[Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#1
"Madam, böyle güzel çay yapmayı nereden öğrendiniz?" Yaşlı kadın, Livei'nin bu sözleri üzerine içtenlikle kahkaha attı. "Abartıyorsun şekerim. Bildiğin çay işte." Livei yüzündeki muzip gülümseme ile cevap verdi. "Bu söylediğinize kat'iyen katılmıyorum madam. Bir sırrınız var muhakkak ama bana izah etmiyorsunuz." Yaşlı kadın neşeyle şaplak indirdi genç kızın ensesine. "İçine sevgimi katıyorum." Livei çayından son yudumunu alırken "sevgi"nin tadını bütün hücrelerinde hissetti. "Ellerinize sağlık madam. 8 bofu buraya bırakıyorum, kendinize iyi bakın." Livei, yaşlı kadının iyi dilekleriyle birlikte kafeden dışarı adımını attı. Saat öğlen 3 civarıydı ve güneş tepeden aşağıya inmeye başlamış olsa da kavurucu sıcaklığını hissettirmeye devam ediyordu. Livei başına şapkasını geçirdi. Güzel beyaz teni güneş yanıklarıyla kaplansın istemezdi. Madam Ælt Fyilwu, Livei'nin en sevdiği kafenin sahibi olan yaşlı ve tonton bir hanımdı. Varlıklı bir aileden gelmekteydi ve yıllardır kocasıyla birlikte başkentin göbeğinde bu minik kafeyi işletmekteydi. Ne yazık ki kocası iki yıl önce vefat etmişti ve zavallı madamı bir başına bırakmıştı. Soylu bir aileden geldiği için çok kibar ve kalburüstü bir konuşma tarzı olan madam ile Livei de her daim nazik konuşmaya özen gösterirdi. Bu aralarında neredeyse bir şaka konusu haline gelmişti. Livei'yi kendi kızları gibi seven bu aileye karşı genç kız binbir şükran ve minnet duygusu ile dolup taşıyordu.

Günlerden pazardı ve Livei'nin yapacak hiçbir işi yoktu. Kütüphaneye uğramayı planlıyordu. Öğleden sonrası için kendine hiçbir buluşma planı ayarlamamıştı. Muhtemelen kütüphaneden edineceği uzun ve felsefi bir romanı, şehir parkında çimenlere uzanarak okuyacak ve köpeğini yürüyüşe çıkarmaya gelmiş aileleri izlerken günü gece edecekti. Keşke Livei'ye eşlik edecek, hatta ona kurabiye pişirip getirecek bir arkadaşı olsaydı. Livei de limonata getirirdi belki. Ne güzel olurdu. Genç kız hüzünlenerek iç çekti. Belki bir sonraki sefere Memur Meinsu Selsei'yi davet edebilirdi.

Şehir kütüphanesinin ağır kapısını itekleyip içeri geçerken yüzüne çarpan soğuk hava dalgasıyla mutlu oldu genç kız. Böylesi sıcak yaz günlerinde en sevdiği şey kapalı mekanlarda vantilatör bulunuyor olmasıydı. "Ahhhh, göklerdeyim galiba..." Kütüphane görevlisinin sesli bir şekilde boğazını temizlemesi ile sesinin fazla yüksek çıktığını fark edip utandı genç kız. Yavaşça görevlinin masasına doğru yaklaştı. "Merhaba. Ben Livei Nyawodz." Kendini kısaca tanıttıktan sonra kütüphane kartını görevliye teslim etti. Görevli, yanındaki büyük defterden N harfinin bulunduğu bölümü açarken uzun ve garip bir sessizlik oluştu. "Bizde kaydınız varmış. Teslim edilmemiş kitabınız yok. Nasıl yardımcı olabilirim?" Bu kütüphanede alınan kitapları teslim etmek için 3 haftalık bir süre bulunmaktaydı. Bu süre 3 hafta daha uzatılabiliyordu ve sonrasında teslim edilmeyen gün başına her kitaptan 10 bof ceza kesiliyordu. Livei hiçbir zaman cezalı duruma düşmemişti. "Felsefe bölümünü ziyaret etmek istiyorum. Uzun, ağır ama okudukça bana anlam katacak felsefi bir kitap arıyorum." Görevli gözlüğünün üstünden Livei'yi süzdükten sonra yanıtladı. "Tabi memur hanım. O halde 3. kattaki felsefe bölümünden ziyade -1. kattaki arşiv bölümünü ziyaret etmenizi tavsiye ederim." Genç kız görevliye teşekkür ettikten sonra merdivenlerden bir alt kata inmeye başladı.

Normal şartlarda felsefe bölümü kitapları 3. katta bulunuyordu. Livei burada bulunan neredeyse her kitabı okumuştu. Bunlar günümüzün popüler yazarlarının yazdığı felsefe kitaplarıydı. Eğer eski zamanlardan kalma yazmaları ve eserleri incelemek istiyorsa Livei arşiv bölümünü ziyaret etmeliydi. Görevli ile arasındaki diyalog tamamen formaliteden dolayıydı. Onun arşiv bölümüne bağımlı olduğunu bilmeyen yoktu. Livei amaçladığı kata ulaştığında dört bir yanını sarmış olan eski kitap kokusunu ciğerlerine derinlemesine çekti. En sevdiği şey ilk raftan başlayarak parmağını tek tek her bir kitabın üzerinde gezdirmek ve dikkatini en çok çeken eseri alıp okumaya başlamaktı. Eğer hoşlanmazsa onu bırakır bir başkasına başlardı. Kitap onu içine çekmeye başladığında yukarı çıkar ve kitabı ödünç alırdı. Genç kız yine böyle yapmaya başladı. Tam 3. rafın en alt basamağına gelmişti ki daha önce hiç görmediği soluk bordo ciltli bir kitap ilgisini çekti. Kitabı nazikçe tutup bulunduğu raftan aldı. Arka taraftaki okuma masasının üzerine yavaşça bıraktı. Kitap oldukça tozluydu ve sayfaları epey hasar görmüştü. Sararmış, kopmuş, karalanmış, yanmış ve hatta üzerine bir şeyler dökülmüş sayfaları mevcuttu. Kitabın kapağında ise herhangi bir isim veya yazar adı mevcut değildi. Sadece Livei'nin Gedhilfe arması olduğunu tahmin ettiği soyulmuş bir simge mevcuttu. Kitabın üzerine basılmış bazı harfler olduğunu seçebiliyordu genç kız ancak o kadar silikleşmişlerdi ki okumasına olanak yoktu. Büyük bir merakla kitabın ilk sayfasını açarak incelemeye koyuldu.
Image
► Show Spoiler

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#2
Bej renginde duvarlara sahip olan, iç karartıcı ve tozlu arşiv katının kitap yığınlarından bulduğun bordo ciltli kitabın ilk sayfasını açtığında kitabın takılı cildinin sol tarafının çıktığını fark ediyorsun. Cildin çıkmış olduğu kısımdan kitabın asıl kapağının farklı olduğu görülebiliyor. Bu sebepten ötürü cildi tamamen kaldırıyorsun ve kitabın asıl kapağının da bordo olduğunu, ancak üstünde rahatlıkla okunabilir bir yazı ve üstünde güncel Gedhilfe armasından farklı işlemelere sahip olan bir armanın olduğunu fark ediyorsun. Kitabın kapağında ise 'Vodhis Ailesi ve Jondri Vodhis' yazıyor. Kitabı ilk sayfadan açıyor ve okumaya başlıyorsun. Yazar kısmına göz gezdirdiğinde yazarın adının mürekkeple karalandığını, böylelikle okunulmaz hale geldiğini görüyorsun.



1. KISIM - Vodhis Ailesinin Tarihi
"Vodhis ailesinin tarihini anlayabilmek için öncelikle nereden geldiklerini, kökenlerinin ne olduğunu anlamamız gerekir. Vodhis ailesi, köken olarak Gedhilfe toplumunun unutulmuş kardeşleri diyebileceğimiz Deinzei topluluğundan gelmektedirler. Uzak Çağ'ın bitimine kadar birlikte yaşamış olan Gedhilfe ve Deinzei toplulukları, Gødhælfva denilen eski bir topluluktan gelen iki halktır. İki halkın da geneli kızıl saçlıdır. Bu iki halkın dilleri birbirine çok benzer. Bunu anlamamızın en iyi yolu ise birkaç cümle ile örnek vermektir. Lütfen aşağıda verilen örnekleri inceleyiniz.

Merhaba, ne yapıyorsun?
Gedhilfçe: Kwældrof, nyast fru spigei?
Deinzce: Kwel, smig fru hweinyo?

Benim kırmızı bir kitabım var.
Gedhilfçe: Ko nyo dyo æf bongk.
Deinzce: Ko yal dyo gek bolanub.

Kaç yaşındasınız?
Gedhilfçe: Nyast hei traei?
Deinzce: Smig hei frult?

Her ne kadar iki dil de Uzak Çağ'ın sonuna kadar yaşayabilmiş olsa da Gedhilfeliler toprak bütünlüğünü sağladığında Deinzeililerin kendilerine ait toprakları olmaması ve onlarla aynı bölgede yaşamaları nedeniyle Deinzce dili yavaş yavaş yokluğa karışmıştır. Her ne kadar Deinzce tarihe karışmış olsa da uzun süre boyunca Deinzei kökenli insanlar kesinlikle tarihe karışmamış, hatta tarih yazmışlardır. Vodhis ailesi, Gedhilfe Krallığı'nın kurulmasında büyük rol oynadığı için iki halkın kültürü uzun süre boyunca yansıtılmış, hatta ülkenin başına Jondri Vodhis kral olarak geçmiş ve Gedhilfe adıyla kurulan ülkeyi Deinzei kökenli biri yönetmiştir. Deinzei kültürünün büyük bir kısmı günümüzde de Gedhilfe kültürü olarak sayılmaktadır ve Deinzei ismi hiçbir yerde geçmemektedir. Bunun sebebi ise Vodhis ailesinin katledilmesinden sonra tarihte yapılan değişikliklerdir. Jondri Vodhis'in sürüldüğü tarihin resmi kayıtlarında geçiyor olsa da aslen nereye gittiği ve günümüzde akrabaları olup olmadığı tartışmaya açık bırakılmıştır. Günümüzde yaşayan Deinzei kökenli insanların tamamı asimile olmuş ve Gedhilfe'ye kattıkları kültürden bihaber bırakılmışlardır. Kısacası, Deinzei halkının bireyleri genetik olarak hala içimizde yaşıyor olsa da Deinzei ismi ve milleti tarihten tamamen silinmiştir.

Gedhilfe'nin tüm sembollerinde iki halkın birlikteliğini simgeleyen unsurlar vardır. Gedhilfe Krallığı bayrağının kırmızı tonu Gedhilfe, mavi tonu ise Deinzei halkını temsil etmektedir. Gedhilfçe 'deingz' kelimesi 'bakmak' anlamına gelirken Deinzei halkı yaşamlarının büyük bir kısmında insan gözünü sembolizm unsuru olarak kullanmışlardır. Geçmişteki bayraklarında, flamalarında ve armalarında insan gözüne yer vermişlerdir."


Image


Kitabı okumaya devam ederken seninle aynı katta, senin okuduğun kitaba benzer bir kapağa sahip olan bir kitabı okuyan uzun boylu, kısa ve siyah saçlı bir adamın sana bakış attığını fark ediyorsun. Adamın insanı irite eden bir gülüşü var ve bulunduğu yere göre fazla resmi kaçan kıyafetlere sahip. Adam sana bir süre baktıktan sonra yerinden kalkıyor ve yanına geliyor. Önce okuduğun kitaba göz gezdiriyor, sonra da dikkatini sana çeviriyor. "Üç yıl yattım. O elinde tuttuğun kitabı bir arkadaşıma verdim diye. Üç yıl hapis yattım. Gerçek olmasa niye böyle yapsınlar, değil mi?" Adam, sözlerini bitirdiği anda hızlıca sahte olduğu kolaylıkla anlaşılan bir kahkaha atıyor ve hızlıca konuşmaya devam ediyor. "Seni götürebilirim, yazara. Küçük bir ücret karşılığında tabii." Adamın yemyeşil gözlerine baktığında ne kadar heyecanlı olduğunu anlayabiliyorsun. Bir anda, yanlış anlaşılabileceğini düşünmüşçesine irkiliyor ve "Acele yok elbet. Oku, lütfen." diyor. Yanından uzaklaşıp önceden oturduğu sandalyeye dönüyor ve kendi elindeki kitabı okumaya devam ediyor. Sana ise bir seçim yapmak kalıyor. İlk izleniminde pek güvenini kazanamamış olan orta yaşlı adamı takip etmek veya okuduğun kitaba geri dönüp daha fazla bilgi edinmek arasında kalmış durumdasın.



Adam
► Show Spoiler

Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#3
Genç kız kitabı incelerken bordo cildinin sol kenarından çıkabildiğini fark etti. Biraz kurcaladıktan sonra kitaba zarar vermeden dışına geçirilmiş olan cildini çıkarabildi. Kitabın kapağı bordo renkteydi ve üzerindeki "Vodhis Ailesi ve Jondri Vodhis" yazısı net olarak okunmaktaydı. Kitabın kapağında daha önce hiç görmediği, ancak Gedhilfe Krallığını armasını hafiften andıran bir arma işlemesi olduğunu fark etmişti. Yazarın ismini aradı gözleri. Mürekkeple karalanmıştı ve okunamaz durumdaydı. Genç kız içinde git gide büyüyen merak duygusuyla ilk sayfayı açtı ve kitabı okumaya başladı.

Livei okuduğu her bir satır ile kanının donduğunu ve şaşkınlığının ulaşılamaz düzeyde arttığını fark ediyordu. Her paragraftan sonra seslice yutkunuyor ve alnından dökülen soğuk terleri hissediyordu. Ne okuyordu o böyle? Burada yazılanlar gerçek miydi? Ömrü boyunca asla Deinzei toplumunun veya Vodhis ailesinin adını duymamıştı. Yıllarca okulda tarih dersi görmüştü. Ona kimse böyle bir bilgiden bahsetmemişti. Nitekim önündeki kitap ona birtakım kanıtlar sunuyor ve böyle bir tarihi gerçek olduğundan söz ediyordu. Gedhilfçeye oldukça benzeyen bir dilleri vardı. Kültürleri kardeşti. Milletleri kardeşti. Katledilmişlerdi. Unutturulmuşlardı. Vodhis ailesi Gedhilfe Krallığı'nın kurulmasını sağlamış çok önemli ve büyük bir ailenin ismiydi ancak onları hatırlayan tek bir Frum ve Ser kulu kalmamıştı. Tüm bu okudukları gerçek olamayacak kadar uzak geliyordu ona. Sanki bir bilim-kurgu kitabı okuyordu ve alternatif bir evrenden söz ediliyordu. Ancak gerek kitabın eskiliği, gerek dili, gerek gizemli havası ona tüm bunların gerçek olabileceğini söylüyordu. Deinzei halkının asimile edildiği ve hala aramızda esas kökenlerinin ve kültürlerinin ne olduğunu bilmeden yaşadıklarını söylüyordu. Belki Livei de bir Deinzeiliydi. Neden olmasındı?

Kitapta bu halka ait bayrak ve armaların resmi de verilmişti. Oldukça gerçekçi duruyordu. Bayraklarında mavi renk tonu ve insan gözü motifi hakimdi. Bayrağın şeklini iyice aklına kazıdı genç kız. Bu figürü ne olursa olsun unutmamalıydı. Karar vermişti. Burada yazılanlar saçmalığın daniskası mıydı yoksa gerçeklik payı var mıydı bunu araştıracaktı. Artık bu bilgiyi öğrenmişti ve ardındaki gerçeğin ne olduğunu öğrenmeden geceleri gözüne uyku girmezdi. Belki hayatını belki mesleğini kaybedecekti ama bu riski almak istiyordu. Bir yalan içinde yaşamaktansa gerçeğin peşinde koşmayı tercih ederdi.

Kitabın ilk bölümünü bitirmişti ki karşısında uzun boylu ve takım elbiseli bir figürü fark etti. Elinde Livei'nin okuduğu kitaba benzer bir kitap mevcuttu. Bakışları sinsi ve rahatsız ediciydi. Adam hiçbir şey söylemeden genç kızın yanına gelmiş ve okuduğu kitaba göz attıktan sonra bu kitap yüzünden üç yıl hapis yattığını söylemişti. Genç kız ellerinin titremeye başladığını fark etti. Kitabı sadece arkadaşına verdi diye üç yıl hapis mi yatmıştı? Peki o halde böyle bir kitabın burada ne işi vardı? Livei kafasını iki yana salladı. Adamın doğruyu söylediğini nereden bilecekti ki? Adam genç kızı yazara götürmeyi teklif ettikten sonra kitabı okuması için ona zaman tanımıştı. Livei kafası karışmış bir halde elindeki kitap ile ortada kalmıştı. Soluk almakta zorlandığını hissediyordu. Bu adam nereden çıkmıştı? Bu gizemi araştırmak istiyordu, evet, ancak bu adama nasıl güvenebilirdi? Elinde bu adamdan başka hiçbir ipucu yoktu. Adam eğer onu gerçekten yazara götürecekse gerçekleri öğrenebilirdi. Gözleriyle adamı izledi. Elindeki kitabı okumaya başlamıştı. Acelesi olmadığını söylediği için Livei elindeki kitabı biraz daha okuyacaktı ve daha çok bilgi edinecekti. Yazarla görüşmeye gidecekse kitap hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalıydı. Kitabı biraz daha okuduktan sonra ayağa kalkacak ve bu ilginç beyefendinin yanına oturarak fısıltıyla konuşacaktı. "Bayım, beni gerçekten yazara götüreceğinizden nasıl emin olabilirim? Size nasıl güvenebilirim? Eğer beni ikna edebilirseniz ne kadar para istiyorsanız size vereceğim."
Image
► Show Spoiler

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#4
Adamın sana verdiği süreyi kitabı biraz daha okumakla geçiriyorsun. Kitaba tekrar dönüş yapmadan önce gizemli adamın da kendi kitabına döndüğünü ve kitabını okurken sürekli gülümseyip sahte olduğuna yemin edebileceğin, ama kanıtlayamayacağın mimik ve jestler yaptığını gözlemliyorsun. Kitabı okumaya devam ettiğinde ise çoktan ikinci bölüme geçmiş olduğunu fark ediyorsun.



2. KISIM - Jondri Vodhis
"Gedhilfe Krallığı tarihini okumuş olan, hatta anne ve babaları tarafından çocukluk hikayeleri dinlemiş olan herkes Jondri Vodhis'in Gedhilfe Krallığı'nın ilk kralı olduğunu bilir. Tarihe ilginiz varsa ve kitap okuyorsanız Deibli Ozæf ile evli olduğunu ve iki ailenin bu şekilde ülkeyi yönetmeye başladığını da bilirsiniz. Ülkenin ilk bayrağında sadece lacivert ve kırmızı iki şerit yer alıyordu ve önceden de bahsettiğim gibi bu şeritler iki halkın bir araya gelmesini temsil ediyordu. Peki bu bilgiler günümüzün tarih kitaplarında neden yer almıyor? Bunda sadece Gedhilfelilerin payı mı var? Hayır, Deinzeiler, yani Vodhis ailesi tarihin kapatılmasında büyük rol oynadılar. Her ne kadar Gedhilfeliler kadar büyük rol oynamamış olsalar da tarihin ilk değiştirilmesi Kral Trablo dönemine dayanır. Yine tarih okumuş olan kişiler bilecektir ki Jondri Vodhis başarısız kararlar almış olan ve tahtını abisine bırakmış olan bir kraldır. Tarihte başarısızlıklarından bahsedilir ancak başarılarından bahsedilmez. Sadece tek bir Dusha beyliği ile girilen savaşlardan bahsedilir, ancak Gedhilfe Krallığı tek bir beylik yüzünden kurulmamıştır. Sizinle bunun kanıtlarını paylaşmak istiyorum.


Image


Gedhilfe Krallığı'nın kurulduğu iddia edilen topraklara sınırı olan tam olarak 5 tane beylik vardı. Her biri Dushalı milletler tarafından kurulmuş ve birbiriyle savaşan beyliklerdi. O dönemlerde güneyden toprak almak tüm beylikler için büyük önem taşıyordu ve her biri güneyde bulunan toplulukları kolonileştirme çabasındaydı. Gedhilfe ve Deinzei halklarının yaşadığı bölgenin doğusunda ise kendilerinin de 'kurt kürklüler' adını taktıkları Himota halkı yaşıyordu. Himotalılar da aynı zamanda Gedhilfe ve Denzei toplumlarına karşı savaşma çabasındaydı. Gedhilfeliler ve Deinzeililer, birbirinden farklı tüm sınır milletlerini Jondri Vodhis'in komutanlığı sayesinde yenmiş ve bu ülkeyi kurmuştur. Tarihin bu sayfalarının kapanmasının yegane sebebi ise Trablo Vodhis ve Vodhis ailesinin dönem büyükleridir. Jondri Vodhis'in kral tacını elinde tutamamasıyla duyulmaya başlanan utanç, Vodhis ailesinin kendi öz tarihlerini karalamalarına sebep olmuştur. Daha da ileriye gidersek, Trablo Vodhis'in başarılarının da azaltıldığını ve yok denecek kadar az olduğunu görebilirsiniz. Bunun sebebi ise Gedhilfelilerdir. Gedhilfeliler, özellikle Ozæf ailesi, Trablo Vodhis'i sürdükten sonra sadece Trablo Vodhis'in başarılarını azaltmakla kalmamış, Deinzei kelimesini tarihten tamamen silmişlerdir. Vodhis ailesi dışında Deinzei milletine ait olan tek bir tarih kitabı bulunmamaktadır. Tabii asıl dokunmamız gereken nokta, Jondri Vodhis'in tam olarak nereye sürüldüğüdür. Bildiğiniz gibi, bu da tarihte belirtilmemiştir. Bunun sebebi ise insanı şok edecek kadar zalimdir. Ozæf ailesi ve Gedhilfeliler-"



Okuduğun bölümün devamının karalanmış olduğunu fark ediyorsun. Sayfayı çevirdiğinde ise bir sonraki sayfanın üstüne komple mürekkep döküldüğünü görüyorsun. Birkaç sayfa daha çeviriyor, sonra da kitabın sonuna kadar ilerliyorsun ama mürekkepli olmayan tek bir kısım bulamıyorsun. Bunun üstüne adamın yanına gidip oturuyorsun ve onunla konuşuyorsun. Adam, sorduğun soruya karşılık olarak gülümsüyor ve giydiği paltonun sağ iç cebinden cüzdanını çıkarıyor. Cüzdanının içinden ise kimliğini çıkarıyor. Kimliğini sana doğrultuyor ve okumanı istiyor. Adamın kimliğinin üstünde soyadının karalandığını görüyorsun. Adam, sana elini uzatıyor ve kendince etkileyici olduğunu düşündüğü ve bunu istemese de belli ettiği bir bakış atıp konuşuyor. "Ben, Dyoch Vodhis. 100 Pakt bofu rica edeyim."

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#5
Livei kitabın ikinci bölümüne geçerek okumaya devam etmişti. Kitabın bu kısmında Gedhilfe Krallığı'nın kuruluşundan ve ilk kral Jondri Vodhis'ten söz ediliyordu. İlk kral, Deibli Ozæf ile evliydi. Ozæf ailesi ile ortak yönetime ilk kez bu devirde geçilmişti. Gedhilfeliler ve Deinzeililer, sınır milletlerini kral Jondri Vodhis'in komutanlığı sayesinde yenmişler ve bir krallık halini almışlardı. Nitekim Jondri Vodhis, aldığı başarısız kararlar sonucunda kral olarak kalamamıştı ve tacı abisine devretmişti. Abisi Trablo Vodhis ise halkı fakirleştirdiği için sevilmeyen ve başarısız bilinen bir kraldı. Livei üniversitede tarih dersinde öğrendiklerini hatırlamaya çalıştı. Gedhilfe Krallığı P.Ö. 1012 yılında Vodhis ve Ozæf ailelerinin öncülüğünde kurulmuştu. Vodhis ailesi tarımın gelişmesinde rol oynayan bir aileydi. Forøhata İsyanı sonrasında Ozæf ve Vodhis aileleri arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. Livei hatırlamaya başlıyordu. Vali Hweifrei Vodhis'in öldürülmesinden sonra Jondri Vodhis tacı abisine devretmişti. Trablo Vodhis yedi yıl kaba kuvvetle karşı geldikten sonra isyanı bastırabilmişti.

Genç kız kitabı okumaya devam etti. "Tabii asıl dokunmamız gereken nokta, Trablo Vodhis'in tam olarak nereye sürüldüğüdür. Bildiğiniz gibi, bu da tarihte belirtilmemiştir. Bunun sebebi ise insanı şok edecek kadar zalimdir. Ozæf ailesi ve Gedhilfeliler-" Cümle ne yazık ki burada kesiliyordu. Kitabın geri kalanı o kadar yıpranmıştı ve mürekkeple kaplanmıştı ki genç kızın okumasına imkan yoktu. Livei'nin tahminlerine göre burada Vodhis ailesinin katliamından bahsediliyordu. P.Ö. 973 yılında Jondri Vodhis'in Ozæf ailesinin tarafını tutması ve abisine karşı çıkması ile Kral Trablo kardeşini tutuklatmıştı. Sonrasında Kral Trablo, Ozæf ailesinden birisi tarafından zehirlenerek öldürülmüştü. Livei bu bilgiyi okuduğuna emindi. Evlendiği yeni kraliçe tarafından öldürülmüştü. Hatta kralın öldürüldüğü gün, Ozæf ailesi tüm Vodhis ailesini bir eğlence mekanında toplayıp onları vahşice katletmişti. Jondri Vodhis ise Dusha Krallığı'na sürülmüştü. Bu olaydan sonra Gedhilfe Krallığı tamamen Ozæf ailesine kalmıştı. Çok ama çok uzun zaman önce yaşanmış şeylerdi bunlar. Livei kitabı tutan ellerinin titrediğini fark etti. Jondri Vodhis, Dusha'ya sürülmüştü ve orada yaşamına devam etmişti. Livei, Dushalı insanlarla dolu bir ortamda büyümüştü. Onların tarihleri hakkında az buçuk bilgiye sahipti. Forøhata İsyanı'nın baş karakteri olan Forøhata Beyliği'nin Gedhilfe'nin kurulmasındaki büyük etkisini biliyordu. Onların topraklarını tamamen Gedhilfe ele geçirmişti. İsyan bastırıldıktan sonra Dusha topraklarındaki beylikler birleşerek Dusha Krallığı'nı kurmuşlardı. Peki buraya sürülen Jondri Vodhis ne yapmıştı? Dushalı birisiyle evlenip soyunu devam mı ettirmişti? Genç kız kitabın mürekkepten okunamayan sayfalarına baktıkça dokuz çocuğuyla ortada kalmış bir kadın gibi hissediyordu kendisini. O dönem Gedhilfe'yi tamamen düşman olarak gören Dusha topraklarına acımasızca sürülen bu eski kralın hayatta kalma şansı neydi ki? Gerçek kimliği açığa çıkarsa öldürülmesi ve hatta Dusha topraklarından da sürülmesi muhtemeldi.

Genç kız büyüyen düşüncelerini ve ışık hızıyla artan soru işaretlerini daha fazla baskılayamayacağını anladığında adamın yanına gitti ve onunla konuştu. Şu anda onun söyleyeceği herhangi bir şeye ikna olabilirdi. Aklı karmakarışık olmuştu. Adam yüzüne yeniden o sinsi ve sahte gülümsemesini yerleştirerek genç kıza kimliğini uzatmıştı. Kimlikte soyadının olduğu bölüm tamamen karalanmış durumdaydı. "Ben, Dyoch Vodhis. 100 Pakt bofu rica edeyim." Adamın kendisine uzattığı ele bir süre şaşkınlıkla baktıktan sonra genç kız yerinden sıçramış ve uzanıp adamın elini sıkmıştı. "Livei Nyawodz. Polis memuruyum." Cebinden çıkardığı cüzdanından 100 pakt bofu çıkarıp masanın üzerine koydu. "Vodhis ailesindensiniz demek. Sizin hakkınızda öğrenmek istediğim çok şey var." Sormak ve öğrenmek istediği çok şey vardı ancak bunun yeri ve zamanı olmadığını hissediyordu. "Sizi takip edeceğim. Beni gerçeğe götürün lütfen."
Image
► Show Spoiler

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#6
Dyoch, polis memuru olduğunu duyunca tebessüm ediyor, parayı gördüğünde ise tebessümü iki katına çıkıyor. Anında parayı ve okuduğunuz kitapları masadan alıyor ve ayağa kalkıyor. "Nasıl istersen, kendisi zaten çok uzakta sayılmaz. Başkentte oturuyor, buralarda. Polis memuru olman iyi oldu, bence. Niye diye sorarsan, o da bana kalsın." Oturduğunuz masanın hemen yanında bulunan tahta askılıktan montunu alıyor ve giyerken merdivenlere doğru ilerlemeye başlıyor. Sana dönüyor ve "Hadi, gidelim o zaman. Yürüyerek on dakika." diyor. Böylelikle sen de Dyoch'u takip ediyor ve merdivenlerden çıkıyorsun. Dyoch, binadan çıkmadan önce kütüphane görevlisine iki kitabı da alacağını söylüyor ve ona verdiğin 100 Pakt bofunun tamamını kitapları almak için kullanıyor. Kitapları satın alırken sürekli sana bakıyor ve göz kırpıp duruyor. Bunu ard arda yapması her ne kadar sinirini bozsa da okuyamadığın diğer kitabın da satın alınması daha fazla bilgi edinmeni sağlayacağı için yararına olmuş oluyor.

Kütüphane binasından çıkıp sağa dönüyor ve önünüze çıkan ilk ara sokağa doğru ilerliyorsunuz. Kavurucu bir sıcakla sizi ter içinde bırakan Æfgrenst öğleninde yürüyerek yolculuk yapmak kısa bir mesafe için olsa bile insanı çileden çıkarıyor. Adamın karizmatik yanının kendisiyle birlikte yavaş yavaş eriyip yok olduğunu adamın nefes nefese kalmış yüzünden ve zevzek hareketlerinden gözlemleyebiliyorsun. Yürümeye başlayalı sadece iki dakika olmuş olsa bile ikiniz de bitkin düşüyorsunuz. Başkentte olduğunuz için karşıdan karşıya geçerken günün saati kaç olursa olsun etrafınıza dikkat etmeniz gerekiyor, çünkü Æfgrenst trafiği asla ama asla durmuyor. Pakt döneminin başlangıcıyla oturtulmuş olan trafik lambaları sistemi biraz da olsa düzeni sağlasa da araba kullanan çoğu kişi bunun bilincinde olmadığı için karşı karşıya geçerken bir yaya geçidinde bile olsanız kendinizi bir trafik kazası riskinin içinde buluyorsunuz. Her ne kadar etrafında olup biten çok fazla şey olsa da senin odağın her türlü gideceğiniz yerde ve kitabın yazarında kalıyor.

Yolunuz Dyoch'un da dediği gibi sadece on dakika sürüyor ve eski görünümlü bir tavernaya geliyorsunuz. "Her zaman buradadır o, bilirim." dedikten sonra üstündeki montu çıkarıyor ve eline alıyor. İçeriye tam girecekken sana dönüyor ve minyon vücudunu inceliyor. Yaşının yirmi iki olduğundan bihaber bir şekilde sana rahatlıkla ofansif olarak algılanabilecek bir soru yöneltiyor. "Reşitsin, değil mi? Taverna falan, bilirsin." Dyoch, saklamaya çalıştığını belli ettiği bir tereddüt eşliğinde tavernaya giriş yapıyor ve sen de onun ardından gidiyorsun. Taverna, alçak tavanlı, her tarafı gaz lambalarıyla ışıklandırılmış bir mekan. İçeriyi gözlemlediğinde sadece yedi müşteri olduğunu görüyorsun, haliyle mekanın içinde çok fazla ses olmuyor. Altın gibi sarı saçları, yemyeşil gözleri olan, fiziği dört dörtlük sayılabilecek bir kadın eline aldığı gitarıyla şarkılar söylüyor ve etrafındaki müşteriler onu alkışlıyor. Herkesten ayrı, tavernanın bir köşesinde oturup birasını yudumlayan kirli sakallı bir adam ise gülümsüyor ve kadının olduğu yöne doğru içkisini havaya kaldırıyor. Dyoch, sana doğru eğilip köşede oturan kirli sakallı adamı işaret ediyor. "Bak, işte o. Yazar, ta kendisi." Dyoch hızlı adımlarla yazara doğru ilerleyince sen de onun arkasından ilerliyorsun. Yazara elini uzatıyor ve yazar Dyoch'u gördüğü anda mutluluğunu belli eden agresif bir tavırla ayağa kalkıp Dyoch'u kucaklıyor ve karşısına oturtuyor. Senin de Dyoch ile birlikte olduğunu fark edince formalite icabı başıyla selam veriyor. Dyoch, "Selamlar Dhæcho, görüşebiliyor olmamız beni mutlu etti, gerçekten. Yanımdaki genç kız kitaplarının bir kısmını okudu, merak içinde. Kitaplarınla ilgili soruları olacaktır, eminim." Adının Dhæcho olduğunu öğrendiğin adam, Dyoch'un dediklerini başıyla onaylıyor ve tüm dikkatini sana veriyor. Tanımadığı insanlara karşı mesafeli davrandığını anlamak o kadar da zor olmuyor. Adam hiçbir şey söylememekle yetiniyor ve senin soru sormanı bekliyor.


Dhæcho
► Show Spoiler
Off Topic
İmzandan 100 PBF düşebilirsin.

Re: Nyo Dyo Dunlo Briskt

#7
Livei, isminin Dyoch olduğunu öğrendiğini bu adam ile birlikte masadan kalkarken zihninde binbir farklı şüphe dolaşıyordu. Adamın çok zeki mi yoksa aptal mı olduğundan emin değildi. Belki de genç kız bu tarihi olaya ilgi duyduğu için ona karşı havalı görünmeye çalışıyordu ancak pek başarılı olduğu söylenemezdi. Adam masanın yanında bulunan askılıktan montunu alırken gidecekleri yerin yakında olduğunu belirtmişti. Bu sıcak havada onu giymesine gerek var mıydı? Livei üzerindeki şortla bile dışarıdaki güneşe beş saniye tahammül edemiyordu. Yine de bir şey söylemeden sessizce adamı takip etti. Kütüphaneden çıkmadan önce Dyoch, az önce Livei'nin ona verdiği 100 bofu kitapları almak için kullanmıştı. Bu durum genç kızın içini bir nebze de olsa rahatlattı. Kitapları almak için para istediğini en başta söyleyebilirdi. Para isteme şekli öyle gizemliydi ki Livei onun karanlık işlerde çalışan birisi olduğunu düşünmüştü. Neyse, en azından bu kitapları alan kişi Dyoch olmuştu, kendi ismi kayıtlarda geçmeyecekti. Kitapları alırken sürekli kendisine dönmesi ve göz kırpması aşırı utanç vericiydi. Livei kütüphane görevlisinin bu durumu fark etmediğini umarak başını başka yöne çevirdi. Bu adam yaptığı davranışların ne kadar absürt olduğunun farkında değil miydi gerçekten?

Kütüphanenin serin ve loş havasından çıktıkları anda yakıcı güneş ve nefes bile almalarını güçleştiren yüksek nem oranı onları dışarıda karşılamıştı. Livei üzerine geçirdiği kısa kollu tişörtün düğmelerini hafifçe açarak yakasını ferahlattı. Adama kısa bir göz attığında onun durumunun oldukça beter olduğunu fark etti. Bu sıcakta üzerinde o simsiyah mont ile geziyordu ve elbette alnından süzülen terleri görmemek imkansızdı. Bu sıcak havada arada duraksayarak ve soluklanarak yaklaşık on dakika kadar yürümüşlerdi. Bu tehlikeli trafikte ve bu tehlikeli hava koşullarında genç kız dönüşte aynı yolu yürümek istemediğine karar verdi. Belki de taksi çağırmalıydı.

On dakika süren ancak on asır geçmiş gibi hissettiren bu yolculuğun sonunda otantik görünümlü bir tavernaya varmışlardı. Livei bu mekanı daha önce gördüğüne emindi ama hiç içine girmemişti. Tavernaları severdi. Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla toplanıp buralarda zil zurna sarhoş olana kadar içtiğini bilirdi. Şu an daha aklı başında ve oturaklı olması gerektiğini hissettiği için içme işini bu kadar abartmasa da çakırkeyf olmanın verdiği hazza bayılıyordu. İçeri girmeden önce Dyoch nihayet montunu çıkarmak gibi akıllıca bir karara varmıştı. Genç kıza dönüp onu bir süre inceledikten sonra sorduğu soru ise Livei'yi, "akıllı" kelimesini zihninden geçirdiğine pişman etti. "İnsanların kaç yaşında polis memuru olduklarını düşünüyorsunuz gerçekten?" diye hafifçe homurdandı. Bu serzenişinin adamın umurunda olmayacağını biliyordu. Dyoch'un fazlasıyla kalın kafalı ve duyarsız bir adam olduğuna kanaat getirdi.

Gaz lambalarıyla ışıklandırılmış bu küçük tavernada, öğlenin bu saatinde şaşırılmayacak şekilde fazla müşteri yoktu. Olanlar da muhtemelen işsiz güçsüz, ayyaş tayfasıydı. Tavernalar esas gece yarısından sonra şenlenirdi. Orta tarafta gitar çalıp şarkı söyleyen bir kadını alkışlayan kalabalığı fark etti. Kadının yemyeşil gözleri ve güneş gibi sarı saçları vardı. Fiziği öyle güzeldi ki Livei bir süre büyülenerek onu inceledi. Bu kadın tıpkı şeye benziyordu... Şeye... Ah, kimdi acaba? Livei rüyasında mı görmüştü benzer birisini? Zihninde bir anlığına, kendisine ait olmayan zil gibi bir kadın kahkahası çınladı. Genç kız etrafına bakındı ancak kimse kahkaha atmamıştı. Doych'un ona birisini işaret etmesi ile irkildi. Tavernanın köşesinde, kirli sakallı ve uzun saçlı bir adam oturuyordu. Demek yazar oydu. Livei biraz düş kırıklığına uğramıştı. Hayalindeki yazar çok daha havalı birisiydi.

Adamın yanına yaklaştıkları zaman Dyoch ona "Dhæcho" şeklinde hitap etmiş ve selamlamıştı. Bunun üzerine yazar da onu büyük bir sevgiyle kucaklamıştı. Bu samimi ortamda fazlalık gibi olduğunu hisseden Livei hafifçe boğazını temizledi. Adam ona oldukça resmi bir şekilde başıyla selam verdikten sonra sorularını dinlemek üzere yönelmişti. Livei bir anda gerildiğini hissetti. Kimseyi sorguya çekmek gibi bir amacı yoktu. Belki de ortamı yumuşatmalıydı. Yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirerek kendini tanıttı. "Merhaba adım Livei Nyawodz. Aslen Heithost Köyü'ndenim ancak başkentte polis memurluğu yapıyorum. Tanıştığıma memnun oldum." dedikten sonra Dyoch'un elindeki kitapları işaret etti. "Kütüphanede yazmış olduğunuz bu kitaba denk geldim. İçerisinde oldukça ilginç ve ufuk açıcı bilgiler mevcuttu. Uzak Çağ'da ve Değişim Çağı'nın başlarında yaşanmış olaylardan bahsediyordu." Livei kitabı yazan kişinin bu bilgilere zaten sahip olduğunu hatırlaması üzerine utanarak mevzuyu kısa tutmaya karar verdi. "Kitabın ilk bölümünü ve ikinci bölümünün yarısını okuyabildim ancak ne yazık ki ikinci bölümün yarısından itibaren kitap tamamen mürekkeple kaplanmış ve okunması mümkün değil. Açıkçası devamında ne yazdığını çok merak ediyorum." Gözlerini adamın gözlerine dikerek daha ciddi bir tonda devam etti. "Tam olarak şu cümleden sonrasını okuyamadım: Tabii asıl dokunmamız gereken nokta, Trablo Vodhis'in tam olarak nereye sürüldüğüdür. Bildiğiniz gibi, bu da tarihte belirtilmemiştir. Bunun sebebi ise insanı şok edecek kadar zalimdir. Ozæf ailesi ve Gedhilfeliler-" Cümleyi nasıl harfi harfine ezberlemiş olduğu kendisini bile şaşırttı. "Buradan sonra neler yazdınız kitapta, anlatmanız mümkün mü? Trablo Vodhis bildiğim kadarı ile Dusha Krallığı'na sürüldü. Bu doğru mu? Neler yaşandı? Ayrıca..." Gözlerini Dyoch'a çevirdi. "Az evvel tanıştığım bu beyefendi de Vodhis soyadına sahip. Vodhis ailesine ne olduğunu ve Deinzei halkının nasıl unutturulduğunu fazlasıyla merak ediyorum. Gerçekleri öğrenmek istiyorum." Dedikten sonra meraktan alev alev yanan gözlerini yeniden yazara çevirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#8
Dhæcho, önce seni oraya getirmiş olan arkadaşı Dyoch'a bir bakış atıyor ve Dyoch adamın bakışını onaylarmışçasına mimik ve jestleriyle adam daha ağzını açmadan söze giriyor. "Merak etme, polis olması bizim için daha iyi. Biliyorum çünkü, öyle." Arkadaşının itici tavırlarından bıktığını belli eden bir yüzle sana dönen Dhæcho, yavaş yavaş sorularına cevap vermeye başlıyor. "Sana kitabımın karalanmamış bir kopyasını vereceğim. O yüzden şimdilik kitaba tamamen uygun ilerlemesek de olur." Boğazını temizliyor ve uzun bir söze hazırlanıyor. "Ben Dhæcho Vodhis. Ben ve dostum Dyoch'un varlığından da anlayabileceğin gibi ilk olarak Vodhis ailesinin tamamen katledilmesinin yalan olduğunu söyleyebiliriz. Dateremi doğumluyum, bilmiyorsan Dusha Krallığı'ndan bir şehir olur. Dört yaşına girdiğim dönemlerde Gedhilfe Krallığı'na göçmüşüz. Günümüzde göç yasaları oldukça sıkı ve siyasetçi olmadığın takdirde göçemiyorsun. Size şöyle ilginç bir detayı belirtmek istiyorum, Dusha Krallığı'nda günümüzde Deinzce konuşan küçük bir azınlık bulunmakta ve benim ailem de Deinzce bilir ve kendi aralarında konuşurlar. Sizce bunun duyulmamasının sebebi nedir? Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi Gedhilfe ve Dusha artık aralarında problemler barındıran ülkeler değil ve birbirinden farklı antlaşmalar imzaladılar. Gedhilfe Krallığı'nın yasalarına göre alınan tüm siyasi kararlar Resmi Gazete'de yayınlanmak zorunda. Bu kuralın süreklilikle uygulandığını herhangi birimiz kanıtlayabilir miyiz? Kanıtlayamayacağımızı düşünüyorum." Dhæcho, cebinden büyük bir puro çıkarıyor ve yakıp konuşmaya devam ediyor. "Size bana dedemin, ona da onun dedesinin aktardığı bilgileri aktaracağım. Böyle gidiyor aslında hep. Tarihi bilirsiniz, her şey kulaktan duymadır. Ve size baştan şunu da söyleyeyim, bu bilgilerin kesinliğini elbette kanıtlayamam ancak hükümetin kitaplarımı yasaklaması ve bununla ilgili belirli bir kararname yayınlanmaması, tamamen gizli gizli yapılması, beni kuşkulandırıyor. Bu kitapları yazma sebebim hükümetin tepkisini ölçmekti ve tahmin ettiğim gibi anında yasakladılar. Dyoch, kitapları satmaya ve yaymaya çalıştığında tutuklanmıştı. Gerçek olmayan bir şeyi saklamaya bu kadar uğraşacaklarını düşünmüyorum. Propaganda ve ayrışma oluşmasın diye saklamak için de bu kadar uğraşmazlardı diye düşünüyorum." Purosunu ağzına götürüyor, içine çekiyor, nefesini veriyor ve konuşmasına devam ediyor. "Vodhis katliamının yaşandığı gün orada bulunmayan 3 Vodhis ailesi vardı. Bu 3 aileden biri bizim ailemizdi. Birinin mensuplarını ne yazık ki sonradan öldürdüler. Diğer aile ise Jondri ve Trablo Vodhis'in bulunduğu aileydi. Kalan iki aile Dusha'ya sürüldü, ancak Deinzeililer uzun yıllar boyunca Dushalılarla yaşamış bir millet olduklarından dolayı Dusha dilini iyi bilirlerdi. Dushalılarla iyi anlaşabildiler ve durumu anlatabildiler. Durumu anlayan Dushalılar ise o dönemde Gedhilfe'ye koz olarak Deinzeileri kullanmak için onları içeri aldılar ve rahatça yaşamalarını sağladılar. Bundan anlayacağın, günümüzde hala Deinzeililerin var olmasının tek sebebi Dusha Krallığı'dır. Büyük bir kısımlarının var olmamasının sebebi ise Gedhilfe Krallığı'dır."

Dhæcho, purosunu söndürüyor ve ayağa kalkıyor. "Eğer sana tarihte asla geçmeyen Deinzei katliamından bahsetmemi de istersen onu burada konuşamayız. Etraftaki insanları işkillendirmek istemeyiz. Dyoch ile birlikte kaldığım eve gidip sohbetimize orada devam edebiliriz istersen. Hem bu şekilde sana kitaplarımın sağlam kopyalarını da vermiş olurum." Yola koyulmak için hazırlanıyorsunuz ve hazırlığınızın bitmesine az kala müşterilerle eğlenen sakallı, beyaz saçlı, iri yapılı bir adam size doğru yaklaşıyor. Adam öncelikle sana başıyla selam veriyor ve sonrasında elini Dhæcho'nun omzuna koyup kısık bir sesle "Kwel, orospu çocuğu." diyor. Dyoch, hızlıca adama yumruğu yapıştırıyor ve oradan uzaklaşıyor. Bunun üstüne Dhæcho, oturduğu yerden adamın testislerine tekme atıyor ve purosunu adamın suratına doğru fırlatıyor. Adam hem yediği darbe sebebiyle, hem de purodan kaçınma amacıyla eğildiğinde omzunda bulunan teşkilat armasını görebiliyorsun. Dhæcho da hızlıca oradan uzaklaşmaya başlıyor. Adam sana dönüyor ve "Yakala onları!" diye bağırıyor. Adamın omzunda bulunan arma adamın komiser seviyesinde olduğunu gösteriyor. Adamın emirlerine uyup uymayacağın konusunda bir karar vermen gerekiyor gibi duruyor.

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#9
Dyoch, genç kızın polis olmasının işlerine yarayacak bir unsur olacağını ikinci kere dillendirmişti. Livei gerçekten kararsızdı. Bu adam zeki miydi yoksa tamamen bir aptal mıydı? Dhæcho ismindeki yazar, genç kıza dönüp konuşmaya başladı. Livei'ye kitabının sağlam bir kopyasını vereceğini söyledi. Livei umuyordu ki bu sefer ondan para alınmayacaktı ve en azından diğer iki kitaba harcadığı paradan bu şekilde tasarruf edebilecekti. Çok paragöz olduğundan değil, geçim şartlarıydı sonuçta. Bu devirde para kolay kazanılmıyordu.

Adam kendisini tam olarak tanıtmıştı. Soyadı Vodhis idi. Kendisi de Dyoch gibi Vodhis ailesindendi demek. Livei merakı daha da artmış bir şekilde adamın söylediklerine kulak kabarttı. Dusha doğumlu olduğundan ve Vodhis ailesi katliamının tarihte belirtildiği gibi olmadığından bahsederek başlamıştı söze. Dört yaşındayken Gedhilfe'ye göçebilme fırsatı bulmuşlardı. Livei bunu iç çekerek dinlemişti. Kendisi de diğer ülkeleri görmeyi ve gezmeyi çok istiyordu ancak seyahat yasaları oldukça sıkıydı. Başka bir ülkeye turistik olarak bile gitmek fazlasıyla zor ve masraflıydı. Yine de bu yasaların daha gevşek olduğu bir dönemde Vodhis ailesi bireyleri öz memleketlerine dönebildikleri için şanslı sayılırlardı. Dhæcho sözlerine Dusha Krallığı'nda Deinzce bilen ve konuşan küçük bir topluluk olduğundan bahsederek devam etmişti. Kendisi de bu dili biliyor ve ailesindekiler de konuşabiliyorlardı. Genç kız, yazara tam tüm bu bilgilere nereden eriştiğini soracaktı ki Dhæcho onun zihnini okumuş gibi sorusuna cevap vermişti. Tüm bu bilgileri kanıtlayamazdı ancak atalarından duyup öğrendiği şeyler vardı. Ayrıca ülkesinin gizlice kitaplarını yasaklaması, Resmi Gazete'de açıklamaması şüphe uyandırıcıydı. Livei başını sallayarak adamın sözlerine hak verdi.

Genç kızın tahmin ettiği gibi Dusha'ya sürülen Vodhis ailesi bir şekilde hayatta kalabilmişti. Dusha o dönem Gedhilfe'yi bir düşman olarak görüyor olsa da, kendi dillerini bilen ve ülkelerinden sürülen bu iki aileyi belki de "fırsat" olarak görüp barındırmaya karar vermişlerdi. Şu anda iki ülke arasında herhangi bir gerginlik olmasa da Vodhis ailesinin fertlerinin hayatta kalmış olması ve yaşamlarını Gedhilfe toprakları üzerinde sürdürüyor olmaları kral için bir problem haline gelmiş olmalıydı ki büyük bir çabayla gerçeğin duyulmaması için kitapları yasaklıyor ve insanları hapse attırıyordu. "Bundan anlayacağın, günümüzde hala Deinzeililerin var olmasının tek sebebi Dusha Krallığı'dır. Büyük bir kısımlarının var olmamasının sebebi ise Gedhilfe Krallığı'dır." Yazarın son sözleri genç kızın içini burktu. Gedhilfe'nin kendi vatandaşını dışlaması ve kendi kültürüne, tarihine ait bir topluluğu yok etmesi, unutturmaya çalışması ne acı verici bir şeydi. Aksine Dusha Krallığı onlara sahip çıkmış ve koruması altına almıştı. Belki de Dusha Krallığı bunu yapmamış olsaydı Vodhis ailesi ve Deinzei kültürü tamamen tarihe karışmış olacaktı. "Yaşadığım köyde çok fazla Dushalı dostum oldu. Gerçekten iyi yürekli insanlardır." dedi genç kız yüzünde buruk bir gülümsemeyle.

Dhæcho'nun hem kitabının kopyasını kendisine vermek hem de bu konuyu daha etraflı konuşmak üzere genç kızı evine davet etmesi üzerine düşüncelerinden sıyrıldı Livei. Başıyla bu teklifi onaylayarak gitmeye hazırlanıyordu ki daha önce hiç görmediği iri kıyım bir adam gelip başıyla genç kıza selam verip elini yazarın omzuna attı. Genç kızın okuduğu kitapta gördüğü Deinzce bir kelime söyledikten sonra da yazara küfür etti. Genç kız şaşkınlık içinde olanları seyrederken Dyoch adama bir yumruk attı. Yazar da adamın testislerini tekmeledikten sonra üzerine purosunu fırlattı. İkili hızla oldukları yerden uzaklaşırlarken genç kız yerde kıvranan adamın omzundaki armayı fark etti. Teşkilattan bir komiserdi... Deinzce konuşabilen bir komiser mi? Livei ne yapacağını bilemez bir halde bir sağa bir sola bakınırken adam yerden kalkmış ve genç kıza onları yakalamasına yönelik emir vermişti. Genç kızın düşünmek için birkaç saniyesi vardı. Acilen akıllıca bir plan üretmeliydi. Kendinden emin bir şekilde "Emredersiniz komiserim!" dedikten sonra hızla ilerleyen ikiliye görebilecekleri şekilde kaçmalarını işaret edecekti ve bu mesajı anladıklarını umarak kendisi de peşlerinden koşuyormuş gibi yapacaktı. Gözden kaybolana kadar ufak bir kedi-fare oyunu oynayabilirlerdi sonuçta, değil mi? Sonrasında yazarın evi neredeyse oraya giderlerdi ve her şey bittikten sonra komiseri teşkilat binasında görürse üzüntü dolu bir ifadeyle onları yakalayamadığını belirtirdi. Acemi olduğu için az bir azarla yırtabilmeyi umuyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#10
Karar verdiğin planı uygulamaya koyuluyor ve önünde kaçmakta olan iki Vodhis aile bireyine sinyalini veriyorsun. Verdiğin sinyali fark eden Dyoch, anında yönünü değiştiriyor ve ilerlediği sokaktan sola dönüp bir ara sokağa giriyor. Dhæcho da Dyoch'un peşinden ilerlemeye başlıyor, böylelikle sen de ikisinin peşinden ilerliyorsun. Ara sokaktan girmeden hemen önce sana emir veren komiserin tavernanın kapısına kadar geldiğini ve seni izlediğini fark ediyorsun. Komiser, telsizini eline alıyor ve gittiğin yönün tersine ilerliyor. Sen de gönül rahatlığıyla yakalamaca oynadığın adamları takip etmeye devam ediyorsun. 6-7 dakikanızı kaybettiğiniz uzun bir yakalamacanın ardından Dyoch ve Dhæcho'nun bir binaya girdiğini fark ediyor ve hızlıca binaya giriş yapıyorsun. Binaya girdikleri anda nefes nefese kaldıkları için bir süre kapıda dinleniyorlar ve o sırada onlarla yan yana gelebilme şansına sahip oluyorsun. Dhæcho nefes nefese kalmış bir şekilde evinin anahtarını çıkarıyor ve Dyoch hızlıca anahtarı Dhæcho'nun elinden alıp kapının kilidini açıyor. Kapıyı açtıkları gibi Dhæcho evin içine dalıyor ve ardından Dyoch giriyor. Gedhilfe'de büyük çoğunlukta evde ayakkabıyla dolaşma kültürü olduğu için ayakkabılarını çıkarmıyorsun ve ikilinin ardından eve giriyorsun. Dhæcho bir koltuğa oturuyor ve Dyoch seni ikinci bir koltuğa oturtup salonun büyük masasının etrafında olan ahşap sandalyelerden birine oturuyor.

Dhæcho, koltuğuna oturup kısaca dinlendikten sonra gerinip ayağa kalkıyor ve evin salonundan çıkıyor. Dyoch, sana dönüp "Şimdi kitapları getirecek, eminim. Çok güzel şeyler olacak, hazır ol." diyor. Dyoch da oturduğu sandalyeden kalkıyor ve salona bakan mutfağa giriyor. Dhæcho, elinde iki kitapla odaya geliyor ve koltuğa oturup seni de yanına çağırıyor. Dhæcho'nun yanına oturuyorsun ve Dhæcho anlatmaya başlıyor. Kitaplardan birincisine dokunuyor. "Bu kitap, okumak istediğin ama lekelenmiş olan kitap. Bunu sana vereceğim, istediğin zaman okuyabilirsin." Diğer kitaba dokunuyor. "Bu kitap ise Deinzei katliamını ve Deinzeilerin Gedhilfe topraklarından sürülmesini anlattığım eserim. Bu kitapta yazanların doğruluğundan emin olduğumu söyleyebilirim. Nedenini sorarsan; büyük dedem, anneannem, babaannem ve niceleri bana sürgünle ilgili hikayeler anlatırdı. Sahte bir bilgi kulaktan kulağa da olsa bu kadar fazla insan tarafından anlatılmaz, bilinmez, kabul edilmezdi diye düşünüyorum." Dyoch, bir tepside üç bitki çayıyla salona dönüyor, tepsiyi masaya bırakıp daha küçük bir masayı önünüze koyuyor ve tepsiyi alıp küçük masaya bırakıyor. Kendi bardağını alıyor ve büyük masaya geçip gülümsüyor. Dhæcho ise çayından bir yudum alıp tekrardan konuşmaya başlıyor.

"Deinzei Katl-"

Sağ tarafından cam kırıklarının havada uçuşurken çıkardığı sesi, sol tarafından kapıya sertçe vuran ve "AÇIN ŞU KAPIYI!" diye bağıran adamın sesini duyuyorsun. Sağa doğru baktığında ilk olarak Dyoch'un kafasından akan kan ve önce camı, sonra da Dyoch'un beynini deşen merminin duvara doğru ilerleyişini görüyorsun. Az önce size doğru bakıp çayını içen, tebessüm eden Dyoch'un cansız bedeni hızlıca öne doğru düşüyor ve yerde hareketsiz bir şekilde kalıyor. Camın kırılması bir yana, Dyoch'un elindeki çay bardağı da yere düşüp parçalara ayrılıyor. Kafanı sola çeviriyorsun ve on saniyedir zorlanan kapının kırıldığını, bir anda beş polisin içeriye daldığını görüyorsun. Sağdan yüksek bir ses daha geliyor. Kafanı tekrar sağa çeviriyorsun ve Dhæcho'nun önünüzdeki masayı çay bardaklarıyla birlikte sağa doğru fırlattığını görüyorsun. Neler olduğunu anlayamadan Dhæcho'nun seni sol eliyle belinden, sağ eliyle ise boynundan kavradığını fark ediyorsun. Ayağa kalkıyor ve seni de ayağa kaldırıyor. Seni önünde tutmaya devam ediyor ve odaya dalan polislere bağırıyor. "ÖLMESİNİ İSTEMİYORSANIZ HEMEN ÇEKİP GİDİN BURADAN, KÖPEKLER!" Polisler doğru düzgün bir tepki veremeden Dhæcho boynunu daha sıkı tutmaya başlıyor ve konuşuyor. "O BİR POLİS MEMURU! HER ADIM ATTIĞINIZDA ONU DAHA SERT BOĞACAĞIM!" Dhæcho boynuna sertçe abansa da herhangi bir acı hissetmiyorsun. Polisler, Dhæcho'nun söylediği son sözden itibaren oldukları yerde duruyorlar ve hareket etmeyi bırakıyorlar. "SİLAHLARINIZI YERE ATIN!" Dhæcho'nun lafı üstüne tüm polisler ellerindeki copları yere atıyorlar.


Off Topic
Guess who's back, back again.
Locked

Return to “Æfgrenst”

cron