Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#21
Jükum ve Thomas’ı yolladıktan sonra, gözlerimi Mavi Yıldız üyelerine çevirdim. Bir gün öleceğimin farkında olsam da, bunun burada tek başıma, acınası bir şekilde yaşanacağını bilmiyordum. Hepsinin yüzüne bakmaya fırsatım olmadı ancak, son anlarımda yüzüme konduracak bir gülümsemeye gücüm vardı. Herkes teker teker parçalara ayrılırken, bana ne olacağı konusunda endişem kalmamıştı, tek düşündüğüm dostlarımdı. Gözlerim yavaşça kapanmaya başladı, Thomas’la birlikte güldüğümüz o anlar gözümün önünden geçmeye başladı. Acaba daha neler yaşayabilirdik beraber? Belki ilerde yaşlı moruklar olurduk, bastonla birbirimizi kovalamayı denerdik. Barbekü partileri yapar, hep beraber güzel yemekler yerdik. Yanımızda Jükum, Livei, Frip ve diğerleri de olurdu. Hep beraber, hiçbir şey için endişelenmeden sadece sohbet edebilirdik, yemeğimizi yerken saatlerce boş boş konuşabilirdik. Her şeyi atlattıktan sonra geçmişimizi sadece gülümseyerek anlatacağımız anılardan ibaret bırakırdık. Belki bir fotoğrafımız olurdu hepimizin duvarında asılı. Dünya’dan gelen dostlarımız ve Ingenium’da olanlar, hep birlikte barış içinde yaşadığımız o günlerde huzurun tadını çıkarırdık. Arada bir aksiyon olması için birbirimizle güreşebilirdik. Tabi ben hepsini yenerdim muhtemelen, orası ayrı bir konu.

Ancak şimdi tek söyleyebileceğim şey, elveda.

Hepinize veda ediyorum. Her birinizle, yanlışınızla ve doğrunuzla her birinizle her zaman gurur duydum. Sizleri hep çok sevdim, sizler için her şeyi yapmaya hazırdım. Keşke arkamda birer mektup bırakabilseydim. Size kendimden bir hatıra bırakmayı çok isterdim. Yavaş yavaş hafızalardan silinecek anılar haricinde, fiziksel bir şey bırakmayı çok isterdim. Ancak vaktim olmadı, keşke bana biraz vakit verseydi Mavi Yıldız. Belki bir gün beni, yıllar sonrasında hatırlarsınız, eğer olur da sizi izliyor olursam bu bile beni çok mutlu eder. Belki bir masada, bana da bir sandalye ayırırsınız. Hayatınızı doya doya yaşayın, bunun gerçekleşmesi için her şeyimi feda edebilirdim.

Keşke sizler için daha fazlasını yapabilseydim.

Thomas, sen benim edindiğim en sıkı dostlardan birisisin. Şimdi yapman gereken, diğerlerinin yanında olman. Benim yanımda beni koruduğun, benimle vakit geçirdiğin gibi onlarla olman gerekiyor. Sen gitmeden önce söylediğim gibi, bir gün bir yerde beraber güleceğiz gene, seni bekliyor olacağım.

Jükum, Thomas’ın her zaman yanında olacağını biliyorum. Belki bu süreçte onun yanında biraz daha fazla olman gerekebilir. Lütfen Thomas’ı tek başına bırakma. Bu olaydan etkilenecek olursa, onun yanında olman ve onu toparlaman gerekiyor. Thomas sağlıklı düşünmek zorunda, diğerlerine yardım etmesi için, daha iyi bir hayat yaşayabilmek için.

Livei, keşke daha fazla vakit geçirebilseydik. Bu hayatta edindiğim en sağlam dostlardan birisi de sensin. Onca şeyi atlattıktan sonra pişman olduğum tek şey belki de daha fazla muhabbet edememek oldu. Ancak, senin kararlılığın, gücün ve iraden gözümün arkada kalmaması için tek sebep. Her şeyini elinden alsalar bile, bu uğurda her şeyini ortaya koyacağını biliyor olmak içimi rahatlatıyor. Belki bir gün, daha çok muhabbet etme fırsatı yakalarız. Bir yerlerde bekliyor olacağım.

Frip, seni gerçekten sevdim. Kurduğum hayallerin hepsinde sen vardın yanımda, ancak şimdi ben olamayacağım. Lütfen hayallerimizden vazgeçme, onlara ulaş. Seninle küçük Mabi Mabi ve Frip Frip’lerimiz olsun çok isterdim, ancak başaramadım. Üzgünüm. Lütfen hayatına devam et, seni çok seviyorum.

Hepinizi, bir yerlerde bekliyor olacağım. Belki de bir sahilde, günbatımını izlerken tek başıma oturacağım. Hepinizin teker teker bana katılmasını bekleyeceğim. Umarım o günler çok daha geç olur. Sizlerin anılarını dinlemeyi çok istiyorum. Lütfen hayatlarınıza güzel bir şekilde devam edin, başarmak istediğimiz her şeyi başarın. Hepinize inanıyorum ve güveniyorum. Beni hatırlayın, benim için yeterli. Sizlerin hayallerini gerçekleştirmesini, büyük bir gururla izleyeceğim.

Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm Mabi’ye baktım. Yüzümde gururlu bir ifade vardı. Thomas ve Jükum’un ölmemesi benim için yeterliydi. Ama…

Gözlerimi tekrardan açtığımda bir laboratuvarın içindeydim. Her yerde tanımadığım teknolojik aletler vardı ve odanın kapısı bile yoktu, içeride kimse olmadığı gibi. Hareket edebiliyordum, burasının cennet olmadığından emindim. Ayağa kalktığımda, seslenmek harici bir şey yapabileceğimi düşünmedim. Sadece sesimi çıkarabileceğimi düşünüyordum.

“Rahat rahat ölmemize de mi imkan sağlamıyorsunuz amına koyduğumun yerinde?”
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#22
İki Dünyalı bilim insanı, laboratuvarın steril atmosferinde konuşuyor. Birinci bilim insanı "Mabi'nin patlamadan önce son anda ışınlanmayı başardığını duydun mu?" diye soruyor. İkinci bilim insanı ise, biraz alaycı bir tonla "Evet, ama bu hikayenin sonu değil. Snapshot süreci de devam ediyor, değil mi? Şanslı adam, kendi kopyasıyla takılır artık." diyor. Konuşma esnasında, Dünya gezegeninin bu galaktik mücadelede galip geleceğine dair bir inanç hakim oluyor. İkinci bilim insanı "Dünya'nın kazanması gerekiyor. Tüm bu bilim ve teknoloji, bizim zaferimizi garantiliyor." diye ekliyor. Birinci bilim insanı da gülerek "Evet, bizim ilerlememiz durdurulamaz. Mabi'nin kaderi de, tıpkı bizim gibi, yenilmezliğe doğru ilerliyor." diye karşılık veriyor. Bu diyaloğun ardında, bilim ve insan iradesinin sınırlarını zorlayan bir hırslar yumağı yatıyor.

Bir laboratuvar odasında, iki kişi arasında gergin bir konuşma yaşanıyor. Bir görevli, ciddi bir tonla "Efendim, Mabi Chüimuta'ya neden snapshot yapılıyor? Bu operasyonun anlamı nedir?" diye soruyor. Oda sahibi, bir üst düzey yönetici, sakin ama emir verir bir tonda cevaplıyor. "Mabi'nin ölmesine izin veremeyiz. O, stratejik bir öneme sahip. Snapshot teknolojisi sayesinde, onun bilgi ve becerilerini koruyarak, daha geniş çaplı planlarımız için kullanacağız." Görevlinin yüzünde anlayışla karışık bir şaşkınlık beliriyor, bu büyük planın bir parçası olmaktan hem gururlanıyor hem de huzursuzlanıyor.

İki görevli, yeni snapshot sisteminin özellikleri hakkında konuşuyor. Birinci görevli merakla "Bu yeni snapshot sistemi nasıl işliyor? Duyduğuma göre oldukça ileri bir teknoloji kullanıyorlarmış." diye soruyor. İkinci görevli gizemli bir ifadeyle yanıt veriyor. "Evet, bu sefer sadece hafızalarını değil, kişisel güçlerini ve yeteneklerini de değiştirebiliyorlar. Bir nevi, snapshot'ları orijinal kişinin tüm özelliklerine sahip olacak şekilde dönüştürüyorlar." Birinci görevli şaşkınlıkla "Bu, inanılmaz bir şey. Peki bu, orijinallerin ne olacağı anlamına geliyor?" diye soruyor. İkinci görevli "Aslında bu, onları tamamen yeniden yapılandırmak anlamına geliyor. Orijinal kişilik tamamen silinip yerine yeni bir varlık oluşturuluyor." diye ekliyor. Ardından, konuşmanın tonu daha ciddi bir hale geliyor ve ikinci görevli "Bu, her şeyi değiştirebilir. Kişisel özellikler, güçler, hatta belki de bireyin temel doğası." diye devam ediyor. Bu konuşmanın ardından, odada bir sessizlik hakim oluyor, her ikisi de bu teknolojinin etkilerini düşünüyor.

Bulunduğun odada bir anda duvarlardan biri ikiye ayrılmaya başlıyor. Duvarın ardında kocaman cam bir kapsül görüyorsun. Kapsülün içinde insanlar ve bu insanların bilgisayarları var. Bilim insanları oldukları kesin. Kapsüllerin arasından bir adam çıkıyor. Adam seninle tamamen aynı görünüşe, kıyafetlere, duruşa ve tarza sahip. Adam yavaşça sana doğru yürümeye başlıyor. Yüzünde bomboş bir ifade var. Sanki sana değil de boşluğa bakıyor. Adam senin dibine kadar geliyor, duruyor ve sana bakıp konuşmaya başlıyor. "Bana senin kopyan olduğumu söylediler." Mabi, gözlerinin içine bakıyor. "Ölmek istiyorum."

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#23
Sorduğum soruya, herhangi bir cevap alamamıştım. Sadece kulağıma ilişen bilim adamlarının konuşmalarını dinleme fırsatı yakalayabiliyordum. Patlamadan önce son anda ışınlanmayı başardığımı söylüyorlardı, nasıl ışınlandığım hakkında bir fikrim yoktu. Muhtemelen bu bilim adamlarının işi olmalıydı. Beni öldürmemişlerdi, ancak ikinci bilim adamı Snapshot denilen bir sürecin devam ettiğini ve kendi kopyam ile takılabileceğimi söylüyordu. Bahsettiği şeyin ne olduğunu bilmiyordum, ancak Dünya gezegeni kesinlikle hafife alınamazdı. Hatta belki de, onların karşısında bir şansımız bile yoktu. Yine de, yaşıyordum. Mücadelemiz devam etmek zorundaydı ancak ne hakkında konuştuklarını bilmek zorundaydım. Konuşan ilk bilim insanı, ilerlemelerinin durdurulamayacağını, benim kaderim gibi yenilmezliğe doğru ilerlediğini söylüyordu. Gerçi artık benden mi bahsediyorlar emin olamıyordum. Özellikle kopyamın olduğu söylentisi konuşma arasında geçtiğinde, belki de kopyamdan bahsediyorlardır diye düşünmeden edemiyordum.

Sonradan gelen gergin bir konuşma, benim Snapshot yapıldığımı söylüyordu. Hala bu Dünyalı kelimesinin anlamını bilmiyordum ancak konuşmalarından anlam çıkarmaya çalışıyordum. Benim ölmeme izin veremeyeceklerini, stratejik olarak öneme sahip olduğumu söylüyorlardı. Snapshot denen teknoloji sayesinde, bilgi ve becerilerimi koruyacaklarmış, daha geniş çaplı planlar için kullanılacakmış. Büyük bir plan döndüğünü ve beni öldürmeyenlerin insanlar olduğunu daha iyi anlamıştım. Sonrasında görevliler tekrardan konuşmaya başladılar. Bu teknolojinin nasıl işlediği hakkında konuşuyorlardı, ileri bir teknoloji olduğunu söylüyorlardı. Bu teknoloji sayesinde sadece hafızaları değil, kişisel güçleri ve yetenekleri de değiştirebildiklerini söylüyordu. Orijinal kişinin, yani benim tüm özelliklerime sahip olacak şekilde dönüştürüyorlarmış.

Orjinalleri, yani beni tamamen yeniden yapılandırıyorlardı. Benim kişiliğim silinecek, yerine yeni bir varlık oluşacaktı. Bu Dünyalıların planları gerçekten acımasızca, şeytani planlardı. Konuşmalar kesildikten sonra, odada bulunduğum duvarlardan bir ikiye ayrılmaya başladı. Duvarın ardında kocaman cam bir kapsül vardı, kapsülün içinde insanlar ve bilgisayarları duruyordu, onların bilim insanı olduğu kesindi. Kapsüllerin arasından çıkan adam, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep oluyordu. Benimle birebir aynı duran, aynı kıyafetleri giyen, aynı duruşta ve tarzda bir adam. Bu ben değildim, aynı zamanda bendim. Adam yavaşça bana doğru ilerlemeye başladı, yüzündeki bomboş ifadeyi görmemek mümkün değildi. Bana değil de boşluğa bakıyor gibiydi. Adam dibime kadar geldiğinde, gözlerimin içine baktığı gibi gözlerinin içine baktım. Ona benim kopyam olduğunu söylemişlerdi, ölmek istediğini söylüyordu.

Bana birisinin kopyası olduğumu, varoluşumun sebebinin sadece bir zafer olduğunu söyleseler, aynı şeyleri söylerdim belki de. Yüzümdeki katı ifade onun son cümlesinden sonra yerini tamamen şefkate bıraktı. Sağ elimle yüzüne dokundum, biraz da saçlarını okşadım. Sonrasında, ona sarılmam gerektiğini düşündüm. Dosthane bir sıcaklıkla, belki de Dünyalıların hiç yapmadığı ve yapmayacağı şekilde sarıldım ona. Bir iki kez sırtına vururken, sakin bir tonda söze girdim. “Ağzına hiç yakışmadı bu kelimeler.” Birkaç saniye daha sarıldıktan sonra geriye doğru çekildim. Gözlerinin içine bakıp gülümsedim. Bu adamı öldürmeye niyetim yoktu. Onu yaşatacaktım, benim kopyam olup olmaması önemli değildi, hala nefes alıyordu, belki de keşfedecek bir hayatı vardı. Onu benimle birlikte Ingenium’a götürecektim. Eğer o da istiyorsa.

Ellerimi omuzlarına koydum. Sonrasında onu yatağa doğru yönlendirdim oturması için. “Otur bakalım.” Diyerek oturttum. Konuşacak çok şeyimiz vardı, özellikle onun yanımda olması ve bir hayat yaşaması için. Kollarımı göğsümde birleştirdim. “Öncelikle konuya isminden başlayalım. Benim adım Mabi, senin adın da Mabi ise…” Birkaç saniye düşündükten sonra baş parmağımı havaya kaldırıp gülümsedim. “Artık Mitga. Mitga Chüimimuta. Djurat’ta Mitga aslan demek. Sana çok yakışacağını düşünüyorum.” Diyerek tepkisini bekledim. Belki de çok mutlu olmayacaktı, ancak bir yerden başlamamız gerekiyordu ve isimden başlamak, kesinlikle onun farklı bir birey olduğunu düşündüğümü hissettirecekti.

“Beni muhtemelen tanıyorsun ama, tekrardan tanışalım. Benim adım Mabi Mabi, bir kere söyleyince hoş, iki kere söyleyince daha hoş.” Gülümseyerek bekledim onu. Çok fazla konuşmasını beklemiyordum, yine de sohbete başlamak gerekiyordu bir yerden. “Asıl konuya gelelim Mitga. Seni kopyam olarak görmüyorum. Görünüşün bana benziyor, muhtemelen her şeyimiz aynı. Yeteneklerimiz bile aynı olabilir.” Dedikten sonra derin bir nefes aldım. “Ah şu Dünyalı sikko bilim adamları. Ruhtan hiç anlamıyorlar.” Birkaç saniye sessizce bekledikten sonra devam ettim. “Sen bir varlıksın. Sen gerçeksin. Senin bir ruhun var! Benim kopyam olsaydın, ölmeyi istemezdin. Senin duyguların, düşüncelerin var. Karşımda duran kişi ben değilim, sensin. Sen Mabi değilsin, ama Mitga olacaksın.” Dedim. Bir fedakarlık yapmam gerekecekti. Son zamanlarda yaptığım o kadar çok fedakarlık vardı ki. Ancak karşımda duran bir ruh, bir varlık için kesinlikle fedakarlık yapmak zorundaydım. Onu bu savaşın içinde yanıma çekmek istemiyordum, sadece onu bu durumdan kurtarmak istiyordum. Dünyalı bilim adamlarının acımasızca, bu savaşı kazanmak için yarattığı bu insan parçasını kurtarmak istiyordum.

Sağ elimde Kemik Bıçakları stilini kullandım. Canımın çok acıyacağını biliyordum, ancak yine de hiç düşünmeden, karşımdaki ruh için sağ gözümü çıkaracaktım. Bir gözüm çıktıktan sonra, muhtemelen acıdan kıvranacak boyuta gelecektim, ancak stilimi hemen deaktive edip dizlerimin üstüne oturacak, bir elimle gözüme bastıracaktım. “Artık kopyam değilsin. Benim sağ gözüm yok, seninse var.” Diyecektim. Sonrasında sol elimi uzacaktım ona. Bir yardım eli, belki de bir dostluk eli olacaktı. “Benimle Ingenium’a gel Mitga. Beraber vakit geçirelim, hayatının anlamı olduğunu, bir ruhun olduğunu, senin de bir insan olduğunu ve canının değeri olduğunu kanıtlayacağım. Ölüm düşüncesini kafandan sileceksin. Arkadaşların olacak, kendi hobilerin olacak. Benimle gel. Hep bir ikizim olmasını istemiştim. Şimdi fırsatını bulmuşken, bunu kaybetmek istemem. Sen de bir ikizin olsun ister misin? Sırtını gözün kapalı her zaman dayayabileceğin...” Diyecek ve ona doğru uzattığım elimi çekmeyecektim.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#24
"HAYIR, DUR! YAPMA! LÜTFEN!"

Gözünü çıkarmadan önce duyduğun son söz, karşında duran, adını Mitga koyduğun kişinin sözleri oluyor. Gördükleri karşısında endişeye boğulan Mitga, söylediklerini duyduktan sonra gözyaşlarına boğuluyor ve sana sımsıkı sarılıyor. Hemen ardından "Başarısız oldu." diye bir ses duyuyorsunuz. Arkanıza bakıyorsunuz ve Dünyalıların bulunduğu odalara teker teker göz gezdiriyorsunuz. Her biri yavaş yavaş kalkıyor ve odalardan çıkıyor. Çok geçmeden bir ses daha duyuyorsunuz, tanıdık bir ses. "Durdurun işlemleri." diyor ve ayak sesleri odada duyulmaya başlıyor. Çok geçmeden gelen kişinin Bay Zengin olduğunu anlıyorsunuz. Bilim insanlarından biri "Ama Bay Zengin-" diye cümle kurmaya başlıyor, hemen ardından Bay Zengin tarafından bölünüyor. "Siz bilim insanlarısınız, değil mi? Şu manzaraya bir bakın. Hayatınızda ilk defa görebileceğiniz bir manzara. Bunun farkındasınızdır umarım. Bunu yok edemeyiz." Bay Zengin, yüzünü göreceğiniz mesafeye kadar geliyor ve sizin dibinize kadar yürüyor. Öncelikle sana bakıyor, seni baştan aşağı süzüyor. Sonra da Mitga'ya bakıyor. Tekrar sana dönüyor ve elini uzatıyor. Tokalaşmanı bekliyor gibi görünüyor. "Sen, Mabi Chüimimuta, kodlamaların bile sınır koyamayacağı bir gerçekliğin oluşmasına yol açtın. Ben bunu başarılı bir deney olarak tanımlarım. Bir Mabi'nin planlarımızı bozmasını engellemek için baya uğraşıyorduk, iki Mabi ile kim bilir ne yapacağız." Kısa süreliğine kıkırdıyor ve yanındaki bilim insanlarına bakıp onlardan destek almaya çalışıyor. "Ama evet, gidebilirsiniz. Sizi burada tutmayacağım, ayırmayacağım, kopyanı öldürme gibi bir planım yok. Gidin, tekrardan planlarınızı yapın, tekrar gelin ve elinizden geleni ardınıza koymayın." Gözlerinin içine bakıyor ve hala havada duran elini gösterip "Senden tek isteğim elimi sıkman. Çok etkilendim, daha önce hiç böyle bir irade görmemiştim. İnsanoğlunun gerçekten sonsuz bir evrim potansiyeli var. Bunu her geçen saniye kanıtlamayı başarıyorsunuz." diyor. Gülümsüyor, teklifi içten görünüyor.

Mitga, Bay Zengin'e döndüğünde, yüzünde açıkça belli olan bir korku okunuyor. Gözlerinde, içinde yaşadığı dehşetin izleri belirginleşiyor; sanki karşısında duran bu adam, onun en kötü kabuslarının somut bir temsili. O andaki korkusu, derin bir tedirginliği ifade ediyor. Bu bakış, Bay Zengin'in etkileyici gücünün ve kendisine olan etkisinin açık bir kanıtı. Mitga'nın bakışları, sessiz bir çığlık gibi, yardım isteği ve kurtuluş arzusunu yansıtıyor. Mitga, Bay Zengin'in karşısında dururken, gözlerini sana çeviriyor. İçinde beliren karışık duyguların ve endişelerin ardından, senin onayını arar gibi başını sallıyor. Bu hareketiyle, Bay Zengin ile gerçekleşmek üzere olan tokalaşmanı sessizce destekliyor gibi görünüyor. Bu an, ikisinin arasında geçen karmaşık duyguların, korkuların ve çatışmaların bir özeti gibi. Mitga'nın gözlerindeki ifade, senin vereceğin kararın önemini, aynı zamanda bu anın onun için ne kadar kritik olduğunu yansıtıyor.

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#25
Mitga'nın bağırışı kulaklarıma erişse de, yaptığım şeyden geri durmamayı tercih ettim. Gözümü çıkardığımda, sağ gözümün kör olması umurumda bile değildi. Sadece karşımdaki ruhu canlı tutmak istiyordum. Mitga bana sımsıkı sarıldığında, hem gözümün acısıyla hem de onun teklifimi kabul etmiş olmasının sevinciyle sıkıca sarılmıştım, ancak başarısız olduğunu söyleyen bir sesle birlikte her yere göz gezdirmeye başladım. Her biri yavaş yavaş kalkıp odadan çıkarken, tanıdık bir sesin işlemleri durdurmasını söylemesiyle birlikte ayak sesleri odada duyulmaya başladı. Karşımıza gelen kişi, Bay Zengin'den başkası değildi. Ona karşı bir şeyler söylemek üzere olan bilim insanının sözünü kesmiş ve bu manzara bakmalarını söylemişti. Sanki bir oyun gibi duruyordu, her bir kelimesi sinirlerimi oynatmaya yetiyor ve artıyordu.

Bay Zengin elini bana doğru uzatmış ve tokalaşmamı ister gibi beklemeye başlamıştı, kodlamaların bile sınır koyamayacağı bir gerçekliğin oluşmasına yol açtığımı söylüyor, bunun başarılı bir deney olduğunu belirtiyordu. Bir Mabi'nin planlarını bozmasını engellemek için uğraşırken, iki Mabi ile neler yapacağını düşünüyordu. Kıkırdaması kulağıma çınlama etkisi yaratırken, buradan gidebileceğimizi ve bizi tutmayacağını, ayırmayacağını söylüyordu. Kopyamı öldürmeyecek olması benim için sevinilecek bir şeydi. Gözlerimin içine bakıp havada duran elini göstererek tek isteğinin elini sıkmam olduğunu söylüyordu. Daha önce böyle bir irade görmediğini ve insanoğlunun sonsuz bir evrim potansiyeli olduğunu söylüyordu.

Mitga'nın yüzünde büyük bir dehşet ve korku belirirken, derin bir tedirginlik içerisinde olduğunu anlayabiliyordum. Bay Zengin'in gücünden korkuyordu, bunu kesinlikle anlıyordum. Boş bir korku değildi. Ancak başını bana çevirdiğinde, bir onay maiyetinde başını sallıyordu. Tokalaşmamı destekliyor gibi görünüyordu, ki zaten Bay Zengin'le tokalaşmak istiyordum. Ondan ne kadar nefret etsem de, Mitga'nın canını bağışlamış ve bana kazandırmış olması onun elini sıkmam için yeterliydi. Tokalaşmadan önce Mitga'ya gülümsemiş ve yumuşak, dosthane bir tokat attım yanağına. Sonrasında elini sıktım.

"Bay Zengin, senden nefret ediyorum. Ancak ölecekse bile Mitga'ya onurlu bir ölümü bağışladığın gerçeğini görmezden gelemem. Teşekkür ederim. Senden iki ricam olacak, bana yardımcı olmanı isterim."

Dedikten sonra derin bir nefes aldım. "Dünya'dan önce, bir düşmanım daha var, ortak bir düşmanımız. Mavi Yıldız'ı biliyor olmalısınız. Beni onların elinden kurtardınız. Muhtemelen ölü olarak biliniyorum, bir süreliğine ölü olarak kalmak ve tüm Ingenium'un benim öldüğümün haberiyle yayılmasını istiyorum. Bir süre de olsa, ortak düşmanımızı yok etmem için bana yardımcı olmanızı istiyorum. Bu konuda tek isteğim, bir şekilde o patlamadan sağ kurtulamadığım haberini her yere yayabilmeniz." Kararlı gözlerle Bay Zengin'in gözlerinin içine baktım bir süre. Ortak bir düşmanı yok etme fırsatını bana sunacağını düşünüyordum. "Bir de beni Mitga ile birlikte Djurat'a yollayabilir misin?" Çok büyük bir şeyler istemediğimi, bu yüzden isteklerimi kabul edeceğini düşünüyordum. Şimdilik Ingenium'daki asıl düşmanıma odaklanmam gerekiyor.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#26
Bay Zengin, teklifini dinledikten sonra bir an duraksıyor. Beden dilinde şaşkınlığı belirgin bir şekilde görülüyor; gözleri büyüyor, kaşları kalkıyor. Kısa bir sessizlikten sonra, "Bu çok büyük bir risk." diye başlıyor ve elini hafifçe havada sallayarak devam ediyor. "Seni ölü olarak bildireceğimiz için, eğer biri bunu sorgularsa, her şey daha karmaşık bir hal alabilir. Bu yüzden her adımını dikkatle planlamalısın." diye uyarıda bulunuyor. Ardından, isteğini resmi olarak onaylıyor. "Mitga ile birlikte Djurat'a gitmen konusunda yardımcı olacağım, ancak unutma, bu yeni bir başlangıç. Hazırlıklı ol." Bay Zengin'in sözlerini dikkatle dinliyor ve gelecek planların üzerine düşünürken içten bir teşekkürle elini sıkıyorsun. Işınlanmadan önce son gördüğün şey Bay Zengin'in gülümsemesi oluyor. O kaşları çatık, amacını belli etmeyen gülümseme. Bay Zengin'in onayıyla Djurat'a ışınlanıyorsunuz. Göz açıp kapayıncaya kadar, Djurat'ın başkentinin kalabalık bir sokağında buluyorsunuz kendinizi. Çevrenizde yaşamın hızla devam ettiğini görüyorsunuz, insanlar alışveriş yapmak, sohbet etmek veya işlerine gitmek için sokaklarda yürüyorlar. Her şey o kadar normal görünüyor ki, bir an için gerçekliği sorgulamana sebep oluyor. Bu sırada, Djurat polisi sokakta devriye geziyor ancak size dikkat etmiyor gibi görünüyor. Polisler sadece kendi görevlerine odaklanmış durumda, çevredeki her şeyden habersiz gibi. Bu durum, sana ve Mitga'ya gelecek adımlarınızı planlama fırsatı veriyor.

İlk iş olarak ayarladığın koordinatlara gidip Jükum ve Thomas'ı kontrol etmeye yöneldiğinde, Mitga da seni sessizce takip ediyor. İlerlerken, etrafınızdaki insanlar gibi giyinmemiş, açıkça Dünyalı tarzı bir giyim tarzına sahip bir adam dikkatinizi çekiyor. Adam yavaşça sana doğru yaklaşıyor ve "İki dakika konuşabilir miyiz Mabi?" diyor. Böylelikle kendisinin Max'in ekibinden olduğunu anlamış oluyorsun. Sizi bir ara sokağa çekiyor ve sana bilgi vermeye başlıyor. "Jükum ve Thomas senin de planladığın gibi Gedhilfe'ye gitti, Frip'in yanındalar. Eğer Gedhilfe'ye gitmek istiyorsan trene binmene gerek yok, sana hemen yardımcı olabilirim." diyor ve hemen ardından "Max yolladı beni, adım Lee." deyip elini uzatıyor. Elini önce sen, sonra da Mitga sıkıyor. "Mavi Yıldız liderleri en son Gedhilfe'de görüldü, ama Djurat asıl işledikleri bölge olduğu için buraya geri döndüklerinde yine istedikleri teknolojilere sahip olabilecekler, hepsi burada. Şimdilik Gedhilfe'de üye topluyorlar, o yüzden liderleri bile orada. Ne yapmak istersin? Seni istediğin yere yollayabilirim, ya da yardımcı olabileceğim başka bir şey varsa olabilirim."

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#27
Bay Zengin'in teklifime karşı olan şaşırması, beni çok fazla şaşırtmıyordu. Böyle bir teklifi beklemediğini düşünüyordum, tam olarak neye şaşırdığını anlayamasam da tahmin ettiğim şey teklifimden dolayı şaşırdığıydı. Bunun çok büyük bir risk olduğunu, beni ölü olarak bildireceklerinden dolayı birinin bunu sorgulama durumunda, olayların daha karmaşık bir hal alabileceğini söylüyordu. Her adımı dikkatlice planlamamı söylüyordu, aslında Mitga'yla birlikte dikkatli bir şekilde planlamayı düşünüyordum. Bunun yeni bir başlangıç olduğunu söyledikten sonra teşekkür ederek elini sıkıyordum. Düşmanımın elini sıkmak, gurur kırıcı bir şey değildi, düşmanımın düşmanı şimdilik dostumdu. Mavi Yıldız'ı ortadan kaldırıp direkt olarak Bay Zengin'i karşıma alabilmem için ona ihtiyacım vardı. Bay Zengin'in gülümsemesine karşılık hafif bir tebessümle karşılık veriyordum.

Bay Zengin'in onayıyla birlikte Djurat'a ışınlanmıştık, kalabalık bir sokakta buluyorduk kendimizi. Yaşam bütün hızıyla devam ediyordu, insanlar kendi işlerinde güçlerinde takılıyorlardı. Bazen keşke bu kadar saf olabilseydim diye düşünmeden edemiyordum. Djurat polisleri sokakta devriye atarlarken bize pek dikkat eden olmuyordu. Kendi görevlerine odaklanmış bir şekilde hayatlarına devam ediyorlardı. İlk iş olarak Jükum ve Thomas'ı kontrol etmeye doğru yöneliyordum, Mitga da beni sessizce takip ediyordu, onunla uzun uzadıya konuşmalıydım ancak henüz zamanı değildi. Dünyalı tarzı bir giyime sahip olan dikkatimi çektiğinde yavaşladım, biraz daha temkinli hareket etmem gerektiğini düşündüm ancak bana doğru yaklaşmasıyla birlikte onun Max'in ekibinden olduğunu anladım.

Adamın cümlelerini teker teker, sindire sindire dinledim. Ağzımı hiçbir şekilde açmadan, sözünü kesmeden dinledim onu. Jükum ve Thomas'ın planladığım gibi Gedhilfe'ye, Frip'in yanına gittiklerini öğrenmek içimi ısıtıyordu. Adının Lee olduğunu öğrendiğim bu adam, Mavi Yıldız liderlerinin en son Gedhilfe'de görüldüğünü söylüyordu. Djurat asıl işledikleri bölge olsa da, Gedhilfe'de üye topladıklarını söylüyordu. Ne yapmak istediğimi sorduğunda, birkaç saniye sessizce düşündüm. Sonrasında onları, liderlerini tongaya düşürebileceğim aklıma geldi. Ancak önce Mitga'ya tanıtım yapmam gerektiğini düşündüm.

"Mitga, Max bizim ekipten bir Dünyalı. Hiç sevmem, götün tekidir." Dedikten sonra Lee'ye döndüm. "Max'e yaşadığım konusunda çenesini kapamasını söyle. Aynı şekilde sen de. Şöyle yapacağız." dedikten sonra elimi çeneme götürüp kaşımaya başladım. Planı kafamda birkaç saniye toparladıktan sonra devam ettim. "Geriye döneceksin, Gedhilfe'de öldüğüm haberi yayılmış olmalı. Yaşadığımı ekibimden bile saklayacaksın. Bana cenaze töreni düzenleyeceğiz. Bu sırada Mitga ve ben, tetikte bekleyeceğiz. Ekibimin orada olduğunu Mavi Yıldız bilecektir, bu onların bizi durdurması için kaçınılmaz bir fırsat olacak. Ancak kimseye yaşadığımı söylememen gerek, yapay bir şey olmamalı. Bana gerçek bir cenaze töreni düzenleyeceğiz Gedhilfe'de. Ancak onlara her an tetikte olmaları gerektiğini, Mavi Yıldız'ın Mabi'yi öldürdüğü gibi onlara da gelebileceğini söyle. Eğer onları tongaya düşürebileceksek, bu mükemmel bir plan olacak. Onlar ekibimi cenaze töreninde kıstırabileceğini düşünürlerken, biz onları kıstıracağız." Dedikten sonra Mitga'ya dönüp göz kırptım. "Nasıl ama plan? Felaket zeki bir ayıyım." Sol göğsümü ve sağ gözümü ritmik bir şekilde, birbiri ardına kaldırmaya başladım. Sonrasında tekrardan Lee'ye döndüm. "Hadi, bizi Gedhilfe'ye götür ve işlemleri başlat."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mabi Chüimimuta - Ana Kurgu] Mavi Gökyüzü

#28
Mitga, planını dinledikten sonra kıkırdayarak geçmişini hatırlamaya başlıyor. "Mabi, her zaman bu kadar yaratıcı mıydın, yoksa sadece ben mi özlüyorum eski günleri?" diye soruyor, bir yandan da senin cesaretine hayran kaldığını belirtiyor. Lee ise önce şaşkınlıkla sana bakıyor, ardından hafifçe başını sallayarak "Pekala, Max bu planı duymak isteyecek." diyor ve fazla itiraz etmeden hemen harekete geçiyor. Birkaç dakika içinde, Lee seni ve Mitga'yı Gedhilfe'ye ışınlıyor. Karanlık ve soğuk bir alana adım atıyorsunuz. Lee, senin kolundaki saati işaret ederek "Bu saat aynı zamanda kılık değiştirmene yardımcı olabiliyor. Kullanmayı biliyor musun?" diye soruyor. Saatin üzerindeki düğmeye basarak, hemen bir Gedhilfe polisinin kıyafetlerine bürünüyorsun. Mitga, bunu görünce gülümsüyor ve "Her zaman bir adım öndesin. Öndeyiz, sanırım." diyor. Lee ise "İyi bari, şimdi gerçekten hazırsınız." diyerek, planın bir sonraki aşamasına geçmeniz için size işaret ediyor.

Lee, cenaze için ekibine haber vereceğini söyleyerek yanınızdan ayrılıyor. Sessizce geri çekilirken, sen ve Mitga soğuk ve loş alanda yalnız kalıyorsunuz. Mitga, biraz duraksayarak, içten bir teşekkürle konuşmaya başlıyor. "Mabi, yaptıkların için gerçekten teşekkür ederim. Hala kafam bir hayli karışık ama senin yanında olmak güven verici." Duygularını paylaşırken, gözlerindeki belirsizlik bir an olsun kaybolmuyor. "Biliyor musun, bazen ne olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Bu planın nasıl işleyeceğini gerçekten görmek istiyorum. Bütün bu karmaşanın içinde bir yol bulduğumuz için mutluyum, ama..." diye devam eder, cümlesini tamamlamadan önce düşüncelere dalıyor. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Neler olacağını öngörmek ya da her şeye hazır olmak..." diye mırıldanırken, senin cesaretine ve öngörüne olan hayranlığı daha da artıyor. "Baktığımız zaman ben senin bir kopyan sayılırım, ama senin yerinde olsam tüm bunları yapamazdım gibi hissediyorum. Belki de hislerimle de oynanmıştır. Belki tıpatıp aynı değilizdir." Birkaç adım yürüyor ve gökyüzüne bakıyor. "Belki de Mitga olmayı kabullenmeliyim. Belki de böyle doğru yolu bulabilirim ve bir şeyleri değiştirebilirim." İster istemez duygulanıyorsun. Gökyüzüne birkaç dakikalığına bakıyorsunuz.

Çok geçmeden Gedhilfe sokaklarında yürümeye başlıyorsunuz. Az insanın dolaştığı eski bir otelde duruyorsunuz. Otel, zamanın izlerini taşıyan, soluk renkli duvarları ve çatlamış boyalarıyla dikkat çekiyor. Resepsiyon alanı boş ve hafif tozlu; sanki uzun süredir düzenli müşterisi olmamış gibi. İki yataklı bir oda tutuyorsunuz ve odanın içinde sadece gerekli mobilyalar var: iki adet eski yatak, bir masa ve birkaç sandalye. Duvarlardaki tablolar solmuş, perdeler ise zamanla rengini kaybetmiş. Odaya yerleştikten sonra, geçen süreyi ve yaşananları düşünmeye başlıyorsun. Kısa süre önce Bay Zengin'le olan karşılaşman, Mitga'nın varlığı, Djurat'a ışınlanmanız, Lee ile olan buluşmanız ve şimdi Gedhilfe'de, eski bir otel odasında Mavi Yıldız'a karşı plan yapma aşamasına gelmiş olmanız, Mitga'nın kendi kimliğini ve varoluşunu sorgulaması ve ekibinin kötü haberi aldığında verecekleri tepkiler... Her şey iç karartıcı olsa da içinde yanmaya devam eden bir umut ışığı var. Bu ışığı kaybetmemen gerektiğini, ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Odanın tuvaletinde bulunan tozlu aynada kendine bakıyorsun ve umut ışığının daha parlak yandığını hissediyorsun.

Böyle devam et, Kudretli Ayı.
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller
Mabi Chüimimuta
• 250 IP
• 5000 PBF
• 5 Stat Puanı (Dağıtılabilir)
Off Topic
Bir sonraki konunuz kısa süre içerisinde açılacaktır.
Locked

Return to “Gide Meydanı”

cron