Gece sokaklarda beraber yürürken Meinsu'nun elinden tutmak ruhumu besliyor gibi geliyordu. Meinsu'nun gözlerindeki parıltı benim için de bir umut oluyor ve kendimi oldukça mutlu hissediyordum. Eve vardığımızda onu kibarca içeri davet ediyordum. En son eve ne zaman birini davet ettiğimi hatırlamıyordum bile. Ancak ona yaşadığım yeri göstermek için can atıyordum. Evin içerisinde attığım adımlarla belki de bir daha hiç dışarı çıkmasam daha mutlu olurum diye içimden geçirmiyor değildim. Sıcak ve güvenli evim, yumuşak yastığım, sağlıklı yiyeceklerim ve pencereden içeri giren gün ışığı bana ihtiyacım olan her şeyi veriyor gibiydi. Peki gerçekten her şeyi veriyor muydu?
Meinsu'ya kahve yapmak için mutfağa girmiştim. Misafirim olduğu için kendimi huzurlu hissediyordum. Elimden gelen en iyi kahveyi çıkarmak için özen veriyordum. Kahvenin pişmesini beklerken gelen sessiz adımlar karşısında güven hissi ile yaklaşmasını umuyordum sadece. Ardından yavaşça arkamdan yaklaşıp belime sarıldığında yüzümün kızardığına emindim. Biraz utanmış olsam da verdiği o bir anlık huzur ve sıcaklık tarifsiz kalıyordu. Anı bozmuyor, kahveye başka yapılacak bir şeymiş gibi çok hafifçe bir tur karıştırıp anın tadını yaşıyordum. Omzuma yaslandıktan sonra nazikçe kurduğu cümle karşısında utancımdan iyice kızarmıştım ancak kızarmamın tek sebebi sözleri değil, elini vücudumda gezdiriyor oluşuydu.
O salona döndükten sonra hafifçe nefes tazeleyip toparlandım kahveleri alıp salona döndüm. Usulca Meinsu'ya kahvesini uzattığında ilk tepkisini merakla izliyor ve o memnuniyet ifadesini gördüğümde içimde bir coşku fırtınası kopuyordu. "Teşekkür ederim. Senin için..." derken iyice yaklaştığını gördüğümde sözüm yarıda kesiliyordu. Elini elime koyup sıcak gülümsemesiyle beni uzun zamandır izlediğini fısıldıyordu. Ardından daha da yaklaşıp bacağımı okşamaya başlıyor ve gördüğü en güzel kız olabileceğini söylüyordu. Ardından uzaklaşıp düzgünce oturduktan sonra söyleyeceğim şeyi soruyordu. Sonrasında bana söyleyeceği varmış. Bir an düşünceyle başımı hafifçe öne eğiyordum. Bu kendimin de bilemediği bir konuydu aslında. Avuçlarımı birleştirip parmaklarımı birbirine sürterken "Şey, Meinsu ben... Bana demişlerdi ki, doktorlar senin insan DNA'sını etkileyebilme yeteneğin var demişti ve... Bu doğru mu bilemiyorum, dahası varsa bile bu yeteneğe hakim bile değilim ama... bir yolunu bulursak, bunu tüm o bizi kullanmaya çalışan insanları ortadan kaldırdıktan sonra kalan siviller için kullansak... Olmaz mı?" diyecektim.
Meinsu'ya kahve yapmak için mutfağa girmiştim. Misafirim olduğu için kendimi huzurlu hissediyordum. Elimden gelen en iyi kahveyi çıkarmak için özen veriyordum. Kahvenin pişmesini beklerken gelen sessiz adımlar karşısında güven hissi ile yaklaşmasını umuyordum sadece. Ardından yavaşça arkamdan yaklaşıp belime sarıldığında yüzümün kızardığına emindim. Biraz utanmış olsam da verdiği o bir anlık huzur ve sıcaklık tarifsiz kalıyordu. Anı bozmuyor, kahveye başka yapılacak bir şeymiş gibi çok hafifçe bir tur karıştırıp anın tadını yaşıyordum. Omzuma yaslandıktan sonra nazikçe kurduğu cümle karşısında utancımdan iyice kızarmıştım ancak kızarmamın tek sebebi sözleri değil, elini vücudumda gezdiriyor oluşuydu.
O salona döndükten sonra hafifçe nefes tazeleyip toparlandım kahveleri alıp salona döndüm. Usulca Meinsu'ya kahvesini uzattığında ilk tepkisini merakla izliyor ve o memnuniyet ifadesini gördüğümde içimde bir coşku fırtınası kopuyordu. "Teşekkür ederim. Senin için..." derken iyice yaklaştığını gördüğümde sözüm yarıda kesiliyordu. Elini elime koyup sıcak gülümsemesiyle beni uzun zamandır izlediğini fısıldıyordu. Ardından daha da yaklaşıp bacağımı okşamaya başlıyor ve gördüğü en güzel kız olabileceğini söylüyordu. Ardından uzaklaşıp düzgünce oturduktan sonra söyleyeceğim şeyi soruyordu. Sonrasında bana söyleyeceği varmış. Bir an düşünceyle başımı hafifçe öne eğiyordum. Bu kendimin de bilemediği bir konuydu aslında. Avuçlarımı birleştirip parmaklarımı birbirine sürterken "Şey, Meinsu ben... Bana demişlerdi ki, doktorlar senin insan DNA'sını etkileyebilme yeteneğin var demişti ve... Bu doğru mu bilemiyorum, dahası varsa bile bu yeteneğe hakim bile değilim ama... bir yolunu bulursak, bunu tüm o bizi kullanmaya çalışan insanları ortadan kaldırdıktan sonra kalan siviller için kullansak... Olmaz mı?" diyecektim.