor. Anlaşılan birbirimize bakış açımız farklıymış. Yine de seni asla yargılamam. Sen buradan gitsen bile, bana sırtını dönsen bile ben sana sırtımı dönmeyeceğim. Gerekirse Pakt seni cezalandırmasın diye bir şekilde kendimi ortaya atarım. Ne diyorsun? Başladığımız işi benimle bitirecek misin? Ya da sevgilinle buradan gidebilirsin." Bir sigara yaktı. "Aşk meşk de güzel olaylar yani. Ben pek anlamam. Görüyorsun ki önceliklerim biraz başka."

Bok kabul ederse adamları da Pakt'a saldırmak için gaza getirecekti yeniden. Aynı şeyleri farklı şekilde yeniden söylemesi yeterli olacaktı zaten. Adamlar gaza gelmeye yer arıyordu. Tanıdıklarını öldürmek zorunda da değillerdi. Önemli olan Pakt'ı caydırmaktı.

"Uzaktan saldırılara uygun element kullanıcıları zarar görmeyeceklerine emin oldukları bir mesafeden, arkadan saldırmalı. Hemen ardından topluca, tüm element kullanıcıları olarak ikinci darbeyi vurmalıyız. Uzakçıların ilk ateşi onları afallatacaktır. Arkalarını döndüğünde hepimizi görmeleri de bir şok etkisi yaratır. Uzaktan saldırmak yerine bu kadar adam hırbo gibi koşarak arkalarından yaklaşırsak anlarlar zaten. Daha iyi bir fikri olan var mı? Amacımız kan dökmek olmamalı. Pakt'ı buradan sürmek, bu destanı anlatmalarını sağlamak, onları burada öldürmekten daha büyük bir olay."
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#17
► Show Spoiler
Shisha: Adamlar, isteğin üzerine Bok'u dışarı salıyorlar ancak dönüp Bok'a baktığında kendisinin hala bir halata bağlı olduğunu görüyorsun. Bu halde Bok'un sana yardım edemeyeceğini fark etsen de stratejik fikrini yanındaki Asgama askerleriyle paylaşıyor ve olumlu bir cevap alıyorsun. Askerlerden en yakın olanı harekete geçmekte olan tüm askerlere dur emri veriyor ve sana dönüp "Güzel fikir Shisha. Bunu yüce liderimiz Endud Asgama ile de paylaşsak iyi olur. Onun fikrini almadan bir şeye kalkışmamız hayra alamet olmayan senaryolara yer açabilir." diyor. Elini telsizine atıyor ve konuşmaya hazırlanırken telsizinin teknik bir sıkıntısı olduğunu fark ediyor. "Başkalarının seslerini duyuyorum ama benim sesim gitmiyor. Bu ne amına koyayım?!" dedikten sonra telsizine sertçe vurmaya başlıyor. O sırada önünde ve etrafında dumanlar oluşmaya başladığını fark ediyorsun.

Livei: Öksüren ve ciğerleri duman içinde kalan insanların arasından sızıyor ve tam gaz gitmek istediğin yere doğru ilerliyorsun. Seni durdurabilecek ve sana odaklanma potansiyeline sahip olan insanlar etraflarında oluşan duman yüzünden ne sana yetişebiliyorlar, ne de gerektiği kadar odaklanabiliyorlar. Araca olabildiğince yakınlaşıyor ve araca en yakın olan bir başka aracın arkasına siper alıp aracı tekrar gözlemeye başlıyorsun. İlk önce gözlerin Bok'u gördüğünü düşündüğün cama doğru kayıyor ancak onu orada göremeyince aracın önüne bakıyor ve Bok'un dışarıda olduğunu görüyorsun. O sırada Bok'un önünde duran çocuğun adını hatırlıyorsun. Shisha'nın arkasında Bok'un bağlı olduğunu görünce aklını olumsuz senaryolar çelmeye başlıyor. Shisha'nın onunla birlikte olup olmadığını anlamıyorsun ve araca doğru hareket edip etmeyeceğine emin olamıyorsun. Etrafında seni durdurabilecek kimse yok ancak aracın daha yakınına hareket edersen aracın etrafını sarmış askerler ve Shisha'ya görünür olacaksın. Ne olursa olsun bu amacına ulaşmak için son şansın. Aracı pür dikkat süzerken arkanda bir karmaşa oluşmaya başladığını duyuyor ve siper aldığın araca yaslanıp olanları izlemeye başlıyorsun.

Bir anda tüm Asgama bölükleri Endud Asgama tarafından bir konuşmayı duymaya başlıyor. "Ey aslanlarım! Ey askerlerim! Ey benim yüce ruhum ve yüce ordum! Bundan sonra kaçmak, saklanmak olmayacak. Her birini püskürtecek ve Yata'yı alacağız. Ben, Endud Asgama. Yüreğinizi adadığınız ve güvenle yaslandığınız adam benim. Ben, şu an Hükümet Binası'nın içinde askerlerimle birlikte bekliyorum ancak bu uzun sürmeyecek. Birkaç dakika içinde binanın önüne korumasız bir şekilde çıkacak ve tüm dikkati üzerime çekeceğim. Bundan önce hepinize söylemek istediğim şeyler var. Her ne kadar bir askerin kimliğinin bu savaş için bir önemi yoksa benim kimliğimin ve varlığımın da bir önemi yok. Ben bu direnişin ve devrimin püf noktası değilim ve asla olmadım. Bugüne kadar gözlerinize böyle bir propaganda yansıtılmış olabilir, bu da savaştan sonra bizzat sorumluluğunu üstleneceğim bir sorundur, burada şehit düşmezsem elbet. Ben Tihami için ölmeyi göze alacağım, siz de benim peşimden gelin ve aynısını yapın. Biz, bugün burada öleceğiz ve yarın Tihami Cumhuriyeti özgür olacak. Bu destanı arkamızda bırakacağımız için her birimiz mutlu ve mesut olmalıyız. Zaman, çaresizliğin ve korkaklığın değil, kudretliliğin ve kahramanlığın zamanıdır. Her birinizi ölmeye davet ediyorum, Tihami için!" Sözlerini bitirdikten hemen sonra Endud Asgama'nın Hükümet Binası'nın ön kapısından çıktığını görüyorsunuz. Bir anda tüm Pakt Birlikleri ön kapıya odaklanıyorlar ve Endud Asgama'yı izliyorlar. Aynı zamanda ateşin tamamen kesildiğini izliyorsunuz. O sırada yanındaki asker Shisha'ya dönüyor. "İşte şimdi dediğin planı uygulamak için bir şansımız var. Shisha, bugün öleceğiz. Hep birlikte öleceğiz. Uzaktan saldırıya başlıyoruz." O sırada aynı asker telsizlerin çalışmaya başladığını fark ediyor ve Asgama birliklerinin tamamına Shisha'nın planını anlatıyor. Shisha, bulundukları aracın arkasından motor sesleri duymaya başlıyor ve arkaya baktığında 4 yeni otobüsün kendilerine doğru yaklaştığını fark ediyor. Otobüsün içinden yeni Asgama bölükleri çıkıyor ve sizlere katılıyor. Bir anda yüzlerce askerle birlikte Pakt birliklerine arkadan saldırmaya başlıyorsunuz. Kaçışma sesleri arasında en çok duyduğunuz cümleler ise şunlar oluyor.

"Bugün öleceğiz!"
"Vakit ölüm vaktidir!"
"Tihami için öleceğim!"
"Kahrolsun Pakt, yaşasın Tihami, biz ölelim ki o yaşasın!"


"Ben Tihami adına ölmek için bugüne kadar yaşamışım!"
Off Topic
Livei Nyawodz, atom enerjin %75'ten %50'ye düştü.

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#18
Bum!

Kızgın grafitten yükselen yanık yağ kokusu herkesin istemsizce burnuna kolunu siper etmesi ile sonuçlanmıştı. Aslında genç kız arkadaşlarına zorluk çıkartmayı amaçlamamıştı ancak buradan uzaklaşabilmesinin başka hiçbir yolu yoktu. Duman her yeri kaplayıp göz gözü görmez hale getirinceye kadar bekledi ve hızla arkasına bakmadan karşı hatta doğru ilerledi. Herkesin buradan güvenle çıkabilmesi için Frum ve Ser'e dua etmeyi de ihmal etmedi. Duman onun da ciğerlerini etkilemiş ve gözünden yaşlar gelmesine sebep olmuştu. Pis kokacağını tahmin ediyordu ancak bu kadar kötü kokmasını da beklememişti.

Kimseye görünmemeye özen göstererek şüphelendiği araca doğru olabildiğince yaklaştı. Onun hemen arkasında başka bir aracı siper olarak kullandı. Dumanın etkisiyle iyice kan çanağına dönmüş kırmızı gözleri sadece ve sadece tek bir kişiyi arıyordu. Camdan içeriyi süzmeye başladı ancak hiçbir hareket göremiyordu. Daha az evvel aracın içinde birileri yok muydu? Başını biraz daha yana çevirdi. İşte oradaydı. Aracın dışındaydı. Her yeri bağlanmış bir şekilde duruyordu. Önünde ise Dusha'da karşılaştığı polis memuru vardı. Genç kız, derhal bulunduğu konumdan fırlayıp sevgilisine sarılmak isteyen güdülerini zorlukla bastırabilirdi. Darbeci polisler etraftaydılar. Yapacağı herhangi bir yanlış davranış sadece onun canına mal olmaz, sevdiğinin de canını kaybetmesine sebep olurdu. Burada neler döndüğünden emin olamıyordu. Bok ne olmuştu da darbecilerin eline düşmüştü? Onu kandırıyor olmalıydılar. Bok'un pekala Pakt için yanıp tutuşan bir polis olmadığını biliyordu genç kız, ancak başka bir ülkenin iç savaşına katılıp kendi ülkesinde cezalandırılmayı göze alabilir miydi? Onu çok geç olmadan buradan kurtarmalıydı. Mutlaka kandırmışlardı onu. Aklını karıştırmışlardı. Eğer şimdi vazgeçerse affedilebilirdi.

Bir süre bir açık yakalamak için beklemeye başladı. Bu esnada az evvel terk ettiği pakt bölgesinde ciddi bir kargaşa çıktığını fark etti. Büyük bir uğultu vardı ancak net olarak neler yaşandığından emin olamıyordu. Daha önce hiç görmediği bir adamın Hükümet Binası'ndan dışarı çıktığını ve kafa karışıklığına sebebiyet verdiğini fark etti. Yine birilerini kandırıyor olmalıydılar. Pakt polislerinin ateşi kesmesi için bir çeşit numara mı dönüyordu? Livei'nin gözünün önüne hastanede can çekişen siviller geldi. Zavallı Tihamililerin hiçbir suçu yoktu. Tüm bunlara sebep olan herif her kimse, kendi çıkarları için bu polisleri de kullanıyordu. Onların gözlerini boyuyor ve onları manipüle ediyordu. Şu anda onun canından başka kimsenin canının bir önemi yoktu zaten. Yoksa adamlarının yanında, en önde onlarla birlikte savaşırdı. Bu işin sonunda tüm Tihami ölse ne değişecekti? Ne uğruna bu kadar cana kıyılmış olacaktı? Yüzlerce masum vatandaşı gözlerini kırpmadan öldürdükleri yetmiyormuş gibi başka ülkelerin görevlendirilmiş polislerini de öldürmek istiyorlardı. Livei gerçekten bıkmıştı artık.

Livei yeniden gözlerini Bok'a çevirdiğinde, yanındaki polisin onun iplerini çözdüğünü ve ona bir şeyler söylediği fark etti. Yoksa onu da mı o kaos ortamına gönderecekti? Pakt polislerini, Livei'yi, Meinsu'yu vurması için ondan savaşmasını mı isteyecekti? Bu polis, çevredeki diğer polislerin dikkatini savaşmaları için emirler vererek dağıtmış ve onları başka bir noktaya yöneltmişken Livei çömelerek Bok'a doğru ilerlemeye başladı. Zaten üzerinden kamyon geçmiş gibi hissettiği için yerde sürünmek onun için pek de zor olmamıştı. Onun kendisini görebileceği bir uzaklığa kadar gelmişken her iki elini de silahı olmadığını belli edercesine havaya kaldırdı ve dizlerinin üzerine çöktü. "Bok..." Ne söylemesi gerektiğinden emin değildi. Onu burada, tanıdığı bir başka Pakt polisinden, diğer Pakt polislerini vurması için emir alırken izlemek garip bir duyguydu. "Ne yapıyorsunuz? Buradan gitmeliyiz. Pakt polisleri zor durumda. Darbecilerin gözü dönmüş, hepimizi öldürecekler." Dushalı polisin tavırlarından çizgisini anlamıştı ancak Bok'un ne düşündüğünü bilmiyordu. Burası genç kız için yolun sonu olabilirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#19
Tek sözle benim salınmamı sağlamak mı? Şaşkın şaşkın çıktım arabanın arkasından. İnsanlar Shisha'nın dediklerini yapıyorlardı. Shisha'nın yanına doğru yürüdüm. Etrafıma endişeli endişeli bakınıyordum. Hala bir şeyler döndüğüne emindim. Paranoyaklaşıyor muydum? Belki. Ancak güvenemiyordum. Shisha'nın fısıltısını duyduğumda durup çevirdim yüzümü ona doğru. Bana özel konuşması aşırı heyecanlandırdı. Tüm bu kaotik ortam ve üstüne binen sorumluluğun arasında benimle özel olarak konuşuyordu. Kimsenin savaşı durdurmayacağını söyledi. Evet durdurmayacaktı ama kendime yediremiyordum. Uyum sağlamak istemiyordum. Uyum sağlamak için sürekli rol yaptığım bir hayatım vardı zaten. Dışarıya iyi ve normal izlenimi verirken kendi kendimi yiyordum hep. Yine de sanki savaş istiyormuş gibi mi davranmalıydım? Düşündüğüm gibiydi. Shisha, Pakt'ı yıkmaya odaklanmıştı. Ben ise daha duygusal davranan taraftım. Shisha ile çok farklıydık. Bunu biliyordum ve bu şekilde birbirimizi tamamlamalıydık. Tüm bu insanların çektiği acılar yüzünden savaşmak istemiyordum. Onların ölmesini istemiyordum. Shisha bu düşüncelerimi "masal" diye adlandırınca biraz gücendim. Yine de onu anlayabiliyordum.

Bana biraz daha yaklaştı.

Normalde bu kadar yakınlıktan rahatsız olurdum.

Ancak Shisha'nın yakınlığı rahatsızlık vermedi.

Olduğum yerde durdum.

Tihami'deki insanları Pakt'ı yıkmak için bir merdiven olarak kullanmak istese Shisha'yı suçlayamazdım. Daha yüksek bir hedefe ilerlemek ve bu yolda her şeyi yapmak anlaşılır bir şeydi. Shisha'ya çok özeniyordum. Zayıf değildi benim gibi.

Tihami'nin özgür kalacağını ve buradan ilerleyerek Pakt'ı yıkacağımızı söyledi. İki tarafı da reddedecek durumda değildik. "Haklısın." dedim sakince. Duygularıma hakim olmam gerekiyordu ama dediğim gibi. Rol yapmaktan bıkmıştım. Belki de rol yapma ve konuşma işlerini Shisha'ya bırakmalıydım. Shisha ona sırt çevirmem ile ilgili bir şey dediğinde korku ile açıldı gözlerim. Ona sırt çevirmek mi? O bana hiç bir zaman sırt çevirmemişken mi? Beni böyle bir ortamda bile sakinleştirmeye çalışmışken mi? O çocuğu öldürdüğümde bile beni bir kenara atmamışken mi? Haklıydı. Gerçekten bu olaylara uygun değildim. Daha çok yeniydim. Polislikte bile acemiydim. Yine de deniyordum. Shisha için... Özgürlük için... Devrim için... Shisha'nın bana güvenip sırtını yaslamak istemesi nasıl bir şeydi peki? Ona sırt çevirsem bile beni bırakmayacağını söylüyordu. "Ben..." Ne diyeceğimi bilememiştim. Burada onunla savaşmalı mıydım? Yoksa Livei ile çekip gitmeli miydim?

Livei...

Shisha tekrar insanlara yapacaklarını söylerken olduğum yerde kaldım sadece. Bir sıcaklık basmıştı. Ne yapacaktım? İstemediğim, olması gerektiğinine inanmadığım bir savaşta mı savaşacaktım? Liderliğine inanmadığım bir adam için mi savaşacaktım?

Tam Asgama'nın savaşta olmadığını düşündüğüm anda herkesin telsizsinden bir adam konuşmaya başladı. Askerlerine, aslanlarına, ruhlarına ve ordusuna sesleniyordu. Şaşkınlıkla baktım etrafıma. "Asgama?" İlk defa duyuyordum sesini. Binanın önüne silahsız mı çıkacaktı? Tam da son 3-4 dakikadır o savaşta olmadığı için güvensiz hissettiğimi düşünüp dururken. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Bu bir işaret miydi? Hey, ey, hey hey? "Neler oluyor?" diye fısıldadım. "Ne demek istiyorsun?" Kafayı mı yemiştim? "Savaşmalı mıyım? Asgama için?" Asgama'nın söyledikleri onun hakkında dediklerime apaçık cevaptı. Ortadaki adamın o olmadığını söylüyordu. Bana resmen, Tihami için doğru insan olduğunu söyler gibiydi. Sanki onun hakkındaki şüphelerimi duymuş gibi...

Kafamı indirdim tekrardan. Asgama Hükümet binasının önünde bize bakıyordu. Tüm Pakt birlikleri ona doğru dönmüştü. Derin bir nefes aldım. Tüm birlikler Shisha'nın planını uygularken arkada ellerim bağlı durdum. Shisha ise önden koşmak yerine bana döndü. Nasıl dedim kendime. Nasıl oluyor da bu kadar önemsiyordu beni hala. Ellerimdeki ipleri çözdü ve dostluğumu ve arkadaşlığımı değil, kardeşliğimi istediğini söyledi. Omuzlarıma vurdu ve beni yüreklendiren bir şekilde gözlerime baktı. Ben ise şaşkın şaşkın bakıyordum yüzüne. Gözlerindeki devrim ateşini görebiliyordum. Çok kararlıydı. Bu savaşın olmasını istemiyordum belki ama Shisha'nın yanında, onun için savaşmak istiyordum. Ellerini omzumdan çekti ve darbeci bölüklerle birlikte savaşmak için ilerledi.

Ellerime baktım.

Şu an çevremdeki her şey, herkes, evrenin her noktası savaşmamı istiyordu.

Bu savaşın gerçekleşmesini istiyordu.

"Bok."

Livei'nin sesi kulağımda yankılanınca transa geçmiş halimden dünyaya döndüm. Hemen sesin geldiği yere baktığımda Livei'yi dizlerinin üstünde ve ellerini kaldırmış halde buldum. "Livei!" Tüm düşüncelerim bir kenara atıldı ve sevdiğim kadının yanına eğildim. "Sevgilim!" Tuttuğum gibi göğsüme bastım onu. Ne yaptığımızı sordu. Livei'nin tarafının tam tersi yerde savaştığımı nasıl söyleyebilirdim ki? Buradan gitmek istediğini söyledi. Keşke herkes gidebilseydi. Keşke savaşı durdurabilseydim. Pakt polisleri zor durumda dedi. Aslında isteğimin bu olduğunu bilmeliydi. Darbecilerin gözü dönmüş dedi. Neden dönmüştü? Neden savaş istiyorlardı bilmiyordum. Livei'nin inandığı dinde kader var mıydı acaba? Hepimizi öldürecekler dedi.

Livei ile çekip gitsem ne olurdu? Onunla birlikte... Djurat'a dönemezdim artık. Herkes adımı öğrenmişti. Kaçak hayatı yaşamam gerekecekti. Belki de başka bir isimle Gedhilfe'de yaşamaya başlardım. Djurat'ta beni özleyen kimse olmayacaktı zaten. Gedhilfe'de polis memuru olamayacaktım tabi ki ama ben üniversitede tıp okumuş bir adamdım. Doktorluk bana yakışırdı. Livei'nin yanında olacağı azınlığa yardım edebilirdim. Yaralılarına müdahale yapabilirdim. Kurşun? Kurşun elementim şu zamana kadar başıma dert olmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı ki! İki kişi öldürmüştüm element ile. Bir kere ölesiye dayak yememi sağlamıştı. Üstelik çok kullanırsam da beni zehirleyip öldürüyordu. Kurşun benim için bir güç değil, düşmandı. Bir kızım olurdu belki Livei'den. Livei gibi güzel... Tuplo atalarım gibi yenilikçi. Onun için yaşardım. Güzel kızımın saçını örüp okula bırakır, oradan hastaneye geçerdim. Masamda kızımın ve karımın resmi. Kızıl saçlı Gedhilfe vatandaşlarına derman bulurdum. Fakat yine yalnız olacaktım. Aynı kalacak, Livei dışında kimse ile konuşmayacaktım. Kızıma tamamen kendimi açamayacaktım. Onun güçlü bir babaya ihtiyacı vardı. Sürekli karanlık düşüncelerle boğuşan biri olduğumu bilemezdi.

Livei'ye sarılmayı bırakıp yüzümü onunkinin karşısına getirdim. Gözlerim nemlenmişti. Onunla birlikte olmayı gerçekten isterdim.

"Gidemem." dedim. Dişlerimi sıktığım için sesim çok cılız çıkmıştı. "Artık seni daha iyi anlıyorum. Deinzei konusunda." dedim gözlerinin içine bakarak. "Pakt içinde ezilip başkasının kuklası olmak istemeyen bir halk var burada, Tihami'de. Hedefinin kıta içinde barış olduğunu söyleyen Pakt savaşmak için her şeyini ortaya koymadı mı? Pakt birlikleri ne olursa olsun geri çekilmediler değil mi? Ben ise Tihami'lilerin birbirlerini öldürdüğünü gördüm bu gün. Aynı ülkemdeki gibi bölündüklerini... Pakt'ın, Tihami bağımsız olmasın diye canlı bomba gönderdiğini ve dakikalar önce sohbet ettiğim insanların o bombada öldüğünü gördüm. Livei. Gidemem. Gidersem..." Livei'nin o gün küvette dediklerini tekrarladım. "Başımı her yastığa koyuşumda vicdanım yakamı bırakmaz." Yakınlaşıp öptüm dudaklarından. "Hayatımda hiçbir kadını seni sevdiğim kadar sevmedim. Annemi bile. Bunu unutma." Livei'nin benimle gelmesini hiç istemiyordum ama kararlarına tamamen saygı duyduğumu ve duyacağımı biliyordu zaten. Şöyle bir baktım. Çok kötü gözüküyordu. Gerçekten savaşta neler yaşamıştı bilmiyordum. Cebimden bir takviye tüpü çıkarıp uzattım ona. Sezyum kullanıcısı olduğu için düşük atom enerjisinde kendi kendini içten içe yakabilirdi sanırım.

Ayağa kalktım. Livei'ye dediklerime tamamiyle inanıyordum. Shisha'nın yanında savaşacaktım. Tihami'nin iyiliğini istiyordum. Özgür olmalarını istiyordum. Saatler önce hayatını kaybetmiş olan adamın ailesinin mutlu bir şekilde yaşamasını istiyordum. Şu an çıkmazda gibi hissediyordum. Savaşın olmasını istemiyordum ama deminden beri başıma gelen şeylerden ilahi bir el hissetmiştim. Livei'ye baktım tekrardan. Hafiften gülümsedim ve yürümeye başladım Shisha'nın arkasından.

Bu savaşın olması gerekiyordu demek ki.

Bu savaşta yer almam gerekiyordu.

Zamanım gelecek miydi?

Livei'nin adının anlamının Aşk olması ne tatlıydı değil mi?

Peki benimkinin anlamının Sürpriz olması?

İlerlediğim yol her zaman muamma gibi geliyordu zaten.

Düşmanım olan kurşunu biriktirdim parmaklarımda.

Hayatımı kontrol etmeye çalışmıştım her zaman. Akışına bırakmalıydım. Shisha'nın yanında savaşmalıydım. Daha deminden beri bir sürü ipucu verilmişti. Zamanım gelecekti. Sakin olmalıydım.

Asgama bölüklerinin yanında ilerledim kararlı bir şekilde.

Peki.

Şaşırt beni hadi.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri

#20
► Show Spoiler
"Hoi ra, a liksal uz
Hoi ra, a liksal uz
Hoi ra, a liksal uz
Bam blobifu blome gansa!"


Asgama'nın askerleri olayların başlangıcından beri mırıldandıkları şarkıyı kükreyerek söylüyor ve düşmanlarına doğru ilerliyorlar. Uzaktan saldırı planının yürürlüğe geçmesiyle Asgama'nın ta kendisine bakan Paktçılar yenilgiye uğruyor ve gözlerinize inanamadığınız bir saldırıya mağlup düşüyorlar. Göz önünden kaybolan Shisha'yı bulmaya çalışırken bir bir kaçan veya kaçmayıp da ölmeyi kabullenen, oracıkta can veren Pakt askerlerini izliyorsunuz. Savaşın acı gerçeklerini, bir kişinin bin kişiyi durduramayacağını, herkes güçlü olsa da aslen kimsenin güçlü olmadığını anlamanız zor olmuyor. Bireyciliğe yer kalmadığını, bunun toplumsal, ulusal ve her şeyden önce grup halinde başa çıkılabilecek bir şey olduğunu da anlıyorsunuz. Pakt'ın ilk kurulduğu dönemlerde konseyde yer almış olan bir devlet büyüğünün söylediği yegane cümle aklınıza geliyor. "Bir bir ölen insanların olduğu meydanı bir birey değiştiremez." Bu sözün kudretini ve çelişkisini aynı anda tadıyorsunuz. Asgama'nın bir lafıyla binlerce Pakt askerinin hayatını kaybettiğini görüyor, ancak etrafında onu destekleyen binlerce insan olmasaydı bunun mümkün olamayacağını da biliyorsunuz. Her şey bir yana, Frum'un bilinmez zamanlarda ölmesinin nedenine canlı tanık oluyorsunuz. Çünkü her şeyin karşıtı vardır, barışın bile.

Bok: Hem duygusal, hem de fiziksel olarak emin adımlarla Shisha'ya doğru ilerliyor ve kendisine eninde sonunda ulaşıyorsun. Asgama birlikleri önünde Pakt'a karşı saldırırken kurşununu hazırlıyor ve onlara yardım etmeye başlıyorsun. Yardım ederken bir bir ölen Pakt askerlerini dikkatle inceliyor ve kendilerine odaklanıyorsun. Karşı karşıya kaldığın durumu değerlendirirken saldırılarına odaklanmaya çalışıyorsun. Önünde ise Pakt askerlerinden biri dikkatini çekiyor. Kendisinin simsiyah saçları ve soluk beyaz bir teni var. Anlaşılan o ki kendisi bir Himotalı. Kurşununu istersen kendisine doğrultabilirsin. Belki böylece bir şeyleri değiştirebilirsin. Başından beri hayalin olan şeye kavuşabilirsin. Öldür onu.

Livei: Sevdiceğin sana öpücüğü kondurduktan sonra gözlerinin önünde Pakt'a karşı savaşmak için ayrılıyor. Sen ise yerde kendi başına kalıyorsun. Etrafında bulunan Asgama askerleri sana dönüp bile bakmıyorlar. Sen ise Pakt'ı önüne alıyor ve gözlerini arka tarafa çeviriyorsun. Arka tarafın boş olduğunu fark ediyor ancak etrafındaki dumanlar temizlendikten sonra uzaktan gelen arabaları görebiliyorsun. Etrafını iyice gözlemlediğinde bu arkadaşlarına dönmek ve onlara yardım etmek için en iyi zaman gibi görünüyor. Aksinin gerçekleşmesi durumunda ne yapacağını sen de kestiremiyorsun. Ne yaparsan yap, beklemeni önermem. Geri dön.

Bir anda yanınızdaki bölüklerde bulunan üst rütbeli Asgama askerlerinin savaş alanından uzaklaştığını görüyorsunuz. Bunun sebebini anlamaya çalışırken Hükümet Binası'na dönüyor ve Endud Asgama'nın ortadan kaybolduğunu fark ediyorsunuz. Bunun ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken hemen yakınınızda bulunan bir üst rütbeli sırıtıyor ve geriye doğru koşmaya başlıyor. Koşarken "Hepimiz öleceğiz gençler, Tihami adına!" dediğini duyabiliyorsunuz. Asgama'nın ne yapmaya çalıştığına anlam veremeseniz de savaşınız devam ediyor ve bu savaşı sonlandırmak sizin göreviniz.

O Sırada

Endud Asgama, üst rütbeli yetkilileriyle birlikte Hükümet Binası'na tekrar giriyor ve arka kapıdan çıkıp siyah bir arabaya biniyor. İçinde oturan şoför herkes arabaya bindikten sonra gaza basıyor ve oradan uzaklaşıyor. Asgama, derin bir nefes alıp cebinden çıkardığı sigarayı yakıyor ve yanındaki komutana da bir sigara ikram edip kendisiyle sohbet etmeye başlıyor.

"İstikamet Hefiksel demek. Yolumuz açık olsun."

"Endud beyim, izninizle bir sorum olacaktı sizlere."

"Çok uzun sürmesin. Canım sıkkın zaten."

"Elbette. Sorum şu ki; sizin adınıza ant içmiş olan askerlere ne olacak?"

"Bunu zaten konuşmamış mıydık, Eto? Hepsi ölecek. Orada Tihami için can verecekler."

"Anladım beyim. Affedin."

"Ne oldu? Şimdi vicdan mı yapıyorsun? Vicdan olayını çoktan aşmış olmamız gerekmiyor muydu?"

"Hayır beyim, ben sadece-"

"Uzatma Eto. Sessizlik istiyorum."

Eto, Asgama'yı kafasıyla selamlıyor ve sessizce oturmaya başlıyor. O sırada şoförün yanında oturan bir başka üst rütbeli Asgama'ya dönüyor ve "Daha çok senin için can veriyorlarmış gibi göründü bana be Asgama'm." diyor. Asgama hafifçe sırıtıyor ve "Tige, sen de biliyorsun ki bu direniş bensiz ne gerçekleşebilirdi, ne de bensiz hayatta kalabilir. Artık laf kalabalığı yapmayı bırakalım da işe koyulalım istersen. Zaten başkenti kesin kaybettik. Önemli olan diğer şehirleri elimizde tutabilmek." Tige, gülümsüyor ve önüne dönüyor. Endud Asgama ise cebinden bir not kağıdı çıkarıyor ve yazmaya başlıyor.

"Tarih, P.S. 46, 177. gün. Güney Tihami Devleti bugün resmi olarak kuruldu. Günün akşamında ilan edilecek ve yürürlüğe geçecek."
Off Topic
Konu sonlanmıştır. Livei Nyawodz ve Bok Jemipech, Pakt Bölükleri konusundan ilerlemeye devam edeceksiniz. Bulunduğunuz konum değişmedi.
 ! Message from: Barisu
Karakterleriniz turun "O Sırada" kısmından haberdar değildir. Kurgusal ilerleme açısından tura dahil edilmiştir.
Locked

Return to “Yata”

cron