Livei, saatine dokunup Bok’a ulaşmaya çalışıyor. Parlak ekranın ışığına bir süre gözünü dikmiş, kalbinin atışlarını sakinleştirmeye çalışarak bekliyorsun. Ancak birkaç dakika boyunca herhangi bir geri dönüş almıyorsun. Beklentinin yarattığı hayal kırıklığı yavaş yavaş omuzlarına çökerken, Bok’un nelerle meşgul olabileceğini düşünüyorsun. Sessizliğin içinde gözlerin Shisha'ya kayıyor. O ise sessizce sigarasını yakıyor, birkaç nefes aldıktan sonra sadece başını kaldırarak bakışlarını sana ve Mabi’ye doğru çeviriyor. "Tamamdır. Hepinizi Observer’ın yanına götüreceğim." diyor, sigarasını dudağından çekerek. Ses tonu her zamanki gibi kayıtsız ve ciddi, ama içinde gizli bir heyecanı fark ediyorsun. Ardından hiç beklemeden ayağa kalkıyor ve odanın kapısını açıyor. Hepiniz peşine takılıyorsunuz. Binadan çıkarken Dana’ya veda ediyor, kısa bir selam veriyor ve tekrar adımlarınızı şehir sokaklarına yönlendiriyorsunuz.
Dusha’nın sokaklarında yürümeye başladığınızda hava hala serin, ama yavaşça ısınmaya başlıyor. Şehrin dar sokaklarında ahşap kepenkli dükkanlar teker teker açılmaya başlıyor. Sokakta satıcılar, ellerindeki malzemeleri tezgahlarına dikkatle diziyor. Kaldırımlarda yeni açılmış kahve dükkanlarının kokusu yayılıyor, sokaktan geçen birkaç kişinin ellerinde kahve fincanları, günlük hayatlarına geri döndüklerini hissediyorsunuz. Yolda size dikkatle bakan birkaç gözle karşılaşıyorsunuz, ama kimse yaklaşmıyor. Herkes kendi işine odaklanmış gibi görünüyor. Biraz ilerledikten sonra küçük bir halıcı dükkanına yaklaşıyorsunuz. Dükkan, dışarıdan bakıldığında oldukça sıradan, hatta biraz köhne görünüyor. Tahta kapısı hafif aralık ve içeriden halıların yoğun dokusu yüzeye çıkmış bir koku yayılıyor. Shisha kapıyı itip içeri girdiğinde, duvarları boydan boya renkli halılarla kaplı, küçük ama sıkışık bir alanla karşılaşıyorsunuz. Orta yerde bir tezgah var, üzerinde birkaç parça antika halı katlanmış şekilde duruyor. Dükkanın sahibi, yaşlı bir adam, size göz ucuyla bakıyor ama Shisha'yı görünce başını hafifçe sallayıp başka bir şey söylemeden arka tarafa doğru dönüyor.
Shisha, dükkanın arkasına doğru yürüyüp halıların birinin ucunu kaldırıyor ve altındaki gizli bir merdiveni ortaya çıkarıyor. Dar ve taş basamaklarla aşağı doğru iniyorsunuz. Merdivenler, sizi yerin altına doğru götürdükçe, hava daha soğuk ve nemli bir hal alıyor. Aşağıya vardığınızda karşınıza küçük, loş ışıklı bir oda çıkıyor. Kapının önünde durduğunuzda, Shisha arkasına dönüyor. "Sadece siz ikiniz." diyor bakışlarını Mabi ve sana çevirerek. "Diğerleri dışarıda beklesin. Daha fazla kalabalığa gerek yok." Onaylayan bakışlarınızın ardından, kapıyı açıyor ve siz içeri giriyorsunuz. Odaya girdiğinizde, küçük bir masa ve birkaç sandalye dışında dikkat çeken tek şey, karşı duvarda oturan genç bir adam. Ellerini ve ayaklarını bağlamışlar, ağzı ise bezle kapatılmış durumda. Yüz hatları belirgin, siyah saçları kısa ve düzgün kesilmiş. Kaşlarının arasında ince bir çizgi var, sanki bir şeyden dolayı uzun zamandır stresliymiş gibi. Genç yaşına rağmen gözlerinde kararlılık ve nefret okunuyor. Shisha, bir adım atıp Observer’ın yanına yaklaşıyor. Bir süre ona baktıktan sonra, yavaşça eğiliyor ve ağzındaki bezi çıkarıyor. Saniyeler sonra Shisha size dönerek "Başlayalım." diyor. Ancak tam o anda Observer yere tükürüyor. Tükürüğün sesi odanın duvarlarında yankılanıyor. Gözlerini size dikiyor, soğuk ve keskin bir bakışla "Zaman daralıyor." diyor. Observer'ın sözlerinin ağırlığı odada asılı kalırken, bir anda Mabi'nin saati hafifçe titreşiyor. Dikkatini dağıtan bu hisse bakmak için gözlerini saatine kaydırıyor. Mitga’dan gelen bir mesajın belirdiğini görüyorsun.
"Mabi, biz geliyoruz. Hazır ol, birkaç kişiyle birlikte görüşmeye katılacağız. Durum ciddi."
Dusha’nın sokaklarında yürümeye başladığınızda hava hala serin, ama yavaşça ısınmaya başlıyor. Şehrin dar sokaklarında ahşap kepenkli dükkanlar teker teker açılmaya başlıyor. Sokakta satıcılar, ellerindeki malzemeleri tezgahlarına dikkatle diziyor. Kaldırımlarda yeni açılmış kahve dükkanlarının kokusu yayılıyor, sokaktan geçen birkaç kişinin ellerinde kahve fincanları, günlük hayatlarına geri döndüklerini hissediyorsunuz. Yolda size dikkatle bakan birkaç gözle karşılaşıyorsunuz, ama kimse yaklaşmıyor. Herkes kendi işine odaklanmış gibi görünüyor. Biraz ilerledikten sonra küçük bir halıcı dükkanına yaklaşıyorsunuz. Dükkan, dışarıdan bakıldığında oldukça sıradan, hatta biraz köhne görünüyor. Tahta kapısı hafif aralık ve içeriden halıların yoğun dokusu yüzeye çıkmış bir koku yayılıyor. Shisha kapıyı itip içeri girdiğinde, duvarları boydan boya renkli halılarla kaplı, küçük ama sıkışık bir alanla karşılaşıyorsunuz. Orta yerde bir tezgah var, üzerinde birkaç parça antika halı katlanmış şekilde duruyor. Dükkanın sahibi, yaşlı bir adam, size göz ucuyla bakıyor ama Shisha'yı görünce başını hafifçe sallayıp başka bir şey söylemeden arka tarafa doğru dönüyor.
Shisha, dükkanın arkasına doğru yürüyüp halıların birinin ucunu kaldırıyor ve altındaki gizli bir merdiveni ortaya çıkarıyor. Dar ve taş basamaklarla aşağı doğru iniyorsunuz. Merdivenler, sizi yerin altına doğru götürdükçe, hava daha soğuk ve nemli bir hal alıyor. Aşağıya vardığınızda karşınıza küçük, loş ışıklı bir oda çıkıyor. Kapının önünde durduğunuzda, Shisha arkasına dönüyor. "Sadece siz ikiniz." diyor bakışlarını Mabi ve sana çevirerek. "Diğerleri dışarıda beklesin. Daha fazla kalabalığa gerek yok." Onaylayan bakışlarınızın ardından, kapıyı açıyor ve siz içeri giriyorsunuz. Odaya girdiğinizde, küçük bir masa ve birkaç sandalye dışında dikkat çeken tek şey, karşı duvarda oturan genç bir adam. Ellerini ve ayaklarını bağlamışlar, ağzı ise bezle kapatılmış durumda. Yüz hatları belirgin, siyah saçları kısa ve düzgün kesilmiş. Kaşlarının arasında ince bir çizgi var, sanki bir şeyden dolayı uzun zamandır stresliymiş gibi. Genç yaşına rağmen gözlerinde kararlılık ve nefret okunuyor. Shisha, bir adım atıp Observer’ın yanına yaklaşıyor. Bir süre ona baktıktan sonra, yavaşça eğiliyor ve ağzındaki bezi çıkarıyor. Saniyeler sonra Shisha size dönerek "Başlayalım." diyor. Ancak tam o anda Observer yere tükürüyor. Tükürüğün sesi odanın duvarlarında yankılanıyor. Gözlerini size dikiyor, soğuk ve keskin bir bakışla "Zaman daralıyor." diyor. Observer'ın sözlerinin ağırlığı odada asılı kalırken, bir anda Mabi'nin saati hafifçe titreşiyor. Dikkatini dağıtan bu hisse bakmak için gözlerini saatine kaydırıyor. Mitga’dan gelen bir mesajın belirdiğini görüyorsun.
"Mabi, biz geliyoruz. Hazır ol, birkaç kişiyle birlikte görüşmeye katılacağız. Durum ciddi."