[Kwær Yantodz] Geçmişin İzleri

#1
Kraliyet Partisi görevinden bir kaç gün geçmişti. Perdeden süzülen gün ışığının yüzüme vurması ile uyanmıştım. Tam kalkmaya yelteniyordum ki bir şey bana engel olmuştu. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde bir kadın... Ah doğru ya. Kolumu yavaşça kafasının arkasından çekmiştim. Kafasını tutarak yastığa koymuştum. Ne kadar uyanmak istemesem de kadın uyanmıştı. " Nereye? Tam da alışmıştım sana.." diyerek gülmüştü kadın. Gözlerinin içine bir kaç saniye baktıktan sonra arkamı kadına dönmüş ve dolabımdan kıyafetlerimi çıkarmıştım. Giyindikten sonra kadına dönmüştüm:

" Alışılacak birisi değilim. Teşekkür ederim." diyerek evden çıkmıştım. Bir tane sigara yakarak yollarda dolanıyordum. O sırada gazete dağıtan bir çocuk önümden geçmişti. Islık çalarak çocuğu çağırmış ve bir gazete almıştım. Çocuk bana küçüklüğümü hatırlatıyordu. Kirli, hırpalanmış bir yüz, yine kirli kıyafetler... Çocuğa gazetenin parasını üstüne biraz daha para koyarak ödememi yapmıştım. Çocuğun gözleri faltaşı gibi açılmış, yüzüme aptal aptal bakıyordu. Çocuğun şapkasını düzeltmiş ve yoluma devam etmiştim. Umarım bir gün o çocuk da iyi yerlere gelir...

Teşkilat Merkezi'ne doğru yürürken bir yandan sigaramı içiyor, bir yandan da satın almış olduğum gazeteyi okuyordum. Her köşede balodan bir laf vardı. Ah ne güzel bugün izin yapacaktım. Neden beni çağırmışlardı ki harbiden? Acaba benimle hangi konuyu konuşmak istiyorlardı, terfi mi almıştım acaba? Her neyse, daha vaktim var nasıl olsa. Yaylanarak da giderim herhalde . Sigaramı çöp kutusunun demirinde söndürmüş ve içine atmıştım gazeteyle beraber.

Bir kaç dakika sonra merkeze gelmiştim. Kapıyı açmış ve içeri girmiştim. Hayret. Bugün o kadar da yoğun değildi. O günü hatırlıyordum. Önümden kağıtlar geçiyordu. Taşıyan adam bile gözükmüyordu kağıtlardan... Üstümü düzelttikten sonra müdürün odasının önüne geçmiştim. Kapıyı iki kere tıklatmıştım. Bakalım beni ne için çağırmışlardı...
Image
► Show Spoiler

Re: Geçmişin İzleri

#2
Teşkilat merkezine girdiğinde yokluğunu hissettiğin yoğunluk bina müdürünün odasına yaklaştığın anda kulağa duyulabilir hale geliyor ve müdürün odasının sağında bulunan merdivenlerden aşağı doğru baktığında alt katta büyük bir koşuşturmaca olduğunu görebiliyorsun. O sırada müdürün "İçeri gel!" diyen sesini duyuyor ve odasına giriyorsun. Odasına girdiğinde müdür senin kim olduğunu fark ettiği anda söylemek üzere olduğu lafı söylemekten vazgeçiyor ve oturman için karşısındaki dar ve siyah koltuğu işaret ediyor. Müdürün anormal derecede düzgün taranmış saçları ve yaşlılıktan sarkmış olan yüzü seni ürkütse de konunun ne olduğuna dair olan merakın ön plana çıkıyor.


Bina Müdürü
► Show Spoiler


Müdür, gözlerini kısıp senin gözlerinin içine bakıyor ve birkaç saniye içinde masaya bir zanlıya ait olduğunu düşündüğün bir resmi koyuyor. Resim sadece robot çizim olduğu için kişinin tam olarak neye benzediğini çok iyi algılayamamakla birlikte incelemeye devam ederken sana müdür tarafından hızlıca bir soru yöneltiliyor. "Sizin ailede Jost diye biri var mı? Jost Yantodz." Bir süre sessiz kaldığını ve söylenenleri şaşkınlıkla dinlediğini gözlemleyen müdür, çok beklemeden sözlerini tekrar ediyor ve kendini yarıda kesiyor. "Jost, Yant- her neyse, sonuç olarak burada seninle aynı soyadına sahip bir adam var. Ülkede bulunan ve soyadı Yantodz olan herkesi araştırdık, nadir bir soyad. Ulaştığımız kişiler arasında aynı aileden geldiği kanıtlanan tek bir kişi bile yok. Geriye bir tek sen kalıyorsun, bu yüzden bir polis memuruna denk gelmesi iyi oldu."


Image


Müdür, masasındaki evrakları inceledikten sonra tekrar sana dönüyor ve sana zanlının suçunu anlatıyor. "Bu çocuk, evet çocuk, çocuk olduğunu vurgulamalıyım, banka soymuş. Yanında iki kişi daha varmış ancak bu iki kişiyi tespit edemedik. Çocuğun en son Æfgrenst'te, merkez binasından 1 saat uzaklıkta olan bir binada görüldüğünü öğrendik. Ekiplerimiz çocuğun yerini tespit etmiş olsa da diğer iki suçlunun yerini tespit edemedikleri için çocuğa müdahale etmemeye karar vermişler. Şu anda uzaktan gözlüyoruz. Bir başpolis ile birlikte arabaya atlayacaksın, belirtilen binaya gideceksin ve çocuğu yakalayıp sorgulayacaksın. Seninle bir bağlantısı olup olmadığını öğrenirsen de bunu bize bildireceksin. Anlaşıldı mı?" Müdür, 'anlaşıldı mı?' gibi cevap bekleyen bir soru sorsa da senin onayını almadan ayağa kalkıyor, beklemeni söylüyor ve odadan çıkıyor. Kısa süre içinde yanında başka biriyle birlikte dönüyor. Birlikte döndüğü kişi, müdürün konuşmasını ve senin ayağa kalkmanı beklemeden elini uzatıyor ve elini sıkıyor. "Ben Botu, Botu Hugodz. Seninle birlikte yolculuk edeceğim."


Botu Hugodz
► Show Spoiler


Belirli planlamalar yaptıktan sonra Başpolis Botu ile birlikte teşkilat merkezinden ayrılıyor ve merkezin önüne park edilmiş arabalardan en yakınındakinin ön koltuğuna binip hızlıca söylenen bölgeye doğru yola çıkıyorsunuz. Başpolis Botu, arabayı çalıştırdıktan hemen sonra senin tarafındaki camı açman için eliyle işaret ediyor. "Sigara içtiğini gördüm, burada da içebilirsin. Rahatına bak." Kendisi de sürücü tarafında bulunan camı açıyor ve bir sigara yakıyor. "Arabadan ineceğimiz zaman sakın bagajdan bir cop almayı unutma." Sigarasını yaktığı çakmağı sana uzatıyor ve "Adını biliyorum, bana geçmişini anlat." diyor.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: Geçmişin İzleri

#3
Dış kapıdan içeri girdiğim anda ki sessizlik, müdürün kapısına doğru ilerledikçe artıyordu. Hele ki müdürün kapısının orada... Baya ciddi bir konu konuşuluyordu. Ama şimdilik beni alakadar etmezdi bu durum. Tek odağım, müdürün neden beni çağırdığı idi. Müdürün 'İçeri gel' komutunu duyduktan sonra içeri girmiştim. Müdürle saniyelik göz göze gelmem ile hafif bir ürperti girmişti bedenime. İşaret ettiği koltuğa oturmuştum. Gözlerinde ki sarkmalar ne kadar bu işe hayatını adadığını, belki de bazı zamanlar hiç uyumadığının göstergesiydi.

Bir kaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra önüme bir dosya atmıştı. Bir dosyaya, bir de müdüre bakmıştım. Dosyayı elime almıştım. Sadece robot resim vardı. Yüz hatları fazla belli değildi. İncelerken müdür söze girmişti. Jost Yantodz? Yantodz... Soyadını duyduğum an tepki bile veremeden müdürün yüzüne şaşkın bir yüz ifadesi ile bakmıştım. Bu, benim ailemden biri miydi? Bu suçlu birisi, benim ailemden biri miydi? Senelerdir bu anı bekliyordum. İçimde bir umut belirmişti. Ta ki müdür tekrardan konuşana kadar. AYNI SOYADA SAHİP TEK KİŞİ SENSİN. O an elimde ki dosyayı istem dışı olarak masaya düşürmüştüm. Ailemden sadece bu çocuk mu kalmıştı? Benim kardeşim miydi yoksa? İşin zor tarafı şuydu. Beni hala o ailenin bir ferdi olarak görmeleriydi... Ben hiçbir zaman ailemi tanımamıştım ki...

Demek bir suçlu akrabam vardı. Müdür dışarı çıktığında iki elimle saçlarımı geriye doğru atmış ve derin bir nefes alıp vermiştim. Bu en zor görevler listesine girebilecek bir görevdi. Bir kaç dakika sonra kapı açılmış, müdür ve bir kişi daha girmişti odaya. Adam direkt yanımda bitmiş ve elimi sıkmıştı Demek ki bugün ki görev arkadaşım bu elaman olacaktı. Uzun, güzel toplanılan bir saçı ve sert bir yüz yapısı vardı. Ama yüzünden karizma fışkırıyordu adeta.. O an boğazım düğümlenmişti. Başımla onaylayıp ayağa kalkmış ve Botu ile beraber dışarı çıkmıştık. Arabaya bindiğimizde camı açmamı işaret etmişti. Sigara içebileceğimi söylemişti. Şuan da en çok ihtiyacım olan şeydi. Bir sigara çıkarmış ve Botu'nun uzattığı çakmak ile sigaramı yakmıştım. Çakmağı uzatırken geçmişimi sormuştu. Demek geçmiş ha...

" Soyadım ile hiçbir alakam yok. Daha bebekken beni bir evin önüne koymuşlar. Ailem diyebileceğim tek kişi, bana kendi öz oğlu gibi bakan kadın oldu. Gerçek ailemden tek kalan bir kolye ve bir yüzük. Ailemin olup olmadığını bile bugün öğrendim. Sadece bir tane suçlu çocuk kalmış.." diyerek sigaramdan bir duman almış ve külünü camdan aşağıya doğru dökmüştüm.
Image
► Show Spoiler

Re: Geçmişin İzleri

#4
Sigarasından çıkan dumanlar eşliğinde şiddetle öksüren Botu, çok geçmeden yarısını içtiği sigarasını camdan fırlatıyor ve "Dur bakalım, o kadar da emin olmayalım. Belki akraban değildir, gerekli testler yapılır, anlaşılır." diyerek fikrini belirtiyor. Cebinden bir sigara daha çıkartıyor ve sana verdiği çakmağı alıp yakıyor. Yaktığı sigarayı ağzına götürüp bir fırt aldıktan sonra tekrar söze giriyor. "Kuzenim zamanında mafya işlerine girişmişti. Bizi de alet etmişti bir şeylere, şimdi çok özele girmeyeyim de başımız belaya girmişti. Değerli kralımız, Kral Deith, bizzat benimle ilgilenmişti. Onun sayesinde polis işlerine başladım. Bir element kullanıcısını mafya olarak düşünebiliyor musun? Ben düşünmek istemem açıkçası. Hiç iyi şeyler olmazdı." Bir saatlik yolun nasıl geçeceğini merak ederken Botu arabayı durduruyor. Durduğunuz yere camdan baktığında küçük bir tekel dükkanın önüne yanaştığınızı anlayabiliyorsun. Botu, bir dakikanı istiyor ve arabadan iniyor. Tekele girdiğinde iki paket sigara ve iki adet böğürtlenli gazoz aldığını görebiliyorsun. Kısa süre içinde tekrar arabaya biniyor ve böğürtlenli gazozlardan birini sana uzatıyor. "Yeni çıkmış, deneyelim dedim. Tadını çıkar." Böğürtlenli gazozlarınızın eşliğinde uzun yolunuza devam ediyorsunuz.

Soğuk gazozun eşsiz tadı eşliğinde 1 saatlik yol 10 dakika gibi geliyor ve eninde sonunda varmanız gereken noktaya varıyorsunuz. Binadan 10 metre uzağa park ettiğiniz arabadan iniyorsunuz ve arabadan indiğiniz saniyede kulaklarında bir çınlama oluyor. Gözlerinle en son gördüğün şey ise hızla bir arabanın size doğru yaklaştığı. Arabanızı park ettiğiniz yerin arka tarafından hızla gelen bir araba, az önce indiğiniz arabaya çarpıyor ve telef olmasına sebep oluyor. Arabanın parçaları dağılırken aynı zamanda sizin üzerinize doğru geliyor ve hızlıca yolun üstüne atlıyorsunuz. Yolun üstüne atlamanızla birlikte trafiğin akışı duruyor ve size doğru gelen başka bir araba frenle yana çekiyor. Arabanıza çarpmış olan araba ise geri gidip tekrar yola çıkıyor ve hızlıca uzaklaşıyor. Arabanız kullanılmaz hale gelmiş durumda olduğu için ne yapacağınızı düşünürken dizinden uçan cam parçaları vesilesiyle yaralanmış olan Botu, zorla da olsa ayağa kalkıyor ve olay yerinde bulunan diğer polis arabalarından birine doğru ilerliyor. Sen ise yaralanmamış da olsan olayın şokuyla biraz afallamış oluyorsun. Başpolis Botu, uzaklaşırken gür bir sesle "Ya ekibe katıl, ya da benimle arabanın peşinden gel, sana kalmış." diyor.

Re: Geçmişin İzleri

#5
Sigaramın dibini gördüğümde camdan aşağıya atmıştım. Botu'ya doğru dönmüştüm. " Müdürüm demişti. Nadir bir soyadım var. Rastgele bulunabilen bir soyad değil.. Gidip göreceğiz." bu lafları söylerken elimi yumruk yapmış ve tüm gücümle sıkmıştım. Heyecanlanmıştım. Eğer cidden ailemden birisi ise, hayır, ailemden kalan tek kişi ise ona olan sorularım daha da artacaktı..

Botu laflarına devam etmişti. Kendi hikayesinden bir parça anlatmıştı. Demek kuzeni mafya idi ha? Buna şaşırmamıştım. Çünkü baş kaldıran çok değil miydi bu devirde? Hele ki o balo günü. Neyse artık. Geçip gitti. Biraz yol aldıktan sonra Botu arabayı bir tekelin önünde durdurmuştu. Arabadan inip tekele girmişti. O sırada bir tane sigara yakmıştım. Bir kaç dakika sonra geri gelmişti. 2 tane gazoz ve 2 paket sigara almıştı. Gazozlardan birini bana doğru uzatmıştı. Teşekkür ederek almıştım. Bu havada cidden iyi gelecekti bu gazoz.

Bir kaç dakika sonra hedefimize ulaşmıştık. Botu arabayı istop ettirdiğinde heyecanım daha da artmıştı. Arabadan indiğimde hiç beklenmedik bir olay olmuştu. Bir anda sanki beynimin içinde çan çalıyormuşçasına bir ses kulağımı tırmalıyordu. Ellerim ile kulaklarımı kapatmaya çalışırken anlık olarak arabanın arkasına dönmüştüm. O sırada kulak çınlamasını unutmuştum. Bir tane araba üstümüze doğru geliyordu!! Arabanın arkasına çarpıp, üstümüze doğru sürdüğünde refleks olarak kaldırıma atlamıştım. Kendimi kurtarmıştım. Peki ya Botu? Ayağa kalkıp ona bakınmıştım. Ah evet, oradaydı. Pantolonun diz tarafı kanamıştı. Camlar vesilesi yüzünden zar zor ayağa kalkmıştı. Polis arabalarına doğru yürürken ya onunla gelip arabayı yakalamasına yardım etmemi, ya da ekibe katılmamı söylemişti. Neyin nesiydi bu olay? Araba kazası tesadüf müydü? Yoksa bilerek kurgulanmış bir olay mıydı?

" Beni bağışlayın Komiserim. Ama önceliğim bu görev olacak." demiştim soğuk bir sesle.
Image
► Show Spoiler

Re: Geçmişin İzleri

#6
Başpolis Botu, cevabını onaylarcasına kafasını sallıyor ve önünüzdeki polis arabalarından birine atlayıp hızlıca size doğru çarpan arabanın peşinden gidiyor. Durumu görünce afallayan polislerden biri hızlıca sana doğru yaklaşıyor ve tam sana seslenecekken telsizi çalıyor. Telsizini kısa bir süre boyunca dinleyen polis, afalladığını belli eden yüz ifadesini tamamen siliyor ve senin omzuna dokunup "İçeri gel, ilerliyoruz." demekle yetiniyor. Hızlıca polisin arkasından binaya doğru ilerliyorsun ve tam olarak 10 kişilik bir ekiple binanın kapısında toplanıyorsun. Kapının önüne Başkomiser geçiyor ve hepinize topluca sesleniyor. "Üç katlı bir binaya giriyoruz. İlk iki kata 3'e kişi, en üst kata ise yeni gelen arkadaşımızla birlikte 4 kişi olarak gireceğiz. Sorusu olan varsa hemen sorsun." İlgini çekmeyecek, büyük önem taşımayan birkaç soru sorulduktan ve cevaplandıktan sonra başkomiserin emriyle binaya giriş yapıyorsunuz.

Başkomiserin emrettiği gibi ilk iki katı es geçiyor ve 3 kişilik bir ekiple birlikte en üst kata çıkıyorsun. Gri, kare şeklinde dokuları olan duvarlara sahip olan binanın dar koridorlarından hızlıca geçiyorsun ve polislerin ardından sağında ve solunda bulunan odaların içini hızlıca kontrol ediyorsun. Kontrol ettiğin odaların tamamı boş çıkıyor ve ilerlemeye devam ediyorsun. Koridorun sonuna geldiğinizde ise önünüzdeki odanın kilitli olduğunu fark ediyorsunuz. Başkomiser, bağırarak geri çekilmenizi emrediyor ve uzaklaşıp kapıya doğru koşarak kapının kilidine tekme atıyor. Kapının kilidi kırılıyor ve hızlıca içeri giriyorsunuz. Tüm koridoru kontrol ettiğiniz için ve birinin kaçmasını engellemek için aranızdaki polislerden biri odanın kapısını kapatıyor.

Odanın ışıkları kapalı ve camları normal camlara göre fazla karanlık, bu sebeple ekip gibi sen de görme konusunda zorluk çekiyorsun. Sezyum kullanıcısı olduğunu söyleyen bir polis elinden mor alevler çıkararak etrafı az da olsa aydınlatmayı başarıyor. Başkomiser, hepinize dikkatli ve sessiz olmanız gerektiğini fısıldayarak belirtiyor ve odada bulunan eşyaları incelemeye başlıyor. Oda oldukça geniş bir oda ve görünürde kimse yok. Rahatça iki insanın sığabileceği büyük, ahşap bir dolap mevcut. Ahşap dolabın hemen yanında üstü yere kadar uzanan beyaz bir örtüyle kaplanmış bir kahve masası mevcut. Kahve masasının üstünde iki adet çaydanlık ve üç adet fincan bulunuyor. Başkomiser, fincanları inceleyip size doğru "Kullanılmamış." diye fısıldıyor. Hemen solunda bulunan uzun boylu polis bir not defteri çıkarıyor ve başkomiserin söylediklerini not ediyor. Bulunduğunuz odada iki tane kırmızı koltuk bulunuyor. Koltuklardan biri tek kişilik, diğeri üç kişilik. Koltuğun üstünde bir not kağıdı olduğunu fark ediyorsunuz. Başkomiser, kimsenin not kağıdına dokunmaması gerektiğini söylüyor ve not kağıdını kendisi eline alıyor. Yavaşça hareket ederek not kağıdını size doğru gösteriyor ve üstünde yazan şeyi okuyamadığını fark ediyorsun. "STUSHOFRINGK" yazan kağıttaki alfabeyi okuyabilsen bile ne yazdığına anlam veremiyorsun. O sırada, aranızdan bir kişi Gedhilfçe bildiğini söylüyor ve metni okuyor. "Zeminin altında..." Zeminden hafif dumanların yüzeye çıktığını fark ediyorsunuz. Hızlıca odadan çıkıyor ve alt kata doğru ilerliyorsunuz. Alt kata gitmeye çalıştığınız anda merdivenlerin alev almış olduğunu ve alt katın tamamen yandığını fark ediyorsunuz. Polis ekibiyle birlikte üçüncü kata hapsolmuş durumdasın ve ilerlemeniz mümkün değil gibi görünüyor. Yangın ise gittikçe büyüyor ve üçüncü katın koridoruna doğru ilerliyor.
Locked

Return to “Teşkilat Merkezi”

cron