Gedhilfe'nin ıssız mezarlığında, hüzünlü bir sonbahar sabahı, Mabi'nin cenazesi düzenleniyor. Gök gri, bulutlar ağır ağır süzülüyor; güneş ışıkları, mezar taşlarının üzerinde hafifçe parlıyor. Mezarlığın sessizliği, yalnızca rüzgarın yapraklar arasından süzülüşüyle ve ara sıra kırılan bir dalın sesiyle bölünüyor. Frip, sevdiği kişinin mezarı başında duruyor, gözlerinden süzülen yaşlar, yanaklarından yavaşça düşüp toprağa karışıyor. Her gözyaşı, Mabi'ye olan derin sevgisinin ve kaybının bir nişanesi gibi toprağa işleniyor. Etraf, Mabi'nin arkadaşları, ailesi ve tanıdıkları ile dolu; her yüzde, kaybın getirdiği derin keder ve boşluk hissediliyor. Sessizce fısıldanan dualar, rüzgarla birlikte hafifçe uçuşuyor, bazen bir kuşun cıvıltısıyla kesiliyor. Cemaat, Mabi'nin hayatından kesitler paylaşıyor; kahramanlıkları, güldüren anıları ve bıraktığı izler hüzünlü bir tebessüm yaratıyor. Frip, zaman zaman Mabi ile geçirdiği güzel günleri anımsayıp, bu anıların şimdi birer yankıdan ibaret olduğunu fark ediyor. Cenaze töreni boyunca, Frip ve diğer yakınları, Mabi'nin anısına saygılarını sunuyorlar. Her bir çiçek, her bir dua, Mabi'nin dünyada bıraktığı izlerin bir göstergesi. Frip, Mabi'nin mezar taşına son bir çiçek bırakırken, "Seni hiç unutmayacağım, her zaman kalbimdesin." diyor kısık bir sesle. Cemaat yavaş yavaş dağılırken, Frip mezarın başında bir süre daha kalıyor, Mabi'ye son veda olarak. Mezarlıkta yükselen hafif bir rüzgar, sanki Mabi'nin ruhunun etrafta dolaştığını, sevdiklerine son bir kez dokunduğunu hissettiriyor.
Frip, hala Mabi'nin mezar taşı başında dikilirken, Livei, Bok ve Hae onun arkasında sessizce beklemeye devam ediyorlar. Ortamda hüzünlü bir ağırlık var. Bok, yanında duran Hae'ye dönerek fısıldıyor. "Mabi gerçekten de bir savaşçıydı, değil mi? Bütün bu karmaşa içinde bile her zaman ileriye bakmayı başardı." Hae, başını hafifçe sallayarak yanıt veriyor. "Evet, cesareti tartışılmazdı. Ama benim için asıl önemli olan, gerçekten de kalbinin ne kadar büyük olduğuydu. Kendini tehlikeye atarak bile olsa, başkalarını korumaktan çekinmezdi." İkisi de, Mabi'nin ardında bıraktığı boşluğu hissediyor, ancak aynı zamanda onun mirasının, kalanların üzerindeki etkisini de kabul ediyorlar. "Bir kere ailecek Djurat'a gitmiştik. Her şey tam bir kaos içindeydi, siyasi problemler olan bir dönemdi. Gece yarısı olmuştu ve sokaklar tehlikeliydi. Ama Mabi, yerel bir çocuğun peşine takılmış, onu sokak çetelerinden korumaya çalışıyordu. Onunla orada tanışmıştım ve saatlerce peşlerinden koşmuştuk, sonunda o çocuğu güvenli bir yere getirebildik. O gece Mabi bana şunu söylemişti; 'Bazen sadece bir kişiyi kurtarmak, tüm dünyayı değiştirebilir.' İşte o an, onun sadece cesur değil, aynı zamanda derinden iyi bir insan olduğunu anlamıştım."
Bir ağacın gölgelik yamacında, Mabi, Mitga ve Lee, cenaze törenini uzaktan izliyorlar. Mezarlığın huzurlu atmosferi, ağaçların arasından süzülen ışıkla birlikte hafif bir rüzgarın esintisiyle hareketleniyor. Mabi, arkadaşlarının ve sevdiklerinin yas tutuşunu gözlemliyor, yüzünde karmaşık bir ifade var. Lee, yanında sessizce duruyor, zaman zaman Mabi'ye dönüp bir şey söylemek üzere oluyor ancak sözlerini kendine saklıyor. Çevrelerinde, mezarlıkta yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi belirten sessizlik hakim. Ağaçların dalları arasından rüzgar hafifçe eserken, yapraklar yavaşça yere düşüyor, her biri Mabi'nin geçmişini ve şu andaki gizli varlığını sembolize ediyor gibi. Mabi'nin yüzünde, yaşananları ve ölümünün ardından gelişen olayları düşündüğü belirgin. Mitga, Mabi'nin dikkatini çekmek için hafifçe koluna dokunuyor, bir şeyler söylemeye başlıyor ama henüz Mabi'nin dikkatini tam olarak çekemiyor. Sonunda Lee, Mabi'ye dönüyor ve "Mavi Yıldız'ın saldıracağından şüpheliyim, cenazede herkesin olacağını bile bile böyle bir şeye kalkışmazlar diye düşünüyorum." diyor. Mitga ise "Belki de biz karargahlarını bulmalıyız." diye yorum yapıyor. O sırada cenazede Bok, Livei'ye dönüyor ve "Sen onu nasıl tanıdın? Mabi'yi." diye soruyor kısaca.
Frip, hala Mabi'nin mezar taşı başında dikilirken, Livei, Bok ve Hae onun arkasında sessizce beklemeye devam ediyorlar. Ortamda hüzünlü bir ağırlık var. Bok, yanında duran Hae'ye dönerek fısıldıyor. "Mabi gerçekten de bir savaşçıydı, değil mi? Bütün bu karmaşa içinde bile her zaman ileriye bakmayı başardı." Hae, başını hafifçe sallayarak yanıt veriyor. "Evet, cesareti tartışılmazdı. Ama benim için asıl önemli olan, gerçekten de kalbinin ne kadar büyük olduğuydu. Kendini tehlikeye atarak bile olsa, başkalarını korumaktan çekinmezdi." İkisi de, Mabi'nin ardında bıraktığı boşluğu hissediyor, ancak aynı zamanda onun mirasının, kalanların üzerindeki etkisini de kabul ediyorlar. "Bir kere ailecek Djurat'a gitmiştik. Her şey tam bir kaos içindeydi, siyasi problemler olan bir dönemdi. Gece yarısı olmuştu ve sokaklar tehlikeliydi. Ama Mabi, yerel bir çocuğun peşine takılmış, onu sokak çetelerinden korumaya çalışıyordu. Onunla orada tanışmıştım ve saatlerce peşlerinden koşmuştuk, sonunda o çocuğu güvenli bir yere getirebildik. O gece Mabi bana şunu söylemişti; 'Bazen sadece bir kişiyi kurtarmak, tüm dünyayı değiştirebilir.' İşte o an, onun sadece cesur değil, aynı zamanda derinden iyi bir insan olduğunu anlamıştım."
Bir ağacın gölgelik yamacında, Mabi, Mitga ve Lee, cenaze törenini uzaktan izliyorlar. Mezarlığın huzurlu atmosferi, ağaçların arasından süzülen ışıkla birlikte hafif bir rüzgarın esintisiyle hareketleniyor. Mabi, arkadaşlarının ve sevdiklerinin yas tutuşunu gözlemliyor, yüzünde karmaşık bir ifade var. Lee, yanında sessizce duruyor, zaman zaman Mabi'ye dönüp bir şey söylemek üzere oluyor ancak sözlerini kendine saklıyor. Çevrelerinde, mezarlıkta yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi belirten sessizlik hakim. Ağaçların dalları arasından rüzgar hafifçe eserken, yapraklar yavaşça yere düşüyor, her biri Mabi'nin geçmişini ve şu andaki gizli varlığını sembolize ediyor gibi. Mabi'nin yüzünde, yaşananları ve ölümünün ardından gelişen olayları düşündüğü belirgin. Mitga, Mabi'nin dikkatini çekmek için hafifçe koluna dokunuyor, bir şeyler söylemeye başlıyor ama henüz Mabi'nin dikkatini tam olarak çekemiyor. Sonunda Lee, Mabi'ye dönüyor ve "Mavi Yıldız'ın saldıracağından şüpheliyim, cenazede herkesin olacağını bile bile böyle bir şeye kalkışmazlar diye düşünüyorum." diyor. Mitga ise "Belki de biz karargahlarını bulmalıyız." diye yorum yapıyor. O sırada cenazede Bok, Livei'ye dönüyor ve "Sen onu nasıl tanıdın? Mabi'yi." diye soruyor kısaca.
Off Topic
Pasiflik süresi 4 gündür.