Her kelimenin ağırlığını hissederek, Bok'un ellerini sıkıca tutuyorsun. Ona, yürekle görmenin öneminden, gerçek Bok'a olan inancından bahsediyorsun. Bu konuşma, odadaki gerilimi bir nebze olsun hafifletiyor. Bok, sözlerini dinledikten sonra, endişeli bir ifadeyle başını sallıyor ve seninle birlikte Max'e dönüyor. Max, sizin kararınızı beklerken, dikkatle dinliyor. Bok, yavaşça konuşmaya başlıyor. "Tamam tamam, Livei haklı. Daha hazırlıklı olmalıyız. Daha güçlü bir plan yapmalıyız. Max, senin rehberliğinde hareket etmeye hazırız. Ingenium için, her şey için." Max, bu kararı memnuniyetle karşılıyor ve "İşte bu, şimdi doğru yoldayız." diyor. Dükkancı, biraz rahatlamış görünüyor ve "Harika, şimdi hepimiz birlikte, daha güçlü bir şekilde ilerleyebiliriz." diye ekliyor. Odada, birlikteliğin ve kararlılığın huzurlu bir atmosferi yayılıyor. Herkes, gelecek planları için birbirine güvenle bakıyor. Odada ansızın, bir ışık huzmesi beliriyor ve Hae'in figürü, sanki zamanın ve mekanın sınırlarını aşarak, ortaya çıkıyor. Şaşkınlık içinde, herkesin dikkati ona çevriliyor. Hae, derin bir nefes alıyor, gözleri Bok'la buluşuyor, yüzünde belirsiz bir ifade var. "Buldum." diye başlıyor Hae, sesi sakin ama kuşkulu. "Cihazı buldum. Ama... şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştım." Ani bir duraksama, gözlerinde hüzünle karışık bir öfke beliriyor. "Cihazı gördüğüm anda tanıdım. Max'lerin üssünde de aynı cihaz vardı. Tüm bu süreç boyunca, gerçekler bizden saklanmış." Max'e dönüyor, gözleri artık öfkeyle dolu. "Max, sen... bütün bu zaman boyunca bizi oyaladın, değil mi? Biz hayatımızı tehlikeye atarken, sen bu cihaza zaten sahiptin!" Odada sessizlik hakim oluyor, herkesin gözleri şaşkınca Max ve Hae arasında gidip geliyor. Max, şaşkınlık ve savunmasızlık içinde, karşılık veremiyor. Sen ve Bok birbirinize bakıyorsunuz, duygularınız karmaşık ve belirsiz. Bir an için zaman duruyor gibi, odada herkes düşüncelere dalıyor.
Odada gerilim tırmanırken, zihnin birdenbire başka bir yere sürükleniyor. Aniden, etrafında kırık vazolar, yerde dağınık kurşun parçacıkları ve Kot'un hareketsiz bedeni canlanıyor. Bu sahneler, geçmişin acı dolu anılarını canlandırıyor. Çevrende yankılanan sesler, konuşmalar flu ve uzaktan geliyor gibi, her şey bir anda yabancılaşıyor. Bu hissiyatı uzun zamandır yaşamamıştın. Çok geçmeden gözlerin kararıyor. Kendini sonsuz bir karanlıkta buluyorsun. Etrafını saran bu karanlık, seni tamamen sarıyor, boğucu ve engellenemez bir şekilde. Çaresizlik ve kaybolmuşluk hissiyle, bu boşlukta yalnızca sen ve korkuların var gibi hissediyorsun. Gerçeklikle hayal arasındaki çizgi bulanıklaşıyor, geçmişin gölgeleri şimdinin içine sızıyor. Karşında, ten rengi solgun, simsiyah kıyafetler giymiş, yüzü gaz maskesiyle gizlenmiş bir figür beliriyor. Onun varlığı, bu sonsuz karanlık boşluğun içinde bile olağandışı ve tehditkar. Hiçbir şüphen yok, o bir Observer. Sözleri beyninde yankılanıyor. "Hiperya'ya illegal girmenin ağır sonuçları olacağını sana kimse söylemedi mi? Cezalandırılacaksın. Seni yok edeceğim." O konuşurken, sesi çevrendeki karanlığı dolduruyor, gizemli ve yabancı bir yankıyla.
Aniden, adım adım sana doğru harekete geçiyor. Bu ani hareketle, kalbindeki ritim hızlanıyor, bir çatışmanın kaçınılmaz olduğunu hissediyorsun. Karanlığın içinde, onunla yüzleşmeye hazırlanıyorsun. Adam ön cebinden silaha benzeyen bir cihaz çıkarıyor ve koşarken sana doğrultuyor. Silahın ne gibi bir etkisi olacağını bilmiyorsun. Hızlıca harekete geçmen şart.
Odada gerilim tırmanırken, zihnin birdenbire başka bir yere sürükleniyor. Aniden, etrafında kırık vazolar, yerde dağınık kurşun parçacıkları ve Kot'un hareketsiz bedeni canlanıyor. Bu sahneler, geçmişin acı dolu anılarını canlandırıyor. Çevrende yankılanan sesler, konuşmalar flu ve uzaktan geliyor gibi, her şey bir anda yabancılaşıyor. Bu hissiyatı uzun zamandır yaşamamıştın. Çok geçmeden gözlerin kararıyor. Kendini sonsuz bir karanlıkta buluyorsun. Etrafını saran bu karanlık, seni tamamen sarıyor, boğucu ve engellenemez bir şekilde. Çaresizlik ve kaybolmuşluk hissiyle, bu boşlukta yalnızca sen ve korkuların var gibi hissediyorsun. Gerçeklikle hayal arasındaki çizgi bulanıklaşıyor, geçmişin gölgeleri şimdinin içine sızıyor. Karşında, ten rengi solgun, simsiyah kıyafetler giymiş, yüzü gaz maskesiyle gizlenmiş bir figür beliriyor. Onun varlığı, bu sonsuz karanlık boşluğun içinde bile olağandışı ve tehditkar. Hiçbir şüphen yok, o bir Observer. Sözleri beyninde yankılanıyor. "Hiperya'ya illegal girmenin ağır sonuçları olacağını sana kimse söylemedi mi? Cezalandırılacaksın. Seni yok edeceğim." O konuşurken, sesi çevrendeki karanlığı dolduruyor, gizemli ve yabancı bir yankıyla.
Aniden, adım adım sana doğru harekete geçiyor. Bu ani hareketle, kalbindeki ritim hızlanıyor, bir çatışmanın kaçınılmaz olduğunu hissediyorsun. Karanlığın içinde, onunla yüzleşmeye hazırlanıyorsun. Adam ön cebinden silaha benzeyen bir cihaz çıkarıyor ve koşarken sana doğrultuyor. Silahın ne gibi bir etkisi olacağını bilmiyorsun. Hızlıca harekete geçmen şart.