Hae, sözlerini dinledikten sonra, bir süre sessizce düşünüyor. Odadaki herkesin gözü onda. Sonunda, ayağa kalkarak ciddi bir ifadeyle konuşmaya başlıyor. "Livei, senin umut dolu bakış açına saygı duyuyorum ve belki, yalnızca belki, senin dediğin gibi bir yol denemek mümkün olabilir. Ama unutma, biz Dünya ile uzlaşmayı deniyoruz, onlar ise defalarca bizi aldatmış ve kullanmış bir toplum. Benim şüphelerim hala var ve bu yolu denemek konusunda temkinliyim." diyor. Hae'nin ses tonu, onun iç çatışmasını ve kararsızlığını yansıtıyor. "Ancak," diye devam ediyor. "Eğer gerçekten bu barış yoluna inanıyorsan ve diğer herkes de bu konuda kararlıysa, ben de bu süreçte yer alacağım. Ama dikkatli olmalıyız. Dünya'nın gerçek niyetlerini gözlemlemek ve her an tetikte olmak zorundayız." Hae'nin bu sözleri, onun temkinli kabulünü ve bu yeni yaklaşıma karşı hala içinde barındırdığı derin kuşkuları açıkça gösteriyor. Max, tüm sözlerin ardından ayağa kalkıyor, odanın merkezine doğru ilerliyor ve derin bir nefes alarak konuşmaya başlıyor. "Hepinizin söylediklerini dikkatle dinledim ve bu yolculukta birlikte çok şey yaşadık." diye başlıyor. "Ben, bazı şeyleri daha önce sizlerle paylaşmadım, bu benim hatam. Ancak bugünden itibaren, daha şeffaf olmayı ve her birinizin güvenini kazanmayı amaçlıyorum." Kendinden emin bir şekilde devam ediyor. "Amacımız barışsa, bu yolda ilerlerken, daha dürüst bir yaklaşım sergilemek zorundayız. Ben de sizin gibi, bu topluluğun bir parçası olarak kendi hatalarımdan ders çıkarmaya ve hep birlikte daha iyi bir geleceği inşa etmeye çalışıyorum." Max, gözlerini herkese çevirerek "Ben, burada, sizlerle birlikte yönetenlerin değil, halkın yanında yer alacağım. Yolumuz ne olursa olsun, sizin kararlarınıza saygı duyacak ve destek olacağım." diye sözlerini bitiriyor. Bu sözlerle, Max'in grubun iradesine olan bağlılığını ve gelecek planlarına yönelik samimi niyetini vurgulamış oluyor. Max, enerjisini toplayarak konuşmasına devam ediyor. "Ayrıca sizlere önemli bir gelişmeden bahsetmem gerekiyor." diye başlıyor. "Üçüncü kıtada yapılan keşifler sonucunda radyoaktif unsurlar tespit ettik. Bu bulguların ne anlama geldiğini anlamak ve potansiyel tehlikeleri değerlendirmek için detaylı bir araştırma yapmamız gerekiyor." Odaya kararlı bir bakış atarak "Bu konuda güvenilir ve yetenekli bir ekip kurmaya ihtiyacımız var." diye ekliyor. "Ek olarak, Birinci Kıta'daki siyasi gerginlikler henüz çözülmedi. Bu durum, hareket kabiliyetimizi sınırlıyor ve planlarımızı dikkatli bir şekilde yapmamız gerektiğini gösteriyor." Max'in bu sözleri, önlerindeki zorlukları ve gerekli stratejik planlamayı vurguluyor.
Bok, odadaki televizyonu açıyor ve haberlere yöneliyor. Ekranda, Gedhilfe güçlerinin Himota ile aktif bir çatışmaya girdiği ve bu süreçte sivillerin yaralandığına dair acil haberler dönüyor. Haber spikeri, çatışmanın detaylarını ve bölgeden gelen son dakika gelişmelerini aktarırken, odadaki herkesin dikkati televizyona çevrilmiş durumda. Bu durum, herkesin yüzünde endişeli bir ifade oluşturuyor. Kapının çalınma sesiyle bir anda odada huzursuz bir sessizlik oluşuyor. Tereddüt ederek kapıya yöneliyorsun. Odaya dönüp, Max ve diğerlerine durumu işaret ediyorsun, hepsi hızla saklanmaya başlıyorlar. Kapıyı açtığında, karşında iki Gedhilfe kraliyet polisini buluyorsun. Polisler, ciddi bir ifadeyle sana bakıyorlar. "Livei Nyawodz, Thrao Krenstodz ve Friks Serthad'ı derhal merkeze getirmemiz istendi." diyor biri, diğeri ise etrafa dikkatlice göz atıyor. Mavi, önüne geçiyor ve polislere "Tamam, geliyoruz." diye yanıt veriyor. Şaşırıyorsun, ama Mavi size bakıp göz kırpıyor. Polisler, onları dikkatlice izliyor, herhangi bir yanlış hareketi önlemek amacıyla tetikte duruyorlar. Polisler seni, Friks ve Mavi'yi Gedhilfe'nin sokaklarında dolaştırıyorlar, sessiz bir mahallede duruyorlar. Önünüzdeki bina sıradan görünse de, içine adım attığınız andan itibaren eski Gedhilfe mimarisiyle süslenmiş koridorlardan geçiyorsunuz. Bina içinde, her bir detay, Gedhilfe'nin zengin tarihini yansıtan işlemelerle bezeli. Bodruma indikçe, duvarlarda antik savaşçıların ve kralların kabartma resimleri, eski yazıtlar ve gizemli simgeler beliriyor. İniş yolu, sanki zaman içinde bir yolculuk yapıyormuş gibi, giderek daha eski ve mistik bir hava kazanıyor. Bodrum katına vardığınızda, kalın taş duvarlar ve yüksek tavanlı bir oda sizi karşılıyor, bu odanın tarihi atmosferi hemen hissediliyor. Her köşe, Gedhilfe tarihinde bir döneme tanıklık ediyor gibi duruyor. Odanın ortasında tanıdık bir yüz duruyor, Prens Thrao'dan başkası değil bu. Prens sana dönüyor, kafasıyla Mavi ve Friks'e selam verdikten sonra gözlerinin içine bakıp "Selam. Uzun zaman oldu." diyor. Hemen ardından "Sizi bu şekilde sürüklediğim için kusura bakmayın, babamın haberi olmadan sizinle görüşmenin başka bir yolu yoktu." diyor. Sonra da iç çekiyor ve ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlıyor. "Sadede geleceğim. Babamın yaptıklarını onaylamıyorum ve bununla ilgili bir şeyler yapmak istiyorum. Desteğe ihtiyacım var, ve size de ihtiyacınız olan tüm desteği vermeye hazırım. Şu an kıtanın değil, gezegenin tamamının geleceği tehlike altında ve babam bu tehlikenin merkezinde. Kendisi babam, bununla yüzleşmek benim için zor oldu ama çocuk olmayı bırakmam gerekiyor." Gerçekten sözlerinden emin olduğu gözlerinden anlaşılıyor. "Tek bir korkum var, o da Ten'in ne yapacağının belirsizliği. Babasına karşı gelebilecek bir yapıda olduğunu düşünmüyorum, bu savaşı körüklemek için uğraşacak ve babasını takip edecektir diye korkuyorum. Ten büyük bir tehdit olabilir, ama aynı zamanda tarafımızda olurasa büyük bir avantaj da olabilir. Can dostumla karşı cephelerde olmak istemiyorum, onu ikna etmem konusunda bana yardım edebilirseniz çok ama çok minnettar olurum. Ve merak etmeyin, bunu kabul etseniz de etmeseniz de size elimden gelen tüm yardımı yapacağım. Para, erişmek istediğiniz belgeler, gizlilik, dokunulmazlık, ulaşım... Yeter ki şu kaosu durduralım."
Bok, odadaki televizyonu açıyor ve haberlere yöneliyor. Ekranda, Gedhilfe güçlerinin Himota ile aktif bir çatışmaya girdiği ve bu süreçte sivillerin yaralandığına dair acil haberler dönüyor. Haber spikeri, çatışmanın detaylarını ve bölgeden gelen son dakika gelişmelerini aktarırken, odadaki herkesin dikkati televizyona çevrilmiş durumda. Bu durum, herkesin yüzünde endişeli bir ifade oluşturuyor. Kapının çalınma sesiyle bir anda odada huzursuz bir sessizlik oluşuyor. Tereddüt ederek kapıya yöneliyorsun. Odaya dönüp, Max ve diğerlerine durumu işaret ediyorsun, hepsi hızla saklanmaya başlıyorlar. Kapıyı açtığında, karşında iki Gedhilfe kraliyet polisini buluyorsun. Polisler, ciddi bir ifadeyle sana bakıyorlar. "Livei Nyawodz, Thrao Krenstodz ve Friks Serthad'ı derhal merkeze getirmemiz istendi." diyor biri, diğeri ise etrafa dikkatlice göz atıyor. Mavi, önüne geçiyor ve polislere "Tamam, geliyoruz." diye yanıt veriyor. Şaşırıyorsun, ama Mavi size bakıp göz kırpıyor. Polisler, onları dikkatlice izliyor, herhangi bir yanlış hareketi önlemek amacıyla tetikte duruyorlar. Polisler seni, Friks ve Mavi'yi Gedhilfe'nin sokaklarında dolaştırıyorlar, sessiz bir mahallede duruyorlar. Önünüzdeki bina sıradan görünse de, içine adım attığınız andan itibaren eski Gedhilfe mimarisiyle süslenmiş koridorlardan geçiyorsunuz. Bina içinde, her bir detay, Gedhilfe'nin zengin tarihini yansıtan işlemelerle bezeli. Bodruma indikçe, duvarlarda antik savaşçıların ve kralların kabartma resimleri, eski yazıtlar ve gizemli simgeler beliriyor. İniş yolu, sanki zaman içinde bir yolculuk yapıyormuş gibi, giderek daha eski ve mistik bir hava kazanıyor. Bodrum katına vardığınızda, kalın taş duvarlar ve yüksek tavanlı bir oda sizi karşılıyor, bu odanın tarihi atmosferi hemen hissediliyor. Her köşe, Gedhilfe tarihinde bir döneme tanıklık ediyor gibi duruyor. Odanın ortasında tanıdık bir yüz duruyor, Prens Thrao'dan başkası değil bu. Prens sana dönüyor, kafasıyla Mavi ve Friks'e selam verdikten sonra gözlerinin içine bakıp "Selam. Uzun zaman oldu." diyor. Hemen ardından "Sizi bu şekilde sürüklediğim için kusura bakmayın, babamın haberi olmadan sizinle görüşmenin başka bir yolu yoktu." diyor. Sonra da iç çekiyor ve ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlıyor. "Sadede geleceğim. Babamın yaptıklarını onaylamıyorum ve bununla ilgili bir şeyler yapmak istiyorum. Desteğe ihtiyacım var, ve size de ihtiyacınız olan tüm desteği vermeye hazırım. Şu an kıtanın değil, gezegenin tamamının geleceği tehlike altında ve babam bu tehlikenin merkezinde. Kendisi babam, bununla yüzleşmek benim için zor oldu ama çocuk olmayı bırakmam gerekiyor." Gerçekten sözlerinden emin olduğu gözlerinden anlaşılıyor. "Tek bir korkum var, o da Ten'in ne yapacağının belirsizliği. Babasına karşı gelebilecek bir yapıda olduğunu düşünmüyorum, bu savaşı körüklemek için uğraşacak ve babasını takip edecektir diye korkuyorum. Ten büyük bir tehdit olabilir, ama aynı zamanda tarafımızda olurasa büyük bir avantaj da olabilir. Can dostumla karşı cephelerde olmak istemiyorum, onu ikna etmem konusunda bana yardım edebilirseniz çok ama çok minnettar olurum. Ve merak etmeyin, bunu kabul etseniz de etmeseniz de size elimden gelen tüm yardımı yapacağım. Para, erişmek istediğiniz belgeler, gizlilik, dokunulmazlık, ulaşım... Yeter ki şu kaosu durduralım."