Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#21
Bu tura yazamayacağım.
(Beni Livei ile ağlaya ağlaya gitti diye betimleyebilirsin, teşekkürler)
Image
"Artık kendimi geride tutmayacağım."
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#22
"Acele edin! Arabalara binin!"
"Siz ikiniz çabuk teçhizatları toplayın"
"Yaralılara özen gösterin!"
"Ağır radyasyona uğramış görevlileri ayrı arabalarda götürün!"

Herkesin birbirine bağırdığı ve talimat verdiği bu yerde her ne kadar dışarıdan bir karmaşa varmış gibi gözükse de, düzen hâlâ sağlam duruyor. Muhafızlar görevlileri yönlendirirken, görevliler de birbirlerine destek çıkıyorlar. Bütün bunlar olurken iki üst rütbe plan yapıyor. "Bütün plan altüst oldu. Yolu aça aça hedefe varmamız hiç zor olmayacaktı. Düşmanı zayıflatarak ilerleyip son darbeyi merkezlerine yapacaktık. Şimdi hem üç gencimizi kaybettik, hem kuvvetlerimiz radyasyona maruz kaldı, hem vakit kaybediyoruz hem de düşman içimizdeki durumdan haberdar. Yaşanan olayı bilmemelerine olanak yok. Savunmalarını kuvvetlendirecek kadar zamanları olacak. Himotalı Muhafız çökmüştü. Yorgunluktan gözlerinin altı morarmış, sinirden suratı kızarıyordu. Burnundan ve ağzından kan gelmeye başladı. Yanındaki Gedhilfeli Muhafız konuştu. [color=#FF000]"İçinde bulunduğumuz durum kesinlikle iç açıcı değil fakat pes edemeyiz. Dediğin gibi, düşmana zaman verdikçe zafer olasılığımız azalacak. Saldırıyı kesmemeliyiz.[/color] Önlerindeki haritaya eğildi ve Yata'nın kuzeyinde parmak bastı. "Şu an buradayız. Arabalarımızı doğuya doğru sürüp çember çizersek güvenli bir şekilde hedefimize ulaşabiliriz. Elbette bu zıt tarafı onların kaçışı için açık bırakacak fakat kıskaç taktiği kullanıp Öhö öhö hız kesmeden etraflarını sararsak Öhö öhö onlara kaçacak yer Öğk öğk" Gedhilfeli Muhafız sözünü bitiremeden dizlerinin üstüne çöktü ve öksürükler içinde kan kusmaya başladı. Himotalı Muhafız bir koşu yanına varıp onu ayağı kaldırdı ve haritaya yaklaştırdı. Gedhilfeli Muhafız, Himotalı Muhafızdan destek alarak devam etti. "Hükümet Binası'nın güneyinden doğuya ve batıya yayılırsak kuzeye kada uzanan bir kıskaç oluşturabiliriz. Kuzeyi tutmamıza gerek yok. Oradan kaçmaya karar verirlerse olay yerinden geçmek zorunda kalacaklar ki baya büyük bir çapta radyasyon yayıyor zaten. Kendi ölümlerine gidecekler." Yanlarına bir görevli geldi. "Efendim, bölgeyi neredeyse boşalttık. Geriye sizler ve bir grup görevli kaldı." Himotalı Muhafız, Gedhilfeli Muhafızı omuzlanıp arabaya kadar geldiler. Arabanın içindekilerinin el uzatması ile Gedhilfeli Muhafız arka tarafa yatırıldı. O esnada telsizden bir ses geldi. Sai Nopaodan adındaki genç bir Himotalı yardım istiyordu. Himotalı Muhafız görevlilerden birine döndü. "Öncü olarak yolladığımız gençler hâlâ gelmedi mi?" Görevliler bilmediklerini belli eden bir beden dili ile karşılık verince Himotalı Muhafız bakışlarının bölgenin geri kalanına çevirdi. Gözlerinden kan geliyor, rüzgâr saçlarından azar azar alıp götürüyordu. Gedhilfeli Muhafızın sesini duydu. "Onlar bizim geleceğimiz. Ne olursa olsun onları korumak zorundayız. Lütfen..." Daha sözünü bitiremeden bayıldı Gedhilfeli Muhafız. "Beni iyi dinleyin, herkese şu emri vermenizi istiyorum. Doğudan çember çizerek olay yerinin etrafından dolaşsınlar. Olabildiğince genişten alın. Bütün arabalar güney tarafından kuzeye kadar Hükümet Binası'nı kıskaca alsınlar. Kuzeyi kapatmanıza gerek yok. Kıskaç tamamlandıktan sonra bütün birlikler aynı anda binayı basacağız ve yılanın başını koparaccağız. Tek bir şansımız var. Ya hep Ya hiç!" Emri verdikten sonra aynı anda hem kalsiyum kas stilini hem de neon hareketlilik stilini kullanıyor ve yarış arabası gibi gözden kayboluyor.

Sai Nopaodan ve Tegin Hentanodan: Kendinizi zarla zorla toparlayıp önce bodrumdan sonra da binadan çıkıyorsunuz. Düşmanlarınız kaçışmış olacak ki sokak bomboş. Biraz daha iyi olduğunuza inanıp hızlı adımlarla dönüyorsunuz. Fiziksel olarak bir sorununuz olmadığını fark ediyorsunuz. Dönmeye devam ederken garip bir ışığın size inanılması güç bir hızda geldiğini görüyorsunuz. Daha tepki veremeden ışık size varıyor ve sizi omuzlanıp hızını kesmeden geldiği yöne gidiyor. Hız yüzünden başınız ağrıyor, mideniz bulanıyor ve panik havasına giriyorsunuz. Feleğiniz şaşmasına vakit kalmadan kendinizi bir arabanın yanında buluyorsunuz. Görevliler de sizin gibi donup kalıyor. Himotalı Muhafız bir anda dizlerinin ve ellerin üstüne düşüp kusmaya başlıyor. Bedeni zangır zangır titriyor. Hemen bir tüp basıyor ve ayağı kalkıyor. "İki genç daha getireceğim. Sakın bir yere kaybolmayın yoksa sizi radyasyon değil, ben öldürürüm!" Bir kez daha gaza basıp kayboluyor.

Livei Nyawodz ve Meinsu Selsei: Birbiriniz kuvvet alıp doğruluyor ve sokağa çıkıyorsunuz. İri yarı elemanın yüzüstü baygın olduğunu görüyorsunuz. Derin bir nefes alıp yola koyuluyorsunuz. Kısa sürede fiziksel olarak sıkıntı yaşamadığınızı fark edip birbirinize yük olmayı bırakıyorsunuz. Birkaç dakika içerisinde garip bir ışığın size doğru geldiğini görüyorsunuz. Göz açıp kapayıncaya kadar sizi omuzlanıp gideceğiniz yöne doğru yol alıyor. Beyniniz olanları kavrayamdan kendinizi br arabanın önünde buluyorsunuz. Görevliler sizi içeriye alıyor. Himotalı Muhafız da kendisi arka tarafa atıyor ve görevlilere gaza basmalarını emrediyor. Ardından bir tüp daha basıyor.

Yol boyunca size plan anlatılıyor. Son bir kuşatma, son bir saldırı, son bir fırsat. Ya zafer ya da bozgun. Ya Tihami özgür kalacak ya da zincire vurulacak. Her şeyin ortasında Yata var. Her şey Hükümet Binası'nda sonuçlanacak. Arabalarla Hükümet Binası'nı kıskaca alıyorsunuz. Bütün arabalar yerlerini aldıktan sonra dışarı çıkıyorsunuz. Herkes ya yorgun, ya yaralı ya da radyasyonun yan etkilerini yaşıyor. Megafon aracılığı ile sizi arabanıza getiren Himotalı Muhafızın sesini duyuyorsunuz. "Pakt Bölükleri, an yılanın başını koparma anıdır! An sorumluluğumuzu yerine getirme anıdır! Hepiniz ne yapmak zorunda olduğunuzu biliyorsunuz! Bu iş burada bitecek! Himotalılar ön safhalarda demirden kalkan olacak! Onların ardından saldıracaksınız! Hücum edin!" Muhafızın emri ile Himotalılar önce bedenlerini demirle kaplıyorlar. Sonra kendi boylarında ve kendi enlerinde bir kalkan oluşturup öncü görevi görüyorlar. Hemen arkalarından da sizler geliyorsunuz. Dört kişi iki Himotalının arkasından giderken önünüzdeki iki Himotalı kalkanlarını yere saplayıp diz çöküyor ve size sesleniyorlar. "Eğilin!" Hemen arkalarına geçip çömüyorsunuz. Kurşunlar, alevler, ışınlar ve oklar kalkanların üstüne yağıyor. Bu kadar ağır bir saldırı karşısında ne demir ne de atom enerjisi uzun süre dayanabilir. En çabuk tarafından siperinizin fazla zayıflamaması hatta düşmemesi için düşmanları indirmeniz gerek. Yere yatıp ileriye hızlı hızlı bakışlar atıyorsunuz. En uzakta Okçular var. Önlerinde Kurşuncular var. En önde alev püskürtücüler ve ışıncılar var.

Şu andan itibaren yapacağınız her davranış, alacağınız her karar sadece sizin değil bütün çatışmanın kaderini belirleyecek. Ölüm olasılığınız tavana çıkmış durumda. İyice düşünmeden, seçenekleri tartmadan ve olasılıkları görmezden gelmeden işe kalkışmayın. Size sunulan bütün bilgileri gözden geçirin.
Off Topic
Meinsu Selsei, ilk haberli pasifliğini yapmış bulunmaktasın.

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#23
Gelen anonstan sonra kafamızı toparlayıp dışarı çıkmak için hareketlendik. Sokağa çıktığımızda kimsecikler görünmüyordu. Yürümeye başladıkça vücudumun daha hızlı hareket edebileceğini fark ediyordum. BU da adımlarımı hızlandırmama neden oluyordu. Buradan ne kadar hızlı kaçarsak o kadar az zararla kurtulacaktık neticede. Geldiğimiz yöne doğru hızlı adımlarla ilerlerken ileriden süzülen bir ışıkla gözlerim kamaşmaya başlamıştı. Birisi beni omuzlayıp yardım edene kadar ne olduğunu anlamamıştık fakat yardım çağrıma bir cevap gelmişti. Bunu hiç beklemiyordum açıkçası. Bizi umursamadan kaçıp giderler diye tahmin etmiştim açıkçası. Adamın desteği sayesinde hızımızın artmasıyla henüz normale dönmediğimi de fark ediyordum. Hala başımın döndüğünü ayakta zor durduğumu anlamamla bir arabanın yanına bırakılmam bir olmuştu. Arabaya yaslanıp kendime gelmeye çalışırken adamın da durumunun iyi olmadığını görüyordum. Buna rağmen diğerlerini de kurtarmak için yoluna devam etmişti.

Adam diğerlerini de getirdikten sonra bizi arabaya bindirip yola koyuluyoruz. Kızların da nispeten iyi durumda olduğunu gördükten sonra sevinirken son bir saldırı planı anlatılmaya başlanıyor. Az önce altıma işiyordum lan ben! Arabaya yürürken bile ayakta zor duruyorduk savaşın ortasında nasıl bir faydamız olmasını bekliyorlardı. Üst rütbelilerin de bunun farkında olmadığını düşünmüyordum. Bizi adamların önüne piyon gibi sürerek adamların odaklarını bizim üzerimize çekmek gibi bir planları mı var acaba? Tahminimce fikirlerimizi de umursamadan bizi savaşın ortasına atacaklardı. Öyleyse oyunu kuralına göre oynayacaktım ben de. “Neden yardımımıza geldiğinizi şimdi anladım. ‘Himota halkı savaşla yoğrulmuştur.’ falan… Böyle şeyler söylenmiştir muhtemelen. Himotalılar gerektiğinde korkmadan ölüme de yürürler. Madem başladığımız işi bitirmemiz söylendi o zaman ben varım.” Mecburen…

Hükümet Binası’na geldiğimizde insanların radyasyon etkisinde olduğu açıkça görülebiliyordu. Bize yardım eden muhafızın gaz verici konuşmasının ardından herkes hazırlıklarını yapmış ve ilerlemeye başlamıştı. Fakat savaş alanına girmemizle bir karşı saldırıyla karşılaşmamız bir olmuştu. En öndeki Himotalıların arkasında, gelen saldırılardan kaçınıyorduk fakat böyle giderse bu baskıya dayanamayacaktık. Bir fırsatla etrafı kolladığımda bütün düzenlerini görebilmiştim. Fakat şu durumda onlara yaklaşmam mümkün değildi. Sezyum kullanıcılarının bile püskürtme yetenekleri vardı. Şu an yakın bir dövüşe girene kadar kızartma olurdum. Zaten vücudumun yapmak istediklerime ne kadar cevap vereceğini bile bilmiyordum. Öncelikle menzillilerin bize bir boşluk oluşturması gerekiyordu. Bu durumda hemen Tegin ve diğerlerine dönerek “Kimse üç defa düşünmeden hareket etmesin. Bugün zaten yeterince kayıp verdik. Hepinizin buradan çıkıp sevdiklerinizin yanına dönmenizi istiyorum. Bunun içinde adamların baskısını kırıp dirençlerini azaltmamız gerek. Böylece ön saflarımız daha kolay ilerleyebilirler. Teg, uzaktan neler yapabilirsiniz? Onları bir şekilde zayıflatmanızı istiyorum. En güvenli şekilde… Belki bu şekilde kendime de bir fırsat yaratabilirim. Dediğim gibi önceliğiniz kendinizsiniz. Kimse kahramanlık yapmasın ya da paniğe kapılmasın. Buradan canlı bir şekilde çıkıp gideceğiz.” dedikten sonra hançerimi de elime alarak etrafı gözlemeye çalışacaktım. Teg ve diğerleri bir fırsat oluşturursa onu değerlendirmeye çalışacaktım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#24
Genç kız desteksiz yürüyebileceğini fark edince arkadaşının koluna girmeyi bıraktı. Fiziksel hiçbir sıkıntısı yok gibi görünüyordu ancak içten içe çürüyüp gittiğini hissediyordu. Göğsünde, nefesinde bir ağırlık vardı. Radyasyonun içinde kalmaya devam ederlerse gittikçe durumları ağırlaşacak ve yığılıp öleceklerdi. Belki bu kadar dayanmaları bile element kullanıcısı olmalarının kudreti sayesindeydi. Livei acele etmeleri gerektiğini dile getirecekken kendilerine doğru yaklaşmakta olan bir cisim fark etti. "Kimsin sen? Çık dışarı çık!" demeye kalmadan bu gelen cisim her iki kızı da omuzladı ve son sürat gidecekleri yöne doğru ilerlemeye başladı. Genç kız neler olduğunu idrak edinceye kadar diğer polislerle bir araya gelmişlerdi bile. Arabaya bindikleri gibi gazlayıp uzaklaşmaya başlamışlardı. Ortamın değişmesi bile kendisini daha iyi hissetmesini sağlamıştı.

Yol boyunca son saldırının planı anlatılmıştı ancak Livei tam olarak kendini verebildiğini söyleyemezdi. Burada geçirdiği her dakika savaşma konusundaki motivasyonunu da çökertiyordu. Ciddi bir tehlike atlatılmıştı. Belki de yüzyıllarca Yata'nın bir bölgesi radyasyon sızıntısından dolayı kullanım dışı kalacaktı. Belki binlerce insan kansere veya daha kötü hastalıklara yakalanacaktı. Ekip arkadaşlarının sayısı azalmıştı. Artık Pakt'ın pes etmesi gereken noktada değiller miydi? Livei bu şekilde ölmek istemiyordu. Bu savaşın içine bir şekilde sürüklenmişti ancak artık kontrolünü eline alma zamanı gelmemiş miydi? Meinsu'ya dönerek manalı bir şekilde gözlerine baktı. Arkadaşı da onun gibi mi hissediyordu? Himotalıların tüm o görkemli motivasyon konuşmaları Livei'nin damarlarından akan Gedhilfeli kanı canlandıramıyordu. Tükenmişti. Bedenen, zihnen, ruhen. Tamamen tükenmişti.

Hükümet Binası'nın önüne geldiklerinde yeniden klasik motivasyon konuşmalarını işitmeye başladı. Yaşananlardan sonra askerlere zihnen kendilerini iyi hissettirmek güzeldi tabi. Olaylara realist bakanlar için ise işe yaramazdı. Himotalıların zırhlarıyla ön safhaya geçmeleri ile birlikte genç kız yeniden kendini bir çatışma ortamına sürüklenirken buldu. Kalkan olan askerlerin arkasında dört acemi polis ilerliyorlardı. Eğilmeleri gerektiğini duyduğu anda yere kapaklandı. Reflekslerinin hala bu kadar iyi çalışmasına şaşırmıştı. Neden buradaydılar ki? Ah, evet. Acemilerin canından vazgeçmek kolaydı tabi. Buraya birlikte geldikleri Dushalı polisler neredeydi? Ölmüşler miydi? Onların ölümü hakkında neden kimse bir şey söylemiyordu?

Çatışma beklediğinden fazla ateşliydi. Kurşunlar, ışınlar, alevler... Durmak bilmiyordu. Uzaktan onların işini bitirmeleri gerekiyordu. Livei örümcek ağını kullanmayı deneyecekti. 7 metre uzaklığa 21 tel kadar atabilecek şekilde geliştirmişti kendini bu alanda. Bir kişiyi bile indirse diğerlerine fırsat oluştururdu. Kestirebildiği kadarıyla 7 metre civarında bulunan ilk hedefe örümcek ağı gönderecekti. "Ben artık savaşmak istemiyorum. Bir fırsatını bulup kaçalım mı?" dedi hemen yanında duran Meinsu'ya fısıltıyla. Bulduğu ilk açıkta kendini bu çatışma ortamından kurtacaktı, kararlıydı.

Screw you guys, I'm goin' home.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#25
Mei'nin kafası karışmış haldeydi. Artık gerçeklik ile kurgu arasındaki farkı anlayacak durumda olduğunu düşünmüyordu ki gerçeklik mermisi onu tam kafadan vurdu. Kendisine gelince yanında bulunan Livei'ye yeniden baktı. O kolundan çıkınca aslında desteğe ihtiyacı olanın kendisi olduğunu anladı ancak geri girmek için hareketlenmedi. Radyasyonun ağırlığı üzerinde çok garip etkiler bırakacak gibi gözüküyordu ve bunları şimdiden içinden lanetlerle söylüyordu. Kendilerine yardım eden kişiye tepki bile veremeden ilerlemeye başlamıştı bile, şu anda kendini sadece ayakta tutmaya çalışıyordu. Arabaya bindiklerinde kendini toparladı ve Livei'nin yanında düşüncelere daldı. Peki şimdi ne olacaktı?

Tüm konuşmaların arasında kendi kendine kafasını salladı. Bunu kabul etmiyordu, artık savaşmak istemiyordu, başkalarının yaralanmasını görmek istemiyordu. Arkadaşının yüzüne baktı, bir daha bu yüzün üzülmesini istemiyordu. Livei'ye artık güç verecek bir bakış bile atamıyordu, çünkü kendisinde olmayan birşeyi paylaşamazdı. Artık ona verebileceği tek şey umuttu, ancak nasıl aktarımını bilmediği tek şey ise yine aynısıydı. Meinsu için bu savaş bitmişti, insanlar yüzyıllar boyunca ders almayacak pisliklerin tekiydi. Hâlâ birbirlerini yemeye devam ediyorlardı ve edeceklerdi. Paktın sorunu buydu işte, Pakt'ın ne olduğuna o kadar odaklandılar ki ne olabileceğini unuttular.

Hükümet Binası'nın önünde olan konuşmaları dinleyecek zihinsel sağlığa sahip olduğunu düşünmüyordu. Daha fazla yalanlar altında kalacak durumu yoktu, savaşın getireceği kazanç kaybedildiğinde verilecek kayıptan daha kötü olacaktı.
Savaşın içinde kendini olayları anlamadan bulduğunda hızlıca içgüdüleri sayesinde Livei'nin olabildiğince yakınında konumlandı. Onun saldırıya hareketlendiğini görünce yayını çekti ve gördüğü ilk hedefe ateşledi. Vurup vurmaması önemli değildi, sadece destek çıkıyor olarak görünmesi ona yeterdi. Dayanacak gücü yoktu.
Livei'nin dediklerini duyunce yayını indirdi.
"Seni buradan zarar almadan çıkarmamız gerekiyor, ne zaman hazır hissedersen."

...
"Hadi saklambaç oynayalım.
"Tamam ben sayacağım."
Küçük Mei gözlerini kapattı ve saymaya başladı.
"1,2,3,..."



Sayanora
Image
"Artık kendimi geride tutmayacağım."
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#26
Telsizden olayların iç yüzünü ve sınırlı vaktimizin kaldığını öğrendikten sonra hızlıca bodrum katını terk ederek dışarıya çıktık. İkimizde bacaklarımızdan yaralandığımız için koşma konusunda sorun yaşayacağımızı düşünüyordum. Ancak koşmaya başladıktan sonra benim beklentilerimin aksine fiziksel olarak bir sorunumun olmadığını fark ettim. Vurulduğuma eminim ama neden bir şey hissetmediğimi anlamadım. Belki gereğinden fazla uranyum yüzünden acı hissetmiyor olabilirim veya başka bir sebebi vardır şimdilik bunun hakkında düşünmeye gerek yok. Şu anki gereksiz şeyler düşünerek vakit kaybedecek lüksüm yok. Sadece tek bir şeye odaklanmam gerekiyor. O da vaktinde buluşma noktasına giderek buradan uzaklaşmak. Diğer şeyler bekleyebilir.

Boş sokaklarda koşmaya devam ederken aniden bir ışık hüzmesinin bize doğru yaklaştığını gördüm. Bu kadar hızlı bir şekilde bize yaklaşanın ne olduğunu anlamaya çalışırken ışık yanımıza gelerek hızlıca bizi omzuna alıp geldiği yere doğru koşmaya başladı. Hala daha neler olduğu konusunda emin değilim. Tek bildiğim kısa süre sonra bu ışık sayesinde istediğimiz yere çok daha hızlı bir şekilde gelebildik. Hızlı seyahat yüzünden biraz başım dönse de onun sayesinde geride bırakılmak zorunda kalmadık. Fazla konuşmayı sevmesem de hayatımı kurtardığı için tam adama teşekkür edecekken kusmaya başladı. Ardından bir tüp basarak bize beklememizi söyleyerek bahsettiği diğer iki kişiyi almak için hızlıca uzaklaştı. Önceki görevde karşılaştığımız Gedhilfe'li iki kızı getirdikten sonra arabalar hareket etmeye başladı. Sonunda güvenli bir şekilde geri döneceğimizi düşündüğüm sırada bizi buraya getiren adamın sesini bir daha duyduk. Planda ufak bir değişiklik yapıp geri çekilmek yerine yorgun ve radyasyon yüzünden bitkin haldeki düşmana son darbeyi indireceğimi söyledi. Tam olarak bunları söylemese de savaşmaya devam edeceğimizi söyleyerek minik bir moral konuşması yaptı. Adamın konuşmasından sonra Sai savaşa katılacağımı söyledi. Zaten aldığımız görev bunu gerektirdiği için bende düşmana son darbeyi indirmek için hazırım.

Savaş alanına vardıktan sonra yine rengarenk bir tablo ile karşılaştık. Her yerden oklar, mermiler yağıyordu. Uranyum düşmanlarımızın hızını kesmek için yeterli olmamış gibi gözüküyor. Sai'nin uyarılarından sonra neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. İlk önce kalkan tutan dostlarımızı rahatlatmak için üzerlerindeki baskıyı hafifletmemiz gerekiyor. Bu yüzden öncelikle Radyoaktifleştirme yeteneğimi kullanarak oklarımı güçlendirip alev püskürtücü ve ışıncıların olduğu bölgeye doğru göndereceğim. Hedeflerimi vurmak gibi bir amacım yok sadece bulundukları noktaya isabet ettirmem yeterli. Hatta atışlarım başarılı olup zamanım kalırsa kurşuncular ve okçularında olduğu yerlere aynı şekilde uranyum ile güçlendirilmiş oklarımı göndermeyi deneyeceğim. Uranyum 30 saniye boyunca oklarımda kaldığı ve daha yarım saat önce ciddi miktarda radyasyon yüzünden acılar çektikleri için bu şekilde atışlarını kesebileceğimi düşünüyorum. Bize nefes alacak kadar süre kazandırdıktan sonra bir sonraki hamlemizin ne olacağına karar verebiliriz.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#27
Sai Nopaodan, Himotalı genç kendisinde savaşacak güç kalmadığı kanaatinde. Üzerinde radyasyonun yan etkileri ve ensesinde atomik dengesizlik riski varken iken aklında ise piyon gibi öne sürüldüğünü ve her an feda edilebileceğini fısıldayan bir şüphe tohumu filizlenmekte fakat bunu dışarı vurmanın yanlış olacağını düşünüyor ve kartlarını oyuna göre oynuyamak istiyor. Ne olursa olsun, görevini yerine getirmeye kararlı. Bu kararlılığını da silah arkadaşlarına yansıtıyor ve onlara yabancıların tabiri ile reality check gerçekleştiriyor.
Açıkçası, aklından geçenleri üstlerine söylemek ona zarar getirmezdi. Savaşı yöneten Muhafızlar astlarını soktukları durumu gayet iyi biliyor. Düşmanın yüreğine hançer sokabilecekleri bu tek fırsat kesinlikle sonları olabilir. O zaman neden diretiyorlar? Cevap basit. Başka bir seçenekleri yok. Bu bir oyun değil; bu bir savaş! Eğer geri çekilinirse şu ana kadar verilen kayıpların bir anlamı kalmayacak. Kutlu amaç uğruna ölenlere yapılabilecek en büyük ayıp olacak. Bir zaman gelecek ve kimse evindeki aynada kendi suratına bakamayacak. Zafer bir zorunluluk. Asgama Birlikleri durdurulmak zorunda. Darbeye engel olunmak zorunda. Savaş görmemiş ütopya olan Tihami'nin neredeyse bütün "savaşçıları" Asgama'nın fikirlerini yaşama geçirmek için ölümlerden en korkunçlarını göze alıyorlar. Tihami darbeye karşı koyacak gücü barındırmıyor. Darbenin başarılı olması demek Pakt'ın başarısız olması demek. Kıta barışı için kırk yıl uğraşmış liderlerin kendi vatanlarına kan ağlatan bir avuç suçluya kaybetmesi demek. Bu asla gerçekleşmemeli! Pakt'ın bütün olayı Kıtasal Savaş'ın sonucunun sadece yokoluş olacağının kesinliği ve kıta kavramının ulus kavramından üstün olması gerektiği. Pakt, onu oluşturan ulusların eğer kendilerini sınırlayacak bir güç olmazsa önce kendilerini, sonra da kıtayı yok edeceklerini gayet iyi bildikleri için var. Eğer Pakt başarısız olursa veya dağılırsa er ya da geç eski günlere dönülecek ve bu sefer, önceye nazaran, Kıtasal Savaş galip gelecek. Pakt Tihami'de savaş veriyor çünkü darbeyi destekleyen Tihami ulusu değil, aklı çelinmiş acınası kişiler ve başlarındaki kukla ustası. Eğer kıta barışı istisnasız her şeyin önüne konulmazsa aydınlık bir gelecek asla söz konusu olamaz. Bu yüzden savaşıyorsunuz. Bu yüzden canlarınızı ortaya koyuyorsunuz. Kıta için, barış için, Tihami için, yarın için! Elbette şüpheye düşeceksiniz. Elbette zaman zaman karşı taraf size mantıklı gelecek. Elbette doğruyu yapmanıza engel olacak kusurlar barındıracaksınız. Elbette eninde sonunda bunların üstesinden geleceksiniz. Tabii, ne olduğunuzdan vazgeçmezseniz.
Livei Nyawodz, Gedhilfeli kız savaşın kırdığı iradelerden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Yaşama içgüdüsü onu doğru olandan alıkoyuyor ve kendi kendine kurduğu bir senaryo onu kapıp götürüyor fakat bir yerlerde bir gram dahi olsa ne olduğunu bildiğinden veya Sai'nin konuşması sayesinde herkesi terk etmeden önce onlara bir fırsat kapısı açmaya niyetleniyor. Başarıyor da. Kullandığı Örümcek Ağı Stili avcunun ortasından başlayarak uzuyor ve en öndeki ışıncılardan birini eklem noktalarından bağlıyor. Bunun sonucu olarak düşmanın elementini kullanma kabiliyetini ondan alıyor.
Meinsu Selsei, belki savaş yüzünden, belki de şu ana kadar yaşadıklarından olsa gerek kendini bir başkasına körü körüne bağlamış durumda. Gözü bağlılık andı içtiği kişinin istekleri dışında hiçbir şey görmemekte. Onun ilk fırsatta kaçma isteğine boyun eğiyor ve harekete geçiyor. Livei'ın bağladığı düşmanı oku ile öldürüyor ve yayını indirip fırsat kolluyor.
Tegin Hentanodan Sözleriyle değil davranışlarıyla var olan bir delikanlı. Saygıya lâyık bir karar. Hele başarılı olduğu göz önüne alındığında. Dostunu dinledikten sonra küçük bir plan kuruyor kafasında. Riskli mi? Evet. Almaya değer mi? evet. Geriyor yayını ve başlıyor radyoaktif atışlarına. Atışlarının bazıları alev püskürtücülerine denk geliyor. Bazıları ise ışıncıların yanına düşüyor. Atışlarının tuttuğu alev püskürtücüler saniyeler içerisinde yere yığılıp etkisiz hâle geliyorlar. Işıncılar ise tehlikeyi fark ettikleri gibi saldırıyı kesip geri çekiliyorlar.
Ağır ateş hızla azalınca önlerindeki kalkanlılar "İleri!" talimatını vererek hücum ediyorlar. Geri çekilenler onlara doğru süratle ilerleyen kalkanlıları görseler bile nafile. Kalkınlılar adeta içlerinden geçip onları yere yığıyor. Beklediği fırsat ayağına gelen Sai de yere yığılanların boğazlarını hedef alarak onları öldürüyor. Böylelikle savaş alanında siperinizi bir hat ileriye taşıyabiliyorsunuz. Siz ilerlerken birisi ortak kanaldan konuşmaya başlıyor. Bok Jemipech adında Djuratlı bir polis memuru. Tihami'nin özgürlük istediğine dair bir konuşma yapmaya başlıyor fakat konuşmasının ortasında ses kesiliyor. Az önce ne olduğunu anlamaya çalışırken metrelerce gerinizden araba sesleri duyuyorsunuz. Geriye kalan Asgama Birlikleri. Hükümet Binası'na yapılan saldırıyı öğrenip tam gaz buraya gelmişler. Artık sadece önünüzde değil, arkanızda da düşman var. Durumun ciddiyeti amansız bir karamsarlığı beraberinde getirecekken megafondan bir ses duyuyorsunuz. "Bütün Pakt Birliklerinin dikkatine! Sakın duraksamayın! Dümdüz ilerlemeye devam edin! Üstleriniz arkanızı kollayacak!" Bu anons ile saldırıda bulunmayan bütün Muhafız ve Komiserler metrelerce arkanızda sizlere siper oluyorlar ve gelen düşmanlara karşı saldırıya geçiyorlar. Vardığınız bir sonraki hatta karşınıza farklı bir engel çıkıyor. Daha fazla ilerleyemeyin diye Grafit Stili kullanılıyor ve önünüzdeki yol kayganlaştırılıyor. Yetmiyormuş gibi etrafınızı biraz önde Elmas Stili ve hemen arka çarprazlarında Kılıç Stili kullanan düşmanlar sarıyor. Kısa süre sonra da size doğru atılmaya başlıyorlar. Kalkanlılar size yardım etmek istiyorlar fakat ciddi bir tehlike ile karşılaşıyorlar. Balistalar. Hükümet Binası'nın hemen dışına balistalar kurmuşlar. Devasa oklar öyle bir darbe uyguluyorlar ki zaten zayıflamış kalkanlar çatlamaya başlıyor ve kalkınlar geri adım atmak zorunda kalıyorlar. Eğer yerlerinden ayrılırlarsa sonunuz şiş kebap olacak. Hemen kendilerine birer tüp basıyorlar ve var güçleriyle savunmada kalıyorlar. Ancak onlara fazla yaklaşan olursa sersemletici veya geri ittirecek darbeler gerçekleştirebilirler. Dört tane Elmas Stili ve dört tane Kılıç Stili kullanan düşman var. Zekânız olmadan buradan canlı çıkamazsınız ki zekânız bile yetmeyebilir. Düşmanları bir şekilde halletseniz bile devamı gelecek. Zekâdan sonra birlik ve beraberliğe gerek var. Ondan sonra ise bir mucizeye.
Off Topic
Livei Nyawodz, bu turu ister bu konuya, ister Asgama Bölükleri konusuna atabilirsin. Yazacağın turu Asgama tarafından herhangi biriyle etkileşime geçmeyi istemen durumunda diğer konu içerisinde yazman gerekiyor. Aranızdaki mesafe kapanmış durumda ve birbirinizle etkileşime geçebilir haldesiniz. Karar sana ait.
Off Topic
Tegin Hentanodan, atom enerjin %100'den %75'e düştü. Livei Nyawodz, atom enerjin %100'den %75'e düştü.

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#28
Güzel… Ön safları indirmeye başlamıştık. Kalkanlıların yolu açmasıyla birlikte indirdiği polislere tek bir darbe vurmak kalıyordu geriye. Yere düşenlerin boğazlarını keserek ilerlerken telsizden birisi Tihami’nin özgürlüğüyle ilgili konuşmaya başlamıştı. Bir Himotalı olarak “Savaşmadan özgürlük kazanılmaz.” diyebilirdim fakat savaş alanına girdiğinde bu durum tamamen farklı bir hal alıyordu. Onlar özgürlük istediklerini söylüyorlar karşı taraf ise darbeyi bastırmaya çalışıyordu. İki taraf da kayıplar veriyordu. Peki burada ölenler amacına ulaşabiliyor mu? Yoksa başkalarının ulaşabilmesi için kendilerini feda etmiş mi oluyorlar? Tabi bir uğurda ölerek kahraman olacağına inanalar da vardır. Ben böyle düşünmüyordum. Başkalarının idealleri uğruna öleceğime kendi amaçlarım için yaşamayı tercih ederim. İşte bu yüzden savaşmak zorundayım. En ufak bir tereddüte düştüğüm anda hayatta kalamayacağımın farkındayım çünkü.

Gelen araba sesleriyle bir anlığına dönüp arkama bakmıştım. En arkadaki muhafızlar gelen destek birliklerini durdurmak için karşılarında durmuşlardı. BU sırada megafondan gelen sesin üzerine yüzümde hafif bir tebessüm oluşmuştu. Tahtaya sürülmüş piyonlar olarak geri dönmemiz mümkün değildi artık zaten. Rakibi mat etmek zorundayız. Fakat kızların da savaşma isteklerini kaybettiklerini fark etmiştim arkamı döndüğümde. Bu karmaşada aralarında konuştuklarını duyamasam da silahını indirmesi bunu düşünmeye itmişti beni. Bahsettiğim tereddüt noktası bu olmalıydı. Burası hiçbir şey yapmadan bekleyebileceğimiz bir yer değildi. “İlerlemeye devam etmeliyiz. Birbirinizden ayrılmayın, siperde kalın. Yaşamak istiyorsak birbirimize destek olmamız gerek.” diye bağıracaktım. Sanırım şu durumda sadece kendime ve Tegin’e güvenmem gerekiyordu. Yine de yanımdakileri yüzüstü bırakmayacaktım. Söz verdiğim gibi bu dört kişinin buradan canlı çıkmasını sağlayacaktım.

İlerlediğimiz sırada yere grafit stili uygulanarak kayganlaştırılmıştı. Bu öndeki kalkanlıların gelen darbeler karşısında ayakta kalmasını zorlaştırabilirdi. Bu yüzden daha fazla ilerleyemiyorduk. Bu yetmezmiş gibi etrafımız sarılmışken bir de balista tehdidiyle karşı karşıya kalmıştık. Kalkanlılar şimdilik onları karşılayabiliyorlardı fakat ne kadar dayanacakları muammaydı. Buradaki sorunu çok kısa bir zamanda çözüp oraya odaklanmamız gerekiyordu. Üzerimize gelen sekiz kişi vardı. Belki bu sefer ben Tegin’e bir açıklık oluşturmalıydım ki oklarını istediği gibi kullanabilsin. Fakat bu koşullarda biraz zor olabilirdi. Adamlar bize yaklaşırken diğerlerinden biraz uzaklaşarak dikkati üzerime çekmeye çalışacaktım. Tabi kalkanlıların arkasındaki siperde kalarak yapmaya çalışacaktım bunu. Üzerimize geldikleri için ilk hamleyi onlardan bekleyecektim. Bana doğru bir hamle yaparlarsa yerde yuvarlanarak kaçacak ve hızlıca hançerim ve sezyum ateş yeteneğimle boşluklarından faydalanacak bir saldırı yapacaktım. İndirmesi daha kolay olacağından kılıç stili kullananları hedef alacaktım. Bu sırada Tegin’e gerekli fırsatı sağlamış olabilirdim umarım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#29
Bu kaotik ortamda başarılı atışlarım sayesinde endişelenmemiz gereken şeylerin sayısı giderek azalmaya başladı. Artık üzerimize yağmur gibi yağan envai çeşit şeylerle uğraşmak zorunda değiliz. Gerçi bu rahatlamamızın ne kadar süreceği konusunda kesin bir şey diyemem. Az önceki konumlarını radyasyon yüzünden terk etmelerine rağmen hızlıca organize olup başka bir bölgeden üzerimize tekrardan yağmur yağdırmaya başlayabilirler. Ayrıca güçlendirme işlemi atom enerjimi giderek azaltıyor. Düşmanlarımızın konumlarını terk etmelerinin sebebi de atom enerjimi harcayarak oklarımı uranyum ile güçlendirmem.. Bu oklar sayesinde tek tek düşmanlarıma nişan almak yerine bulundukları bölgeyi hedefleyebildiğim için üzerimizde oluşturdukları baskıyı kolayca kırmayı başardık. Eğer atom enerjim bu hızla azalmaya devam ederse özel oklarımı kullanamam. Yanımda takviye tüplerim olmasına rağmen zorunda kalmadıkça onları kullanmak istemiyorum. Zaten bir uranyum kullanıcısı patlamışken onunla aynı kaderi paylaşmak istemiyorum. Bu yüzden yarattığım bu açıklığı kullanarak savaşı hızlıca bitirmemiz gerekiyor.

Hızlıca savaşı bitirmek için ilerlerken telsizden birinin konuşmalarını duydum. Djuratlı bir polis memuru Tihami'nin özgürlük istediği hakkında bir konuşma yapmaya başladı. Ne yazık ki konuşmasını bitiremeden sesini kestiler. Tam olarak ne olduğunu konusunda emin değilim ama anladığım kadarıyla düşman kendi içerisinde fikir ayrılığına düşmeye başladı. Kendi içlerinde bölünmeye başlamaları bizim için güzel bir haber. Bunu avantajımıza kullanabiliriz. Bu bilgi için sana teşekkür ederim Bok. Merak etme savaşı bitirdikten sonra gelip seni de kurtaracağız.

Anons bittikten sonra bir anda arkamızda arabalar belirmeye başladı. Savaşı bitirmek için yaptığımız son hamleyi öğrendikleri için geldiklerini düşünüyorum. Artık hem önümüz hem de arkamız düşmanlar ile çevrili. Kaçacak bir yerimiz kalmadı. Başından beri kaçmayı düşünmediğim için benim açımdan pek bir sorun yok. Üstlerimizde az önce megafondan arkadaki düşmanlar ile ilgileneceklerini söyledikleri için tek yapmamız gereken hükümet binasına doğru gitmeye devam etmek.

İlerlemeye devam ettiğimiz zaman başka bir engel ile karşılaşıyoruz. Bu sefer Grafit stili kullanan birileri yolu kayganlaştırıyorlar. Arkamızda ise kılıç ve elmas stili kullanan birileri geliyor. Bunlar sorun gibi gözükse de asıl problem hükümet binasındaki balistalar. Balistalar bizimle birlikte olan kalkanlı arkadaşlara büyük sorun yaşatıyor. Savaşın başından beri hasar gören kalkanları balista atışlarından sonra kırılıyor. Yine de bu gözü pek askerler bizi yalnız bırakmayıp. Takviye tüpü basarak konumlarını korumaya devam ediyorlar. Yanımızdakiler bu kadar uğraşırken bizimde bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bu yüzden etrafımızdaki 8 sevimli düşman askerini yoldaşım Sai ve diğerlerine bırakarak en büyük engelimizle uğraşmaya karar veriyorum. Balistalar ve grafit kullanıcıları şuanda en büyük sorunumuz. Bu yüzden ilk önce oklarım üzerinde tekrardan Radyoaktifleştirme yeteneğimi kullanarak hükümet binasındaki balistaları vurmaya çalışacağım. Tek bir ok ile balistaya elbette zarar veremem ama sabit duran bir cismin etrafını radyasyon ile yaklaşılamaz hale getirebilirim. Eğer planımda başarılı olursam ve zamanımda kalırsa bu sefer ikinci en büyük sorunumuzla ilgilenmek için tekrardan Radyoaktifleştirme özelliğimi kullanarak grafit kullanıcılarının olduğu bölgeleri vurmayı deneyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] Pakt Bölükleri

#30
Tegin, risk alıp üzerine gelen düşmanları değil de ilerideki balistaları hedef alıyor. Oklarına radyasyon yükleyerek atışa başlıyor. Uzaklıktan ötürü okları düşmana denk gelmese de balistaya ve etrafına saplanıyor. Okların radyasyon yaydığını fark eden düşmanlar endişe ve korku içinde kaçmaya başlıyorlar. Tegin sıradaki hedefi olan grafit kullanıcılarına atış yapamadan Livei hamlesini yapıyor ve dostları dahil düşmanları da sersemletiyor. Ani patlama düşmanların atılmayı kesmelerine ve kollarını yüzlerine siper etmelerine neden oluyor. Tegin ve Sai de bu patlamadan etkileniyorlar ve Sai planını gerçekleştiremeden Tegin'in yanına geliyor. İkisinin de etrafı duman ile kaplanmış durumda. Görebildikleri tek görüntü olaydan sorumlu silah arkadaşlarının onları terk etmesi oluyor. Kalkanlılar balistaların iptal olduğunu görünce Sai ve Tegin aralarında olmak üzere duruş alıyorlar ki yanlardan gelecek saldırıları engelleyebilsinler. Bu sırada da kalkanlılardan biri Tegin ile Sai'ye dönüp "Bu patlamanın sorumlusu kim? Bizi zor duruma düşürdüğünün farkında mı?" diye sertçe çıkışıyor. Diğeri de "Nefesini boşa harcama. Kimin neyi neden yaptığının önemi yok. Ne yapacağımızı değiştirmiyor. Çocukları koruyacağız onlar da bize yolu açacak. Bu kadar basit." Duman dağılırken etrafınızı saran düşmanların ayak seslerinin uzaklaştığını duyuyorsunuz. Duman tamamen dağıldıktan sonra saldırı hattının ateşi kestiğini fark ediyorsunuz. Herkes Hükümet Binası'nın kapısına kitlenmiş durumda. Bakışlarınızı kapıya çevirdiğinizde bir adamın silahsız şekilde dışarı çıktığını görüyorsunuz. Telsizlerinizden talimat geliyor. "Ateşi kesin ve sakın ateş açmayın! O, aradığımız adam Asgama. Onu canlı yakalamak zorundayız. Pakt darbeyi bastırmaya geldi. Kıyım yapmaya değil. Bunlar yaşanırken arkanızda büyük bir gürültü geliyor. Sanki yüzlerce kişi aynı anda farklı cümleler haykırıyormuş gibi. Hızla arkanızı dönüyorsunuz ve sizle karşılaştırıldığında ezici bir sayı üstünlüğüne sahip düşman dalgasının üstünüze tsunami gibi gelmekte olduğunu görüyorsunuz. Hepsi sizden daha canlı, daha istekli, daha kararlı gözüküyorlar. Her birinin gözünü kan bürümüş. Savaş çığlıkları ile göğü inletiyor; adımları ile yeri sarsıyorlar. Savunma hattı düştü. Düşman hiç olmadığı kadar fazla. Kaçacak yer yok. Saldırı hattındaki herkes yorgun, yaralı ve atomik dengesizliğe yakın. Kalkanlar kırık, kılıçlar kör, zırhlar çatlak. Frum ve Ser bir mucize getirmeyecek. Telsizlerinizden yarılmış savunma hattındaki komutanın acı içinde can çekişirken bağırdığını duyuyorsunuz. "Hattı bozmayın! Düzene...sadık...kalın! Sava...zorun...kaz...kada..." Saldırı hattındaki kalkanlılar önce ön çarprazınıza geçiyorlar. Sonra avazları çıktığı kadar bağırarak düşman seline koşuyorlar. "Pakt Birliği! Omuz omuza! Uygun adım! İleri!" Derler ki, "Kişiyi nasıl yaşadığı değil, nasıl öldüğü tanımlar." Peki, Siz nasıl öleceksiniz?
Off Topic
Meinsu Selsei, ilk habersiz pasifliğini almış bulunmaktasın.
Off Topic
Tegin Hentanodan, atom enerjin %75'ten %50'ye düştü.
Locked

Return to “Yata”

cron