"Madam, böyle güzel çay yapmayı nereden öğrendiniz?" Yaşlı kadın, Livei'nin bu sözleri üzerine içtenlikle kahkaha attı. "Abartıyorsun şekerim. Bildiğin çay işte." Livei yüzündeki muzip gülümseme ile cevap verdi. "Bu söylediğinize kat'iyen katılmıyorum madam. Bir sırrınız var muhakkak ama bana izah etmiyorsunuz." Yaşlı kadın neşeyle şaplak indirdi genç kızın ensesine. "İçine sevgimi katıyorum." Livei çayından son yudumunu alırken "sevgi"nin tadını bütün hücrelerinde hissetti. "Ellerinize sağlık madam. 8 bofu buraya bırakıyorum, kendinize iyi bakın." Livei, yaşlı kadının iyi dilekleriyle birlikte kafeden dışarı adımını attı. Saat öğlen 3 civarıydı ve güneş tepeden aşağıya inmeye başlamış olsa da kavurucu sıcaklığını hissettirmeye devam ediyordu. Livei başına şapkasını geçirdi. Güzel beyaz teni güneş yanıklarıyla kaplansın istemezdi. Madam Ælt Fyilwu, Livei'nin en sevdiği kafenin sahibi olan yaşlı ve tonton bir hanımdı. Varlıklı bir aileden gelmekteydi ve yıllardır kocasıyla birlikte başkentin göbeğinde bu minik kafeyi işletmekteydi. Ne yazık ki kocası iki yıl önce vefat etmişti ve zavallı madamı bir başına bırakmıştı. Soylu bir aileden geldiği için çok kibar ve kalburüstü bir konuşma tarzı olan madam ile Livei de her daim nazik konuşmaya özen gösterirdi. Bu aralarında neredeyse bir şaka konusu haline gelmişti. Livei'yi kendi kızları gibi seven bu aileye karşı genç kız binbir şükran ve minnet duygusu ile dolup taşıyordu.
Günlerden pazardı ve Livei'nin yapacak hiçbir işi yoktu. Kütüphaneye uğramayı planlıyordu. Öğleden sonrası için kendine hiçbir buluşma planı ayarlamamıştı. Muhtemelen kütüphaneden edineceği uzun ve felsefi bir romanı, şehir parkında çimenlere uzanarak okuyacak ve köpeğini yürüyüşe çıkarmaya gelmiş aileleri izlerken günü gece edecekti. Keşke Livei'ye eşlik edecek, hatta ona kurabiye pişirip getirecek bir arkadaşı olsaydı. Livei de limonata getirirdi belki. Ne güzel olurdu. Genç kız hüzünlenerek iç çekti. Belki bir sonraki sefere Memur Meinsu Selsei'yi davet edebilirdi.
Şehir kütüphanesinin ağır kapısını itekleyip içeri geçerken yüzüne çarpan soğuk hava dalgasıyla mutlu oldu genç kız. Böylesi sıcak yaz günlerinde en sevdiği şey kapalı mekanlarda vantilatör bulunuyor olmasıydı. "Ahhhh, göklerdeyim galiba..." Kütüphane görevlisinin sesli bir şekilde boğazını temizlemesi ile sesinin fazla yüksek çıktığını fark edip utandı genç kız. Yavaşça görevlinin masasına doğru yaklaştı. "Merhaba. Ben Livei Nyawodz." Kendini kısaca tanıttıktan sonra kütüphane kartını görevliye teslim etti. Görevli, yanındaki büyük defterden N harfinin bulunduğu bölümü açarken uzun ve garip bir sessizlik oluştu. "Bizde kaydınız varmış. Teslim edilmemiş kitabınız yok. Nasıl yardımcı olabilirim?" Bu kütüphanede alınan kitapları teslim etmek için 3 haftalık bir süre bulunmaktaydı. Bu süre 3 hafta daha uzatılabiliyordu ve sonrasında teslim edilmeyen gün başına her kitaptan 10 bof ceza kesiliyordu. Livei hiçbir zaman cezalı duruma düşmemişti. "Felsefe bölümünü ziyaret etmek istiyorum. Uzun, ağır ama okudukça bana anlam katacak felsefi bir kitap arıyorum." Görevli gözlüğünün üstünden Livei'yi süzdükten sonra yanıtladı. "Tabi memur hanım. O halde 3. kattaki felsefe bölümünden ziyade -1. kattaki arşiv bölümünü ziyaret etmenizi tavsiye ederim." Genç kız görevliye teşekkür ettikten sonra merdivenlerden bir alt kata inmeye başladı.
Normal şartlarda felsefe bölümü kitapları 3. katta bulunuyordu. Livei burada bulunan neredeyse her kitabı okumuştu. Bunlar günümüzün popüler yazarlarının yazdığı felsefe kitaplarıydı. Eğer eski zamanlardan kalma yazmaları ve eserleri incelemek istiyorsa Livei arşiv bölümünü ziyaret etmeliydi. Görevli ile arasındaki diyalog tamamen formaliteden dolayıydı. Onun arşiv bölümüne bağımlı olduğunu bilmeyen yoktu. Livei amaçladığı kata ulaştığında dört bir yanını sarmış olan eski kitap kokusunu ciğerlerine derinlemesine çekti. En sevdiği şey ilk raftan başlayarak parmağını tek tek her bir kitabın üzerinde gezdirmek ve dikkatini en çok çeken eseri alıp okumaya başlamaktı. Eğer hoşlanmazsa onu bırakır bir başkasına başlardı. Kitap onu içine çekmeye başladığında yukarı çıkar ve kitabı ödünç alırdı. Genç kız yine böyle yapmaya başladı. Tam 3. rafın en alt basamağına gelmişti ki daha önce hiç görmediği soluk bordo ciltli bir kitap ilgisini çekti. Kitabı nazikçe tutup bulunduğu raftan aldı. Arka taraftaki okuma masasının üzerine yavaşça bıraktı. Kitap oldukça tozluydu ve sayfaları epey hasar görmüştü. Sararmış, kopmuş, karalanmış, yanmış ve hatta üzerine bir şeyler dökülmüş sayfaları mevcuttu. Kitabın kapağında ise herhangi bir isim veya yazar adı mevcut değildi. Sadece Livei'nin Gedhilfe arması olduğunu tahmin ettiği soyulmuş bir simge mevcuttu. Kitabın üzerine basılmış bazı harfler olduğunu seçebiliyordu genç kız ancak o kadar silikleşmişlerdi ki okumasına olanak yoktu. Büyük bir merakla kitabın ilk sayfasını açarak incelemeye koyuldu.
Günlerden pazardı ve Livei'nin yapacak hiçbir işi yoktu. Kütüphaneye uğramayı planlıyordu. Öğleden sonrası için kendine hiçbir buluşma planı ayarlamamıştı. Muhtemelen kütüphaneden edineceği uzun ve felsefi bir romanı, şehir parkında çimenlere uzanarak okuyacak ve köpeğini yürüyüşe çıkarmaya gelmiş aileleri izlerken günü gece edecekti. Keşke Livei'ye eşlik edecek, hatta ona kurabiye pişirip getirecek bir arkadaşı olsaydı. Livei de limonata getirirdi belki. Ne güzel olurdu. Genç kız hüzünlenerek iç çekti. Belki bir sonraki sefere Memur Meinsu Selsei'yi davet edebilirdi.
Şehir kütüphanesinin ağır kapısını itekleyip içeri geçerken yüzüne çarpan soğuk hava dalgasıyla mutlu oldu genç kız. Böylesi sıcak yaz günlerinde en sevdiği şey kapalı mekanlarda vantilatör bulunuyor olmasıydı. "Ahhhh, göklerdeyim galiba..." Kütüphane görevlisinin sesli bir şekilde boğazını temizlemesi ile sesinin fazla yüksek çıktığını fark edip utandı genç kız. Yavaşça görevlinin masasına doğru yaklaştı. "Merhaba. Ben Livei Nyawodz." Kendini kısaca tanıttıktan sonra kütüphane kartını görevliye teslim etti. Görevli, yanındaki büyük defterden N harfinin bulunduğu bölümü açarken uzun ve garip bir sessizlik oluştu. "Bizde kaydınız varmış. Teslim edilmemiş kitabınız yok. Nasıl yardımcı olabilirim?" Bu kütüphanede alınan kitapları teslim etmek için 3 haftalık bir süre bulunmaktaydı. Bu süre 3 hafta daha uzatılabiliyordu ve sonrasında teslim edilmeyen gün başına her kitaptan 10 bof ceza kesiliyordu. Livei hiçbir zaman cezalı duruma düşmemişti. "Felsefe bölümünü ziyaret etmek istiyorum. Uzun, ağır ama okudukça bana anlam katacak felsefi bir kitap arıyorum." Görevli gözlüğünün üstünden Livei'yi süzdükten sonra yanıtladı. "Tabi memur hanım. O halde 3. kattaki felsefe bölümünden ziyade -1. kattaki arşiv bölümünü ziyaret etmenizi tavsiye ederim." Genç kız görevliye teşekkür ettikten sonra merdivenlerden bir alt kata inmeye başladı.
Normal şartlarda felsefe bölümü kitapları 3. katta bulunuyordu. Livei burada bulunan neredeyse her kitabı okumuştu. Bunlar günümüzün popüler yazarlarının yazdığı felsefe kitaplarıydı. Eğer eski zamanlardan kalma yazmaları ve eserleri incelemek istiyorsa Livei arşiv bölümünü ziyaret etmeliydi. Görevli ile arasındaki diyalog tamamen formaliteden dolayıydı. Onun arşiv bölümüne bağımlı olduğunu bilmeyen yoktu. Livei amaçladığı kata ulaştığında dört bir yanını sarmış olan eski kitap kokusunu ciğerlerine derinlemesine çekti. En sevdiği şey ilk raftan başlayarak parmağını tek tek her bir kitabın üzerinde gezdirmek ve dikkatini en çok çeken eseri alıp okumaya başlamaktı. Eğer hoşlanmazsa onu bırakır bir başkasına başlardı. Kitap onu içine çekmeye başladığında yukarı çıkar ve kitabı ödünç alırdı. Genç kız yine böyle yapmaya başladı. Tam 3. rafın en alt basamağına gelmişti ki daha önce hiç görmediği soluk bordo ciltli bir kitap ilgisini çekti. Kitabı nazikçe tutup bulunduğu raftan aldı. Arka taraftaki okuma masasının üzerine yavaşça bıraktı. Kitap oldukça tozluydu ve sayfaları epey hasar görmüştü. Sararmış, kopmuş, karalanmış, yanmış ve hatta üzerine bir şeyler dökülmüş sayfaları mevcuttu. Kitabın kapağında ise herhangi bir isim veya yazar adı mevcut değildi. Sadece Livei'nin Gedhilfe arması olduğunu tahmin ettiği soyulmuş bir simge mevcuttu. Kitabın üzerine basılmış bazı harfler olduğunu seçebiliyordu genç kız ancak o kadar silikleşmişlerdi ki okumasına olanak yoktu. Büyük bir merakla kitabın ilk sayfasını açarak incelemeye koyuldu.